Geri

   

 

 

İleri

 

24. Cenaze Namazı ve duâları

Bilinmelidir ki, ölü üzerine namaz kılmak farzı kifâyedir. Ölüyü yıkamak, kefenlemek ve gömmek de böyledir. Bunlar üzerinde imâmların ittifakı vardır. Cenaze namazının farzıyyetini düşüren durum hakkında dört görüş vardır:

 

1- Bir erkeğin cenaze namazını kılması ile farzıyyet düşer. Âlimlerimizin çoğuna göre en doğrusu budur.

2- İki kişinin namaz kılması şarttır.

3- Üç kişinin namaz kılması şarttır.

4- Dört kişinin namaz kılması şarttır. İster bunlar cemaat olarak cenaze namazını kılsınlar, ister teker teker kılsınlar, hüküm değişmez.

Namaz kılınış şekline gelince: Cenaze namazında dört tekbir getirilir. Bunları yapmak farzdır; bir tanesi yapılmazsa, namaz Sahîh olmaz. Eğer beşinci bir tekbir ziyade edilirse, namazın bâtıl olup olmaması üzerinde iki hüküm var ki, doğrusu bâtıl olmamaktır. İmâm beşinci tekbiri almış olsa bile, ona uyanın bu tekbiri alması ile yine bâtıl olmaz. Beşinci tekbiri almakla namaz bâtıl olur, görüşüne göre, imâm beşinci tekbiri aldığı zaman, ona uyanların tekbir almayıp namazı tamamlamaları gerekir ve böylece cemaatın namazı Sahîh olur. Tıpkı beşinci rekâta kalkan imâma uyulmadığı gibi...

Beşinci rekât namazı bozmadığı görüşü kabul edildiği takdirde, imâma uyan kimse, bu beşinci tekbirde imâma katılmaz ve ondan da ayrılmaz, imâmın selâmını bekleyerek onunla beraber selâm verir. Fakat imâmı beklemeden selâm verir, diyen de vardır.

 

Ben bütün bu meseleleri, "Mühezzeb" şerhinde açık ve geniş olarak delilleri ile anlattım.

Cenaze namazının her tekbirinde (Şâfi’î mezhebinde) el kaldırmak müstahabdır. (Hanefî mezhebinde, yalnız ilk tekbirde el kaldırılır). Tekbir getirme şekli ile bunda müstehab olan şeyleri, tekbiri iptal eden halleri ve diğer teferruatla ilgili meseleleri, daha önce namaz ve zikirlerle ilgili bölümde gösterdim.

Cenaze namazında, tekbirler arasında söylenen duâ ve zikirlere gelince:

Birinci tekbirden sonra (Şâfi’î mezhebinde) Fâtiha okunur. (Hanefî'lerde, sübhâneke okunur). İkinci tekbirden sonra Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem üzerine Salât ve selâm getirilir. Üçüncü tekbirden sonra ölüye duâ edilir.Bunda gerekli olan duâ ismini alacak sözleri söylemektir. Dördüncü tekbirden sonra bir şey söylemek gerekmez. Fakat şu anlatacaklarımızı söylemek (Şâfi’î mezhebinde) müstehabdır:

Bizim (Şâfi’î) imâmlarımız ilk tekbirden sonra Fâtiha'dan önce eûzü çekip duâ etmek ve Fâtiha'dan sonra bir sûre okumanın müstehab olması üzerinde üç ayrı hükme varmışlardır:

1- Bütün bu söylenenleri yapmak müstehabdır.

2- Bunları yapmak müstehab olmaz.

3- Eûzü çekmek müstehab olur, Sûre ve duâ okumak müstehab değildir. Doğrusu da budur. Bir de, Fâtiha'dan sonra "Âmîn" getirmenin müstehab olduğunda ittifak etmişlerdir.

 

 

418- Buhârî'nin Sahîh'inde, İbn Abbâs'dan (radıyallahü anhüma) rivâyet ettik ki, kendisi bir cenaze üzerine namaz kılıp Fâtiha sûresini okudu ve:

“Biliniz ki, bu Fâtiha'yı okumak sünnettir, dedi. bir sahabînin "sünnettir" sözü, bu sünnettendir manasını taşır, yani Peygamberin işlediği sünnettendir, demektir. Nitekim Ebû Dâvud'un Sünen'inde:

“Fâtiha, Sünnettendir" şeklinde rivâyet edilerek Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e kadar yükseltilmektedir. Hadîs ve Usûl kitablarında da böyle bilinmekte ve sabit görülmektedir.

