10. Aksırana Duâ Etmek ve Esnemenin Hükmü
686-Ebû
Hüreyre'den rivâyet edilmiştir. O da,
Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'den
şöyle dediğini anlatmıştır:
“Allahü teâlâ aksırmayı sever
(ondan razı olur). Esnemeyi hoş görmez. Sizden biriniz aksırır da
Allahü teâlâ'ya hamd
ederse, onu işiten her müslüman üzerine ona şöyle duâ etmek bir
borç olur:
“Yerhamükellâh" (Allah sana merhamet etsin). Esnemeye gelince, o
Şeytandandır. Sizden biriniz esnediği zaman, gücü yeterince onu
geri çevirsin. Çünkü sizden biriniz esneyince Şeytan ona güler."
Derim ki âlimler şöyle ifade
etmişlerdir: Aksırmayı gerektiren sebeb iyi bir şeydir. O da besin
hafifliğinden ve yük ağırlığının azlığından ileri gelen vücud
hafifliğidir. Bu da iyi bir haldır ki şehveti zayıflatır ve
ibâdeti kolaylaştırır. Esnemek bunun zıddıdır. Allah en iyisini
bilir.
687-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edilmiştir. O da Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'den
şöyle dediğini anlatmıştır:
“Sizden biriniz aksırdiği zaman,
"Elhamdülillah"
"Allah'a hamd olsun" desin. Kardeşi yahut
arkadaşı da ona:
"Yerhamukellâhu"
"Allah sana merhamet etsin", desin. Kardeşi ona yerhamukellâh deyince,
sksıran:
"Yehdîkümullâhu ve yuslıhu bâteküm" "Allah size hidâyet etsin ve
halinizi düzeltsin", desin."
688-
Enes'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde şöyle demiştir:
“Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
yanında iki adam aksırdı. Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem)
bunlardan birine karşılık verdi (teşmit yaptı), diğerine teşmit
yapmadı. Bunun üzerine peygamberini
teşmit yapmadığı kimse dedi ki, falanca aksırdı da ona teşmit
yaptın., ben aksırdım da bana teşmit yapmadın?
Peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem): Bu
adam Allahü teâlâ'ya hamd
etti. Sen ise Allahü teâlâ'ya
hamd etmedin, buyurdu."
689-
Ebû Mûsa el-Eş'arî'den rivâyet
edilmiştir. (radıyallahü anh) o
demiştir ki,
Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurduğunu işittim:
“Sizden biriniz aksırır da Allahü teâlâ'ya
hamd ederse, ona teşmit yapınız. Eğer Allah'a hamd etmezse, ona
teşmit yapmayınız, (Yerhamukellâh, demeyiniz).
690- el-Berâ'dan
(radıyallahü anh) rivâyet
edilmiştir. O şöyle demiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem bize
yedi şeyi emretti ve yedi şeyi bize yasakladı. Hastayı ziyareti,
cenaze arkasında yürümeyi, aksırana teşmit yapmayı, davetçiye
icabet etmeyi, selâma karşılık vermeyi, haksızlığa uğrayana yardım
etmeyi ve yeminde durmayı (yemini bozmamayı) bize emretti."
691-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anhu) rivâyet
edilmiştir. O da Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurduğunu anlatmıştır:
“Müslümanın müslüman üzerine hakkı beştir: Selâmı cevablamak, hastayı
ziyaret etmek, cenazeler arkasında yürümek, davete icab etmek ve
aksırana teşmit yapmak."
Müslim'in diğer bir rivâyeti
şöyledir:
“Müslümanın müslüman üzerindeki hakkı altıdır: Onunla karşılaşınca ona
selâm ver, seni davet ettiği zaman icabet et, senden öğüt istediği
zaman ona öğüt ver, aksırır da Allahü
teâlâ'ya hamd ederse ona teşmit yap, hastalanınca onu
ziyaret et ve ölünce cenazesini takip et."
Aksıran kimsenin aksırması arkasıhda
ELHAMDÜ LİLLAH demesinin müstehab olduğunda âlimler ittifak
etmişlerdir. Elhamdü lillahi Rabbilalemin, derse daha güzel olur.
