4. Selâmın Hükmü
Bil ki, selâm ile söze başlamak sünnettir, müstehabdır, vâcib
değildir. Selâm kifâyet üzere sünnettir. Bir topluluk içinden bir
kişinin selâm vermesi yeterlidir. Fakat hepsinin selâm vermesi
daha faziletli olur.
Büyük imâmlarımızdan el-Kadî
Hüseyin Siyer kitabındaki ifadesinde şöyle demiştir: Bizim
mezhebimizde kifaye üzere sünnet ancak bu selâm meselesidir.
Ben derim ki,
Kâdî'nın yalnız buna sünneti
kifayeyi bağlaması, kabul edilir bir söz değildir. Çünkü
âlimlerimiz (Allah onlara
rahmet etsin) demişlerdir: Aksırana teşmit yapmak (Yerhamükellah,
demek) kifaye üzere sünnettir. Nitekim bunun açıklaması înşa Allah
yakında gelecektir. Yine âlimlerimizin
çoğu, hatta hepsi demişlerdir.: (Şâfiî
mezhebine göre) kurban kesmek, bir ev halkının hepsi hakkında
kifaye üzere sünnettir. Bunlardan biri kurban keserse, hepsi için
esas ve sünnet yerine gelmiş olur.
Selâma karşılık vermeye gelince: Selâm verilen kimse bir kişi ise,
cevap vermek onda kararlaşmış olur. (Cevap ona farz olur.) Eğer
kendilerine selam verilenler bir cemaat ise, selâma cevab vermek
bunlara kifaye üzere farz olur. İçlerinden yalnız bir kişi selâma
karşılık verirse, diğerlerinden günah düşer. Eğer cevab vermeyi
hepsi terk ederlerse, günahkâr olurlar.
Âlimlerimiz böyle
söylemişlerdir. Bu açık ve güzel sözdür.
Âlimlerimiz ittifak
etmişlerdir ki, kendilerine selâm verilenler dışında bir kişi
selâma cevab verirse onlardan cevab verme sorumluluğu düşmez,
cevab vermeleri vâcib olur. Yabancı olan o kimsenin selâma cevab
vermesiyle yetinirlerse günahkâr olurlar.
626-
Hazreti Ali'den
(radıyallahü anh) yapılan
rivâyetde, o Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'in
şöyle buyurduğunu anlatmıştır:
“Cemaat hâlinde olan insanlar bir yere uğradıkları zaman içlerinden
birinin selâm vermesi onlar için yeterlidir. Oturanlardan bir
kişinin cevab vermesi de kâfidir. "
627-
Zeyd ibn Eslem'den rivâyet
edildiğine göre, Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
“Bir toplum içinden bir adam selâm verince, diğerleri için de yeterli
olur."
Mektubla Verilen Selâma Cevab Vermenin Vacibliği:
İmâm Ebû Sa'd el-Mütevelli ve ondan
başkası şöyle demiştir: bir insan bir insana bir perde
yahut bir duvar arkasından seslenip de: Esselâmu Aleyke, ey
falanca dese, yahut bir mektup
yazsa da içinde: Esselâmu Aleyke, ey falanca
yahut falancaya selâm olsun yahut
bir adam gönderse de: falan kimseye selâm söyle demiş olsa
ve böylece mektup veya elçi adama ulaşsa, adama selâmı
cevablandırmak vâcib olur. Vahidi
ve ondan başkası da bunu aynı şekilde anlatmış ve mektubla alınan
selâma cevab vermenin vâcib olduğunu söylemişlerdir.
628-
Hazret-i Âişe'den
(radıyallahü anha) yapılan
rivâyetde şöyle demiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem bana
dedi ki, şu Cebrâîl'dir, sana
selâm söylüyor. Ben de: Ve aleyhisselâmu
ve Rahmetullahi ve Berekâtuhu, dedim."
Uzakta olan bir kimseye selâm göndermek müstehabdır.
Bir insan bir insana selâm gönderir de, elçi: Falan adamın sana selâmı
vardır, derse, hemen tebliği alanın cevab vermesinin vâcib
olduğunu daha önce söylemiştik. Bununla beraber selâmı tebliğ
edene de cevab vermek müstehab olur. Şöyle der:
"Ve Aleyke ve aleyhisselâm." "Sana da,
ona da selâm olsun."
