9. Selâm Üzerinde Çeşitli Meseleler
Mes'ele: Ebû Sa'd el-Mütevelli
demiştir ki, hamamdan çıkan adama: Hamamın (banyon) hoş olsun,
demenin aslı yoktur. Ancak rivâyete göre
Hazreti Ali
(radıyallahü anh) hamamdan çıkan
bir adama şöyle demiştir: Temizlendin, kirlenmeyesin.
Ben derim ki, bu yerde Sahîh
bir dayanak yoktur.
Bir insan sevgisi ve yakınlık sebebiyle ve muhabbet kazanmak maksadı
ile: Allah sana nimetleri devam ettirsin ve benzerî Duâda
bulunursa, bunda bir beis yoktur.
Yürümekte olan bir insan uğradığı adama: Allah sabahını hayırlı yapsın
yahut mutlu yapsın, yahut
Allah seni kuvvetlendirsin, Allah seni yalnız bırakmasın,
yahut bu sözlere benzer insanların kullandığı Duâları
söylerse, cevab almaya hak kazanmaz. Fakat bu sözlerin başında ona
da duâ ederse güzel olur. Ancak selâmı geri bıraktığı ve ihmal
ettiği için kendisine ve başkasına bir ders olsun diye, onun
duâsmı tamamen cevabsız bırakabilir. Böylece ilk defa selâm
vermenin gereğine işaret edilmiş olur.
El Öpmek:
Başkasının elini öpmeyi istemek: Eğer el öpmek, adamm takvasından ve
iyi halinden, yahut ilminden,
yahut şerefinden ve düşük işlerden korunmasından,
yahut bunlara benzer dinle ilgili işlerden ileri geliyorsa,
mekruh olmaz, bilâkis müstehab olur. Eğer el öpmek, adamın
zenginliğinden, dünyasından, servetinden, güçlülüğünden, dünya
ehline göre olan mevkiinden dolayı ise, bu şiddetli bir şekilde
mekruhtur.
Âlimlerimizden
el-Mütevelli demiştir ki, bu
maksadla el öpmek caiz değildir ve bununla haram olduğuna işaret
etmiştir.
662- Zari'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edilmiştir. Kendisi (Basra'dan
peygambere gelen) Abdülkays heyetinin içinde idi. Şöyle
anlatmıştır:
“Nihâyet yolculuğa çıkmak için acele etmeye başladık da
Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
elini ve ayağını öpmeye koyulduk.
663-
İbn Ömer'den
(radıyallahü anhüma) bir olay
anlatılmaktadır. Orada şöyle demiştir:
“Biz, Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'e
yaklaştık da onun. elini öptük.
Bir kimsenin, küçük çocuğunun yanağını öpmesi, kardeşininkini öpmesi,
akralabalık sevgisi ile, şefkat ve merhamet duygusu ile
yanaklardan başka azaları öpmesi sünnettir. Bu konuda Sahîh
hadisler çoktur ve meşhurdur. Çocuk erkek olsun, kız olsun
eşittir. Bu sayılan maksadlarla arkadaşının ve başkasının küçük
çocuklarını öpmek de aynıdır. Ancak şehvetle öpmek haramdır. Bunda
ihtilaf yoktur. Bu şehvet konusunda baba-ana da müsavidir. Akraba
ve yabancıya şehvetle bakışta da haram işlemiş olur.
664-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edilmiştir:
“Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem,
Ali'nin oğlu Hasan'ı (torununu) öptü. Yanında el-Akra' ibn Habis
vardı. Bunun üzerine el-Akra' dedi: Benim on çocuğum var. Onlardan
hiç birini öpmedim. Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem ona
(hayretle bakışı ile) baktı. Sonra buyurdu: Merhamet etmeyene,
merhamet edilmez."
665-
Hazret-i Âişe'den
(radıyallahü anha) rivâyet
edilmiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'e
Bedevi'lerden insanlar geldi. Dediler ki, çocuklarınızı öper
misiniz? Ashâb, evet, dediler. Onlar: Fakat biz öpmeyiz, dediler.
Bunun üzerine Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem:
Allahü teâlâ sizden merhameti
çekip çıkardı ise, ben ne yapabilirim?" buyurdu.
666-
Enes'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde o şöyle demiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem oğlu
İbrahim'i tutup öptü ve onu kokladı."
667- el-Berâ ibn Azib'den
(radıyallahü anhüma) yapılan
rivâyetde o şöyle anlatmıştır:
“Ben, ilk Medine'ye hicret ettiği zaman
Ebû Bekir'le beraber evine gittim. Kızı Âişe, yakalandığı
sıtma hastalığından dolayı yatıyordu.
(radıyallahü anha) Ebû Bekir
onun yanına gidip: Kızcağızım nasılsın? dedi; ve yanağını öptü."