Elhamdü lillâhi alâ külli hâl, derse daha faziletli olur.
692- Sahîh bir isnadla Ebû
Hüreysre'den (radıyallahü anh)
rivâyet edilmiştir. O da Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurduğunu anlatmıştır:
“Sizden biriniz aksırdığı zaman, ELHAMDÜ LİLLÂHİ ALÂ KÜLLİ HÂL, desin.
Kardeşi yahut arkadaşı da:
Yerhamukellah, desin. Buna karşılık olarak aksıran: Yehdîkümullahu
ve yuslihu bâleküm (Allah size hidâyet versin ve halinizv
düzeltsin, der.)"
693-
İbn Ömer'den
(radıyallahü anhüma) rivâyet
edilmiştir ki:
“Bir adam İbn Ömer'in yanında
aksırdı da: Elhamdü lillah vesselâmu alâ Resûlillah, dedi.
İbn Ömer ona şöyle dedi: Ben
de, Elhamdü lillah vesselâmu Alâ Resûlillahi, derim. Fakat
Resûlüllah
Sallallahü aleyhi ve sellem'in
bize öğrettiği böyle değildir.
Bize şöyle demeyi öğretti:
Elhamdü lillahî alâ külli hâl."
Derim ki: Aksırma arkasında
hamd sözünü duyan herkesin ona Yerhamukellah,
yahut Yerhamukümullâh, yahut
Rahimekümullâh, demesi müstehab olur. Bundan sonra
aksıranın şöyle demesi de müstehabdır: Yehdîkumullâhu ve Yuslihu
bâleküm, yahut Yeğfirullâhu lenâ
ve leküm.
694- İmâmı
Mâlik'ten rivâyet edilmiştir. O
da Nafi'den, Nafi'de ibn Ömer'den
(radıyallahü anhüma) rivâyet
ettiğine göre, İbn Ömer şöyle
dedi:
“Sizden biriniz aksırır da ona YERHAMUKELLAH denilirse, o da şöyle
der:
"Yerhamunallâhu ve iyyâküm ve yağfirullâhu lenâ ve leküm (Allah bize
ve size merhamet etsin. Allah bizi ve sizi bağışlasın).
Bütün bunlar sünnettir, bunlarda vâcib yoktur.
Âlimlerimiz şöyle demiştir:
Teşmit denilen YERHAMUKELLAH sözünü söylemek sünneti kifayedir.
Meclisde bulunanlardan biri bunu söylerse, hepsi için yeterli
olur. Fakat faziletli olan, bunu mevcudların tümünün söylemesidir.
Çünkü daha önce yazdığımız
Peygamber sallallahü aleyhi ve
sellem'in:
“Aksıranın hamd sözünü işiten her müslüman üzerine YERHAMUKELLAH demek
bir borçtur." sözü vardır. Bizim bu anlattığımız
Şâfiî mezhebinin görüşü olan
teşmitin müstehab oluşudur. Mâliki
âlimleri bunun vâcib olduğunda ayrılığa düşmüşlerdir. Kadî
Abdülvahhab bu teşmit sünnettir. Bizim mezhebimizde olduğu gibi,
cemaat içinden bir kişinin teşmiti yeterlidir demiştir.
İbn Müzeyn demiştir ki bütün cemaatın teşmit yapması gereklidir.
İbnu'l-Arabî el-Mâlikî de bunu benimsemiştir.
Daha önce geçen hadisten dolayı, aksıran hamd etmezse, ona teşmit
yapılmaz. Hamdin, teşmitin ve buna cevab vermenin en azı,
yanındaki arkadaşı işitecek kadar sesi yükseltmektir.
Aksıran adam Allah'a hamd sözünden başka bir söz söylerse, teşmite hak
kazanmaz:
695- Sahabî olan Sâlim ibn
Übeyd el-Eşca'i'den (radıyallahü anh)
yapılan rivâyetde o şöyle demiştir:
“Biz Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
yanında idik. O sırada cemaatten biri aksınp: Esselâmu Aleyküm,
dedi. Bunun üzerine Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: Sana ve annene de selâm olsun (burada selâmın gereği ne)!
