18- Bir Adam Birinin Kabrinin Yanından Geçerken Musibetten Dolayı Ölenin Yerinde Olmayı Temenni Etmedikçe Kıyâmet Kopmayacağı Bâbı 7485- Bize Kuteybe b. Saîd, Mâlik b. Enes'den —ona okunanlar meyanında — o da Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bir adam birinin kabrinin yanından geçerken, keşke onun yerinde ben olaydım, demedikçe kıyâmet kopmayacakîır.» buyurmuşlar. 7486- Bize Abdullah b. Ömer b. Muhammed b. Eban b. Salih ile Muhammed b. Yezîd Er-Rufâî rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebân'ındır. (Dediler ki): Bize İbn Fudayl, Ebû İsmail'den, o da Ebû Hâzîm'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, bir adam birinin kabrinin yanından geçerek üzerinde yuvarlanmadıkça ve keşke bu kabir sahibinin yerinde ben olaydım, demedikçe dünya bitmeyecektir. Halbuki bu sözü ona söyleten din değil, ancak belâ olacaktır.» buyurdular. 7487- Bize İbn Ebî Ömer El-Mekkî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mervân, Yezid'den, (bu zât İbn Keysân'dır), o da Ebû Hâzım'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ; «Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, İnsanlara öyle zaman gelecek, kâtil ne için öldürdüğünü bilmeyecek; maktul de neden dolayı öldürüldüğünü bilmeyecektir.» buyurdular. 7488- Bize Abdullah b. Ömer b. Eban ile Vâsıl b. Abdi’l-A'lâ da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Fudayl, Ebû İsmail El-Eslemî'den, o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, insanlar üzerine gün gelip kâtil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilmeyinceye kadar dünya bitmeyecektir.» buyurdular. — Bu nasıl olacak? denildi. «Here! Katil de, maktul de cehennemde olacaklar.» buyurdular. İbn Ebân'ın rivâyetinde râvî: «O Yezid b. Keysan Ebû İsmail'den naklen rivâyet etmiştir, demiş. Eslemî'yi anmamıştır. Bâbımızın birinci rivâyetini Buhârî «Kitâbu'l-Fiten»'de tahric etmiştir. Bu hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kıyâmete yakın bir kimsenin, kabir yanından geçerken, keşke bunun yanında ben olsaydım, diyerek onun yerine Ölmek isteyeceğini, ikinci rivâyette de bu isteğin dininden dolayı değil, başına gelen fitne ve belâlardan ileri geleceğini haber vermektedir. Bu mucize dahi zuhur etmiştir. Bugün birçok kimselerin çeşitli dünyevî ıstıraplarla ölümü istemek değil, bilfiil intihar ettikleri görülmekte hattâ olağan sayılmaktadır. Bugün artık çok defa katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilmez olmuşlardır. Hadîsin İbn Ebân rivâyetinde takdim tehir vardır. Zahire bakılırsa Yezîd b. Keysan, Ebû İsmail'den rivâyet etmiş sanılır. Bu yanlıştır. Yezîd b. Keysan, Ebû İsmail'in kendisidir. Nitekim bâzı nüshalarda Yezîd. b. Keysan'dan yani; Ebû İsmail'den denilmiştir. Doğrusu da budur. Hadîsdeki hereden murad katildir. 7489- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekir'indir. (Dediler ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Ziyâd b. Sa'd'dan, o da Zührî'den, o da Saîd'den naklen rivâyet etti. Saîd Ebû Hüreyre'yi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen şöyle derken işitmiş: «Kâbe'yİ Habeşlilerden incecik baldirlı biri harab edecektir.» 7490- Bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan, o da İbn Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen ha'ber verdi. (Şöyle pemiş): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kabe'yi Habeşlilerden incecik baldırlı bîri harab edecektir.» buyurdular. 