668- Sahabi Safvan ibn
Assal'dan (radıyallahü anh)
yapılan rivâyetde şöyle anlatmıştır:
"Bir Yahudi arkadaşına dedi ki, bizi şu
Peygambere götür. Böylece
Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'e
gittiler. (Her peygamberin
şeriatında esas olan hükümlerden) dokuz açık hükmü
Peygambere sordular. Ravi
böylece olayı anlatarak nihâyet şu sözü söyledi: Onlar aldıkları
cevab üzerine Peygamberin
elini ve ayağını öptüler ve dediler ki, biz senin
peygamber olduğuna
şahidiz."
669- Sahîh bir isnadla İyas
ibn Dağfel'den yapılan rivâyetde şöyle demiştir: Ebû Nadre'yi
gördüm. Ali'nin oğlu Hasan'ı (radıyallahü
anhüma) öpüyordu.
İbn Ömer'den
(radıyallahü anhüma)
nakledildiğine göre, oğlu Sâlim'i öperdi ve şöyle derdi: Bir
yaşlının bir yaşlıyı öpmesine şaşıyormusunuz.
Allah kendisinden razı olsun, ümmetin zâhidlerinden ve âbidlerinden
biri olan büyük İmâm Sehl ibn Abdullah el-Testürî'den rivâyet
edildiğine göre, Ebû Dâvud el-Sicistani'ye
giderdi ve derdi ki: Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
hadislerini anlattığın dilini çıkarda onu öpeyim. Böylece dilini
öperdi. Bu konuda üzerinde selefin işleri anlatılamayacak kadar
çoktur. En iyisini Allah bilir.
Ölünün ve Yolculuktan Gelenin Yüzünü
Öpmek:
Teberrük maksadıyla salih bilinen bir ölünün yüzünü öpmekde bir beis
yoktur. Gurbetten ve benzeri bir ayrılıktan dönen bir arkadaşı da
öpmek böyledir, sakıncası yoktur.
670-
Hazret-i Âişe (radıyallahü
anhâ) uzunca anlattığı
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem'in vefatı ile ilgili hadisde şöyle demiştir:
“Ebû Bekir
(radıyallahü anh) içeri girdi de,
Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'ün
yüzünü açtı. Sonra üzerine abandı da onu öptü. Sonra ağladı. "
671-
Hazret-i Âişe'den (radıyallahü
anhâ) yapılan rivâyetde şöyle demiştir:
“Zeyd ibn Harise, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem benim
evimde iken, Medine'ye geldi.
Peygambere gelip kapıyı çaldı.
Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem ona
kalkıp elbisesinden onu çekti. Onu kucakladı ve onu öptü."
Çocuktan başkasını ve seferden dönmeyeni kucaklamak ve yüzünü öpmek
ise, bunlar mekruh olan işlerdir.
Âlimlerimizden Ebû Muhanımed el-Beğavi ve ondan başkası
bunların kerahetine delil göstermişlerdir. Tirmizî ve
İbn Mâce'nin kitablarında
rivâyet ettiğimiz hadis bu kerahate delâlet eder:
672-
Enes'den
(radıyallahü anh) yapılan rivâyete
göre, bir adam peygambere
dedi ki:
“Ey Allah'ın Resûlü! Bizden bir adam kardeşine
yahut. arkadaşına rasgeldiğinde
ona eğilir mi? Hayır, dedi. Onu kucaklar ve öper mi? dedi.
Peygamber hayır, dedi.
Adam, elile tutup onunla musafaha eder mi? dedi.
Peygamber evet, dedi."
Ben derim ki, bir yolculuk ve
benzeri bir ayrılıktan dönüşte kucaklaşmakta ve öpmekte bir beis
yoktur. Bunun dışındaki hallerde ise tenzih yolu ile mekruhtur..
Bu da güzel yüzlü olmayan gençler içindir. Fakat güzel yüzlü genç
ister seferden dönmüş olsun, ister olmasın, her hâlde onu öpmek
haram olur.
Böyle bir kimseyi kucaklamak, onu öpmek gibidir
yahut ona yakındır. Burada öpüşenlerin ikisinin de salih
erkek olmaları, yahut fasık
olmaları, yahut bunlardan birinin
salih kimse olması eşittir, durum değişmez.
Bizim Şâfiî
mezhebde Sahîh olan, şehvet duygusu olmasa bile, güzel
yüzlü bir gence bakmak haramdır. Fitne korkusu olmasa da bu
haramdır, kadın hakkında olduğu gibi...
Musafaha = Tokalaşma
Karşılaşma hâlinde musafaha yapmanın sünnet olduğunda ittifak vardır.
673- Katâde'den yapılan
rivâyetde demiştir ki, Enes'e
(radıyallahü anh) sordum:
“Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
ashâbı arasında musafaha var mı idi? Evet, dedi."
674- Kâb ibn
Mâlik'in
(radıyallahü anh) tevbesinin kabul
edilişi olayı ile ilgili olarak rivâyet edilen hadisde o şöyle
demiştir:
“(Allah tevbemi kabul ettiği için beni tebrik maksadı ile) Talhâ ibn
Ubeydullah (radıyallahü anh)
koşarak bana doğru geldi de Benimle musafaha etti ve beni tebrik
etti."
