49. ÖLÜYE AĞIT YAKMA YASAĞI
ÖLÜNÜN
ARKASINDAN BAĞIRA-ÇAĞIRA AĞLAMANIN, YÜZÜNÜ TIRMALAMANIN, YAKA-PAÇA
YIRTMANIN, SAÇINI YOLMANIN, KAZITMANIN VE "KAHROLAYIM, HELÂK
OLAYIM" DİYE BEDDUA ETMENİN HARAM OLDUĞU |
٤٩- باب تحريم النياحة على الميت ولطم الخد وشق الجيب ونتف الشعر
وحلقه والدعاء بالويل والثبور |
1658. Ömer İbn'l-Hattâb
radıyallahu anh'den rivayet
edildiğine göre Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Arkasından
koparılan feryat (ve yakılan ağıt)
sebebiyle ölüye kabrinde azâb olunur."
Bir rivâyette (Tirmizî,
Cenâiz 23) "ölüye ağlandığı sürece"
denilmektedir.
Buhârî, Cenâiz 34;
Müslim, Cenâiz 28. Ayrıca bk.
Tirmizî, Cenâiz 23 |
١٦٥٨-
عن عمر بن الخطاب رَضِيَ اللّه عَنْهُ
قال : قال النَّبِيّ صَلّى اللّه عَلَيْهِ
وسَلَّم : ( المَيِّتُ يُعَذَّبُ
فِي قَبْرِهِ بِمَا نِيحَ عَلَيْهِ ) .
وَفِي روايةٍ : ( مَا نِيحَ عَلَيْهِ )
. متفق عليه . |
1659. İbn Mes'ûd
radıyallahu anh'den rivayet
edildiğine göre Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Ölenin
arkasından yüzünü gözünü tırmalayan, yakasını paçasını yırtan,
Câhiliye insanı gibi bağıra - çağıra ağıt yakıp kendisine beddua
eden, bizden, bizim yolumuzu izleyenlerden değildir."
Buhârî, Cenâiz 36, 38, 39,
Menâkıb 8; Müslim, İmân 165.
Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 22,
25; Nesâî, Cenâiz 17;
İbn Mâce, Cenâiz 52 |
١٦٥٩-
وعن ابن مسعود رَضِيَ اللّه عَنْهُ
قال : قال رسولُ اللّه صَلّى اللّه
عَلَيْهِ وسَلَّم : ( لَيْسَ مِنَّا
مَنْ ضَرَبَ الخُدُودَ ، وَشَقَّ الجُيُوبَ ، وَدَعَا بِدَعْوَى
الجَاهِلِيَّةِ ) . متفق عليه
. |
1660. Ebû Bürde şöyle dedi:
(Babam) Ebû
Mûsâ el-Eş'arî hastalandı ve başı hanımlarından birinin kucağında
iken bayıldı. Bunun üzerine hanım, bir çığlık atıp yüksek sesle
ağlamaya başladı. Fakat Ebû Mûsâ, kadını bundan men edecek durumda
değildi. Ayılınca:
Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem'in
hoşlanmayıp uzak kaldığı şeyden ben de hoşlanmam ve uzak olurum.
Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem vâveylâcı, saçını yolan, üstünü
başını yırtan kadınlardan uzaktı, diye hanımını ikaz etti.
Buhârî, Cenâiz 37, 38;
Müslim, İmân 167. Ayrıca bk.
Nesâî, Cenâiz 17 |
١٦٦٠-
وَعَنْ أبي بُرْدَةَ ، قال : وَجعَ أبو مُوسَى ، فَغُشِيَ عَلَيْهِ ،
وَرَأسُهُ فِي حِجْرِ امْرَأَةٍ مِنْ أهْلِهِ ، فَأَقْبَلَتْ تَصِيحُ
بِرَنَّةٍ فَلَمْ يَسْتَطِعْ أنْ يَرُدَّ عَلَيْهَا شَيْئاً ،
فَلَمَّا أفَاقَ
قَالَ :
أنَا بَرِيءٌ مِمَّنْ بَرِىءَ مِنْهُ رسُولُ اللّه
صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم إنَّ
رسُولَ اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم
بَرِيءٌ مِنَ الصَّالِقَةِ ، والحَالِقَةِ ، والشَّاقَّةِ .
متفق عليه .
( الصَّالِقَةُ )
: الَّتِي تَرْفَعُ صَوْتَهَا بِالنِّيَاحَةِ والنَّدْبِ .
( وَالحَالِقَةُ ) : الَّتِي
تَحْلِقُ رَأسَهَا عِنْدَ المُصِيبَةِ . (
وَالشَّاقَّةُ ) : الَّتي تَشُقُّ ثَوْبَهَا . |
1661. Mugîre İbn Şu'be
radıyallahu anh, "Ben
Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem' i
şöyle buyururken dinledim" dedi:
"Kimin
arkasından bağıra-çağıra ağıt yakılırsa, kendisi adına yapılan bu
feryattan dolayı o kişiye kıyamet günü azab olunur."