629-
Gâlib
el-Kattan'dan bir adamın şöyle
dediğini rivâyet ettik: Babam, bana dedemden şöyle nakletmiştir:
"Babam beni Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'e
gönderip dedi ki: Git Peygambere
selâm söyle. Ben de ona gittim ve: Babamın sana selâmı var, dedim.
Bunun üzerine peygamber
(sallallahü aleyhi ve sellem.)
Aleykesselâmu ve Alâ ebîkessselâmu (Sana selâm olsun, babana da
selâm olsun) dedi."
Bu hadis her ne kadar bilinmeyen bir adamdan rivâyet edilmişse de,
ilim ehlinin hepsine göre, fazilet belirten hadislerde müsamaha
gösterildiğini önceden söylemiştik.
Mütevelli demiştir: İşitmeyen bir
sağıra selâm vermek istendiğinde selam veren selâm verme gücüne
sahib olduğu için selâm sözünü söylemesi uygun düşer. Cevaba hak
kazanmak ve selâmı (ona) bildirmek için el ilede işaret edilir.
Eğer bu iki hareketi yapmazsa cevaba hak kazanmaz. Yine bir adama
sağır olan kimse selâm verirse ve cevabı da adam kasd ederse dili
ile söyleyerek selâma karşılık verir ve selâmı aldığını bildirmek
için de eliyle işaret eder. Böylece cevab vermenin farziyeti
kendisinden düşer. Çünkü işareti, ifade yerine geçmiş demektir.
Dilsiz de işaretle selâm verirse, yine cevab almaya hak kazanır,
sebebini söylemiştik.
Mütevelli demiştir: Bir kimse
çocuğa selâm verirse, çocuğa selâmı cevablandırmak vâcib olmaz;
çünkü çocuk mükellef değildir. Bu söylenen söz doğrudur. Fakat
edebe uygun olan cevab vermektir.
el-Kadî Hüseyin ve arkadaşı
el-Müvelli demişlerdir: Eğer
çocuk, yetişkin bir adama selâm verirse, yetişkinin çocuğa selâmı
iade etmesi vâcib olur mu? Burada çocuğun lslâmının sıhhati
bakımından iki görüş vardır. Eğer çocuğun İslâmmı Sahîh kabul
edersek, onun selâmı yetişkin kimsenin selâmı gibi olur ve
kendisine verilen selâmı cevablandırması vâcib olur. Eğer çocuğun
İslâmı Sahîh değildir dersek, selâmı cevablandırması gerekli
olmaz; ancak müstehab olur.
Ben derim ki, bu iki halden
doğru olanı, selâmı cevablandirmanın vâcib kabul edilmesidir.
Çünkü Allahü teâlâ
buyuruyor;
"Size bir selâm verildiği zaman ondan daha
güzeli ile selâm verin yahut
o selâmı aynen cevablandırın."
Amma el-Kadî ve
El-Mütevelli'nin meseleyi
İslâmın sıhhatına bağlamalarına gelince; bu konuda
Şâşî demiştir: İşi bu esasa
dayamak yanlıştır. Doğrusu bunun söylediğidir. Allah en iyisini
bilir.
Eğer yetişkin bir adam, içlerinde çocuk bulunan bir cemaata selâm
verir de, o selâmı çocuk cevablandınr ve ondan başkası selâma
cevab vermezse, selâmı cevablandırma mükellefiyetleri diğer
yetişkinlerden düşer mi? Burada da iki durum vardır: Bunlardan en
doğrusu, el-Kadî Hüseyin ve
onun arkadaşı el-Mütevelli'nin
dedikleri, "sorumluluk düşmez", sözüdür. Çünkü çocuk farz ile
sorumlu değildir. Oysa ki selâmı cevablandırmak farzdır. Onun için
çocuğun selâmı cevablandırması ile bu farziyet düşmez. Nitekim
çocuğun cenaze namazı kılması ile, yetişkin kimseler üzerinden
farziyet düşmez.
İkinci görüş, imâmlarımızdan el-Müstazhirî'nin
arkadaşı Ebû Bekiriş-Şaşi'nin
sözüdür. Yetişkinlere çocuğun ezanı Sahîh olduğu ve onlardan ezan
sorumluluğu kalktığı gibi, selâma cevab sorumluluğu da düşer.