675- Sahîh isnadlarla
Enes'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde o şöyle demiştir:
“Yemen'liler gelince, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem ashâba
dedi ki, Yemen'liler size geldi. Musafahayı ilk ortaya çıkaran
bunlardır."
676- El Berâ'dan
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“İki müslüman karşılaşır da musafaha yaparlarsa, muhakkak surette
ayrılmadan önce mağfiret olunur. "
677-
Enes'den
(radıyallahü anh) rivâyetimizde
demiştir:
“Bir adam (peygambere) dedi:
Ya Resûlellah bizden bir adam kardeşine
yahut arkadaşına rasgelince ona (başı ve vücudu ile) eğilir
mi? Peygamber, hayır
dedi. Onu kucaklar ve öper mi? dedi. Hayır, dedi. Elinden tutar ve
onunla musafaha yapar mı? dedi.
Peygamber, evet, dedi."
678- Atâ ibn Abdullah
el-Horasanî'den yapılan rivâyetde şöyle demiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem bana
şöyle buyurdu: Musafaha yapınız ki, kin gitmiş olsun.
Hediyeleşiniz ve birbirinizi seviniz ki, düşmanlık gitsin "
Bil ki, ner karşılaşmada musafaha
yapmak müstehabdır.
Ancak insanların âdet edindiği sabah ve ikindi namazlarından sonra
musafaha yapmanın anlatılan şekilde şeriatta aslı yoktur.
Yapılmasında da bir beis yoktur; çünkü musafahanın aslı sünnettir.
İnsanların bazı hallerde buna devam etmeleri ve çok ifrada
kaçmaları ile meydana gelen tutum, aslen meşru olan musafahayı
bozmaz.
İmâm Ebû Muhammed Şeyh Abdüsselâm (Allah ona rahmet etsin), Kavaid
kitabında anlatmıştır. Demiştir ki, bit'atlar beş kısımdır: Vacib,
haram, mekruh, müstehab ve mubah. Sabah ve ikindi namazlarından
sonra yapılan musafaha, mubah olan bit'ata bir örnektir. En
iyisini Allah bilir.
Derim ki, yüzü güzel bir
gençle musafahadan sakınmak uygundur. Çünkü bundan önceki bölümde
anlattığımız gibi, ona bakmak haramdır.
Mezheb âlimlerimiz demişlerdir
ki, bakılması haram olan her şeye yapışmak da haramdır. Daha
doğrusu yapışmak daha ağırdır. Çünkü bir kadınla evlenmek isteyen
ona bakabilir, bu helâldir. Alış-veriş gibi işlerde de durum
böyledir. Fakat bunlarda yabancı kadına yapışmak caiz olmaz. En
iyisini Allah bilir.
Musafaha ile beraber güler yüzlü olmak, mağfiret istemek ve başka
Duâda bulunmak müstehabdır:
679-
Ebû Zer'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde şöyle anlatmıştır:
“Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem bana
dedi ki: İyilikten hiç bir şeyi asla küçümseme; tatlı bir yüzle
kardeşinle karşılaşmanı bile…
680- el-Berâ ibn Âzib'den
(radıyallahü anhüma) yapılan
rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“İki müslüman karşılaşınca musafaha ederler de, nasihat ve muhabbet
üzere gülümserlerse, aralarında günahları dağılır gider." Bir
rivâyet de şöyle:
“İki müslüman karşılaştığı zaman musafaha ederler.
Allahü teâlâ'ya hamd ederler
ve mağfiret dilerlerse, Aziz ve yüce olan Allah onlara mağfiret
eder.
681-
Enes'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edilmiştir. O da Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'den
şöyle dediğini anlatmıştır:
“Allah için sevişen iki kuldan biri diğeri ile karşılaşır da onunla
musafaha yaparsa, sonra da
Peygamber sallallahü aleyhi ve
sellem'e salât getirirlerse, geçmiş ve gelecek günahları
bağışlanmadan ayrılmaz."
682-
Enes'den yapılan rivâyetde o
şöyle demiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem bir
adamın elini tuttuğu zaman,
Allahümme âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kına
azâbe'n-nâr."
"Allah'ım, dünyada bize iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi
ateş azabından koru, demedikçe ondan ayrılmazdı."
Her hâlde kim için olursa olsun eğilip bel bükmek mekruhtur. Bundan
önceki iki bölümde anlattığımız Enes'in
hadisi buna dealalet eder. o hadiste adamın biri
peygambere sormuştu "Bizden
biri adama eğilir mi?
Peygamber, hayır, dedi."
Söylediğimiz gibi, bu hasen bir hadistir. Buna mariz bir nakil
gelmediği için buna aykırı davranmaya yol yoktur. İlme ve iyi hâle
nisbet edilen bir çok kimselerin bunu yapmasına aklanılmasın.
Çünkü uymak, ancak Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'e
olur.