7491- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdû'l-Aziz (yani; Ed-Derâverdî) Sevr b. Yezid'den, o da Ebû'l-Gays'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Habeşlilerden incecik baldırlı biri Allah (azze ve celle)'nin beytini harab edecektir.» buyurmuşlar. Bu hadîsi Buhârî «Kitabü'l-Hac»'da; Nesâî «Kitabu'l-Hac» ve «Kitabu't-Tesir»'de tahric etmişlerdir. Habeşlilerden murad; Sudanlıların bir nev'idir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîslerinde: «Habeşlilerde hayır yoktur. Aç kalırlarsa çalarlar, doyarlarsa zinâ ederler. Ama onlarda İki güzel haslet vardır. Yemek yedirmek ve yokluk gününde fakiri giydirmek.» buyurmuştur. Kabe'nin tahribi Bâbında birçok hadîsler vârid olmuştur. Bunlardan bazılarını Ebû Dâvud Et-Tayâlişî, Ebû Nuaym, İmâm Ahmed ve İbn'l-Cevzî tahric etmişlerdir. Zü's-Süveyk ateyn: İki baldircık sahibi, yani incecik bacaklı demektir. Hadîsden murad; Kâbeyi zayıf bir Habeşlinin harab edeceğini bildirmektedir. Rivâyetlerin umumundan anlaşıldığına göre, bu hâdise îsa (aleyhisselâm) yere indikten sonra olacak, Kâbe'yi bağlarında ince bacaklı, şiş karınlı bir adam bulunmak üzere Habeşliler yıkacak, taş üstünde taş bırakmıyacaklar. Hatta bu taşları denize atacaklardır. Bu, kıyâmete Kabe’nin kalkması demektir. Bir rivâyette Kâbe'yi yedi sene hac eden bulunmayacak ondan sonra Kabe yıkılacak, daha sonra Kur'ân-ı Kerîm mushaflardan bîlâhere kalblerden silinecek, insanlar şiir ve mûsikîye ve câhiliyet hikâyelerine dönecekler, sonra Deccal çıkacak ve îsa (aleyhisselâm) inecektir. Bir rivâyette Kâbe’nin iki defa yıkılacağı üçüncü defasında Hacerü'l-Esved’in kaldırılacağı, başka bir rivâyette, ikinci defada Hacerü’l-Esved’in kaldırılacağı bildirilmiştir. Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir. Teâlâ. Hazretleri. Harem-i Şerîf'in emniyette olduğunu bildirmiştir. Bu hadîs ona muarız düşmüyor mu? Cevab: Hayır! Muarız değildir. Çünkü Harem-i Şerifin emniyeti kıyâmet yaklaşıp, dünya harab oluncaya kadardır. Kabe'nin yıkılması ise ondan sonra olacaktır. Bazıları Habeşliler hâdisesi âyetin umumundan tahsis edilmiştir demişlerse de, Kâdî Iyâz birinci kavlin daha zahir olduğunu söylemiştir. 7492- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdu’l-Aziz (yani; İbn Muhammed) Sevr b. Zeyd'den, o da Ebû'l-Gays'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kahtan'dan bir adam çıkıp İnsanları sopasıyle sürmedikçe kıyâmet kopmayacaktır.» buyurmuşlar. 7493- Bize Muhammed b. Beşşâr El-Abdî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdü'l-Kebir b. Abdu’l-Mecîd Ebû Bekir El-Hanefî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdu'l-Hamid b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Ömer b. Hakem'i Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken dinledim: «Cehcah denilen bir adam melik olmadıkça, günlerle geceler gitmez.» buyurmuşlar. Müslim der ki: Abdü'l-Mecid oğulları dört kardeştir: Şerik, Ubeydullah, Umeyr ve Abdû’l-Kebir. Birinci rivâyeti Buhârî «Kİtâbu'l-Menâkib» ile «Kitâbu'l-Fiten» de tahric etmiştir. İnsanları koyun sürüsü gibi sopasıyle idare edecek olan bu adamın adı malûm değildir. Yalnız Kurtubî bunun ikinci rivâyetteki Cehcah olduğunu kat'iyyetle ifâde etmiştir. Bazıları Kahtânî‘nin Mehdî'den sonra çıkarak onun yolunda yürüyeceğini rivâyet etmişlerdir. Bir takımları bunun halife olacağını lâkin mütegallibeden olduğunu söylemişlerdir. Mehdî'nin yolundan yürüyeceği rivâyeti zayıftır. 