Derim ki: Cenaze üzerine
çocuğun namaz kılması ile yetişkinlerden farziyetin düşmesi
konusunda imâmlarımız iki meşhur görüşle ayrılığa düşmüşlerdir.
Bunlardan en doğrusu, âlimlerimize
göre farziyetin düşmüş olmasıdır. İmâm
Şâfiî de bu esası kabul etmiştir. En doğrusunu Allah bilir.
Bir kimseye bir adam selâm verir de az bir zaman sonra onunla
karşılaşırsa, ikinci kez ona selâm
vermesi sünnettir. Üç ve daha ziyade karşılaşmalarda da durum
böyledir. Bunda imâmlarımız görüş birliğine varmışlardır.
Buhârî ve
Müslim'de rivâyet ettiğimiz
hadisler buna delâlet etmektedir.
630-
Ebû Hüreyre
(radıyallahü anh) Hazretlerinden
rivâyet edilen, namazını iyi kılmayan kimsenin hadisinde,
anlatmıştır:
"Bir adam gelip namaz kıldı. Sonra
Peygamber sallallahü aleyhi ve
sellem'in huzuruna gelerek ona selâm verdi.
Peygamber de selâmını
cevabladı ve: Dön, namaz kıl; çünkü sen (gereği üzere) namaz
kılmadın, buyurdu. Adam dönüp namaz kıldı. Sonra gelip
Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem'e
selâm verdi. Üç kez tekrarlayıncaya kadar böyle yaptı."
631-
Ebû Hüreyre'den
(radıyallahü anh) O da
Resûlüllah'ın şöyle
buyurduğunu anlatmıştır:
"Sizden biriniz kardeşi ile karşılaştığı zaman ona selâm versin. Eğer
aralarında bir ağaç yahut bir
duvar yahut bir taş girip engel
olur da sonra kardeşi ile karşılaşırsa, ona selâm versin."
632-
Enes'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edilmiştir:
“Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
ashâbı yaya olarak yürürlerdi. Onlara bir ağaç
yahut bir tepe karşı çıkar da sağa ve sola bölünüp
ayrıldıkları zaman, sonra öteden karşı karşıya geldiklerinde
birbirlerine selâm verirlerdi."
İki adam karşılaşınca aynı anda her ikisi selâm verirse,
yahut biri diğerinden sonra selâm verirse,
el-Kadî Hüseyin ve arkadaşı Ebû
Sa'd el-Mütevelli demişlerdir
ki, her ikisi ilk selâm vermiş gibi olurlar ve bunlardan her biri
üzerine diğerine cevab vermek gerekli olur.
el-Şaşi demiştir: Bu sağlam bir
hüküm değildir; çünkü selâm sözünün cevab olma durumu vardır. Eğer
birinin selâmı diğerininkinden sonra olursa cevab teşkil eder.
Eğer selâmlar bir anda olurlarsa, cevab olmazlar. el-Şaşi'nin
söylediği bu söz doğrudur.
Bir insan bir insanla karşılaşipda ilk söze başlayan "Ve
Aleykümüsselâm" derse, el-Mütevelli
demiştir ki, bu selâm sayılmaz. Böylece cevablandırılması
gerekmez. Çünkü bu ifade ile selâma başlanmaz.
Derim ki: Ve (vav eki)
olmaksızın "Aleykesselâm yahut
Aleykümüsselâm" derse, İmâm Ebû'l-Hasan el-Vahidi,
bunun selâm olduğunu kesinlikle söylemiş ve selâm verilen adamın
bunu cevablandırması lüzumunu ifade etmiştir. Her ne kadar âdet
hâlinde kullanılmakta olan söz değiştirilmişse de yine yeterli
olur. el-Vahidi'nin söylediği
bu söz benimsenmiş olandır.
Yine İmâmu’l-Haremeyn bunu selâm olduğunu ve buna cevab verilmesinin
vâcib olduğunu kesinleştirmiştir. Çünkü buna selâm ismi verilir.
Bu sözün selâm oluşu üzerinde, âlimlerimizin
iki görüşünü göz önüne almak suretiyle hüküm verilmesi
muhtemeldir. Zira bir kimse namazdan çıkacağı zaman "Aleykümüsselâm"
derse, bununla namazdan çıkmış olur mu, olmaz mı? Doğrusu namazdan
çıkmış olur.Bir de bu sözün her durumda cevablandırılmasına gerek
olmadığı da söylenebilir. Çünkü buna dair de Sahîh isnadlarla
Ebû Dâvud ve
Tirmizî'nin Sünenlerinde
rivâyetlerde bulunduk.