Allahü teâlâ şöyle buyurur:
“Peygamber
size neyi veriyorsa (ne emrediyorsa) onu alın, hangi şeyi de size
yasaklıyorsa onu yapmayın, "
Yine şöyle buyurmuştur:
“Peygamberin
emrine muhalefet edenler, kendilerine bir belâ isabet etmesinde,
yahut
acıklı bir azâb kendilerine isabet etmesinden sakınsınlar. "
Biz, Cenazeler bölümünde Fudayl ibn İyâd'dan
(radıyallahü anh) bu manadaki Şu sözünü anlatmıştık:
Hidâyet yollarına uy, bu yola koyulanların azlığı sana zarar vermez.
Sapıklık yollarından da sakın. Bu yollarda helâk olanların
çokluğuna aldanma. Başarı Allah'dandır.
Gelen kimseye kalkarak ikramda
bulunmak şu kimseler için müstehab olduğunu seçtik: İlim
bakımından açık bir faziletli olan için,
yahut iyi hâl, yahut şeref
sahibi için, yahut hürmete değer
bir idareci için, yahut evladlık
veya akrabalık yakınlığından dolayı yaşlılık ve benzer sebebler
için iyilik, ikram ve hürmet maksadı ile ayağa kalkılır.
Gösteriş için ve insanı büyültmek için
yapılmaz. İlk devir ve sonraki devir müslümanların
uygulamaları hep bizim bu seçtiğimiz usul üzere olagelmiştir.
Ben bu konu üzerinde bir risâle
yaptım. Orada hadisleri, eserleri ve anlattığım hususlara
delâlet eden önceki devir âlimlerinin sözlerini işlerini topladım.
Bunlara aykırı düşenleri kitabda gösterdim ve onlara cevabı da
açıkladım. Bu hususta zorluğa ve şübheye düşen ve bu risâleyi
incelemek isteyen kimse umarım, ki, müşkülâtım giderir, İnşâallah
teâlâ. En iyisini Allah bilir.
Salih olan kimseleri, kardeşleri, komşuları, arkadaşları ve akrabayı
ziyaret etmek ve onlara ikramda bulunmak, iyilik etmek ve ilgi
göstermek müstehab işlerin en kuvvetlilerindendir. bu ziyaretin
usulü de insanların durumlarına, mevkilerine ve boş zamanlarına
göre değişir. Bu gibileri insanın ziyaret etmesi, hoşlarına
gitmeyecek şekilde ve razı olmayacakları bir zamanda olmamalıdır.
Bu konuda hadisler ve nakiller meşhurdur ve çoktur.
Müslim'in Sahîh'inde rivâyet
ettiğimiz en güzellerindendir:
683-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edildiğine göre Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
anlattı:
“Bir adam, başka bir köyde olan kardeşini ziyaret etti. Bunun üzerine
Allahü teâlâ onun yolu
üzerine koruyup gözetleyici bir melek görevlendirdi. Melek adama
gidince sordu:
Nereye gidiyorsun? Adam: Şu
köyde olan kardeşime gitmek istiyorum, dedi. Melek: Adamın sana
iyiliğinden dolayı senin ona bir borcun mu var? Adam dedi ki:
Hayır, sadece ben onu Allahü teâlâ'nın
rızası için sevdim. Melek dedi:
Ben, sen o adamı Allah İçin sevdiğin gibi, Allah'ın da seni sevdiğini
bildirmek üzere Allah'ın sana gönderdiği elçisiyim."
684-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Kim bir hastayı ziyaret ederse, yahut
Allahü teâlâ için bir kardeşini ziyaret ederse, bir
münadi şöyle diye ona seslenir: Hoş ettin, yürüdüğün yol (boyunca
sevabın) hoş oldu. Cennette de bir ev hazırlamış oldun."
İnsanın salih bir arkadaşından
kendisini ziyaret etmesini ve ziyaretini çok yapmasını istemesi
müstehabdır.
685-
İbn Abbâs'dan
(radıyallahü anhüma) rivâyet
edilmiştir. O demiştir ki,
Peygamber sallallahü aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Bizi ziyaret ettiğinden daha fazla, bizi ziyaret etmeden seni
engelleyen nedir? (Neden bizi daha çok ziyaret etmiyorsun?
Peygamber bunu Cibril
Aleyhisselâm'a söylemesi üzerine)
şu âyet indi:"
"Biz senin Kabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzde ve arkamızda
olanlar ve bunlar arasında bulunanlar (her şeyin mülkiyet ve
tasarrufu) hep O'nundur." |
٩- باب في مسائل تتفرّعُ على السَّلام
مسألة: قال أبو سعد المتولّي:
التحيّة عند الخروج من الحمّام بأن يُقال له: طابَ حمّامُك، لا أصل
لها؛ ولكن روي أن
عليّ
رضي اللّه عنه قال لرجل خرج من الحمّام: طَهَرْتَ فلا
نَجِسْتَ.