Sonra peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem):
Sizden biriniz aksırdığı zaman Allah'a hamd etsin." dedi. Bundan sonra
bazı hamd şekillerini anlattı ve dedi ki, hamd edip aksıran
kimsenin yanında bulunan, Yerhamukellâh, desin. Aksıran da onlara
cevab olarak: Yeğfirullâhu lenâ ve leküm, desin."
Namazda iken aksıran kimsenin, kendine işittirecek bir sesle Elhamdü
Lillâh, demesi bizim Şâfiî
mezhebinde müstehabdır. Mâliki
âlimleri için üç görüş vardır.
Birincisi bu bizim görüşümüzdür. İbn
Arabî bunu seçmiştir.
İkincisi, içinden hamd eder.
Üçüncüsü Sahnun'un söylediğidir ki,
ne aşikâre hamd eder, ne de içinden...
Aksırmaya gelince, sünnet olan elini
yahut mendilini ağzına koymak ve sesi alçaltmaktir:
696-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde o şöyle demiştir:
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem aksırdığı zaman elbisesini,
yahut benzer bir şeyi ağzı üzerine kordu. Aksırma sesini
alçaltır yahut kısardı." Ravi bu
son iki lâfızda şübhe etmiştir.
Tirmizî der ki, bu hadis sahihdir.
697- Abdullah ibn
Zübeyr'den (radıyallahü anhüma)
yapılan rivâyetde demiştir ki,
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu;
"Aziz ve yüce olan Allah Esneme ve aksırmada ses yükseltmeyi hoş
görmez. "
698- Ümmü Seleme'den
yapılan rivâyetde (radıyallahü anha)
o şöyle demiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
şöyle dediğini işittim: Yüksek sesle esnemek ve şiddetli aksırmak
Şeytandandır."'
Bir insanın aksırması arka arkaya devam ederse sünnet olan üçe
varıncaya kadar ona Teşmit etmektir:
699- Seleme ibn'l-Ekvâ'dan
(radıyallahü anh) yapılan rivâyete
göre, o Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'den
dinledi:
“Bir adam Peygamberin
yanında aksırdı. Peygamber
ona: Yerhamukellâh, dedi. Sonra bir daha aksırınca,
Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem onun
için dedi ki, adam nezlelidir. "Bu söz,
Müslim'in rivâyetidir. Amma
Ebû Dâvud ve
Tirmizî rivâyetlerinde
demişlerdir ki, Seleme anlattı:
“Bir adam Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
yanında aksırdı, ben de bulunuyordum.
Bunun üzerine Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem,
YERHAMUKELLÂH, dedi. Sonra ikinci
defa yahut üçüncü defa aksırdı.
Bunun üzerine Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem,
YERHAMUKELLÂH, bu nezleli bir adamdır. "
700- Sahabî olan Ubeydullah
ibn Rifâ'adan (radıyallahü anh)
yapılan rivâyetde demiştir ki,
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Üç kez aksırana teşmit yapılır, (ona Yerhamukellâh, denilir). Eğer
ziyade yaparsa, dilersen teşmit yaparsın, dilersen yapmazsın.
701-
Ebû Hüreyre'den rivâyet
edilmiştir. Hadisin isnadında halini araştırmadığım bir adam
vardır. Hadisin geri kalan isnadı Sahîhtir. Ebû Hüreyre demiştir
ki: Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurduğunu işittim:
“Sizden biriniz aksırınca, yanında oturan ona teşmit yapsın, Üçten
fazla aksırırsa o kimse nezledir. Üçten sonra teşmit yapılmaz. (Yerhamukellâh,
denmez).”
Bu konuda âlimler ihtilâf etmişlerdir:
Mâliki olan İbnu'l Ârâbî şöyle demiştir:
İkinci aksırışında adama, sen
nezlelisin, denilir, görüşü vardır. Üçüncüde ona denilir,
dördüncüde (sen nezlelisin) denilir şeklinde değişik görüşler
vardır. Doğru olan üçüncüde söylenmesidir. böyle (sen nezlelisin)
denmesinin manası, bundan sonra sen teşmit yapılacak kimse
değilsin, demektir. Çünkü sende olan bu hâl nezleden ve
hastalıktandır. Aksırmadaki hafiflikten değildir.
