Geri

   

 

 

İleri

 

18. Delirene (Bunamışa) ve Yılan lsırılana Okunacak duâlar

Fâtiha sûresinin Faziletleri:

345- Ebû Said el-Hûdrî'den (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre şöyle anlatmıştır:

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in ashâbından bir gurup seferlerinden bir sefere çıktılar. Nihâyet Arab kabilelerinden bir kabileye indikleri zaman, onlardan misafir kabul edilmelerini istediler. Fakat kabile, onları misafir kabul etmedi. O kabilenin reisi de bir yılan tarafından ısırılmış bulunuyordu. Onun tedavisi için her türlü çareye baş vurdularsa da, hiç bir şey ona fayda vermedi. O kabile adamlarından biri dedi ki, şu misafir olmak isteyen adamlara gideydiniz, belki onlarda fayda verecek bir şey bulunur. Bunun üzerine adamlara gidip dediler ki: Ey cemaat! Bizim reisimiz yılan tarafından ısırıldı. Onun için her türlü çareye baş vurduk; fakat hiç bir şey ona fayda vermiyor. Acaba sizden birinizde fayda verecek bir şey var mı?

Ashâbdan biri: Vallahi ben, okurum; fakat biz sizden misafir kabul edilmemizi istedik de, vallahi bizi konuklamadımz. Onun için bize bir mükâfat (ücret) vermedikçe size okuyuculuk yapmam, dedi. Bunun üzerine bir bölük koyun vermeleri şartı ile anlaştılar. Sonra adam gitti. Fâtiha'yı okuyup üfledi. Adam bağdan çözülür gibi huzura kavuştu ve yürümeğe başladı. Hiç bir ağrısı kalmadı. Onlar da, anlaştıkları üzere ücretlerini (bir bölük koyunu) ashâbı kirama verdiler.

 

 

İçlerinden biri: bunları bölün, dedi. Hastayı okumuş olan: Hayır, yapmayın. Biz Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e gidelim de, olanı ona anlatalım. Bize ne emir buyuracak ona bakalım, dedi. Onlar topluca Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e vardılar ve ona olayı anlattılar. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

O Fâtiha sûresinin rukye (şifa âyetleri) olduğunu sana kim bildirdi? Sonra devam etti: isabet ettiniz, koyunları bölün ve sizinle beraber bana da bir pay ayırın; ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gülümsedi." Bu rivâyet Buhârî'nin lâfzıdır ve rivâyetlerin en mükemmelidir.

Bir rivâyette şu lafız vardır:

“Fâtiha'yı okuyordu ve tükrüğü toplayıp (hastaya) püskürtüyordu. Adam da iyileşmişti."

 

 

 

 

 

 

346- Abdurrahmân b. Ebî Leylâ'dan rivâyet edildiğine göre, demiştir ki:

“Bir adam Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e gelip demiştir: - Benim kardeşimde ağrı var? Peygamber buyurdu:

- Kardeşinin ağırısı nedir?

- Onda inme (bir nevi delilik) var, dedi. Peygamber:

- Onu bana gönder, dedi. Adam gelip Peygamberin önünde oturduktan sonra, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem ona şunları okudu:

Fâtiha sûresi, Bakara sûresinin başından dört âyet, Bakara sûresinin ortasından iki âyet (163, 164. âyetler), Âyete’l-Kürsî, Bakara sûresinin sonundan üç âyet (284, 285 ve 286. âyetler), âl-i îmrân sûresinin başından bir kaç âyet ve aynı sûreden 18. âyet, Â'raf sûresinden 54. âyet, Mü’minün sûresinden 116. âyet, Cin sûresinden 3. âyet, Saffat sûresinin başından on âyet, Haşir sûresinin sonundan üç âyet, İhlâs sûresi, Felâk ve Nâs sûreleri."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

347- Harice b. Salt'den, o da amcasından yapılan Sahîh bir isnadla rivâyet edildiğine göre, Harice'nin amcası şöyle anlatmıştır:

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e varıp müslüman oldum. Sonra geri döndüm ve bir kabileye uğradım. Yanlarında demir zincire bağlı deli bir adam vardı. Kabile halkı bana dediler ki, bize anlatıldığına göre senin bu arkadaşın (Peygamber) hayır üzere geldi. Sende bu hastayı tedavi edecek bir şey var mı? Bunun üzerine, ben de ona Fâtiha'yı okudum. Adam da kurtuldu. Bana (tedavi karşılığı) yüz koyun verdiler. Ben Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e gidip durumu anlattım (bu koyunlara sahib olabilir miyim, dedim). Bana şöyle buyurdu:

"- Sen, ancak bunu mu söyledin?" Bİr rivâyette de: Bundan başka şey söylemedin mi?" buyurdu. Ben:

- Hayır, başka şey söylemedim, dedim. Peygamber buyurdu:

“Onları al (ye); ömrüm hakkı için batıl afsun ile yiyen kim. Sen hak olan bir Rukye (tedavi) için yemiş oluyorsun."