قلت:
هذا المحلّ لم يصحُّ فيه شيء، ولو قال إنسان لصاحبه على سبيل المودة
والمؤالفة واستجلاب الودّ: أدام اللّه لك النعيم ونحو ذلك من الدعاء
فلا بأس به.
مسألة: إذا ابتدأ المارُّ الممرور عليه
فقال: صبَّحكَ اللّه بالخير، أو
بالسعادة، أو قوّاك اللّه، ولا
أوحشَ اللّه منك، أو غير ذلك من
الألفاظ التي يستعملها الناسُ في العادة، لم يستحقّ جواباً؛
لكن لو دعا له قبالة ذلك كان حسناً، إلا أنْ يَتْرُكَ جوابَه
بالكلية زجراً في تخلّفه وإهماله السلام، وتأديباً له ولغيره في
الاعتناء بالابتداء بالسلام.
فصل: إذا أراد تقبيل يد غيره،
إذا أراد تقبيل يد غيره، إن كان ذلك لزهده وصلاحه
أو علمه
أو شرفه وصيانته أو نحو ذلك
من الأمور الدينية لم يُكره بل يُستحبّ؛
وإن كان لغناه ودنياه وثروته وشوكته ووجاهته عند أهل الدنيا
ونحو ذلك فهو مكروه شديد الكراهة. وقال
المتولّي من
أصحابنا: لا يجوز، فأشار إلى أنه
حرام.
٦٦٢-
روينا في سنن أبي داود، عن زارع
رضي اللّه عنه، وكان في وفد عبد
القيس قال: فجعلْنا نتبادرُ من رواحلنا فنقبِّلُ يدَ
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم ورجلَه.
(١)
قلتُ:
زارع بزاي في أوّله وراء بعد الألف، على لفظ زَارع الحنطة وغيرها.
٦٦٣-
وروينا في سنن أبي داود أيضاً،
عن ابن عمر
رضي اللّه عنهما قصةً قال فيها:
فدنونا ـ يعني من النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم ـ فقَبَّلنا
يده. (٢)
وأما تقبيل الرجُل خدَّ ولده الصغير، وأخيه، وقُبلة غير خدّه من
أطرافه ونحوها على وجه الشفقة والرحمة واللطف ومحبة القرابة،
فسُنّةٌ. والأحاديث فيه كثيرة صحيحة مشهورة وسواء الولد الذكر
والأنثى. وكذلك قبلته ولد صديقه وغيره من صغار الأطفال على هذا
الوجه.
وأما التقبيلُ بالشهوة فحرام بالاتفاق. وسواء في ذلك الوالد وغيره،
بل النظر إليه بالشهوة حرام بالاتفاق على القريب والأجنبي.
٦٦٤-
وروينا في صحيحي البخاري ومسلم،
عن أبي هريرة
رضي اللّه عنه قال: قَبَّلَ
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم الحسنَ بن
عليّ
رضي اللّه عنهما وعنده الأقرعُ بن حابس التميمي. فقال
الأقرعُ: إن لي عشرةً من الولد ما قبّلتُ منهم أحداً، فنظرَ إليه
رسولُ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم ثم قال قال:
”مَنْ لا يَرْحَمُ لا يُرْحَمُ". (٣)
٦٦٥-
وروينا في صحيحيهما، عن
عائشة
رضي اللّه عنها قالت: قدم ناسٌ من الأعراب على
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم، فقالوا:
تُقَبِّلُونَ صبيانَكم؟ فقالوا: نعم، قالوا: لكنَّا واللّه ما
نُقَبِّلُ، فقال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”أوَ أمْلِكُ أنْ كانَ اللّه
تَعالى نَزَعَ مِنْكُمُ الرَّحْمَةَ؟"
هذا لفظ إحدى الروايات، وهو مروي بألفاظ. (٤)
٦٦٦-
وروينا في صحيح البخاري وغيره،
عن أنس
رضي اللّه عنه قال: أخذَ
رسولُ اللّه صلى اللّه عليه
وسلم ابنَه إبراهيم فقَبّله وشمّه.
٦٦٧-
وروينا في سنن أبي داود، عن
البراء بن عازب رضي اللّه عنهما
قال: دخلتُ مع أبي بكر رضي اللّه عنه
أوّلَ ما قَدِمَ المدينةَ، فإذا عائشةُ
ابنته رضي اللّه عنها مضطجعةٌ قد
أصابَها حُمَّى، فأتاها أبو بكر
فقال: كيف أنتِ يا بنيّة؟! وقبَّلَ خدَّها.
(٦)
٦٦٨-
وروينا في كتب الترمذي والنسائي
وابن ماجه، بالأسانيد الصحيحة،
عن صفوان بن عَسَّال الصحابيّ رضي اللّه
عنه، وعَسَّال بفتح العين وتشديد السين المهملتين، قال: قال
يهوديّ لصاحبه: اذهب بنا إلى هذا
النبيّ، فأتيا رسولَ
اللّه صلى اللّه عليه وسلم
فسألاه عن تسعِ آياتٍ بيِّناتٍ، فذكرَ الحديثَ إلى قوله: فقبّلوا
يدَه ورجلَه وقالا: نشهدُ أنك نبيٌّ.