Âlimlerimiz demişlerdir ki, cenaze namazı ister gündüz ve isterse gece kılınsın, sünnet olan, Fâtiha'nın aşikâre değil gizli okunmasıdır. Âlimlerimizin çoğunluğunca benimsenen Sahîh ve meşhur mezheb budur. Yine âlimlerimizden bir kısmı, eğer namaz gece kılınıyorsa, Fâtiha aşikâre okunur; gündüz kılınıyorsa, gizli okunur, demişlerdir.

İkinci tekbire gelince, bu tekbir getirildikten sonra en az "Allahümme Sallı alâ Muhammedin" demek, vâcibdir. Buna ilave olarak "ve alâ âli muhammedin" demek müstehab olur.

 

 

 

Âlimlerimizin çoğunluğuna göre, bunu söylemek vâcib olmaz.

Vacib olduğunu söyleyenler azdır ve bu zayıf bir hükümdür. (Yine Şâfi’î mezhebinde) ikinci tekbirden sonra, mümin erkeklere ve mümin kadınlara Duâ etmek, eğer zaman genişse, müstehabdır. Şâfi’î âlimlerinden Müzenî de nakletmiştir ki, Allahü teâlâ hazretlerine hamd getirmek de müstehab olur. Âlimlerden bir topluluk bunun müstehab olduğunu kabul etmişlerse de, çoğunluk kabul etmemiştir. Müstehab olduğunu kabul ettiğimiz takdirde, önce Allah'a hamd ile başlanır, sonra Peygambere Salât getirilir, sonra mümin erkeklere ve mümin kadınlara Duâ edilir. Bu sıraya aykırı davramlırsa, caiz olur; fakat fazilet terk edilmiş sayılır.

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem üzerine Salât getirme konusunda hadîsi şerifler rivâyet edilmiştir; biz bunları, Beyhakî'nin Sünen'inde rivâyet ettik. Ancak ben, bu bölümde kısaltmayı istedim; çünkü bunun ayrıntılı yeri, fıkıh kitablarıdır. Ben bu konuyu Mühezzeb Şerhinde açıkladım.

Üçüncü tekbîre gelince: Burada ölüye duâ okumak gereklidir. Bunun en azı, duâ ismini alacak sözdür. Allah ona rahmet etsin, Allah onu bağışlasın, Allah'ım! Bunu bağışla, buna rahmet et, buna lütfet ve benzeri sözler gibi...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Okunması müstehab olan duâlar üzerinde hadîsi şerifler ve haberler nakledilmiştir. Bu konudaki sahîh Hadisler, Müslim'de rivâyet ettiklerimizdir:

 

419- Avf ibn Mâlik'den rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir: Resulüllah sallallahü aleyhi ve sellem bir cenazeye namaz kıldı da ben onun duâsından ezberledim, şöyle diyordu:

 

(Allah'ım! Bu ölüye mağfiret et, ona merhamet et, onu bağışla, onun nasibini güzel yap, yerini genişlet, onu su ve kar ile, dolu ile yıka ve kirden beyaz elbiseyi temizlediğin gibi temizle. Onu bulunduğu yerinden daha hayırlı bir yere, ailesinden daha hayırlı bir aile içine ve eşinden daha hayırlı eşe naklet.Onu cennete koy ve kabir azabı ite cehennem azabından koru)."

(Duâ o kadar hoşuma gitti ki,) o ölünün ben olmasını temenni etmiştim.

 

Müslim'in bir rivâyetinde de; "Onu, kabir fitnesinden ve kabir azabından koru..." şeklindedir.

 

 

 

 

420- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) demiştir ki, peygamber sallallahü aleyhi ve sellem bir cenaze namazı kıldı da şöyle dedi:

 

 

 

Allah'ım! Ölümüze ve dirimize, büyüğümüze ve küçüğümüze, erkeğimize ve dişimize, hazırımıza ve gaibimize mağfiret buyur.

 

 

Allah'ım! Bizden dirilttiğini İslâm üzere dirilt ve bizden öldürdüğün kimseyi de İman üzere öldür. Onun sevabını (musibetine sabırdan dolayı ecirden) bizi mahrum etme ve ondan sonra da bizi imtihan etme (bizi fitneye düşürme)."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

421- Ebû Hüreyre'den rivâyet edildiğine göre, demiştir ki, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediğini işittim:

"Ölü üzerine namaz kıldığınız zaman, ona içtenlikle (ihlâs ile) duâ edin.”