7494- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebî Ömer'indir. (Dediler ki): Bize Süfyanı, Zührî'den, o da Saîd'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) 7495- Bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şİhab'dan naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Saîd b. Müseyyeb haber verdi ki, Ebû Hüreyre şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kıldan ayakkabı giyen, yüzleri kılıflı kalkanlar gibi olan bir ümmet sizinle harbetmedikçe kıyâmet kopmayacaktır.» buyurdular. 7496- Bize Ebû Beki: b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ulaştırmak suretiyle rivâyet etti. «Siz ayakkabıları kıldan bir kavimle harbetmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. Ve siz gözleri küçük, burunları yassı bir kavimle harbetmedikçe kıyâmet kopmayacaktır.» buyurmuşlar. 7497- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yakub (yani; İbn Abdirrahman) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: «Müslümanlar Türklerle, yüzleri kılıflı kalkanlar gibi olup, kıl elbise giyen ve kıl içinde yürüyen bir kavimle muharebe etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır.» 7498- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Veki' ile Ebû Üsâme, İsmail b. Ebî Hâlid'den, o da Kays b. Ebî Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kıyâmetin önünde siz ayakkabıları kıldan bir kavimle muharebe edeceksiniz. Yüzleri kılıflı kalkanlar gibidir. Yüzleri kırmızı, gözleri küçüktür.» Bu rivâyetleri Buhârî «Kitâbu’l-Cihad»'da tahric etmiştir. Mutraka kelimesi «mutarraka» şeklinde de rivâyet edilmiştir. Bu takdirde hadîsin mânâsı; «Yüzleri dövülmüş kalkanlar gibi...» demek olur. Kaâdı Beydâvî: «Yüzlerinin kalkana benzetilmesi yaygın ve yuvarlak olduğundan. Kılıflı kalkana benzetilmesi de kalın ve etli olmasındandır.» diyor. Ayakkabılarının kıldan olmasından murad; çarıktır. Bâzı yerlerde tabaklanmamış gönden çarık giyerler. Bunlar üzerlerindeki kıllar kazınmadan yapılır. Buhârî şârihi Aynî şöyle diyor: «Ayakkabılarının kıldan veya kıllı deriden yapılması memleketlerinde başka yerlerde görülmedik derecede çok kar yağdığı içindir. Bu ayakkabıları kurt vesâir hayvanat derisinden yapılır.» Hadîs-i şerîf Türkler hakkında vârid olmuştur. «Kitabu't-Tabakat»'da Türkler hakkında şöyle denilmektedir: «Türklere gelince, bunlar sayılan pek çok olan bir millettir. Memleketleri muhteliftir. Yaşadıkları yerler Horasan'ın doğusu ile Çin'in batısı arası ve Hindistan'ın şimaliyle Kürey-i arzın sonu arasıdır. Maharet gösterdikleri ve bütün inceliklerini bildikleri fazilet, harb ve harb âletleridir.» Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir: Hadîs-i şerîf ilerde olacak bir hâdiseyi haber veren mucizelerden biri olduğuna göre Türkler‘le yapılacak bu muharebe olmuş mudur yoksa olacak mıdır? Bu suale Aynî şöyle cevab vermiştir: Bu harblerin bir kısmı altı-yüz onyedi tarihinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haber verdiği gibi olmuştur. Türkler'den büyük bir ordu çıkarak bütün Horasan beldelerini kılıçtan geçirmiş bundan sâdece mağaralara sığınanlar kurtulmuşlardı. Bunlar Rey, Kazvin ve Meragaya Kadar bütün İslâm beldelerini çiğneyip geçmişler, kadınlarını esir etmiş, çocuklarını kesmişler. Sonra tâ isfehan'a kadar sarkarak orada da sayısız insan öldürmüşler. Atlarını cami ve mescid direklerine bağlamışlardı. Gerek hadîs-i şerîf deki Türklerin tarihinden gerekse Allâme Aynî'nin tarih göstererek bahsettiği harblerden anlaşılıyor ki, bu Türklerden murad; Cengiz Han ve torunu Hülâgû kumandası altında müslümanlarla harbeden tatar ordularıdır. Bunların müslümanlara karşı gösterdikleri gaddarlıklar tarihte pek meşhurdur. 