Eğer denilirse: Hastalık sebebiyle aksırma olursa, ona duâ ve teşmit
yapmak uygun olur. Çünkü hasta olan, hasta olmayandan duâya daha
fazla hak sahibidir. Neden buna teşmit yapılmasın? Bunun cevabı:
Ona duâ etmek müstehabdır. Fakat meşru olan aksırma Duâsından
başka bir duâ yapılır. Müslümanın müslümana afiyet, selâmet ve
benzeri duâ yapması teşmit kısmından değildir.
Bir kimse aksırır da Allahü teâlâ'ya
hamd etmezse, daha önce anlattığımız gibi ona teşmit yapılmaz.
Eğer Allahü teâlâ'ya hamd
etse de insan bunu işitmezse yine ona teşmit yapılmaz.
Aksıranın yanında bir topluluk olur da onlardan bir kısmı aksıranın
hamdini duyar bir kısmı duymazsa, işitenler ona teşmit yapar,
başkaları değil. Doğru kabul edilen budur.
İbnu'l-Ârâbî, hamdi işitmeyenler hakkında bir muhalefeti anlatmıştır:
Arkadaşlarının teşmitini işitince, hamdi işitmeyen de teşmit
yapar; çünkü başkasının teşmit yapmasıyla adamın aksırma ve hamd
halini bilmiş olur. Bu görüşe karşı olarak denmiştir ki, hamdi
işitmeyenler, bu durumda da teşmit yapmazlar. Çünkü aslen hamdi
işitmemişlerdir.
Bil ki, aslen bir adam hamd etmeyince, yanında bulunan kimsenin hamdi
hatırlatması müstehab olur. Doğru kabul edilen budur.
Hattâbî'nin Sünen'inde bunun benzerini, büyük İmâm İbrahim el-Nehâ'i'den
rivâyet ettik. Bu insanı uyarma işi, nasihat, iyiliği emretme,
iyilik ve takva üzere yardımlaşma bölümüne girer.
İbnu'l-Ârâbî demiştir ki, uyarmayı yapmaz. Bunu yapmayı cehalete ve
hata işlemeye yormuştur. Doğru olan bizim anlattığımız uyarma
işinin müstehab olduğudur. Muvaffakiyet Allah'dandır.
(Bir Yahudi Aksırınca)
702-
Ebû Mûsa el-Eş'arî'den
(radıyallahü anh) yapılan rivâyete
göre şöyle demiştir:
Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
yanında aksırışırlardi. Bununla
peygamberin kendilerine, Yerhamukümullâh, demesini
umarlardı. Peygamber de
(onlara) derdi:
Allah size hidâyet versin ve halinizi düzeltsin."
703-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edilmiştir. O demiştir ki,
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim bir olay anlatır da o sırada aksırırsa, o doğrudur.
Bir insan esnediği zaman, daha önce anlattığımız hadisten dolayı, onu
gücü yeterince geri çevirmesi sünnettir.
Müslim'in Sahîh'inde rivâyet
ettiğimiz gibi, elini ağzı üzerine koyması da sünnettir.
704- Ebû Said el-Hûdrî'den
rivâyete göre, Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
şöyle dediğini anlatmıştır:
“Sizden biriniz esnediği zaman eli ile ağzı üzerini tutsun. Çünkü
Şeytan girer."
Derim ki, esneme namazda
yahut namaz dışında olsa hüküm birdir, eli ağız üzerine
koymak müstehab olur. Ancak esneme ve benzeri bir gerek olmadığı
zaman eli ağıza koymak, namaz kılan için mekruhtur. En doğrusunu
Allah bilir. |
١٠- باب تَشْمِيتِ العَاطسِ وحُكم التَّثَاؤُب
٦٨٦-
روينا في صحيح البخاري، عن
أبي هريرة
رضي اللّه عنه، عن
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"إنَّ اللّه تَعالى يُحِبُّ العُطاسَ، وَيَكْرَهُ التَثاؤُبَ، فإذا
عَطَسَ أحَدُكُمْ وَحَمِدَ اللّه تَعالى كان حَقّاً على كُلّ
مُسْلِمٍ سَمِعَهُ أنْ يَقُولَ
لَهُ: يَرْحَمُكَ اللّه.