 

 

 

 

 

 

422- Ebû Hüreyre'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, cenaze üzerine namazda şöyle duâ etmiştir:

(Allah'ım! Sen bu cenazenin Rabbısın, onu Sen yarattın, onu İslâma Sen ilettin, ruhunu Sen kabzettin (aldın), onun gizli ve aşikâr işlerini en iyi bilensin. Biz, şefaatçiler olarak geldik; onu bağışla."

 

 

 

 

 

423- Vasile ibn el-Eska' (radıyallahü anh) şöyle anlatmıştır:

Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, bize, müslümanlardan bir adamın namazını kıldırdı. Onun şöyle söylediğini (duâ ettiğini) işittim:

 

(Allah'ım! Falanca hanımın oğlu falanca, Senin ahdin üzeredir (Sana verdiği îman sözüne bağlıdır) ve Senin himayen altındadır. Onu kabir fitnesinden ve cehennem azabından koru. Sen, hamd ve vefa ehlisin. Allah'ım, onu bağışla ve ona rahmet et, muhakkak ki sen, çok bağışlayansın, çok merhametlisin). "

 

 

 

 

 

İmâm Şâfi’î Hazretleri, bu sayılan hadiselerle diğer Hadisler topluluğundan bir duâ seçmiş ve şöyle demiştir:

 

 

(Allah'ım! Bu (ölü), Senin kulundur ve kulunun da oğludur. Dünya rahatlığından ve genişliğinden çıkarak kabrin karanlığına ve kavuşacağı şeylere gitti; halbuki, sevgilisi ve dostları dünyada bulunuyor. O, dünyada şehâdetlik ediyordu ki, Senden başka İlâh yoktur ve gerçekten Muhammed Senin kulundur ve Senin Peygamberindir. Sen bunu en iyi bilensin.

 

Allah'ım! Bu kimse, Sana konuk olmuştur ve Sen de kon tıklayanların en hayırlısısm. Senin rahmetine muhtaç olmuştur; Sen ise, ona azâb etmekten müstağnisin. Biz ona şefaat dileğinde bulunarak Sana iltica ediyoruz.

Allah'ım! Eğer iyi bir kimse ise, onun iyiliğini ziyadeleştir ve eğer kötü kimse ise, onu bağışla ve rahmetinle onu rızâna kavuştur ve kabir fitnesinden ve azabından onu koru. Kabrinde ona genişlik ver ve etrafından yeri ona genişlet. Tâ onu cennete koyuncaya kadar, azabından onu koruyarak rahmetinle onu güvene kavuştur, ey merhamet edenlerin en merhametlisi!.."

Bu duâ, Müzenî'nin Muhtasar kitabında mevcut imâm Şâfi’î Hazretlerinin (Allah her ikisine rahmet etsin) tespit ettiği ifadedir.

 

Âlimlerimiz demiştir ki, eğer ölü çocuk ise, cenaze namazını kılan kimse, ölünün ana-babasına duâ eder ve şöyle der:

 

 

(Allah'ım! (Ölen bu çocuğu âhiret için) ana ve babasına bir ecir sebebi kıl ve bunu, onlara sevab vesilesi yap. bununla onların iyilik tartılarını ağırlaştır, kalbi eri ne sabır doldur, bundan sonra onları fitneye düşürme ve onun sevabından kendilerini mahrum etme)."

 

Bu ifade, âlimlerimizden abdullah el-Zübeyrî'nin, el-Kâfî adlı kitabında zikretmiş olduğu sözdür. Diğer âlimler de, bunu aynı mânâda ve benzeri şekilde söylemişler ve demişlerdir ki, çocuğun namazını kılan, bu ifadeye ilâve olarak:

(Allah'ım! Ölümüze de, dirimize de mağfiret buyur) diyerek sonuna kadar Duâyı okur.

Yine Zübeyrî demiştir: Eğer ölü kadın ise,:

 

(Allah'ım! bu kadın kulundur)" diyerek söze devam eder. En doğrusunu Allah bilir.

