Allahü teâlâ,
kendisine şirk koşulmasını
affetmez.
Allahü
teâlâ, şirk hariç dilediği kimselerin büyük-küçük günahlarını
af eder. Günah işleyen kişi, ister tevbe etsin, ister
etmesin.
Küçük
günahtan dolayı azab görmek mümkün olduğu gibi büyük günahların
affedilmesi de
câizdir.
Allahü teâlâ,
günahları, helâl sayılarak işlenmediği takdirde affeder. İşlenen
günahı ve kebâiri helâl saymak, küfürdür.
Kebîre
sahipleri hakkında peygamberlerin ve hayırlı mü’minlerin şefâatta
bulunma yetkileri vardır. Bu husus,
meşhur hadislerle sâbittir.
Tevbesiz vefat
etmiş olsalar dahi, kebîre sahibi olan Müslümanlar, Cehennemde
ebedî olarak kalmazlar.
İman,
Peygamber
sallallahü
aleyhi ve sellem’in Allahü teâlâ'dan getirdiği şeyleri tasdîk ve
ikrar etmektir.
Muhakkik
olanların cumhuruna (ve özellikle
Eş'arîlere) göre; iman, kalb ile tasdikten ibarettir.
İkrar, sadece dünyevi
(ve hukukî) hükümlerin tatbik
edilmesi için şart kılınmıştır. Çünkü kalbteki tasdik gizli bir
iştir, bu tasdikin açıkta bir alâmetinin bulunması şarttır. |
واللّه لا يغفر أن يشرك به،
ويغفر ما دون ذلك لمن يشاء من الصغائر والكبائر.
ويجوز العقاب على الصغيرة،
والعفو عن الكبيرة إذا لم تكن عن استحلال،
والاستحلال كفر.
والشفاعة ثابتة للرسل والأخيار في حق أهل الكبائر،
وأهل الكبائر من المؤمنين لا يخلدون في النار.
والإيمان هو التصديق بما جاء به من عند اللّه تعالى والإقرار به. |