633- İsmi Cabir ibn Süleym
yahut Süleym ibn Cabir olan ashâbdan Cüreyyü'l-Hüceymi'den
rivâyete göre, o şöyle demiştir:
"Ben Resûlüllah
sallallahü aleyhi ve sellem'in
huzuruna varıp: Aleykesselam, yâ Resûlellah, dedim. Bana şöyle
dedi: Aleykesselâm, deme. Çünkü Aleykesselâm sözü ölülere
selâmdır. "
Derim ki, bu hadisi şerif, en
güzel ve en mükemmel olan selâm üzerinde varid olmuştur. Bununla
selâm olmaz manasını ifade etmez. En iyisini Allah bilir.
İmâm Ebû Hâmid el-Gazâlî İhya
kitabında demiştir: Önce selâm verirken "Aleykümüsselâm" demek
mekruh olur. Bu hadisden ötürü böyle söylemiştir. Âlimlar arasında
tercih edilen böyle bir sözle selâm vermenin mekruh oluşudur.
Fakat bu sözle selâm verilirse, cevablandırılması vâcibdir. Çünkü
bu söz bir selâm ifadesidir.
Selâmın Kelâmdan Önce Olması:
Sünnet olan, selâm verecek olan kimsenin her sözden önce selâm
vermesidir. Hadisi şerifler, ilk ve sonra gelen Mü’minlerin
uygulamaları hep böyle işlem yapıldığını açık olarak gösterir. Bu
bölümün sağlam ve güvenilir delili de budur. Bu konu üzerinde
Tirmizî'nin kitabında rivâyet
ettiğimiz hadisi şerife gelince:
634- Cabir'den
(radıyallahü anh) rivâyet
edildiğine göre demiştir ki,
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
“Selâm, konuşmaya başlamadan öncedir. "
Önce selâm veren daha fazla fazilet kazanır. Çünkü
Peygamber
sallallahü aleyhi ve sellem Sahîh
hadislerinde buyurdular: Karşılaşan iki kimseden ilk selâm veren
onların hayırhsıdır." Onun için karşı karşıya gelenlerden her
birinin selâma öncelik vermesi uygundur.
635- Güzel bir isnadla Ebû
Ümâme'den (radıyallahü anh)
yapılan rivâyetde demiştir ki,
Resûlüllah sallallahü aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"İnsanlara ilk selâm veren, Allah katında insanların en iyisidir."
Tirmizî'nin Ebû Ümâme'den rivâyeti
ise şöyledir:
"Soruldu: Ey Allah'ın Resûlü! İki adam karşılaşınca bunlardan hangisi
önce selâm verir? Buyurdu: Allah katında bunların iyisi (selâmı
önce verir)."
Tirmizî demiştir ki bu hadis
hasendir. |
٤- باب حُكْمِ السَّلاَم
اعلم أن ابتداء السَّلامِ سنَّةٌ مستحبّة ليس بواجب، وهو سنّةٌ على
الكفاية، فإن كان المسلِّم جماعة كفى عنهم تسليمُ واحد منهم، ولو
سلَّموا كلُّهم كان أفضل.
قال الإِمام القاضي حسين من أئمة
أصحابنا في كتاب "السير" من
تعليقه: ليس لنا سنّة على الكفاية إلا هذا.
قلت:
وهذا الذي قاله القاضي من الحصر
يُنكر عليه، فإن أصحابنا رحمهم
اللّه قالوا: تشميتُ العاطسِ سنّةٌ على الكفاية كما سيأتي بيانه
قريباً إن شاء اللّه تعالى.
وقال جماعة من أصحابنا بل كلهم:
الأُضحية سنّةٌ على الكفاية في حقّ كل أهل بيت، فإذا ضحَّى واحد منهم
حصل الشِّعار والسنّة لجميعهم.