 

Cenaze namazının dördüncü tekbirine gelince: Âlimlerin ittifakı üzere, bu tekbirden sonra bir şey söylemek gerekmez. Ancak Buveytî'nin kitabında, imâm Şâfi’î Hazretlerine göre dördüncü tekbirde şöyle demek müstehab olur:

 

(Âllh'ım! (Musibete sabır) ecrinden bizi mahrum etme ve ondan sonra da bizi fitneye düşürme)."

 

 

Âlimlerimizden Ebû Hüreyre'nin oğlu Ebû Ali demiştir: Bizden öncekiler, dördüncü tekbirde şu duâyı okurlardı:

(Rabbımız, bize hem dünyada iyilik ver, hem de âhirette iyilik ver ve bizi Cehennem azabından koru)."

Yine Ebû Ali demiştir ki, bu duânın okunuşu, Şâfi’î'den hikâye edilmemiştir. Bununla beraber söylenirse iyi olur.

Ben de derim ki, musibet zamanında okunacak duâ bölümünde Enes'in (radıyallahü anh) hadîsinde gösterdiğimiz Duâyı okumak güzel olma bakımından yeterlidir. En doğrusunu Allah bilir.

Derim ki: Dördüncü tekbirde duâ için, Beyhakî'nın Sünen'inde rivâyet ettiğimiz hadîs deül olarak gösterilir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

 

 

 

 

424- Abdullah ibn Ebî Evfâ'dan (radıyallahü anhüma) rivâyet edildiğine göre, kendisi, kızının cenaze namazında dört tekbir aldı. Sonra iki tekbir arasındaki bekleyiş kadar durup ölüye mağfiret diledi ve duâ etti. Namazdan sonra dedi ki, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem böyle yapardı.

Diğer bir rivâyet de şöyle:

Dört tekbir alıp bir müddet bekledi; öyle ki, beşinci bir tekbir alacağını sandık. Sonra sağına ve soluna selâm verdi. Namazdan ayrıldıktan sonra biz ona dedik ki:

- Bu yaptığın ne? Cevab verdi:

- Ben, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in yaptığını gördüğüm şeyden başkasını size ziyade etmedim. yahut dedi ki: Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem böyle yapıyordu.

 

 

 

Cenaze namazının tekbirleri tamamlandıktan sonra, diğer namazlarda olduğu gibi, iki selâm verilir. Nitekim bunu, Abdullah ibn Evfâ’nın hadîsinde belirttik. Buradaki selâmın hükmü, diğer namazlarda anlattığımız selâm verme şekli üzeredir. Muhtar olan Sahîh mezheb budur.

 

Mezhebimizde bu mesele üzerinde zayıf bir muhalefet vardır. Bu kitabda buna ihtiyaç olmadığından onu zikretmedik.

Cenaze namazının başında imâma yetişemeyip namazın diğer tekbirlerine kavuşan kimse, imâmla tekbir alır ve bildiği gibi, namazı tamamlar; artık imâmın okuyuşuna bağlı kalmaz ve ona uymaz.

İmâm selâm verdikten sonra, üzerinde kalan tekbirleri .sırası üzere tamamlar ve selâm verir. Bize göre Sahîh olan mezheb budur. Yine bizim mezhebimizde bir zayıf görüş vardır. Buna göre, mesbuk durumunda olan kişi, yetişemediği tekbirleri, Duâları okumadan arka arkaya getirip tamamlar. En dorusunu Allah bilir.

٢٤- باب أَذْكَارِ الصَّلاة على الميّت

اعلم أن الصلاة على الميت فرض كفاية، وكذلك غسله وتكفينه ودفنه، وهذا كلُّه مجمع عليه‏.‏ وفيما يسقط به فرض الصلاة أربعة أوجه‏:

أصحّها عند أكثر أصحابنا يسقط بصلاة رجل واحد‏.‏

والثاني‏: يُشترط اثنان‏.‏ والثالث‏: ثلاثة‏.‏ والرابع‏: أربعة؛ سواء صلُّوا جماعة أو فُرادى‏.‏

