Geri

   

 

 

İleri

 

5. Selâmın Müstehab, Mubah ve Mekruh Olduğu Haller

Bil ki, biz önce anlattığımız şekilde-selâmı yaymaya memuruz. Ancak bazı hallerde selâm vermek kuvvetleşir ve bazısında da hafifleşir. Bazı hallerde de selâm vermek yasak olur. Selâm vermenin kuvvetli ve müstehab olduğu haller çok olduğu için bunları bir araya toplamak mümkün olmaz. Çünkü selâm vermek asıldır. Bundan dolayı ayrı ayrı selâm verme hallerini anlatmayacağız.

Bil ki, kendilerine selâm verilecekler içine diriler de girer ölülerde girer. Biz cenazenin zikirleri bölümünde ölülere selâm şeklini bildirmiştik. Selâm vermenin mekruh yahut hafif yahut mubah olduğu haller ölülere selâm verme dışında kalır ve bu hallerin açıklanması gerekir.

Kendisine selâm verilecek adam eğer büyük veya küçük abdestle veya bunlara benzer işlerle meşgul ise, böyle bir kimseye selâm vermek mekruh olur. Eğer ona selâm verirse cevab almaya hak kazanmaz. Uyumakta yahut uyku kestirmekte olan kimseye, namaz kılana, ezan okumakta olan yahut namaz için ikâmet getirmekte olan müezzine, selâm vermek yine mekruh olur.

Yine lokma ağzında iken yemek yemede olan kimseye selâm vermek bu türdendir. Bu durumda bulunanlara selâm veren kimse, cevab almaya hak kazanmaz. Fakat bir insan yemek hâlinde bulunur da ağzında lokma yoksa ona selâm verilebilir. Selâma mukabele etmek de vâcib olur. Alışveriş ve diğer işlemlerde selâm verilir ve cevab da gerekli olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Cuma hutbesinde selâm vermeye gelince: Âlimlerimiz demişlerdir ki, hutbeye selâm ile başlamak mekruhtur; çünkü insanlar hutbeyi dinlemeye memurdur. Eğer hutbeyi okuyan buna aykırı davranır da selâm verirse, ona cevab verilir mi? Bu işde âlimlerimizin farklı görüşü vardır.

Bir kısmı demiştir ki, hatib kusur yaptığı için onun selâmına karşılık verilmez. Bir kısmı da şöyle demiştir: Eğer hutbeyi dinlemek vâcibdir diye kabul edersek, selâmına cevab verilmez. Eğer hutbeyi dinlemek sünnettir dersek, mevcut olanlardan bir kişi selâma karşılık verir. Hangi şekil olursa olsun, bir kişiden çok kimse ona cevab vermez.

Kur’ân okumakta olan kimseye selâm verme işine gelince: İmâm Ebû'l-Hasan el-Vahidî demiştir ki, evlâ olan, Kur’ân okuyana selâm vermemektir. Eğer selâm verilirse, İşaretle cevablamak yeterlidir. Eğer selâm sözünü söyleyerek selâmı cevablandırırsa, yeniden "eüzü" çeker sonra okumaya döner. el-Vahidî'nin sözü budur; fakat bu zayıftır. Doğrusu Kur’ân okuyana selâm verilir ve sözle cevablamak vâcib olur.

 

 

Amma Duâya dalarak bütün kalbi ile meşgul durumda olana selâm vermeye gelince, bu kimsenin durumu Kur’ân okumakla meşgul olan gibidir. Bana göre bu durumla meşgul olana selâm vermek mekruhtur. Çünkü selâma cevabdan sıkılır ve yemek yemede olanın düştüğü zorluktan daha zor bir duruma düşer. (Kendisine selâm verildiği takdirde onu cevablaması icab etmez.) Hac ihramında iken Telbiye getirmekte olan kimseye selâm vermek mekruh olur. Çünkü adamın telbiyeyi kesmesi mekruhtur. Eğer kendisine selâm verilirse, sözle selâma karşılık verir. İmâm Şâfiî ve âlimlerimiz böyle hüküm vermişlerdir. Allah onlara rahmet etsin...

 

 

Selâm vermenin mekruh olduğu haller geçmişti. Mekruh selâm vermelere cevab gerekmediğini de anlatmıştık. Fakat bu hâlde iken kendisine selâm verilen adam, selâma cevab vermenin sevabı maksadıyla selâma karşılık verse meşru yahut müstehab olur mu? Bunu açıklamak icab eder:

Abdest bozma ve benzeri işle meşgul olanın selâma cevab vermesi mekruh olur. Bu meseleyi bölümün başında anlatmıştık.

 

Yemek ve benzeri işlerle uğraşmakta olanın verilen selâmı cevablaması müstehabdır. Namaz hâlinde olanın "Ve Aleykümüsselâm" diyerek verilen selâmı cevablaması haram olur. Eğer bu şekilde cevablarsa, bizim Şâfiî mezhebimizde namazın bozulacağını biliyorsa, namazı batıl olur. Bilmiyorsa, Sahîh olan görüşe göre batıl olmaz. (Hanefi mezhebinde her iki hâlde de namazı bozulur.) Eğer gaib sığası ile "aleyhisselâm" derse, namazı bozulmaz; çünkü bu duâdır, selâma cevab sayılmaz. Eğer namazdan sonra sözle selâmı cevablarsa bir beis yoktur.

