Kur’ân-ı Kerîm,
Allahü taâlâ’nın kelâmı olup, mushaflarda yazılı, kalplerde mahfûz,
dil ile okunur ve Hazret-i Peygamber’e indirilmiştir. Bizim Kur’ân-ı
Kerîm’i telâffuzumuz, yazmamız ve okumamız
mahlûk (yaratılmış)tur, fakat Kur’ân, mahlûk değildir.
|
والقرآن
كلام اللّه تعالى،
في المصاحف مكتوب، وفي القلوب محفوظ،
وعلى الألسن مقروء، وعلى النبي عليه الصلاة والسلام منزل، ولفظنا
بالقرآن مخلوق،
وكتابتنا له مخلوقة،
وقرأتنا له مخلوقة،
والقرآن غير مخلوق. |
Yüce Allah’ın Kur’ân’da belirttiği Hazret-i
Mûsa
ve diğer peygamberlerden, firavun ve İblis’ten
naklen verdiği haberlerin hepsi,
Allah kelâmıdır;
Cenab-ı Hak, onlardan haber vermektedir. Allah’ın kelâmı,
mahlûk değildir, fakat Hazret-i Mûsa’nın ve diğer yaratılmışların
kelâmı mahlûktur. Kur’ân ise, Allah’ın kelâmıdır,
kadîm
ve ezelî (öncesi ve başlangıcı bulunmayan) dir; onların
(yaratıkların) kelâmı ise, bu vasıfta değildir. |
وما ذكر اللّه تعالى في القرآن حكاية عن
موسى
وغيره من الأنبياء عليهم الصلاة والسلام وعن فرعون وإبليس فإن ذلك كله
كلام اللّه
تعالى،
إخبارا عنهم،
وكلام اللّه تعالى غير مخلوق،
وكلام موسى وغيره من المخلوقين مخلوق، والقرآن كلام اللّه تعالى فهو
قديم
لا كلامهم. |