وأما كيفية هذه الصلاة فهي أن يكبرَ أربعَ تكبيرات ولا بُدَّ منها، فإن أخلَّ بواحدة لم تصحّ صلاته، وإن زاد خامسة ففي بطلان صلاته وجهان لأصحابنا‏: الأصحّ لا تبطل، ولو كان مأموماً فكبَّر إمامُه خامسة، فإن قلنا إن الخامسة تبطل الصلاة فارقه المأموم كما لو قام إلى ركعة خامسة‏.‏ وإن قلنا بالأصحّ أنها لا تبطل لم يفارقه ولم يتابعه على الصحيح المشهور، وفيه وجه ضعيف لبعض أصحابنا أنه يتابعه، فإذا قلنا بالمذهب الصحيح أنه لا يتابعه فهل ينتظره ليسلّم معه، أم يسلّم في الحال‏؟‏ فيه وجهان‏: الأصحّ ينتظره، وقد أوضحتُ هذا كلَّه بشرحه ودلائله في ‏"‏شرح المهذّب‏"‏‏.‏ ويستحبّ أن يرفعَ اليد مع كل تكبيرة‏.‏

وأما صفة التكبير وما يستحبّ فيه وما يبطله وغير ذلك من فروعه فعلى ما قدمته في باب صفة الصلاة وأذكارها‏.‏

وأما الأذكارُ التي تُقال في صلاة الجنازة بين التكبيرات، فيقرأ بعد التكبيرة الأولى الفاتحة، وبعد الثانية يُصلِّي على النبيّ صلى اللّه عليه وسلم، وبعد الثالثة يدعو للميت، والواجب منه ما يقع عليه اسم الدعاء،

وأما الرابعة فلا يجب بعدها ذكر أصلاً، ولكن يُستحبّ ما سأذكره إن شاء اللّه تعالى‏.‏

واختلف أصحابنا في استحباب التعوّذ ودعاء الافتتاح عقيب التكبيرة الأولى قبل الفاتحة وفي قراءة السورة بعد الفاتحة على ثلاثة أوجه‏: أحدها يستحبّ الجميع،

والثاني لا يُستحبّ، والثالث وهو الأصحّ أنه يُستحبّ التعوّذ دون الافتتاح والسورة‏.‏ واتفقوا على أنه يستحبّ التأمين عقيب الفاتحة‏.‏

٤١٨- وروينا في صحيح البخاري عن ابن عباس رضي اللّه عنهما أنه صلى على جنازة فقرأ فاتحة الكتاب وقال‏: لتعلموا أنها سنّة‏.‏

وقوله سنّة في معنى قول الصحابي‏: من السّنة كذا، وكذا جاء في سنن أبي داود قال‏: إنها من السنّة‏.‏ فيكون مرفوعاً إلى رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم على ما تقرّر وعُرف في كتب الحديث والأصول‏.‏

قال أصحابنا‏: والسنّة في قراءتها الإِسرار دون الجهر، سواء صُلِّيت ليلاً أو نهاراً، هذا هو المذهب الصحيح المشهور الذي قاله جماهير أصحابنا‏.‏ وقال جماعة منهم‏: إن كانت الصلاة في النهار أسرّ، وإن كانت في الليل جهر‏.‏

وأما التكبيرة الثانية فأقلّ الواجب عقيبها أن يقول‏:

اللّهمَّ صَلّ على مُحَمَّدٍ، ويُستحبّ أن يقول‏: وعلى آلِ مُحَمَّدٍ‏.‏ ولا يجب ذلك عند جماهير أصحابنا‏.‏ وقال بعض أصحابنا‏: يجب وهو شاذّ ضعيف‏.‏

ويستحبّ أن يدعو فيها للمؤمنين والمؤمنات إن اتسع الوقت له، نصّ عليه الشافعي، واتفق عليه الأصحاب، ونقل المزني‏ (٥) ‏عن الشافعي يُستحبّ أيضاً أن يحمد اللّه عزّ وجلّ، فقال باستحبابه جماعات من الأصحاب وأنكره جمهورهم، فإذا قلنا باستحبابه بدأ بالحمد للّه، ثم بالصلاة على النبيّ صلى اللّه عليه وسلم، ثم يدعو للمؤمنين والمؤمنات، فلو خالف هذا الترتيب جاز وكان تاركاً للأفضل‏.‏

وجاءت أحاديث بالصلاة على رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم ‏ (٦)

رويناها في سنن البيهقي، ولكني قصدتُ اختصار هذا الباب، إذ موضعُ بسطه كتب الفقه، وقد أوضحته في شرح المهذب‏.‏

وأما التكبيرة الثالثة فيجب فيها الدعاء للميت، وأقلُّه ما ينطلق عليه الاسم كقوله‏: رحمه اللّه، أو غفر اللّه له، أو

