3. sayfaşirk, fısk, ve bid'at gibi kötü işlerden sakınmaktır. Bu hususta küçük günahlardan sakınma konusunda ihtilaf vardır. Seçilen görüşe göre, küçük günahlardan sakınmak takva için şart değildir. Fakat küçük günahlara ısrar da büyük günahtır. Kişilikten maksat, sokakta yemek-içmek, umumi yollarda bevletmek ve benzeri düşük işlerden sakınmaktır. Şu hususu da belirtmek gerekir ki, râvilerde aranan adâlet, şâhitlikte aranan adâletten daha umumidir. Zira şâhitlikte aranan adâlet köleleri de içine alır. 25. Zabt; râvinin işittiği ve rivâyet ettiği hadisi dilediğinde okuyabilecek derecede unutmaktan ve karıştırmaktan muhafaza etmesidir. Zabt iki türlü olur: Zabt-ı sadr; hadisi unutmaktan korumak ve hatırda tutmakla olur. Zabt-ı Kitâbet; hadisleri not aldığı bir defter sayesinde rivâyet edeceği vakte kadar yanında saklamasıyla olur. 26. Bundan sonra gerek hadislerin genel olarak kısımlarının bilinmesi gerekse, hususen zayıf hadislerin kısımlarının bilinmesi için adâlet ve zabtla ilgili tenkit sebeplerini beyan etmek gerekir. Bil ki hadis alimleri adâlet noktasından tenkit sebeplerini beş maddede toplamışlardır: 1- Râvinin yalan söylemesi. 2- Râvinin yalanla itham edilmesi. 3- Râvinin fâsık oluşu. 4- Râvinin bilinmemesi. 5- Râvinin bid'at ehli olması. 27. Râvinin yalancı olması; bir hadiste yalanının tesbit edilmiş olmasıdır. Buna göre herhangi bir hadiste yalanı tesbit edilen râvi yalancılıkla tenkit edilmektedir. Yalancılıkla tenkit edilen râvinin rivâyet ettiği hadisler (yalanı ister bu hadiste, ister başka hadiste olsun) Mevzû’/uydurma diye isimlenir. Muhaddislerin Mevzû’ hadis sözünden kastettikleri işte budur. Ayrıca Mevzû’ hadiste yalan ve uydurma işinin söz konusu hadiste olması gerekmez. Başka bir hadiste yalanı tesbit edilen kimsenin rivâyet ettiği tüm hadisler Mevzû’dur. 28. Râvinin bir hadiste ömründe bir kere dahi yalanı vaki olsa, tevbe edip halini düzeltse bile, o kimsenin hadisi artık kabul edilmez. Yalancı şâhitlik ise böyle değildir. Zira yalancı şahit, tevbe etse, fıkıhçıların beyanına göre şehâdeti kabul edilir. 29. Râvinin yalanla itham olunmasına gelince; bu, râvinin hadîs-i şerîfte yalanı sabit olmasa bile, günlük konuşmalarında yalancılıkla tanınmış olmasıdır. “Yalan ithamıyla tenkit edilen râvinin hadisi, hüccet olmayıp terk olunur.” ve o hadis Metrûk diye isimlenir. Bu gibi kimseler yalandan tevbe edip, dış hâllerinden düzelme izleri görülecek kadar hâllerine çeki düzen verseler, artık hadislerinin dinlenmesi caizdir. 30. Râvinin fıskına gelince; bundan maksat amelde olan fısktır, itikatta olan fısk değildir. Zira itikatta olan fısk, bid'at sayılır. Râvinin yalan söylemesi fısk ise de, ondan dolayı yapılan tenkit daha şiddetli ve hükmü farklı olduğu için muhaddisler onu müstakil bir kısımda ele alırlar. 31. Râvinin bilinmeyişine gelince; bundan maksat râvinin isminin bilinmeyişidir. Râvinin kim olduğu bilinmedikçe, âdil olup olmadığı bilinemiyeceği için, isminin bilinmeyişi râvide tenkit sebebi olmaktadır. Bunun misali müsnidin 'bir adam rivâyet etti ki' şeklindeki rivâyetlerdir. Bu tür hadisler, 'Mübhem' ismini alırlar. İsmi bilinmeyen râvi sahâbî değilse -sahâbîlerin tümü âdil olup, isimlerinin bilinmeyişi bir şey değiştirmeyeceğinden- bu tür hadisler makbul değildir. Eğer adı bilinmeyen râvi, adâlet sahibi olduğunu bildiren bir ifadeyle -'âdil veya sika biri rivâyet etti' gibi- andırsa, bunda tafsilat vardır. Eğer bu ifadeyi kullanan kişi hâzik/güvenilir mütehassıs bir imam ise hadis kabul edilir. Eğer böyle biri değilse, ismini belirtmedikçe hadis kabul edilmez. 32. Râvinin bid’atine gelince; bu, râvinin Resülullah'tan (sallallahu aleyhi ve sellem) bilinen dinî esaslara muhalif bir inanca şüphe ve tevil yoluyla sahip olmasıdır. Eğer inanç inkâr ve inad sebebiyle olursa, bu küfür olur ki, konumuzun dışında kalır. Bid'at ehlinin hadisi ihtiyaten makbul değildir. 33. Zabtla ilgili tenkit sebeplerine gelince; bunlar beş tanedir: Birincisi; aşırı dalgınlık. İkincisi; çok yanılmak. Üçüncüsü; sikalara muhalefet. Dördüncüsü; evham sahibi olmak. Beşincisi; kötü hafızalı olmak. 34. Aşırı dalgınlık ve yanılgıya gelince; bunlar birbirlerine yakın şeylerdir. Dalgınlık hadisi, dinleme ve alma esnasında olur. Yanılgı ise, hadisi, hem dinleme, hem de rivâyet esnasında olur. |