وأما ردّ السلام، فإن كان المسلَّم عليه واحداً تعيَّنَ عليه الردّ،
وإن كانوا جماعةً كان ردّ السلام فرضُ كفايةٍ عليهم، فإن ردّ واحد
منهم سقطَ الحرج عن الباقين، وإن تركوه كلُّهم أثموا كلُّهم، وإن
ردّوا كلُّهم فهو النهاية في الكمال والفضيلة، وكذا قاله
أصحابنا، وهو ظاهر حسن. واتفق
أصحابنا على أنه لو ردّ غيرُهم لم
يسقط الردّ عنهم، بل يجب عليهم أن يردّوا، فإن اقتصروا على ردّ ذلك
الأجنبيّ أثموا.
٦٢٦-
روينا في سنن أبي داود، عن
عليّ
رضي اللّه عنه، عن النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم
قال:
"يُجْزِىءُ عَنِ الجَماعَةِ إذَا مَرُّوا أنْ يُسَلِّمَ أحَدُهُمْ،
ويُجْزِىءُ عَنِ الجُلُوسِ أنْ يَرُدَّ أحَدُهُمْ"(١٦)
. (أبو
داود (٥٢١٠) وهو حديث
حسن، رجاله رجال الصحيح. الفتوحات الربانية ٥/٣٠٥)
٦٢٧-
وروينا في الموطأ، عن زيد بن أسلم أن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
"إذَا سَلَّمَ وَاحِدٌ مِنَ القَوْمِ أَجْزَأ عَنْهُمْ"
قلت:
هذا مرسل صحيح الإِسناد. (١٧)
فصل:
قال الإِمام أبو سعد المتولي
وغيره: إذا نادى إنسان إنساناً من خلف ستر
أو حائط
فقال: السلام عليك يا فلان! أو
كتب كتاباً فيه: السلام عليك يا فلان، أو
السلام على فلان، أو أرسل رسولاً
وقال: سلّم على فلان، فبلغه الكتاب أو
الرسول، وجب عليه أن يردّ السلام؛
وكذا ذكر الواحدي وغيره أيضاً أنه يجب على المكتوب إليه ردّ السلام
إذا بلغه السلام.
٦٢٨-
وروينا في صحيحي البخاري ومسلم،
عن عائشة
رضي اللّه عنها قالت: قال لي
رسولُ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم
"هَذَا جِبْرِيلُ يَقْرأُ
عَلَيْكِ السَّلامَ" قالت:
قلتُ:
وعليه السلام ورحمة اللّه وبركاته. هكذا وقع في بعض روايات
الصحيحين "وبركاته" ولم يقع في بعضها، وزيادة الثقة
مقبولة، ووقع في كتاب الترمذي
"وبركاته" وقال: حديث حسن صحيح، ويُستحبّ أن يرسلَ بالسلام إلى
مَن غاب عنه. (١٨)
فصل:
إذا بعث إنسان مع إنسان سلاماً، فقال الرسول: فلان يسلّم عليك، فقد
قدّمنا أنه يجب عليه أن يردّ على الفور، ويستحبّ أن يردّ على
المبلِّغ أيضاً، فيقول: وعليك وعليه السلام.
٦٢٩-
وروينا في سنن أبي داود، عن
غالب القطان، عن رجل قال:
حدّثني أبي عن جدي قال:
بعثني أبي إلى رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم
فقال: ائته فأقرئه السلام، فأتيته ف
قلت:
إن أبي يُقرئك السلام،
فقال قال:
”عَلَيْكَ السَّلامُ وَعلى أبِيكَ السَّلامُ" (١٩)
، وإسناده ضعيف لوجود مجاهيل فيه.)
قلت:
وهذا وإن كان رواية عن مجهول، فقد قدّمنا أن أحاديثَ الفضائل يُتسامح
فيها عند أهل العلم كلهم.
فصل:
قال المتولي: إذا سلم على أصمّ
لا يسمع فينبغي أن يتلفظ بلفظ السلام لقدرته عليه، ويشير باليد حتى
يحصل الإِفهام ويستحقّ الجواب، فلو لم يجمع بينهما لا يستحقّ
الجواب. قال: وكذا لو سلّم عليه أصمّ وأراد الرد فيتلفظ باللسان
ويشير بالجواب ليحصل به الإِفهام ويسقط عنه فرض الجواب. قال: ولو
سلّم على أخرس فأشار الأخرس باليد سقط عنه الفرض لأن إشارته قائمة
مقام العبارة، وكذا لو سلَّم عليه أخرسُ بالإِشارة يستحقّ الجواب كما
ذكرنا.