اللّهمَّ اغفرْ له، أو ارحمه، أو الطفْ به ونحو ذلك‏.‏

وأما المستحبّ فجاءت فيه أحاديث وآثار؛ فأما الأحاديث فأصحّها‏:

٤١٩- ما رويناه في صحيح مسلم، عن عوف بن مالك رضي اللّه عنه قال‏: صلّى رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم على جنازة فحفظت من دعائه وهو يقول ‏قال‏:‏

‏”‏‏اللّهمَّ اغْفِرْ لَهُ وَارْحَمْهُ، وَعافِهِ وَاعْفُ عَنْهُ، وأكْرِمْ نُزُلَهُ، وَوَسِّعْ مُدْخَلَهُ، وَاغْسِلْهُ بالمَاءِ والثَّلْجِ وَالبَرَدِ، ونَقِّهِ منَ الخَطايا كما نَقَّيْتَ الثَّوْبَ الأبْيَضَ مِنَ الدَّنَسِ، وأبْدِلْهُ دَاراً خَيْراً مِنْ دَارِهِ، وَأهْلاً خَيْراً مِنْ أهْلِهِ، وَزَوْجاً خَيْراً مِنْ زَوْجِهِ، وأدْخِلْهُ الجَنَّةَ، وأعِذْهُ مِنْ عَذَابِ القَبْرِ أو مِنْ عَذَابِ النَّارِ‏"‏ حتى تمنيت أن أكون أنا ذلك الميت‏.‏

وفي رواية لمسلم ‏"‏وَقِهِ فتْنَةَ القَبْرِ وَعَذَابَ النَّارِ‏"‏ ‏.‏‏ (مسلم‏ (‏٩٦٣‏)‏ (٧)

٤٢٠- وروينا في سنن أبي داود والترمذي والبيهقي، عن أبي هريرة رضي اللّه عنه عن النبيّ صلى اللّه عليه وسلم أنه صلّى على جنازة

فقال ‏قال‏:‏

‏”‏‏اللّهمَّ اغْفِرْ لِحَيِّنا وَمَيِّتِنا، وَصَغِيرِنَا وَكَبِيرنا، وَذَكَرِنا وأُنْثانا، وشَاهِدِنا وغائِبِنا؛

اللّهمَّ مَنْ أحْيَيْتَه مِنَّا فأحْيِهِ على الإِسْلامِ، وَمَنْ تَوَفَّيْتَهُ مِنَّا فَتَوَفَّهُ على الإِيمان؛

اللّهمَّ لا تَحْرِمْنا أجْرَهُ وَلاَ تَفْتِنَّا بَعْدَهُ‏"‏ (أبو داود‏ (‏٣٢٠١‏)‏، ‏ (‏ والترمذي‏ (‏١٠٢٤‏)‏، والبيهقي ٤/٤١،

رويناه في كتاب الترمذي من رواية أبي إبراهيم الأشهليّ‏ (٨)  عن أبيه، وأبوه صحابي، عن النبيّ صلى اللّه عليه وسلم،

قال الترمذي‏: قال محمد بن إسماعيل، يعني البخاري‏: أصحُّ الروايات في حديث ‏"‏

اللّهمَّ اغْفِرْ لِحَيِّنا وَمَيِّتِنا‏"‏ رواية أبي إبراهيم الأشهلي عن أبيه‏.‏ قال البخاري‏: وأصحُّ شيء في الباب حديث عوف بن مالك‏.‏ ووقع من رواية أبي داود ‏"‏فأحْيِهِ على الإِيمَانِ، وَتَوفَّهُ على الإِسْلامِ‏"‏ والمشهور في معظم كتب الحديث ‏"‏فأحْيِهِ على الإِسْلامِ، وَتَوَفَّهُ على الإِيمَانِ‏"‏ كما قدّمناه‏.‏

٤٢١- وروينا في سنن أبي داود وابن ماجه، عن أبي هريرة رضي اللّه عنه قال‏: سمعت رسول اللّه صلى اللّه عليه وعلى آله وسلم يقول ‏قال‏:‏

‏”‏‏إذا صَلَّيْتُمْ على المَيِّتِ فأخْلِصُوا لَهُ الدُّعاءَ‏"‏‏.‏‏ (أبو داود‏ (‏٣١٩٩‏)‏، وابن ماجه‏ (‏١٤٩٧‏)‏، قال الحافظ‏: هذا حديث حسن‏.‏ ‏)