7499- Bize Züheyr b. Harb ile Alî b. Hucur rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize İsmail b. İbrahim, Cüreyrî'den, o da Ebû Nadrâ'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Câbir b. Abdillah’ın yanında idik. Câbir: Iraklılara kafiz ve dirhem toplanmaması yakındır, dedi. Biz: — Bu nereden? dedik. — Acemler tarafındandır! Onu vermeyecekler, dedi. Sonra ilâve etti. Şamlılara dînar ve müdy toplanmaması yakındır. Biz: — Bu nereden? dedik. — Romalılar tarafındandır, cevâbını verdi. Sonra bir an sustu. Sonra şunu söyledi: — Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «ümmetimin sonunda bir halife gelecek, malı adetle saymayacak, avuçla avuçlayacaktır.» buyurdular. Râvi diyor ki: Ben Ebû Nadra ile Ebû Alâ'ya bunun Ömer b. Abdilaziz olacağmı zanneder misin? diye sordum. —Hayır! cevâbını verdiler. 7500- Bize İbn Müsennâ da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdu'l-Vehhâb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Saîd (yani; El-Cüreyrî) bu isnadla ibu hadîsin mislim rivâyet etti. 7501- Bize Nasr b. Ali El-Cahdamî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Bişr (yani; İbn Mufaddal) rivâyet etti. H. Bize Ali b. Hucur Es-Sa'dî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İsmail (yani; İbn Uleyye) rivâyet etti. Her iki râvi Saîd b. Yezîd'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyet etmişlerdir. Ebû Saîd (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «Sizin halifelerinizden bir halife malı avuçla avuçlayacak, adetle saymayacaktır.» buyurdular. İbn Hucur'un rivâyetinde (yahsû yerine) yahsî denilmiştir. 7502- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdûs'Samed b. Abdi'l-Vâris rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize DÛvud, Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd ile Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dediler): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; «Âhir zamanda bir halife gelecek, mâlı taksim edecek, saymayacaktır.» buyurdular. 7503- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Muâviye, Dâvud b. Ebî Hind'den, o da Ebû Nadra'dan, o da Ebû Saîd den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. Hazret-i Câbir rivâyetinin izahı biraz yukarda 2896 numaralı hadîsde geçmişti. Diğer rivâyetlerdeki halîfenin kim olduğu bildirilmemişse de, Tirmizî ile Ebû Dâvud bunun Mehdi olduğunu söylemişlerdir, Tirmizî'nin rivâyet ettiği bir hadîsde: «Arablara benim ehl-i beytimden ismi ismime uygun bir adam hükmetmedikçe kıyâmet kopmayacaktır.» buyurulmuştur. Tirmizî: «Bu hadîsi hasen sahihdir.» demiştir. Aynı hadisi Ebû Dâvud da rivâyet etmiştir. Onun rivâyetinde: «Yeryüzü zulümle nasıl doldurulduysa, o da doğruluk ve adaletle dolduracaktır.» ziyâdesi vardır. «Yahsû» ve «Yahsî» fiilleri avuçla almak mânâsına gelirler. Halîfenin malı saymadan avuçla vermesi, mal ve ganimetlerin çokluğundan ve kendisinin cömertliğinden olacaktır. 7504- Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındir. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fev rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Ebû Mesleme'den rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Ebû Nadra'yı Ebû Saîd-i Hudri'den naklen rivâyet ederken dinledim. (Şöyle dedi): Bana benden daha hayırlı biri haber verdi ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hendeği kazmaya başladığı vakit hem yüzünü siliyor, hem de Ammâr'a: «İbn Sümeyye'ye yazık oldu. Seni azgın bir çete öldürecek!» buyuruyormuş. 7505- Bana Muhammed b. Muâz b. Abbâd El-Anberî ile Hureym b. Abdi’l-A'lâ da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Halîd b. Haris rivâyet etti. H. Bize İshâk b. İbrahim ile İshak b. Mansûr, Mahmud b. Gayian ve Muhammed b. Kudâme dahi rivâyet ettiler, (Dediler ki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. Her iki râvi Şu'be'den, o da Ebû Mesleme'den naklen bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Yalnız Nadr'in hadîsinde: «Bana benden daha hayırlı biri, Ebû Katâde haber verdi.» Halid b. Haris'in hadîsinde: «Zannederim Ebû Katâde'yi kastediyor.» Yine Hâlid'in hadîsinde: «Veyse yahut ya Veyse'bnİ Sümeyye diyordu.» cümleleri vardır. 7506- Bana Muhammed b. Amr b. Cebele de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. H. Bize Ukbe b. Mükrem El-Ammî ile Ebû Bekir b. Nâfi' dahi rivâyet ettiler. (Ukbe: Haddesenâ; Ebû Bekr ise: Ahberanâ tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Gunder haber verdi. (Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. (Dedi ki): Hâlid'i, Saîd b. Ebi’l-Hasen'den, o da annesinden, o da Ümmü Seleme'den naklen rivâyet ederken dinledim ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ammar'a: «Seni azgın çete öldürecektir.» buyurmuşlar. 7507- Bana İshak b. Mansûr da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdûs'-Samed b. Abdû'l-Vâris haber verdi. (Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid El-Hazzâ' Saîd b. Ebi’l-Hasen ile Hasen'den onlar da annelerinden, o da Ümmü Seleme'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. 7508- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti, (Dedi ki): Bize İsmail b. İbrahim, İbn Avn'den, o da Hasan'dan, o da annesinden, o da Ümmü Seleme'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ammâr'ı azgın çete öldürecektir.» buyurdular, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadîsde Hazret-i Ammâr b. Yâsir'i annesinin ismiyle anmıştır. Annesi Sümeyye (radıyallahü anh) müslüman olunca müşrikler tarafından pek çok azab görmüş bir sahâbiyye İdi. Hadîsin bir rivâyetinde bû'se kelimesinin yerine «veyse», Buhârî'nin rivâyetinde «veyha» denilmiştir. Bunlar mânâ itibariyle birbirine yakın kelimelerdir. Başına ne dehşetli musibet geldi, yazıklar olsun, vah vah mânâlarına gelirler. Bazıları, veyse ile veyha arasında fark görmüş: «Veyha haketmediği bir tehlikeye düşen kimseye açındığı zaman söylenir. Veyse ondan daha hafiftir; veyl ise hakettiği belâyı bulan kimse hakkında kullanılır.» demiş. Ferra ise aralarında fark görmemiştir. Hazret-i Ali’den bir rivâyete göre veyh rahmet kapısı ,veyl azab kapısıdır. Veyh tehlikeye yaklaşan kimseyi men etmek için, veyl ise tehlikenin içine düşen için kullanılır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu mucizesi de haber verdiği gibi zuhur etmiş. Hazret-i Ammar, Sıffin muharebesinde Hazret-i Alî tarafından doksan dört yaşında olduğu halde aslanlar gibi çarpışarak şehid olmuştur. Hazret-i Alî'nin Muâviye ile yaptığı harblerde haklı olduğuna hüküm verenler bu hadîsle istidlal etmişlerdir. Onlara göre Alî (radıyallahü anh) hakka isabet etmiştir. Karşı taraf âsîdirler. Lâkin müctehid oldukları için onların da günâhı yoktur. Fakat Buhârî şârihi Aynî bu babda bir hüküm vermeyip susmanın daha muvafık olduğunu söylüyor. 