فصل:
قال المتولي: لو سلَّم على صبيّ
لا يجب عليه الجواب، لأن الصبيّ ليس من أهل الفرض، وهذا الذي قاله
صحيح، لكن الأدب والمستحبّ له الجواب. قال
القاضي حسين وصاحبه
المتولّي: ولو سلَّم الصبي على
بالغ، فهل يجب عليه الرد؟ فيه وجهان ينبنيان على صحة إسلامه، إن
قلنا يصحّ إسلامُه كان سلامُه كسلام البالغ فيجب جوابُه. وإن قلنا
لا يصحّ إسلامه لم يجب ردّ السلام لكن يُستحبّ.
قلت:
الصحيح من الوجهين وجوب ردّ السلام لقول
اللّه تعالى:
{وَإِذَا حُيِّيْتُمْ بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّوا بِأحْسَنَ مِنْها أوْ
رُدُّوها}
[النساء ٨٦]
وأما قولهما إنه مبنيّ على إسلامه، فقال
الشاشي : هذا بناء فاسد، وهو كما قال واللّه أعلم. ولو سلم
بالغ على جماعة فيهم صبيّ فردّ الصبيّ ولم يردّ منهم غيرُه، فهل يسقط
عنهم؟ فيه وجهان: أصحُّهما ـ وبه قال
القاضي حسين وصاحبه المتولي
ـ لا يسقط لأنه ليس أهلاً للفرض، والردّ فرض فلم يسقط به كما لا يسقط
به الفرض في الصلاة على الجنازة.
والثاني
هو قول أبي بكر الشاشي، صاحب المستظهري، من
أصحابنا أنه يسقط، كما يصحّ أذانه للرجال ويسقط عنهم طلب
الأذان.
قلت:
وأما الصلاة على الجنازة فقد اختلف
أصحابُنا في سقوط فرضها بصلاة الصبيّ على وجهين مشهورين:
الصحيحُ منهما عند الأصحاب أنه يسقط، ونصّ عليه
الشافعي، واللّه أعلم.
فصل:
إذا سلّم عليه إنسان ثم لقيه على قرب يُسنّ له أن يُسلِّم عليه
ثانياً وثالثاً وأكثر، اتفق عليه صحابنا، ويدل عليه:
٦٣٠-
ما رويناه في صحيحي البخاري ومسلم،
عن أبي هُريرة
رضي اللّه عنه في حديث المسيء صلاته؛
أنه جاء فصلَّى، ثم جاء إلى
النبيّ صلى اللّه عليه وسلم
فسلَّم عليه، فردّ عليه السلام، وقال قال:
”ارْجِعْ فصل فإنَّكَ لَمْ
تُصَلّ" فرجعَ فَصلَّى، ثم جاء فسلَّم على
النبيّ
صلى اللّه عليه وسلم، حتى فعلَ ذلك
ثلاثَ مرّاتٍ. (٢٠)
٦٣١-
وروينا في سنن أبي داود، عن
أبي هريرة
رضي اللّه عنه، عن
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم
قال قال:
”إِذَا
لَقِيَ أحَدُكُمْ أخاهُ فَلْيُسَلِّمْ عَلَيْهِ، فإنْ حالَتْ
بَيْنَهُما شَجَرَة أوْ جِدَارٌ
أوْ حَجَرٌ ثُمَّ لَقِيَهُ
فَلْيُسَلِّمْ عَلَيْهِ". (٢١)
٦٣٢-
وروينا في كتاب ابن السني، عن
أنس
رضي اللّه عنه قال: كان أصحابُ
رسولِ اللّه
صلى اللّه عليه وسلم يتماشَون، فإذا
استقبلتهم شجرة أو أكَمة فتفرّقوا
يميناً وشمالاً ثم التقوا من ورائها، سلَّم بعضُهم على بعضٍ.
(٢٢)
فصل:
إذا تلاقى رجلان فسلَّم كلُّ واحدٍ منهما على صاحبه دفعة واحدة
أو
أحدهما
بعد الآخر، فقال القاضي حسين
وصاحبه أبو سعد المتولّي: يَصير
كلُّ واحد منهما مبتدئاً بالسلام فيجب على كلِّ واحد منهما أن يردَّ
على صاحبهِ.
وقال الشاشي: هذا فيه نظر.