٤٢٢- وروينا في سنن أبي داود، عن أبي هريرة رضي اللّه عنه، عن النبيّ صلى اللّه عليه وسلم في الصلاة على الجنازة ‏"‏

اللّهمَّ أنْتَ رَبُّهَا وأنْتَ خَلَقْتَها وأنْتَ هَدَيْتَهَا للإِسْلام وأنْتَ قَبَضْتَ رُوحَها وأنْتَ أعْلَمُ بِسِرّها وَعَلانِيَتِهَا، جِئْنا شُفَعاءَ فاغْفِرْ لَهُ ‏"‏‏ (أبو داود‏ (‏٣٢٠٠‏)‏، وهو حديث حسن أخرجه النسائي في اليوم والليلة‏ (‏١٠٧٨‏)‏، والطبراني في ‏"‏الدعاء‏"‏، الفتوحات ٤/١٧٦‏.‏‏)

٤٢٣- وروينا في سنن أبي داود وابن ماجه، عن واثلة بن الأسقع رضي اللّه عنه قال‏: صلّى بنا رسولُ اللّه صلى اللّه عليه وسلم على رجل من المسلمين فسمعته يقول ‏قال‏:‏

‏”‏‏اللّهمَّ إنَّ فُلانَ ابْنَ فُلانَة فِي ذِمَّتِكَ (٩) ‏وَحَبْلِ جوَارِكَ‏ (١٠) ، فَقِهِ فِتْنَةَ القَبْر وَعَذَاب النَّارِ، وأنْتَ أهْلُ الوَفاءِ وَالحَمْدِ؛

اللّهمَّ فاغْفِرْ لَهُ وَارْحَمْهُ إنَّكَ أنْتَ الغَفُورُ الرَّحِيمُ‏"‏‏.‏‏ (أبو داود‏ (‏٣٢٠٢‏)‏، وابن ماجه‏ (‏١٤٩٩‏)‏، وإسناده حسن‏.‏‏)

واختار الإِمام الشافعي رحمه اللّه دعاءً التقطه من مجموع هذه الأحاديث وغيرها

فقال‏: يقول‏:

اللّهمَّ هَذَا عَبْدُكَ ابْنُ عَبْدِكَ، خَرَجَ مِنْ رَوْحِ الدُّنْيا وَسَعَتِها، ومَحْبُوبُهُ وأحِبَّاؤُهُ فيها، إلى ظُلْمَةِ القَبْرِ ومَا هُوَ لاقيهِ، كانَ يَشْهَدُ أنْ لا إِلهَ إِلاَّ أنْتَ، وأنَّ مُحَمَّداً عَبْدُكَ وَرَسُولُكَ، وأنْتَ أعْلَمُ بِهِ،

اللّهمَّ إنَّهُ نَزَلَ بِكَ وأنْتَ خَيْرُ مَنْزُولٍ به، وأصْبَحَ فَقيراً إلى رَحْمَتِكَ وأنْتَ غَنِيٌّ عَنْ عَذَابِهِ، وَقَدْ جِئْنَاكَ رَاغِبِينَ إليك شُفَعَاءَ لَهُ؛

اللّهمَّ إنْ كَانَ مُحْسِناً فَزِدْ في إِحْسَانِهِ، وَإِنْ كَانَ مُسِيئاً فَتَجاوَزْ عَنْهُ وَلَقِّهِ بِرَحْمَتِكَ رِضَاكَ وَقِهِ فِتْنَةَ القَبْرِ وَعَذَابَهُ، وَافْسحْ لَهُ في قَبْرِهِ، وَجافِ الأرْضَ عَنْ جَنْبَيْهِ، وَلَقِّهِ بِرَحْمَتِكَ الأمْنَ مِنْ عَذَابِكَ حتَّى تَبْعَثَهُ إلى جَنَّتِكَ يا أرْحَمَ الرَّاحِمِينَ‏!‏

هذا نصّ الشافعي في ‏"‏مختصر المزني‏"‏ رحمهما اللّه‏.‏

قال أصحابنا‏: فإن كان الميت طفلاً دعا لأبويه

فقال‏: اللّهمَّ اجْعَلْهُ لَهُما فَرَطاً، واجْعَلْهُ لَهُما سَلَفاً، واجْعَلْهُ لَهُما ذُخْراً، وَثَقِّلْ بِهِ مَوَازِينَهُما، وأفرغ الصَّبْرَ على قُلوبِهِما، وَلا تَفْتِنْهُما بَعْدَهُ وَلا تَحْرِمْهُما أجْرَهُ‏.‏