7509- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Ebû't-Teyyâh'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Ebû Zür'ayi, Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken dinledim. Şöyle buyurmuşlar: «Ummetimi Kureyş'in şu kabilesi helâk edecektir.» Ashâb: — Bize ne emir buyurursun? demişler. «Keşke insanlar onlardan uzak kalsalar!» buyurmuşlar. 7510- Bize Ahmed b. İbrahim Ed-Devrakî ile Ahmed b. Osman En-Nevfel'i d| rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Dâvud rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Su'be, bu isnadda bu hadîsin mânâsında rivâyette bulundu. Bu hadîsi Buhârî «Kİtâbu'l-Menâkıb»'da tahric etmiştir. Kâdî Iyâz’ın beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu helâki şu hadîs-i şerîfiyle beyân buyurmuştur: «Çocukların kumandan olmasından Allah'a sığınırım. Onlara itaat etseniz helâk olursunuz. İsyan etseniz, sizi helâk ederler.» Buhârî'nin rivâyet ettiği bir hadîsde de: «Ümmetimin helâki Kureyş'ten bir takım çocukcağızların elinde olacaktır.» buyurulmuştur. Taberî diyor ki: Kabileden murad; bü çocuklardır. Küçük ve tecrübesiz oldukları için helâk onlar sebebiyle vuku bulmuştur. Yoksa çocuk kumandanların zamanındaki bütün ümmet kastedilmiş değildir. «Keşke insanlar onlardan uzak kalsalar...»cümlesinden murad: Harbe iştirak edip de muhalefette bulunmak değil, tamamen uzak kalıp hiç iştirak etmemektir. Hazret-i Ebû Hüreyre'nin bu çocuk kumandanları bildiği, fakat kargaşalık çıkmasın diye söylemediği rivâyet olunmuştur. Hadîs-i şerîf kumandanlar aleyhine ayaklanmanın câiz olmadığına delildir. Ve bir mucizedir; 7511- Bize Amru'n-Nâkıd ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız İbn Ebî Ömer'indir. (Dediler ki): Bize Süfyan, Zührî'den, o da Saîd b. Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kisra ölmüştür. Ondan sonra kisra yoktur. Kayser helâk olursa, ondan sonra âa kayser yoktur. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, size onların hazineleri mutlaka Allah yolunda verilecektir.» buyurdular. 7512- Bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Bana İbn Râfi' ile Abd b. Humeyd dahi Abdurrezzak'dan rivâyet ettiler. (Dediler ki) ; Bize Ma'mer haber verdi. Her iki râvî Zührî'den, Süfyan’ın isnadı ve onun hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. 7513- Bize Muhammed b. Râfi' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ab-dürezzak rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih’den rivâyet etti. Hemmâm, Ebû Hüreyre'nin, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bize rivâyet ettikleri şunlardır diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir. Onlardan biride de şudur: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Kisra helâk olmuştur. Ondan sonra artık kisra gelmeyecektir. Kayser de mutlaka helâk olacak, ondan sonra bir daha kayser gelmeyecek. Sîze onların hazineleri mutlaka Allah yolunda taksim edilecektir.» buyurdular 7514- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerir, Abdû'l-Melik b. Umeyr'den, o da Câbir b. Semura'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kisra helâk olduğu vakit, artık ondan sonra kisrâ yoktur...» Râvî hadîsi tamamiyle Ebû Hüreyre'nin hadîsi gibi nakletmiştir. 