(٧)
٦٦٩-
وروينا في سنن أبي داود،
بالإِسناد الصحيح المليح، عن إِياس بن دَغْفَل قال: رأيتُ أبا نضرة
قَبّل خدّ الحسن بن عليّ
رضي اللّه عنهما. (٨)
قلت:
أبو نَضْرَةَ بالنون والضاد المعجمة: اسمه المنذر بن
مالك بن قطعة، تابعي ثقة.
ودَغْفَل بدال مهملة مفتوحة ثم غين معجمة ساكنة ثم فاء مفتوحة ثم
لام.
وعن ابن عمر
(٩) رضي اللّه عنهما أنه كان يقبّل
ابنه سالماً ويقول: اعجبوا من شيخ يُقَبِّلُ شيخاً.
وعن سهل بن عبد اللّه التستري السيد الجليل أحد أفراد زهّاد الأمة
وعبّادها رضي اللّه عنه أنه كان
يأتي أبا داود السجستاني ويقول: أخرج لي لسانكَ الذي تُحدِّثُ به
حديثَ رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم لأُقَبِّله
فيقبِّلُه. وأفعالُ السلف في هذا الباب أكثر من أن تُحصر، واللّه
أعلم.
فصل: ولا بأس بتقبيل وجه الميت الصالح للتبرّك،
ولا بأس بتقبيل وجه الميت الصالح للتبرّك، ولا بأس بتقبيل الرجُل وجه
صاحبه إذا قدم من سفر ونحوه.
٦٧٠-
روينا في صحيح البخاري، عن
عائشة
رضي اللّه عنها في الحديث الطويل في وفاة
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قالت: دخلَ
أبو بكر رضي اللّه عنه فكشفَ عن وجه
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم ثم أكبَّ عليه
فقَبّله، ثم بكى. (١٠)
٦٧١-
وروينا في كتاب الترمذي، عن
عائشة
رضي اللّه عنها قالت: قدِمَ زيدُ بنُ حارثةَ المدينةَ ورسولُ
اللّه صلى اللّه عليه وسلم
في بيتي، فأتاه فقرعَ البابَ، فقامَ إليه
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم يجرّ ثوبَه،
فاعتنقه وقبَّله.
قال الترمذي: حديث حسن.
(١١)
وأما المعانقةُ وتقبيلُ الوجه لغير الطفل ولغير القادم من سفر ونحوه
فمكروهان، نصَّ على كراهتهما أبو محمد البغويّ وغيره من
أصحابنا.
ويدلّ على الكراهة:
٦٧٢-
ما رويناه في كتابي الترمذي وابن
ماجه، عن أنس
رضي اللّه عنه قال: قال رجل: يا
رسول اللّه! الرجل منّا
يَلقى أخاه أو صديقه أينحني له؟
قال قال:
”لا" قال: أفيلتزمه ويقبّله؟ قال قال:
”لا" قال: فيأخذه بيده ويصافحُه؟ قال قال:
”نَعَمْ"
قال الترمذي: حديث حسن.
(١٢)
قلت:
وهذا الذي ذكرناه في التقبيل والمعانقة، وأنه لا بأس به عند القدوم
من سفر ونحوه، ومكروه كراهة تنزيه في غيره، وهو في غير الأمرد الحسن
الوجه؛ فأما الأمردُ الحسنُ فيحرم
بكلّ حال تقبيله، سواء قدم مَن سفر أم لا. والظاهر أن معانقته
كتقبيله، أو قريبة من تقبيله، ولا
فرق في هذا بين أن يكون المقبِّل والمقبَّل رجلين صالحين
أو فاسقين،
أو
أحدهما
صالحاً، فالجميعُ سواء. والمذهبُ
الصحيح عندنا تحريم النظر إلى الأمرد الحسن ولو كان بغير
شهوة، وقد أمن الفتنة، فهو حرام كالمرأة لكونه في معناها (١٣)
فصل: في المصافحة:
في المصافحة: اعلم أنها سنّة مجمعٌ عليها عند التلاقي.
٦٧٣-
روينا في صحيح البخاري، عن
قتادة قال: قلتُ لأنس
رضي اللّه عنه أكانتِ المصافحةُ في
أصحاب النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم؟ قال:
نعم. (١٤)
٦٧٤-
وروينا في صحيح البخاري ومسلم في
حديث كعب بن مالك
رضي اللّه عنه في قصة توبته قال:
فقام إليّ طلحة بن عبيد اللّه رضي اللّه
عنه يُهرول، حتى صافحني وهنّأني.