Buhârî, Cenâiz 34;
Müslim, Cenâiz 28. Ayrıca bk.
Tirmizî, Cenâiz 23 |
١٦٦١-
وعن المغيرة بن شعبة رَضِيَ اللّه عَنْهُ
قال : سمعتُ رسُولَ اللّه صَلّى اللّه
عَلَيْهِ وسَلَّم يقولُ : ( مَنْ
نِيحَ عَلَيْهِ ، فَإنَّهُ يُعَذَّبُ بِمَا نِيحَ عَلَيهِ يَومَ
القِيَامَةِ ) . متفق عليه
. |
1662. Ümmü Atiyye Nüseybe
radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem bey'at
sırasında, ölüye yüksek sesle ağlamayacağımıza dair biz
kadınlardan söz aldı.
Buhârî,
Cenâiz 46;
Müslim, Cenâiz 31-32. Ayrıca
bk. Nesâî, Cenâiz 15, Bey'at 18 |
١٦٦٢-
وعن أُمِّ عَطِيَّةَ نُسَيْبَةَ – بِضَمِّ النون وفتحها –
رضي اللّه عنها ،
قالت :
أخَذَ عَلَيْنَا رَسُولُ اللّه صَلّى اللّه
عَلَيْهِ وسَلَّم عِندَ البَيْعَةِ أنْ لاَ نَنُوحَ .
متفق عليه . |
1663. Nu'mân İbn Beşîr
radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Abdullah İbn
Revâha radıyallahu anh'ın
baygınlık geçirmesi üzerine kız kardeşi, "Vah dağ gibi kardeşim,
vah şöyle şöyle olan kardeşim" diye onu överek yüksek sesle
ağlamaya başladı. Abdullah İbn Revâha ayıldığı zaman kız
kardeşine; "Senin hakkımda söylediğin her övgü için ben, ‘sen
gerçekten böyle biri misin?’ diye sorgulandım" dedi.
Buhârî, Meğâzî 44 |
١٦٦٣-
وعن النعمان بن بشير رضي اللّه عنهما
، قال : أُغْمِيَ عَلَى عَبدِ اللّه بْنِ رَوَاحَةَ
رَضِيَ اللّه عَنْهُ ، فَجَعَلَتْ
أُخْتُهُ تَبْكِي، وَتَقُولُ : وَاجَبَلاهُ ، وَاكَذَا ، وَاكَذَا :
تُعَدِّدُ عَلَيْهِ . فقالَ حِينَ أفَاقَ : مَا قُلْتِ شَيْئاً إلاَّ
قِيلَ لِي أنْتَ كَذَلِكَ ؟! . رواه
البخاري . |
1664. İbn Ömer
radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Sa'd İbn Ubâde
radıyallahu anh hastalanmıştı.
Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem
Abdurrahman İbn Avf, Sa'd İbn Ebû Vakkâs ve Abdullah İbn Mes'ûd
ile birlikte Sa'd'ı ziyârete geldi. Yanına girdiğinde onu elem ve
ıstırap içinde, ailesi tarafından etrafı kuşatılmış bir halde
buldu. Bunun üzerine:
- "Öldü
mü?" buyurdu.
- Hayır, ey
Allah'ın Resûlü (ölmedi), dediler.
Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem (Sa'd'ın
bu ağır durumuna üzülerek) ağladı.
Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem 'in ağladığını görünce oradakiler de ağladılar.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem:
"Bilmez misiniz, gerçekten Allah,
gözyaşı ve kalbin hüznü sebebiyle insana azâb etmez. Fakat -eliyle
diline işâret ederek- işte bunun
yüzünden azâb eder veya bağışlar" buyurdu.
Buhârî, Cenâiz 45, Talâk 24;
Müslim, Cenâiz 12 |
١٦٦٤-
وعن ابن عمر رضي اللّه عنهما ، قال
: اشْتَكَى سَعْدُ بنُ عُبَادَةَ رَضِيَ
اللّه عَنْهُ شَكْوَى ، فَأتاهُ رسُولُ اللّه
صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم ،
يَعُودُهُ مَعَ عَبدِ الرَّحمانِ بْنِ عَوفٍ ، وَسَعْدِ بن أبي
وقَّاصٍ ، وعبدِ اللّه بن مسعودٍ رضي اللّه عَنْهمْ . فَلَمَّا
دَخَلَ عَلَيْهِ ، وَجَدَهُ في غَشْيَةٍ
فَقالَ :
( أقَضَى ؟ )
قالوا :
لا يا رسول اللّه ، فَبكَى رسولُ اللّه
صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَلَمَّا رَأى القَوْمُ
بُكَاءَ النَّبيِّ صَلّى اللّه عَلَيْهِ
وسَلَّم بَكَوْا ، قال : ( ألاَ
تَسْمَعُونَ ؟ إنَّ اللّه لاَ يُعَذِّبُ بِدَمْعِ العَيْنِ ، وَلاَ
بِحُزْنِ القَلْبِ، وَلكِنْ يُعَذِّبُ بِهذَا ) - وَأشَارَ
إلَى لِسَانِهِ - أو يَرْحَمُ ) . متفق
عليه. |
1665. Ebû Mâlik el-Eş‘arî
radıyallahu anh'den rivayet
edildiğine göre Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Ağıtçı,
ölmeden önce tevbe etmezse, kıyamet günü üzerinde katrandan bir
elbise ve uyuzlu bir gömlek olduğu halde mezarından kaldırılır."
