Geri

   

 

 

İleri

 

32. Allah'ın Hükmüne Davet Edilenin Okuyacakları

 

 

Bir kimseye başkası derse ki, benimle senin aranda (hüküm verecek) Allah'ın kitabı var, yahut Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in Sünneti var, yahut müslümanların âlimlerinin sözleri var, yahut bunların benzeri sözler söylerse, yahut beraber müslümanların hâkimine gidelim, yahut müftiye gidelim, aramızdaki davayı çözsün derse, karşılık olarak kabul ettik, itaat ettik, başüstüne, ne iyi şey gibi sözler söylemek uygun olur.

Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur:

 

"Aralarında hüküm vermek için Mü’minler Allah'a ve O'nun peygamberine davet edildikleri zaman, onların sözü sadece: Kabul ettik, itaat ettik olmuştur. İşte onlar (azâbdan) kurtulanlardır. "

 

Bir iş üzerinde dava açana yahut anlaşmazlık çıkarana şöyle demek uygundur:

Yüce Allah'dan kork, yüce Allah'dan sakın, düşün ki, Allah yaptığını biliyor, bil ki, Allahü teâlâ her halinden haberdardır,

 

bil ki, söylediklerin aleyhine yazılıyor ve onlardan hesaba çekileceksin benzeri sözler... yahut ona der ki,

Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Kıyâmet gününde herkes hayır olarak ne yapmışsa onu bulacaktır.  Yahut:

"Öyle bir günden korkun ki, (hesab vermek için) ogün Allah'a döndürüleceksiniz."

Yahut benzeri âyetler, yahut sözlerden Yukarıdaki ifadelerin benzerleri söylenir. Bunlara karşı edebli olmak ve şöyle demek gereklidir:

Kabul ettim, doğrudur, Allah'dan bu konuda başarı dilerim, Kerîm olan Allah'ın lütfunu isterim. Sonra bu sözleri söyleyene karşı yumuşak davranılır. Bu sözlerde ciddiyetsizlikle davranmaktan çok sakınmalıdır. Çünkü çok kimseler bu sözler esnasında uygun olmayan sözler söylerler. Öyle ki, bazı insanlar küfür olan ifadeler kullanırlar.

 

Bir insana arkadaşı: Bu senin yaptığın Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in hadisine aykırıdır, dediği zaman, buna cevab olarak şöyle dememelidir:

Hadisin zahiri özellik bakımından metruk veya tevilli ve benzeri bir hâlde olsa bile, ben bu hadisi benimsemem, ben bununla amel etmem.

Ancak şöyle denmelidir: Bu hadisin özelliği vardır yahut tevil edilmiştir, zahiri manası icmaen terk edilmiştir gibi ifadeler kullanılmalıdır.

٣٢- باب ما يَقولُ مَن دُعي إلى حُكْمِ اللّه تعالى

ينبغي لمن قال له غيرُه‏: بيني وبينَك كتاب اللّه أو سنّة رسولِ اللّه صلى اللّه عليه وسلم، أو أقوال علماء المسلمين، أو نحو ذلك، أو قال‏: اذهبْ معي إلى حاكم المسلمين، أو المفتي لفصلِ الخصومةِ التي بيننا، وما أشبَه ذلك، أن يقولَ‏: سمعنا وأطعنا، أو سمعاً وطاعةً، أو نعم وكرامة، أو شبه ذلك، قال اللّه تعالى‏:

{‏إِنَّمَا كانَ قَوْلَ المُؤْمِنينَ إذَا دُعُوا إلى اللّه وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أنْ يَقُولُوا سَمِعْنا وأطَعْنا وَأُولَئِكَ هُمُ المُفْلِحُونَ‏} ‏‏[‏النور‏: ‏٥١‏]‏‏.‏

فصل ‏: ‏ينبغي لمن خاصمَه غيرُه أو نازعَه في أمر فقال له‏:

اتّقِ اللّه تعالى، أو خَفِ اللّه تعالى، أو راقبِ اللّه، أو اعلم أنَّ اللّه تعالى مطّلعٌ عليك، أو اعلم أنَّ ما تقوله يُكتب عليك وتُحاسبُ عليه، أو قال له‏: قال اللّه تعالى‏:

{‏يَوْمَ تَجدُ كُلُّ نَفْسٍ ما عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَراً‏} ‏‏[‏آل عمران‏: ٣٠‏]‏   أو

{‏اتَّقُوا يَوْماً تُرْجَعُونَ فِيهِ إلى اللّه‏} ‏[‏البقرة‏: ‏٢٨١‏]أو نحو ذلك من الآيات، وما أشبه ذلك من الألفاظ؛ أن يتأدَّبَ ويقول‏: سمعاً وطاعةً، أو أسألُ اللّه التوفيقَ لذلك، أو أسألُ اللّه الكريمَ لطفه، ثم يتلطَّفُ في مخاطبة مَن قال له ذلك، وليحذرْ كلَّ الحذرِ من تساهلهِ عند ذلك في عبارته، فإن كثيراً من الناس يتكلمون عند ذلك بما لا يَليق، وربما تكلَّم بعضُهم بما يكون كفراً،

وكذلك ينبغي إذا قال له صاحبه‏: هذا الذي فعلتَه خلاف حديث رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم أو نحو ذلك، أن لا يقول‏: لا ألتزمُ الحديثَ، أو لا أعملُ بالحديث، أو نحو ذلك من العبارات المستبشعة؛ وإن كان الحديثُ متروكَ الظاهر لتخصيص أو تأويلٍ أو نحو ذلك، بل يقول عند ذلك‏: هذا الحديثُ مخصوصٌ أو متأوّلٌ أو متروكُ الظاهر بالإِجماع، وشبه ذلك‏.‏