وأمَّا التَّثاؤُبُ فإنَّما هُوَ مِنَ الشَّيْطان، فإذا تَثَاءَبَ
أحَدُكُمْ فَلْيَرُدَّهُ ما اسْتَطاعَ، فَإن أحدَكم إذا تَثاءَبَ
ضَحِكَ مِنْهُ الشَّيْطانُ". (٢٨)
قلتُ:
قال العلماء: معناه أن العطاسَ
سببه محمود، وهو خفّة الجسم التي تكون لقلة الأخلاط وتخفيف الغذاء،
وهو أمر مندوب إليه لأنه يُضعف الشهوة ويُسَهِّلُ الطاعة، والتثاؤب
بضدّ ذلك، واللّه أعلم.
٦٨٧-
وروينا في صحيح البخاري، عن
أبي هريرة أيضاً،
عن
النبيّ صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"إذَا عَطَسَ أحَدُكُمْ فَلْيَقُل: الحَمْدُ للّه، وَلْيَقُلْ
لَهُ أخُوهُ أوْ صَاحبُهُ:
يَرْحَمُكَ اللّه، فإذَا قالَ لَهُ: يَرْحَمُكَ اللّه، فَلْيَقُلْ:
يَهْدِيكُمُ اللّه وَيُصْلِحُ بالَكُمْ"
قال العلماء:
بالكم: أي شأنكم. (٢٩)
٦٨٨-
وروينا في صحيحي البخاري ومسلم،
عن أنس
رضي اللّه عنه قال: عَطَسَ رجلان عند
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم، فشمّت
أحدهما
ولم يشمّت الآخر، فقال الذي لم يشمّته: عَطَسَ فلان فشمّته، وعطستُ
فلم تشمّتني،
فقال:
"هَذَا حَمِدَ اللّه تَعالى، وَإنَّكَ لَمْ تَحْمَدِ اللّه
تَعالى". (٣٠)
٦٨٩-
وروينا في صحيح مسلم، عن
أبي موسى الأشعريّ
رضي اللّه عنه قال: سمعتُ
رسولَ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم يقول:
"إذَا عَطَسَ أحَدُكُمْ فَحَمِدَ اللّه تَعالى فَشَمِّتُوهُ، فإنْ
لَمْ يَحْمَدِ اللّه فَلا تُشَمِّتُوهُ". (٣١)
٦٩٠-
وروينا في صحيحيهما، عن البراء
رضي اللّه عنه قال: أمَرَنا
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم بسبع، ونهانا
عن سبع: أمَرَنا بعيادة المريض، واتباع الجنازة، وتشميت العاطس،
وإجابة الداعي، وردّ السلام، ونصر المظلوم، وإبرار القسم.
(٣٢)
٦٩١-
وروينا في صحيحيهما، عن
أبي هريرة عن
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"حَقُّ المُسْلِمِ على المُسْلِمِ خَمْسٌ: رَدُّ السَّلامِ،
وَعِيادَةُ المَرِيض، وَاتِّباعُ الجَنائِز، وإجابَةُ الدَّعْوَةِ،
وَتَشْمِيتُ العاطِس"
وفي رواية لمسلم "حَقُّ
المُسْلِمِ على المُسْلِمِ سِتٌّ: إذَا لَقِيتَهُ فَسَلِّمْ
عَلَيْهِ، وَإِذَا دَعَاكَ فأجِبْهُ، وَإِذَا اسْتَنْصَحَكَ
فَانْصَحْ لَهُ، وَإِذَا عَطَسَ فَحَمِدَ اللّه تَعالى فَشَمِّتْهُ،
وَإِذَا مَرِضَ فَعُدْهُ، وَإِذَا مَاتَ فَاتَّبِعْهُ". (٣٣)
فصل:
اتفق العلماء على أنه يُستحبّ للعاطس أن يقولَ عقب عطاسه: الحمد
للّه، فلو قال: الحمد للّه ربّ العالمين كان أحسن، ولو قال: الحمد
للّه على كل حال كان أفضل.