(١٥)
٦٧٥-
وروينا بالإِسناد الصحيح في سنن أبي
داود، عن أنس
رضي اللّه عنه قال:
قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”مَا مِنْ مُسْلِمَيْنِ يَلْتَقِيانِ فَيتَصافَحانِ إِلاَّ غُفرَ
لَهُما قَبْلَ أَنْ يَتَفَرَّقَا" (١٦)
٦٧٦-
وروينا في سنن أبي داود والترمذي
وابن ماجه، عن البراء
رضي اللّه عنه قال:
قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم "ما مِنْ مُسْلِمَيْنِ يَلْتَقِيانِ
إلاَّ غُفرَ لَهُما قَبْلَ أنْ يَتَفَرَّقا". (١٧)
٦٧٧-
وروينا في كتابي الترمذي وابن
ماجه، عن أنس
رضي اللّه عنه قال: قال رجلٌ: يا
رسولَ اللّه! الرجلُ
منّا يلقى أخاه أو صديقه أينحني
له؟، قال قال:
”لا" قال: أفيلتزمه ويقبله؟ قال قال:
”لا" قال: فيأخذ بيده ويصافحه؟ قال قال:
”نَعَمْ"
قال الترمذي: حديث حسن. وفي
الباب أحاديث كثيرة. (١٨)
٦٧٨-
وروينا في موطأ الإِمام مالك
رحمه اللّه، عن عطاء بن عبد اللّه الخراسانيّ قال: قال لي
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”تَصَافَحُوا يَذْهَبِ الغِلُّ، وَتَهَادَوْا تَحابُّوا
وَتَذْهَبِ الشَّحْناءُ"
قلت:
هذا حديث مرسل. (١٩)
واعلم أن هذه المصافحة مستحبّة عند كل لقاء،
وأما ما اعتاده الناسُ من المصافحة بعد صلاتي الصبح والعصر، فلا أصلَ
له في الشرع على هذا الوجه، ولكن لا بأس به، فإن أصل المصافحة سنّة،
وكونهم حافَظوا عليها في بعض الأحوال، وفرّطوا فيها في كثير من
الأحوال أو أكثرها، لا يخرج ذلك
البعض عن كونه من المصافحة التي ورد الشرع بأصلها.
وقد ذكر الشيخ الإِمام أبو محمد عبد السلام رحمه اللّه في كتابه
"القواعد" أن البدع على خمسة أقسام: واجبة، ومحرّمة، ومكروهة،
ومستحبّة، ومباحة. قال: ومن أمثلة البدع المباحة المصافحة عقب
الصبح والعصر، واللّه أعلم.
قلت:
وينبغي أن يحترز من مصافحة الأمرد الحسن الوجه، فإن النظرَ إليه حرام
كما قدَّمنا في الفصل الذي قبل هذا، وقد
قال أصحابنا: كلّ مَن حَرُمَ
النظرُ إليه حَرُمَ مسُّه، بل المسّ أشدّ، فإنه يحلّ النظر إلى
الأجنبية إذا أراد أن يتزوّجها، وفي حال البيع والشراء والأخذ
والعطاء ونحو ذلك، ولا يجوز مسُّها في شيء من ذلك، واللّه أعلم.
فصل:
ويُستحبّ مع المصافحة، البشاشة بالوجه، والدعاء بالمغفرة وغيرها.
٦٧٩-
روينا في صحيح مسلم، عن
أبي ذرّ
رضي اللّه عنه قال: قال لي
رسولُ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”لا تَحْقِرَنَّ مِنَ المَعْرُوفِ شَيْئاً، وَلَوْ أنْ تَلْقَى
أخاكَ بِوَجْهِ طَلِيقٍ". (٢٠)
٦٨٠-
وروينا في كتاب ابن السني، عن
البراء بن عازب رضي اللّه عنهما
قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”إنَّ المُسْلِمَيْنِ إذَا الْتَقَيا فَتَصَافَحَا وَتَكَاشَرَا
بِوُدٍّ وَنَصِيحَةٍ تَنَاثَرَتْ خَطاياهُما بَينَهُما"
وفي رواية "إذَا الْتَقَى المُسْلِمانِ فَتَصَافَحَا وَحَمِدَا
اللّه تَعالى وَاسْتَغْفَرَا، غَفَرَ اللّه عَزَّ وَجَلَّ
لَهُمَا". (٢١)
٦٨١-
وروينا فيه، عن أنس
رضي اللّه عنه، عن النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم
قال قال:
”مَا
مِنْ عَبْدَيْنِ مُتَحابَّيْنِ في اللّه يَسْتَقْبِلُ
أحدهما
صَاحِبَهُ فَيُصَافِحَهُ فَيُصَلِّيانِ على
النَّبِيّ
صلى اللّه عليه وسلم إِلاَّ لَمْ
يَتَفَرَّقَا حتَّى تُغْفَرَ ذُنُوبهُمَا ما تَقَدَّمَ منْها وَما
تَأخَّرَ". (٢٢)
٦٨٢-
وروينا فيه، عن أنس أيضاً، قال:
ما أخذ رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم بيدِ رجلٍ
ففارقه حتى قال قال:
”اللّهمَّ آتِنا في الدُّنيا حَسَنَةً وَفي الآخِرَةِ حَسَنَةً
وَقِنا عَذَابَ النَّارِ". (٢٣)
فصل:
ويُكره حنْيُ الظهر في كل حال لكل أحد، ويدلّ عليه ما قدَّمنا في
الفصلين المتقدمين من حديث أنس،
وقوله: أينحني له؟ قال قال:
”لا" وهو حديث حسن كما ذكرناه ولم يأت له معارض فلا مصيرَ إلى
مخالفته، ولا يغترّ بكثرة مَن يفعله ممّن ينسب إلى علم
أو صلاح وغيرهما من خصال الفضل، فإن
الاقتداء إنما يكون برسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم،
قال اللّه تعالى:
{وَما آتاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ، وَمَا نَهاكُمْ عَنْهُ
فَانْتَهُوا}
[الحشر: ٧]
وقال تعالى:
{فَلْيَحْذَرِ الَّذينَ يُخالِفُونَ عَنْ أمْرِهِ أنْ تُصِيبَهُمْ
فِتْنَةٌ أوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ ألِيمٌ}
[النور: ٦٣].