هذا لفظ ما ذكره أبو عبد اللّه الزبيري من أصحابنا في كتابه ‏"‏الكافي‏"‏، وقاله الباقون بمعناه، وبنحوه قالوا‏.‏ ويقول معه‏:

اللّهمَّ اغْفِرْ لِحَيِّنا وَمَيِّتِنا، إلى آخره‏.‏ قال الزبيري‏: فإن كانتْ امرأةً قال ‏قال‏:‏

‏”‏‏اللّهمَّ هَذِهِ أَمَتُكَ، ثم يُنَسِّقُ الكلام، واللّه أعلم‏.‏

وأما التكبيرة الرابعة فلا يجبُ بعدها ذكْرٌ بالاتفاق، ولكن يستحبّ أن يقول ما نصّ عليه الشافعي رحمه اللّه في كتاب ‏"‏البويطي‏"‏ قال‏: يقول في الرابعة‏:

اللّهمَّ لاَ تَحْرِمْنا أجْرَهُ، وَلا تَفْتِنّا بَعْدَهُ‏.‏ قال أبو عليّ بن أبي هريرة

من أصحابنا‏: كان المتقدمون يقولون في الرابعة

{‏رَبَّنا آتنا في الدُّنْيا حَسَنَةً وفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنا عَذَابَ النَّار‏} ‏[‏البقرة‏: ٢٠١‏]‏‏.‏ قال‏: وليس ذلك بمحكيّ عن الشافعي فإن فعله كان حسناً،

قلت‏: يكفي في حسنه ما قد قدّمناه في حديث أنس في باب دعاء الكرب، واللّه أعلم‏.‏

قلتُ‏: ويُحتجّ للدعاء في الرابعة‏:

بما رويناه في السنن الكبرى للبيهقي (١١)‏، عن عبد اللّه بن أبي أوفى رضي اللّه عنهما؛ أنه كبّر على جنازة ابنه أربع تكبيرات، فقام بعد الرابعة كقدر ما بين التكبيرتين يستغفر لها ويدعو، ثم قال‏: كأن رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم يصنع هكذا‏.‏

وفي رواية‏: كبَّرَ أربعاً فمكثَ ساعةً حتى ظننا أنه سيكبّر خمساً، ثم سلَّم عن يمينه وعن شماله، فلما انصرف قلنا له‏: ما هذا‏؟‏

فقال‏: إني لا أزيدكم على ما رأيتُ رسولَ اللّه صلى اللّه عليه وسلم يصنعُ، أو هكذا صنعَ رسولُ اللّه صلى اللّه عليه وسلم‏.‏

قال الحاكم أبو عبد اللّه‏: هذا حديث صحيح‏.‏

٤٢٤- فصل‏: وإذا فرغَ من التكبيرات وأذكارها سلَّمَ تسليمتين كسائر الصلوات، لما ذكرناه من حديث عبد اللّه بن أبي أوفى، وحكم السلام على ما ذكرناه في التسليم في سائر الصلوات، هذا هو المذهب الصحيح المختار، ولنا فيه هنا خلاف ضعيف تركته لعدم الحاجة إليه في هذا الكتاب، ولو جاء مسبوقٌ فأدرك الإِمامَ في بعض الصلاة أحرمَ معه في الحال وقرأ الفاتحة ثم ما بعدها على ترتيب نفسه، ولا يُوافق الإِمام فيما يقرؤه، فإن كبَّرَ ثم كبَّرَ الإِمامُ التكبيرة الأخرى قبل أن يتمكن المأموم من الذكر سقطَ عنه كما تسقط القراءةُ عن المسبوق في سائر الصلوات وإذا سلَّمَ الإِمامُ وقد بقي على المسبوق في الجنازة بعضُ التكبيرات لزمه أن يأتي بها مع أذكارها على الترتيب، هذا هو المذهبُ الصحيح المشهور عندنا‏.‏

ولنا قول ضعيف أنه يأتي بالتكبيرات الباقيات متواليات بغير ذكر اللّه، واللّه أعلم‏.‏