7515- Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Kâmil El-Cahderî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Avâne, Sinıâk b. Harb'da, o da Câbir b. Semura'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı: «Müslümanlardan bir cemâat yahut mü'minlerden bir cemâat beyaz saraydaki kisra hanedanının hazinesini mutlaka fethedecektir.» buyururken işittim. Kuteybe: «Müslümanlardan bir cemâatin.» dedi. Şekk etmedi. 7516- Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Simâk b. Harb'den rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Câbir b. Semûra'yı dinledim. Şunu söyledi; Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den dinledim... Râvî Ebû Avâne'nin hadîsi mânâsında rivâyet etmiştir. Bu rivâyetleri Buhârî «Kitâbu'l-Cihâd», «Kitâbu-Fardı'l-Humus» ve «Kitâbul-Menâkıb»'de tahric etmiştir. Ulemânın beyânına göre bu hadîsin mânâsı Acem hükümdarı öldükten sonra bir daha Irak'da Kisra bulunmıyacak. Roma hükümdarı öldükten sonra da şam'da kayser bulunmayacak demektir. Nitekim neticede öyle olmuştur. Kisra, Acem şahı demektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in duâsıyle kisranın mülkü tamamen parçalanmış, yok olmuştur. Kayser; Roma imparatoruna verilen unvandır. O da şam'da münhezim olmuş, memleketinin gerilerine çekilmiştir. Bilâhare bunların memleketlerini müslümanlar peyderpey fethetmiş ve hazînelerini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in haber verdiği şekilde sarfetmişlerdir. Beyaz saray, Medâyin şehrinde bulunan muhkem bir kale imiş. İranlılar buna «Sefid köşk» derlermiş. Bugün beyaz sarayın yerinde Medayın camii bulunmaktadır. Bazıları bundan Hemedan'daki kal'a kastedildiğini söylemişlerdir. Şehristan denilen bu kaleyi Darâ'nın yaptırdığı söylenir. Kisranın hazinesi müslümanlar tarafından Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) zamanında ele geçirilmiştir. 7517- Bize Kuteybe b. Saîd vivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdu'l-Aziz (yani İbn Muhammed) Sevr'den (bu zât İbn Zeyd Ed-Dılı’dır), o da E'.,û'l-Gays'dan, o da Ebû Hüreyre’den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: «Bir tarafı karada, bir tarafı denizde bir şehir İşittiniz mi?» Ashâb: — Evet ya Resûlallah! demişler. «Benî İshak'dan yetmiş bin kîşi bu şehre gaza etmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. Ona geldikleri vakit inecekler, silâhla çarpışmayacaklar, ok da atmiyacaklar. Allah'dan başka ilâh yoktur, Allah her şeyden büyüktür, diyecekler, hemen iki tarafından biri sükût edecektir.» Sevr Dedi ki: Ben onun ancak şöyle dediğini biliyorum: «Denizdeki taraf düşecek. Sonra ikinci defa: Allah'dan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden büyüktür, diyecekler, öteki tarafı da sükût edecektir. Sonra üçüncü defa: Allah'dan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden büyüktür, -diyecekler. Kendilerine (kapılar) açılacaktır. Müslümanlar oraya girecek ve ganimet alacaklardır. Onlar ganimetleri taksim ederken birdenbire kendilerine bir yaygaracı gelecek: Deccal çıkmıştır, diyecek. Onlar da her şeyi bırakıp döneceklerdir.» 