وقد قدَّمنا في كتاب الجنائز (٢٤) ،
عن الفضيل بن عياض رضي اللّه عنه ما
معناه: اتّبعْ طُرُقَ الهدى، ولا يضرّك قلّة السالكين، وإياك وطرق
الضلالة، ولا تغترّ بكثرة الهالكين، وباللّه التوفيق.
وأما إكرام الداخل بالقيام، فالذي نختاره أنه مستحبّ لمن كان
فيه فضيلة ظاهرة من علم أو صلاح
أو شرف أو
ولاية مصحوبة بصيانة، أو له ولادة
أو رحم مع سنّ ونحو ذلك، ويكون هذا
القيام للبِرّ والإِكرام والاحترام
لا للرياء والإِعظام، وعلى هذا الذي اخترناه استمرّ عمل السلف
والخلف،
وقد جمعت في ذلك جزءاً
جمعت فيه الأحاديث والآثار وأقوال السلف وأفعالهم الدّالة على ما
ذكرته، ذكرت فيه ما خالفها وأوضحت الجواب عنه، فمن أشكل عليه من ذلك
شيء ورغب في مطالعة ذلك الجزء رجوت أن يزول إشكاله إن شاء اللّه
تعالى، واللّه أعلم.
فصل:
يستحبّ استحباباً متأكداً زيارة الصالحين والإِخوان والجيران
والأصدقاء والأقارب وإكرامهم وبرّهم وصلتهم، وضبط ذلك يختلف باختلاف
أحواله ومراتبهم وفراغهم. وينبغي أن تكون زيارته لهم على وجه لا
يكرهونه وفي وقت يرتضونه. والأحاديث والآثار في هذا كثيرة مشهورة،
ومن أحسنها:
٦٨٣-
ما رويناه في صحيح مسلم، عن
أبي هريرة
رضي اللّه عنه، عن
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”أن رجلاً زارَ أخاً له في قرية أخرى، فأرصدَ اللّه تعالى على
مَدْرَجتِه مَلَكاً، فلما أتى عليه قال:
أين تُريد؟ قال: أُريدُ
أخاً لي في هذه القرية، قال: هل لكَ عليه من نعمة ترُبُّها؟ قال:
لا، غيرَ أني أحببتُه في اللّه تعالى، قال: فإني
رسولُ اللّه إليك بأن اللّه
تعالى قد أحبَّكَ كما أحببتَه فيه".(٢٥)
قلت:
مدرجتُه بفتح الميم والراء: طريقه. ومعنى تَرُبُّها: أي تحفظها
وتراعيها وتربيها كما يُربِّي الرجلُ ولدَه.
٦٨٤-
وروينا في كتابي الترمذي وابن
ماجه، عن أبي هريرة أيضاً
قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”مَنْ عادَ مَرِيضاً، أوْ زَارَ
أخاً لَهُ في اللّه تَعالى، نادَاهُ مُنادٍ بأنْ طِبْتَ وَطابَ
مَمْشاكَ، وَتَبَوَّأتَ مِنَ الجَنَّةِ مَنزِلاً". (٢٦)
فصل:
في استحباب طلب الإِنسان من صاحبه الصالح أن يزورَه، وأن يكثرَ من
زيارته.
٦٨٥-
روينا في صحيح البخاري، عن
ابن عباس
رضي اللّه عنهما، قال: قال
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم لجبريل
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”ما يَمْنَعُكَ أنْ تَزُورَنا أكْثَرَ مِمَّا تَزُورُنا؟ فنزلتْ
{وَما نَتَنَزَّلُ إِلاَّ بِأمْرِ رَبِّكَ، لَهُ ما بَيْنَ أيْدِينا
وَما خَلْفَنا}
[مريم: ٦٤] (٢٧) |