٦٩٢-
روينا في سنن أبي داود وغيره،
بإسناد صحيح، عن أبي هريرة
رضي اللّه عنه،
عن
النبيّ صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"إِذَا عَطَسَ أحَدُكُمْ فَلْيَقُلِ: الحَمْدُ للّه على كُلّ
حالٍ، وَلْيَقُلْ أخُوهُ أوْ
صَاحِبُهُ: يَرْحَمُكَ اللّه، وَيَقُولُ هُوَ: يَهْدِيكُمُ اللّه
وَيُصْلِحُ بَالَكُمْ". (٣٤)
٦٩٣-
وروينا في كتاب الترمذي، عن
ابن عمر
رضي اللّه عنهما؛
أن رجلاً عَطَسَ إلى جنبه
فقال: الحمدُ للّه والسَّلام على
رسول اللّه، فقال ابن عمر:
وأنا أقول: الحمدُ للّه والسلامُ على
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم، وليس هكذا
علّمنا رسولُ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم، علّمنا أن
نقول قال:
”الحَمْدُ للّه على كُلّ حالٍ".
قلت:
ويُستحبّ لكل مَن سمعه أن يقول لَه: يرحمك اللّه،
أو يرحمكم اللّه،
أو رحمكم اللّه، ويُستحبّ للعاطس
بعد ذلك أن يقول: يهديكم اللّه ويُصلح بالكم،
أو يغفر اللّه لنا ولكم
(٣٥) (٣٦)
٦٩٤-
وروينا في موطأ مالك، عنه، عن
نافع، عن ابن عمر
رضي اللّه عنهما؛
أنه قال: إذا عَطَسَ أحدُكم فقيل له: يرحمُك اللّه، يقول:
يرحمنا اللّه وإياكم، ويغفرُ اللّه لنا ولكم. (٣٧)
وكل هذا سنّة ليس فيه شيء واجب،
قال أصحابنا: والتشميتُ وهو قوله
يرحمك اللّه سنّة على الكفاية لو قاله بعضُ الحاضرين أجزأ عنهم، ولكن
الأفضل أن يقوله كلُّ واحد منهم؛
لظاهر قوله صلى اللّه عليه وسلم في
الحديث الصحيح الذي قدّمناه
"كانَ حَقّاً على كُلّ مُسْلِمٍ
سَمِعَهُ أنْ يَقُوْلَ لَهُ: يَرْحَمُكَ اللّه" هذا الذي ذكرناه
من استحباب التشميت هو مذهبنا: واختلف أصحابُ
مالك في وجوبه، فقال
القاضي عبد الوهاب: هو سنّة،
ويُجزىء تشميتُ واحد من الجماعة كمذهبنا، وقال ابن مُزَيْنٍ: يَلزم
كلَّ واحد منهم، واختاره ابن العربي المالكي.
فصل:
إذا لم يحمد العاطس لا يُشَمَّتُ؛
للحديث المتقدم. وأقلُّ الحمد والتشميت وجوابِه أن يرفعَ صوتَه
بحيث يُسمِعُ صاحبَه.
فصل:
إذا قال العاطسُ لفظاً آخرَ غير الحمد للّه لم يستحقّ التشميت.
٦٩٥-
روينا في سنن أبي داود والترمذي،
عن سالم بن عبيد الأشجعي الصحابي رضي اللّه تعالى عنه قال: بينا
نحنُ عند رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم إذ عَطَسَ رجلٌ
من القوم،
فقال: السلام عليكم، فقال رسول
اللّه صلى اللّه عليه وسلم:
"وَعَلَيْكَ وَعَلى أُمِّكَ، ثم قال: إذَا عَطَسَ أحَدُكُمْ
فَلْيَحْمَدِ اللّه ـ فذكر بعض المحامد ـ وَلْيَقُلْ لَهُ مَنْ
عِنْدَهُ: يَرْحَمُكَ اللّه، وَلْيَرُدَّ ـ يعني عليهم ـ يَغْفِرُ
اللّه لَنا وَلَكُمْ". (٣٨)
فصل:
إذا عَطَسَ في صلاته يُستحبّ أن يقول: الحمد للّه، ويُسمع نفسَه،
هذا مذهبنا. ولأصحاب مالك
ثلاثة أقوال:
أحدها
هذا، واختاره ابن العربي.