Müslim, Cenâiz 29. Ayrıca bk.
İbn Mâce, Cenâiz 51 |
١٦٦٥-
وعن أبي مالك الأشعري رَضِيَ اللّه عَنْهُ
قال : قال رسولُ اللّه صَلّى اللّه
عَلَيْهِ وسَلَّم : ( النَّائِحَةُ
إذا لَمْ تَتُبْ قَبلَ مَوْتِهَا تُقَامُ يَومَ القِيَامَةِ
وَعَلَيْهَا سِربَالٌ مِنْ قَطِرَانٍ ، وَدِرْعٌ مِنْ جَرَبٍ
) . رواه مسلم . |
1666. Üseyd İbn Ebû Üseyd et-Tâbiî'nin,
Hazret-i Peygamber'e
biat etmiş kadınlardan birinden naklettiğine göre o hanım sahâbî
şöyle demiştir:
Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem'in ma‘rufta
itaat konusunda bizden aldığı biat içinde, iyilikte kendisine
isyan etmeyeceğimiz, felâket anında yüz tırmalamayacağımız, ah-vah
diye vâveyla koparmayacağımız, yaka-paça yırtmayacağımız ve
saç-baş yolmayacağımız sözü de vardı.
Ebû Dâvûd, Cenâiz 25 |
١٦٦٦-
وعن أَسِيد بن أبي أَسِيدٍ التابِعِيِّ ، عن امْرَأةٍ مِنَ
المُبَايِعاتِ ،
قالت :
كان فِيما أخَذَ عَلَيْنَا رسُولُ اللّه
صَلّى اللّه عَلَيْهِ وسَلَّم ، فِي المَعْرُوفِ الَّذِي
أخَذَ عَلَيْنَا أنْ لاَ نَعْصِيَهُ فِيهِ : أنْ لا نَخْمِشَ
وَجْهَاً ، وَلاَ نَدْعُوَ وَيْلاً ، وَلاَ نَشُقَّ جَيْباً ، وأنْ
لاَ نَنْشُرَ شَعْراً . رواه أبو داود
بإسناد حسن . |
1667. Ebû Mûsa
radıyallahu anh'den rivayet
edildiğine göre Resûlüllah
sallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Ölen
herhangi bir kişinin arkasından ağlayıcılar, ey kendisine
dayandığımız, ey efendimiz vs. diye onu övmeye başladılar mı,
adamın başına iki melek görevlendirilip dikilir ve onu
tartaklayarak "Sen böyle biri miydin?" derler."
Tirmizî, Cenâiz 24 |
١٦٦٧-
وعن أبي موسى رَضِيَ اللّه عَنْهُ :
أنَّ رسُولَ اللّه صَلّى اللّه عَلَيْهِ
وسَلَّم ، قال : ( مَا مِنْ مَيِّتٍ
يَمُوتُ فَيَقُومُ بَاكِيهِمْ فَيَقُولُ : وَاجَبَلاَهُ ،
واسَيِّدَاهُ ، أو نَحْوَ ذلِكَ إلاَّ وُكِّلَ بِهِ مَلَكَانِ
يَلْهَزَانِهِ : أهكَذَا كُنْتَ ؟ ) . رواه
الترمذي ،
وقال : (
حديث حسن ) .
( اللّهزُ )
: الدَّفْعُ بِجُمْعِ اليَدِ فِي الصَّدْرِ . |
1668. Ebû Hüreyre
radıyallahu anh'den rivayet
edildiğine göre Resûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"İnsanlar
arasında iki âdet vardır ki bunlar küfür dönemi âdetidir: Nesebe
sövmek, ölüye yüksek sesle ağlamak."
Müslim, İmân 121; Cenâiz 29.
Ayrıca bk. Buhârî, Menâkıbü'l-ensâr
27; Tirmizî, Cenâiz 33 |
١٦٦٨-
وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّه عَنْهُ
، قال : قال رسولُ اللّه صَلّى اللّه
عَلَيْهِ وسَلَّم : ( اثْنَتَانِ
فِي النَّاسِ هُمَا بِهِمْ كُفْرٌ : الطَّعْنُ فِي النَّسَبِ ،
وَالنِّيَاحَةُ عَلَى المَيِّتِ ) . رواه
مسلم . |