فإن هذا اللفظ يَصلح للجواب، فإذا كان
أحدهما
بعد الآخر كان جواباً، وإن كان دفعة لم يكن جواباً، وهذا الذي قاله
الشاشي هو الصواب.
فصل:
إذا لقي إساناً فقال المبتدىء "وعليكم السلام" قال
المتولي: لا يكون ذلك سلاماً،
فلا يستحقّ جواباً، لأنّ هذه الصيغة لا تصلح للابتداء.
قلت:
أما إذا قال: عليك، أو عليكم
السلام، بغير واو، فقطع الإِمام أبو الحسن
الواحدي بأنه سلام يتحتم على
المخاطَب به الجواب، وإن كان قد قلب اللفظ المعتاد، وهذا الذي قاله
الواحدي هو الظاهر. وقد جزم أيضاً إمام الحرمين به فيجب فيه الجواب
لأنه يُسمَّى سلاماً، ويحتمل أن يُقال في كونه سلاماً وجهان كالوجهين
لأصحابنا فيما إذا قال في تحللّه من
الصلاة "عليكم السلام" هل يحصل به التحلّل أم لا؟ الأصحّ أنه
يحصل، ويحتمل أن يُقال: إن هذا لا يستحق فيه جواباً بكل حال.
٦٣٣-
لما رويناه في سنن أبي داود والترمذي،
وغيرهما بالأسانيد الصحيحة عن أبي جزي الهجيميّ الصحابي
رضي اللّه عنه، واسمه
جابر بن سليم,
وقيل
سليم بن جابر
(٢٣) قال: لقيتُ
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم في بعض سكك
المدينة وعليه ثوب قِطْري وهو بكسر القاف وسكون المهملة، ف
قلت:
عليك السلام يا رسول اللّه!
فقال: عليك السلام تحيّة الموتى، قل السلام عليكم قالها
مرّتين أو ثلاثاً قال الحافظ بعد
تخريجه: حديث صحيح أخرجه النسائي)
" ؛ ، قال: أتيتُ
رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم ف
قلت:
عليك السلام يا رسول اللّه،
قال قال:
”لا تَقُلْ عَلَيْكَ السَّلامُ، فإنَّ عَلَيْك السَّلامُ تحِيَّةُ
المَوْتَى" (٢٤)
قلت:
ويحتمل أن يكون هذا الحديث ورد في بيان الأحسن والأكمل، ولا يكون
المراد أن هذا ليس بسلام، واللّه أعلم. وقد قال
الإِمام أبو حامد الغزالي في
الإِحياء: يكره أن يقول ابتداء "عليكم السلام" لهذا الحديث،
والمختار أنه يُكره الابتداء بهذه الصيغة، فإن ابتدأ وجب الجواب لأنه
سلام.
فصل:
السنّة أن المسلِّم يبدأ بالسلام قبل كل كلام، والأحاديث الصحيحة
وعمل سلف الأمة وخلفها على وفق ذلك مشهورة، فهذا هو المعتمد في دليل
الفصل.
٦٣٤-
وأما الحديث الذي
رويناه في كتاب الترمذي، عن
جابر
رضي اللّه عنه قال: قال رسول
اللّه صلى اللّه عليه وسلم
قال:
”السَّلامُ قَبْلَ الكَلامِ" فهو حديث ضعيف،
قال الترمذي: هذا حديث منكر.
(٢٥)
فصل:
الابتداء بالسلام أفضل لقوله صلى اللّه
عليه وسلم في الحديث الصحيح قال:
”وَخَيْرُهُما الَّذي يَبْدأُ بالسَّلامِ" (٢٦)
(البخاري
(٦٠٧٧)،
ومسلم
(٢٥٦٠) ) . فينبغي لكل واحد
من المتلاقين أن يحرص على أن يبتدىء بالسلام.
٦٣٥-
وروينا في سنن أبي داود، بإسناد
جيد، عن أبي أُمامة
رضي اللّه عنه قال:
قال رسول اللّه
صلى اللّه عليه وسلم قال:
”إنَّ أوْلَى النَّاسِ باللّه مَنْ بَدأَهُمْ بالسَّلامِ"
وفي رواية الترمذي عن
أبي أُمامة:
قيل: يا
رسول اللّه! الرجلان
يلتقيان أيّهما يبدأ بالسلام؟ قال قال:
”أوْلاهُما باللّه تعالى"
قال الترمذي: حديث حسن. (٢٧) |