والثاني
يحمد في نفسه،
والثالث
قاله سحنون: لا يحمَد جهراً ولا في نفسه.
فصل:
السنّة إذا جاءَه العطاسُ أن يضعَ
يدَه أو ثوبَه
أو نحو ذلك على فمه وأن يخفضَ
صوتَه.
٦٩٦-
روينا في سنن أبي داود والترمذي،
عن أبي هريرةَ
رضي اللّه عنه قال: كأن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم إذا عطَس وضعَ يدَه
أو ثوبَه على فِيه، وخفضّ
أو غضّ بها صوتَه. ـ شكّ الراوي
أيّ اللفظين قال ـ
قال الترمذي: حديث صحيح.
(٣٩)
٦٩٧-
وروينا في كتاب ابن السني، عن
عبد اللّه بن الزبير رضي اللّه عنهما،
قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"إنَّ اللّه عَزَّ وَجَلَّ يَكْرَهُ رَفْعَ الصَّوْتِ بالتَّثاؤُبِ
والعُطاسِ". (٤٠)
٦٩٨-
وروينا فيه، عن أُمّ سلمة رضي اللّه عنها
قالت: سمعتُ رسولَ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم يقول:
"التَّثاؤُبُ الرَّفِيعُ وَالعَطْسَةُ الشَّدِيدَةُ مِنَ
الشَّيْطانِ". (٤١)
فصل:
إذا تَكرّرَ العطاسُ من إنسان متتابعاً، فالسنّة أن يشمِّته لكل مرّة
إلى أن يبلغ ثلاث مرّات.
٦٩٩-
روينا في صحيح مسلم وسنن
أبي داود والترمذي،
عن سلمة بن الأكوع رضي اللّه عنه؛
أنه سمعَ النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم، وَعَطَسَ
عندَه رجلٌ، فقال له: يَرْحَمُكَ اللّه، ثم عَطَسَ أخرى فقال له
رسولُ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"الرَّجُلُ مَزْكُومٌ"
هذا لفظ رواية مسلم.
وأما رواية أبي داود والترمذي
فقالا: قال سلمة: عَطَسَ رجل عندَ
رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم
وأنا شاهدٌ، فقال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"يَرْحَمُكَ اللّه" ثم عَطَسَ الثانية
أو الثالثة، فقال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"يَرْحَمُكَ اللّه، هَذَا رَجُلٌ مَزْكُومٌ"
قال الترمذي: حديث حسن صحيح.
(٤٢)
٧٠٠-
وأما الذي
رويناه في سنن أبي داود والترمذي،
عن عبيد اللّه بن رفاعة الصحابيّ رضي اللّه
عنه قال: قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"يُشَمَّتُ العاطِسُ ثَلاثاً، فإنْ زَادَ فإنْ شِئْتَ فَشَمِّتْهُ
وَإنْ شِئْتَ فَلا" فهو حديث ضعيف، قال فيه
الترمذي: حديث غريب وإسناده
مجهول. (٤٣)
٧٠١-
وروينا في كتاب ابن السني،
بإسناد فيه رجل لم أتحقق حاله، وباقي إسناده صحيح عن
أبي هريرة
رضي اللّه عنه قال: سمعتُ
رسولَ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم يقول:
"إِذَا عَطَسَ أَحَدُكُمْ فَلْيُشَمِّتهُ جَلِيسُهُ، وَإِنْ زَاد
على ثَلاثَة فَهُوَ مَزْكُومٌ، وَلا يُشَمَّتُ بَعْدَ ثَلاثٍ".
