33. Cahillerden Yüz Çevirmek
Allah Sübhânehu ve teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Sen bağışlama yolunu tut, iyilikle emret ve
cahillerden yüz çevir. "
Yine Allah Tealâ buyurmuştur:
"(Gerçek Mü’minler) boş söz işittikleri zaman
ondan yüz çevirirler ve:. Yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız
da size. Bizden size güven olsun. Biz cahilleri arkadaş edinmeyiz,
derler. "
Yine Allah Tealâ buyurmuştur:
"Bizim Kurbanımızdan yüz çeviren kimseden (ey
peygamberim) sen de yüz çevir. "
Yine Allahü teâlâ buyurmuştur:
"Şimdi sen (o inkarcılardan) güzel bir
şekilde yüz çevir."
829- Abdullah
ibn Mes’ûd'dan yapılan
rivâyetde şöyle anlatmıştır:
“Huneyn savaşı olunca Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem arabın
eşrafından bazı kimseleri (îmanları kuvvetleşsin diye ganimet
taksiminde gözetleyip) üstün tuttu. Bunun üzerine bir adam:
Vallahi bu ganimet taksiminde adalet yapılmadı ve bunda Allah'ın
rızâsı gözetilmedi, dedi. ben dedim ki, vallahi (senin
dediklerini) Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'e
haber vereceğim. Hemen peygambere
gittim ve onun söylediklerini haber verdim.
Peygamberin yüzü kızaracak
şekilde değişti. Sonra:
Allah ve O'nun
peygamberi adalet yapmazsa
kim adalet yapar? buyurdu. Sonra devam etti.:
Allah Mûsa'ya rahmet etsin; ona bundan daha çok eziyet edildi de
sabretmişti."
830-
İbn Abbâs'dan
(radıyallahü anhüma) yapılan
rivâyetde şöyle anlatmıştır:
"Uyeyne ibn Hısn ibn Huzeyfe bir
seferden döndü de kardeşinin oğlu Hurr ibn Kays'ın hanesine indi.
Hurr ibn Kays, Ömer'in (radıyallahu anh)
kendine yaklaştırdığı kimselerdendi. Kur’ân okuyucuları yaşlı ve
gençler olarak Hazreti Ömer'in
danışma ve meclis arkadaşları idiler. Uyeyne kardeşinin oğluna:
Ey kardeşimin oğlu! Senin bu Emir (Halife Ömer) yanında itibarın var.
Benim için izin iste de, yanına varayım, dedi. O da izin istedi.
Bunun üzerine Ömer ona izin verdi. Uyeyne (halifenin) yanına
varınca:
Söyle, ey Hattâb’ın oğlu! Vallahi sen bize bağışta bulunmuyorsun ve
aramızda adaletle hüküm vermiyorsun, dedi. Ömer
(radıyallahü anh) kızdı, onu
cezalandırmak istedi. Hurr ona:
Ey Mü’minlerin emiri! Yüce Allah
peygamberine (sallallahü
aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden
yüz çevir," dedi. Bu adam cahillerdendir. Vallahi bu âyeti
Hurr ona okuyunca olduğu yerde kaldı. Ömer Allah'ın kitabı önünde
en çok eğilip kalanlardandı. |
٣٣- باب الإِعراض عن الجاهلين
قال اللّه سبحانه وتعالى:
{خُذِ العَفْوَ وَأْمُرْ بالعُرْفِ وَأعْرضْ عَنِ الجاهلينَ}
[الأعراف: ١٩٩]
وقال تعالى:
{وَإِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ أعْرَضُوا عَنْهُ وقالُوا لَنا
أعْمالُنا وَلَكُمْ أعْمالُكُمْ سَلامٌ عَلَيْكُمْ لا نَبْتَغِي
الجاهِلِين}
[القصص: ٥٥]
وقال تعالى:
{فأعْرِضْ عَمَّنْ تَوَلى عَنْ ذِكْرِنا}
[النجم: ٩]
وقال تعالى:
{فاصْفَحِ الصَّفْحَ الجَمِيلَ}
[الحجر: ٨٥]
٨٢٩-
وروينا في صحيحي البخاري ومسلم،
عن عبد اللّه بن مسعود رضي اللّه عنه
قال: لما كان يومُ حُنين آثرَ رسولُ
اللّه صلى اللّه عليه وسلم
ناساً من أشرافِ العربِ في القسمة، فقال رجلٌ: واللّه إن هذه قسمةٌ
ما عُدلَ فيها، وما أُريدَ فيها وجهُ اللّه، ف
قلت:
واللّه لأخبرنّ رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم، فأتيتُه
فأخبرتُه بما قال، فتغيَّرَ وجهُه حتى كان كالصِرْف، ثم قال:
فَمَنْ يَعْدِلُ إذَا لَمْ يَعْدِلِ اللّه وَرَسُولُهُ،
ثم قال:
يَرْحَمُ اللّه مُوسَى قَدْ أُوذِيَ بأكْثَرَ مِنْ هَذَا فَصَبَرَ"
قلت:
الصرف بكسر الصاد المهملة وإسكان الراء، وهو صبغ أحمر.
(١)
٨٣٠-
وروينا في صحيح البخاري، عن
ابن عباس
رضي اللّه عنهما قال: قَدِمَ
عُيينة بنُ حصن بن حذيفة، فنزل على ابن أخيه الحرّ بن قيس، وكانَ من
النفرِ الذين يُدنيهم عمرُ رضي اللّه عنه،
وكان القرّاءُ أصحابُ مجلسِ عمرَ
رضي اللّه عنه ومشاورته كُهُولاً
كانوا أو شبّاناً، فقال عيينة لابن
أخيه: يا بن أخي، لك وجهٌ عندَ هذا الأمير فاستأذنْ لي عليه،
فاستأذنَ فأذنَ له عمر، فلما دخلَ قال: هِيْ يا بن الخطاب، فو اللّه
ما تُعطينا الجزل ولا تحكمُ فينا بالعدل، فغضبَ عمرُ
رضي اللّه عنه حتى همّ أن يُوقع به،
فقال له الحرّ: يا أميرَ المؤمنين! إن اللّه تعالى قال لنبيّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
{خُذِ العَفْوَ وأمُرْ بالعُرْفِ وأعْرِضْ عَنِ الجاهِلِينَ} [الأعراف:
١٩٩] وإن هذا من الجاهلين، واللّه ما جاوزَها عمرُ حين
تلاها عليه، وكان وقَّافاً عند كتاب اللّه تعالى.
(٢) . و"هِي": بكسر الهاء
وسكون الياء، كلمة تهديد،
وقيل:
هي ضمير وثمَّ محذوف أي: هي داهية. وفي نسخة هيه بهاء السكت في
آخره، وفي أخرى إيه، وهما بمعنى: زدني.) |