 

 

 

 

 

Müezzin ise, bilinen selâm sözü ile verilen selâmı cevablar; çünkü cevab az bir ifadedir, ezanı bozmaz ve ona engel teşkil etmez. İşaretle namaz kılanın selâmı cevablaması müstehabdır. (Hanefi mezhebinde ise bu mekruh olur.)

٥- باب الأحوالِ التي يُستَحَبُّ فيها السَّلامُ، والتي يُكرهُ فيها، والتي يُباح

اعلم أنّا مأمورون بإفشاء السلام كما قدّمناه، لكنه يتأكد في بعض الأحوال ويخفّ في بعضها‏.‏ ونُهي عنه في بعضها، فأما أحوال تأكده واستحبابه فلا تنحصر، فإنها الأصل فلا نتكلف التعرّض لأفرادها‏.‏

واعلم أنه يدخل في ذلك السلام على الأحياء والموتى، وقد قدّمنا في كتاب أذكار الجنائز كيفية السلام على الموتى‏.‏

وأما الأحوال التي يُكره فيها أو يخفّ أو يُباح فهي مستثناة من ذلك فيحتاج إلى بيانها، فمن ذلك إذا كان المسلَّم عليه مشتغلاً بالبول أو الجماع أو نحوهما فيُكره أن يُسلَّم عليه، ولو سلَّم لا يستحقّ جواباً، ومن ذلك من كان نائماً أو ناعساً، ومن ذلك من كان مُصلياً أو مؤذناً في حال أذانه أو إقامته الصلاةَ، أو كان في حمام أو نحو ذلك من الأمور التي لا يُؤثر السلام عليه فيها، ومن ذلك إذا كان يأكلُ واللقمة في فمه، فإن سلَّم عليه في هذه الأحوال لم يستحقّ جواباً‏.‏ أما إذا كان على الأكل وليست اللقمةُ في فمه فلا بأسَ بالسلام، ويجبُ الجواب‏.‏ وكذلك في حال المبايعة وسائر المعاملات يُسلّم ويجب الجواب‏.‏

وأما السلام في حال خطبة الجمعة ف

قال أصحابنا‏: يُكره الابتداء به لأنهم مأمورون بالإِنصات للخطبة، فإن خالفَ وسلَّم فهل يُرَدّ عليه‏؟‏ فيه خلاف لأصحابنا، منهم مَن قال‏: لا يُرَدّ عليه لتقصيره، ومنهم مَن قال‏: إن قلنا إن الإِنصاتَ واجبٌ لا يردّ عليه، وإن قلنا إن الإِنصاتَ سنّة رَدَّ عليه واحد من الحاضرين، ولا يردّ عليه أكثر من واحد على كل وجه‏.‏

وأما السَّلامُ على المشتغل بقراءة القرآن، فقال الإِمام أبو الحسن الواحدي‏: الأولى ترك السلام عليه لاشتغاله بالتلاوة، فإن سلَّم عليه كفاه الردّ بالإِشارة، وإن ردّ باللفظ استأنف الاستعاذة ثم عاد إلى التلاوة، هذا كلام الواحدي، وفيه نظر؛ والظاهر أن يُسلّم عليه ويجب الردّ باللفظ‏.‏

أما إذا كان مشتغلاً بالدعاء مستغرقاً فيه مجمع القلب عليه، فيحتمل أن يُقال هو كالمشتغل بالقراءة على ما ذكرناه، والأظهر عندي في هذا أنه يُكره السلام عليه، لأنه يتنكد به ويشقّ عليه أكثر من مشقة الأكل‏.‏

وأما الملبِّي في الإِحرام فيُكره أن يُسلَّم عليه، لأنه يُكره له قطعُ التلبية، فإن سلَّم عليه ردَّ السلامَ باللفظ، نصّ عليه الشافعي وأصحابنا رحمهم اللّه‏.‏

فصل‏:

قد تقدمت الأحوالُ التي يُكره فيها السلام، وذكرنا أنه لا يستحقّ فيها جواباً فلو أراد المسلَّم عليه أن يتبرع بردّ السلام هل يشرع له، أو يُستحبّ‏؟‏ فيه تفصيل؛ فأما المشتغل بالبول ونحوه فيُكره له ردُّ السلام، وقد قدَّمنا هذا في أول الكتاب؛

وأما الأكل ونحوه فيُستحبّ له الجواب في الموضع الذي لا يجب؛

وأما المصلِّي فيحرم عليه أن يقول‏: وعليكم السلام، فإن فعلَ ذلك بطلتْ صلاتُه إن كان عالماً بتحريمه، وإن كان جاهلاً لم تبطل على أصحّ الوجهين عندنا، وإن قال عليه السلام بلفظ الغَيبة لم تبطل صلاتُه لأنه دعاءٌ ليس بخطاب‏.‏ والمستحبُّ أن يردّ عليه في الصلاة بالإِشارة ولا يتلفظ بشيء، وإن ردّ بعد الفراغ من الصلاة باللفظ فلا بأس‏.‏

وأما المؤذّن فلا يُكره له ردُّ الجواب بلفظه المعتاد، لأن ذلك يسير لا يُبطلُ الأذانَ ولا يُخلّ به‏.‏