(٤٤)
واختلف العلماء فيه، فقال ابن العربي المالكي:
قيل يقال له في الثانية: إنك
مزكوم،
وقيل
يقال له في الثالثة،
وقيل
في الرابعة، والأصحّ أنه في الثالثة. قال: والمعنى فيه أنك لست
ممّن يُشمَّت بعد هذا، لأن هذا الذي بك زكامٌ ومرض لا خفّة العطاس.
فإن قيل:
فإذا كان مرضاً فكان ينبغي أن يُدعى له ويُشمّت، لأنه أحقّ بالدعاء
من غيره؟ فالجواب أنه
يُستحبّ أن يُدعى له لكن غير دعاء العطاس المشروع، بل دعاء المسلم
للمسلم بالعافية والسلامة ونحو ذلك، ولا يكون من باب التشميت.
فصل:
إذا عَطَسَ ولم يحمد اللّه تعالى فقد قدَّمنا أنه لا يُشمّت، وكذا لو
حمد اللّه تعالى ولم يسمعه الإِنسان لا يشمّته، فإن كانوا جماعة
فسمعه بعضُهم دون بعض فالمختار أنه يُشمّته من سمعه دون غيره.
وحكى ابن العربي خلافاً في تشميت الذين لم يسمعوا الحمد إذا سمعوا
تشميتَ صاحبهم، فقيل يشمّته لأنه عرف عطاسه وحمده بتشميت غيره،
وقيل
لا، لأنه لم يسمعه.
واعلم أنه إذا لم يحمد أصلاً يُستحبّ لمن عنده أن يذكِّره الحمد، هذا
هو المختار.
وقد روينا في معالم السنن للخطابي نحوه عن الإِمام الجليل إبراهيم
النخعي، وهو باب النصيحة والأمر بالمعروف، والتعاون على البرّ
والتقوى، وقال ابن العربي: لا يفعل هذا وزعم أنه جَهْلٌ من فاعله.
وأخطأ في زعمه، بل الصواب استحبابه لما ذكرناه، وباللّه التوفيق.
فصل: فيما إذا عَطَسَ يهوديٌّ.
٧٠٢-
روينا في سنن أبي داود والترمذي
وغيرهما، بالأسانيد الصحيحة، عن أبي
موسى الأشعري رضي اللّه عنه
قال: كان اليهودُ يتعاطسُونَ عندَ
رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم
يَرْجُون أن يقولَ لهم: يرحمُكُم اللّه فيقولُ:
"يَهديكُم اللّه وَيُصْلِحُ بالَكُمْ":
قال الترمذي: حديث حسن صحيح.
(١)
فصل:
٧٠٣-
روينا في مسند أبي يعلى الموصلي (٢)،
وهو حديث ضعيف، وأخرجه الطبراني
والدارقطني في الأفراد، والبيهقي
وقال: إنه منكر،
وقال غيره: إنه باطل ولو كان سنده كالشمس عن
أبي هريرة
رضي اللّه عنه قال:
قال
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"مَنْ حَدَّثَ حَدِيثاً فَعَطَسَ عِنْدَهُ فَهُوَ حَقُّ" كل
إسناده ثقات مُتقنون إلا بقية بن الوليد فمختلف فيه، وأكثرُ الحفاظ
والأئمة يحتجّون بروايته عن الشاميين، وقد روي هذا الحديث عن
معاوية بن يحيى الشامي
فصل:
إذا تثاءب فالسنّة أن يردّ ما استطاع للحديث الصحيح الذي قدّمناه.
والسنّة أن يضع يده على فيه.
٧٠٤-
لما رويناه في صحيح مسلم، عن أبي
سعيد الخدريّ رضي اللّه عنه قال:
قال رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم:
"إذَا تَثاءَبَ أحَدُكُمْ فَلْيُمْسِكْ بِيَدِهِ على فَمِهِ، فإنَّ
الشَّيْطانَ يَدْخُلُ". (٣)
قلتُ:
وسواء كان التثاؤب في الصلاة أو
خارجها، يستحبّ وضعُ اليد على الفم، وإنما يكره للمصلّي وضعُ يده على
فمه في الصلاة إذا لم تكن حاجة كالتثاؤب وشبهه، واللّه أعلم. |