348- Diğer bir rivâyete göre, Ebû Dâvud Harice'den, o da amcasından anlatarak şöyle demiştir:

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'in huzurundan döndük de, bir arab kabilesinden birine vardık.

Bize dediler ki, acaba sizde bir deva bulunur mu? Yanımızda, bağlı bir akılsız vardır. Sonra bağlı olarak o akılsızı getirdiler. Ben de, üç gün sabah-akşam ona Fâtiha sûresini okudum. Tükrüğümü (ağzımda) topluyordum sonra (ona) püskürtüyordum. Sonunda bağdan çözülmüş gibi iyileşti. Buna karşılık bana mükâfat (ücret) verdiler. Ben, hayır, olmaz dedim. Onlar:

- Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e sor, dediler. Ben de ona sorunca, şöyle buyurdu:

"- Ye (hediyeyi kabul et). Ömrüm hakkı için, bâtıl afsun ile kim yiyor; sen hak olan bir rukyeden (tedaviden) yiyorsun."

 

 

 

 

349- Abdullah ibn Mes’ûd'dan (radıyallahü anh) rivâyet edildiğine göre, kendisi bir hastanın kulağına okudu da, hasta iyileşti. Bunun üzerine Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem ona sordu:

"- Onun kulağına ne okudun?"

Abdullah ibn Mes’ûd dedi ki: Mü’minün sûresinin 115. âyetinden sûrenin sonuna kadar (dört âyeti) okudum. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem buna şöyle buyurdu:

 

 

"-Eğer bir adam tam bir inanç ve kesin bir bilgi ile bunları bir dağ üzerine okusaydı, dağ yok olurdu."

١٨- باب ما يُقرأُ على المَعْتُوهِ والمَلْدُوغ

٣٤٥- روينا في صحيحي البخاري ومسلم، عن أبي سعيد الخدري رضي اللّه عنه قال‏: انطلق نفرٌ من أصحاب رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم في سَفْرة سافروها، حتى نزلوا على حيٍّ من أحياء العرب، فاستضافُوهم فأبوا أن يُضيِّفوهم، فلُدغ سيِّدُ ذلك الحيّ، فسعَوْا له بكل شيء لا ينفعُه شيءٌ، فقال بعضُهم‏: لو أتيتم هؤلاء الرَّهَطَ الذين نزلوا لعلَّهم أن يكونَ عندهم بعضُ شيءٍ، فأتوهُم فقالوا‏: يا أيُّها الرَّهط إنَّ سيدنا لُدغ وسعينا له بكلّ شيءٍ لا ينفعه شيء، فهل عندَ أحدٍ منكم من شيءٍ‏؟‏

قال بعضُهم‏: إني واللّه لأَرْقي، ولكنْ واللّه لقد استضفناكم فلم تضيِّفونا، فما أنا براقٍ لكم حتى تجعلوا لنا جُعْلاً‏ (٤١) ، فصالحُوهم على قطيع من الغنم، فانطلقَ يتفلُ عليه ويقرأُ‏: ‏‏ (‏الحَمْدُ للّه ربِّ العَالَمِينَ‏)‏، فكأنما نَشِطَ من عِقَال، فانطلقَ يمشي وما به قَلَبَة، فأوفوهم جُعْلَهم الذي صالحوهم عليه،

وقال بعضُهم‏: اقسموا فقال الذي رَقَى‏: لا تفعلوا حتى نأتيَ النبيّ صلى اللّه عليه وسلم فنذكرَ له الذي كان، فننظر الذي يأمرنا، فقدموا على النبيّ صلى اللّه عليه وسلم فذكروا له،

فقال‏: ‏"‏وَما يُدْرِيكَ أنها رُقْيَةٌ‏؟‏ ثم قال‏: قَدْ أصَبْتُمُ اقْسِمُوا وَاضْرِبُوا لي مَعَكُم سَهماً‏"‏، وضحك النبيّ صلى اللّه عليه وسلم‏.‏

هذا لفظ رواية البخاري وهي أتمّ الروايات‏.‏

وفي رواية

‏"‏فجعل يقرأ أُمّ الكتاب ويجمع بزاقه ويتفل، فبرىء الرجل‏"‏ وفي رواية ‏"‏فأمر له بثلاثين شاة‏"‏‏.‏

قلت‏: قوله ‏"‏وما به قَلَبَة‏"‏ وهي بفتح القاف واللام والباء الموحدة‏: أي وجع‏.‏‏ (٤٢)

٣٤٦- وروينا في كتاب ابن السني، عن عبد الرحمن بن أبي ليلى، عن رجل عن أبيه قال‏: جاء رجل إلى النبيّ صلى اللّه عليه وسلم

فقال‏: إن أخي وجع،

فقال‏: ‏"‏وَما وَجَعُ أخِيكَ‏؟‏ قال‏: به لمم، قال‏: فابْعَث بِهِ إليَّ‏"‏، فجاء فجلس بين يديه، فقرأ عليه النبيّ صلى اللّه عليه وسلم‏:

فاتحة الكتاب، وأربع آياتٍ من أوّل سورة البقرة، وآيتين من وسطها‏:

{‏وإلهُكُمْ إِلهُ وَاحِدٌ لا إِلهَ إِلاَّ هُوَ الرَّحْمَنُ الرَّحِيمُ‏.‏ إنَّ في خَلْقِ السَّمَوَاتِ والأرْضِ‏} ‏حتى فرغ من الآية البقرة‏: ١٦٣ـ١٦٤ وآية الكرسي، وثلاث آيات من آخر سورة البقرة، وآية من أوّل سورة آل عمران، و‏

{‏شَهِدَ اللّه أنَّهُ لا إِلهَ إِلاَّ هُوَ‏.‏‏.‏‏} ‏إلى آخر الآية آل عمران‏: ١٨ وآية من سورة الأعراف‏:

{‏إنَّ رَبَّكُمُ اللّه الَّذي خَلَقَ السَّمَوَاتِ والأرْضِ‏} ‏الأعراف‏: ‏٥٤ وآية من سورة المؤمنين‏:

{‏فَتَعَالى اللّه المَلِكُ الحَقُّ لا إِله إِلاَّ هُوَ رَبُّ العَرْشِ الكَرِيمِ‏}المؤمنون‏: ‏١١٦ وآية من سورة الجنّ‏:

{‏وأنَّه تَعالى جَدُّ رَبِّنا ما اتَّخَذَ صَاحِبَةً وَلا وَلَداً‏} ‏الجن‏: ٣ وعشر آيات من سورة الصّافّات من أوّلها، وثلاثاً من آخر سورة الحشر، و‏

{‏قل هو اللّه أحد‏} ‏والمعوّذتين‏.‏ (٤٣) ‏.‏‏ (ابن السني‏ (‏٦٣٧‏) ‏وإسناده ضعيف، انظر الفتوحات ٤/٤٢‏.‏‏) ‏"

٣٤٧- وروينا في سنن أبي داود بإسناد صحيح، عن خارجة بن الصلت، عن عمّه قال‏: أتيتُ النبيَّ صلى اللّه عليه وسلم فأسلمت، ثم رجعتُ فمررتُ على قوم عندهم رجل مجنون مُوثق بالحديد فقال أهله‏: إنّنا حُدِّثنا أن صاحبَك هذا قد جاء بخير، فهل عندك شيءٌ تُداويه، فرقيته بفاتحة الكتاب فبرىء، فأعطوني مِئَةَ شاة، فأتيت النبيّ صلى اللّه عليه وسلم فأخبرتُه،

فقال‏: ‏"‏هَلْ إِلاَّ هَذَا‏؟‏‏"‏

وفي رواية‏: ‏"‏هَلْ قُلْتَ غَيْرَ هَذَا‏؟‏

قلتُ‏: لا، قال‏: خُذْها فَلَعَمرِي لَمَنْ أكَلَ بِرُقْيَةِ باطِلٍ، لَقَدْ أكَلْتَ بِرُقْيَةٍ حَقٍّ‏"‏‏.‏‏ (٤٤)

 

٣٤٨- وروينا في كتاب ابن السني بلفظ آخر، وهي رواية أخرى لأبي داود، قال فيها عن

خارجة عن عمّه قال‏: أقبلنا من عند النبيّ فأتينا على حيّ من العرب،

فقالوا‏: عندكم دواءٌ، فإن عندنا معتوهاً في القيود، فجاؤوا بالمعتوه في القيود، فقرأتُ عليه فاتحةَ الكتاب ثلاثةَ أيامٍ غدْوةً وعشيّةً أجمع بزاقي ثم أتفلُ، فكأنما نَشِطَ من عِقال، فأعطوني جُعْلاً، فقلتُ‏: لا، فقالوا‏: سلِ النبيَّ صلى اللّه عليه وسلم، فسألته فقال‏:

"‏كُلْ فَلَعَمْرِي مَنْ أكَلَ بِرُقْيَةِ باطِلٍ، لَقَدْ أكَلْتَ بِرُقْيَةِ حَقٍّ‏"‏

قلت‏: هذا العمّ اسمه عِلااقة بن صُحَار‏  

٣٤٩- وروينا في كتاب ابن السني، عن عبد اللّه بن مسعود رضي اللّه عنه أنه قرأ في أُذن مبتلى فأفاق، فقال له رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم‏: ‏"‏مَا قَرأتَ في أُذُنِهِ‏؟‏‏"‏ قال‏: قرأت

{‏أَفَحَسِبْتُمْ أنّمَا خَلَقْناكُمْ عَبَثاً‏} ‏المؤمنون‏: ١١٥ حتى فرغ من آخر السورة، فقال رسول اللّه صلى اللّه عليه وسلم‏:

"‏لَوْ أنَّ رَجُلاً مُوقِناً قَرأ بِها على جَبَلٍ لَزَالَ‏"‏‏.‏