7518- Bana Muhammed b. Merzûk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Bişr b. Ömer Ez-Zehrânî rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Süleyman b. Bilâl rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Sevr b. Zeyd Ed-Dîlî bu isnadda bu hadîsin mislini rivâyet etti. Kâdî Iyâz diyor ki: «Sahih-i Müslim'in bütün asıl nüshalarında burada olduğu gibi. Benî İshak'dan yetmiş bin kişi denilmiştir. Bâzı ulema bunun ma'ruf ve mahfuz olan şekli Benî İsrail'den yetmiş bin kişi demişlerdir. Hadîsin siyakı da bunu göstermektedir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözü ile ancak Arabları kastetmiştir. Gaza edilecek şehir İstanbul'dur.» Bazıları «Benî İshak'dan murad; İshak (aleyhisselâm)’in neslinden gelen Şam kürtleridir. Bunlar müslümandır.» demiş. Molla Aliyyu'l-Kaârî de bu söze ilâveten: «İhtimal onlarla beraber Benî İsmail'den Arablar ve başka müslümanlar da varmıştır. Fakat tağlib tarikiyle onları zikretmekle yetinmiştir. Bu işin onlara mahsus olması da muhtemeldir.» demiştir. 7519- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah, Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): «Yahûdilerle mutlaka harbedeceksiniz ve onları mutlaka tepeleyeceksiniz. Hatta taş: Ey müslüman, bu yahûdidir, gel de onu öldür, diyecektir.» 7520- Bize bu hadîsi Muhammed b. Müsennâ ile Ubeydullah b. Saîd de rivâyet et! iler. (Dediler ki): Bize Yahya, Ubeydullah'dan bu isnadla rivâyet etti. O hadîsinde: «Bu arkamdaki yahûdidir.» demiştir. 7521- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize'Ebû Üsâme rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ömer b. Hamza haber verdi. (Dedi ki): SâKm'i şunu söylerken işittim: Bize Abdullah b. Ömer haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Siz ve yahudüer harbedeceksiniz. Hatta taş: Ey müslüman, şu arkamdaki yahûdidir. Gel de onu öldür, diyecektir.» buyurmuşlar. 7522- Bize Harmele b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki) Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus İbn Şihab'dan naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Salim b. Abdillah rivâyet etti. Ona da Abdullah b. Ömer! haber vermiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: «Yahûdiler sizinle harbedecek ve onlara üstün geleceksiniz. Hattâ taş: Ey müslüman, şu arkamdaki yahûdidir. Onu öldürüver, diyecektir.» 7523- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ya'kub (yani; İbn Abdirrahman) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: «Müslümanlarla Yahûdiler harbetmedikçe kıyâmet kopmayacaktır. Müslümanlar onları öldürecekler. Hattâ yahûdi taşın ve ağacın arkasına saklanacak. Taş veya ağaç da: Ey müslüman, ey Allah'ın kulu, şu arkamdaki yahûdidir. Hemen gel de onu öldür! diyecektir. Yalnız Ğarkad müstesna! Çünkü o yahûdilerin ağaçlarındandır.» Bu hadîsi Buhârî tahric etmiştir. «Kitabu'l-Cihad» ve «Kitâbu'l-Menâkıb»'de Hadîs-i şerif yahûdilerle müslümanlar arasında şiddetli harb olacağını, taşlarla ağaçların dile gelip, arkamda yahûdi var, diye söyleyeceklerini bildiriyor. Müslim sarihlerinden Übbî: «Bu sözü hakikat mânâya hamletmek için hiç bir manî yoktur. Allah taşda idrâk halkeder. Maamafih mecaz olmak ihtimâli de vardır. Bu takdirde onların köküne kibrit suyu damlatmaktan kinaye olur.» diyor. Kâdî Iyâz bu harbîn Deccal öldürüldükten sonra yapılacağını söylemiş: «Çünkü Deccal'ın ekseriyetle tabiîleri yahûdilerdir.» demiştir. Garkad: Kudüs taraflarında yetişen dikenli bir ağaçtır. Taberi'nin beyânına göre Deccal orada öldürülecek, yahûdi harbi de orada olacaktır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu ağacı yahûdilere izafe etmesi bundandır. 7524- Bize Yahya b. Yahya ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Yahya: Ahberanâ, Ebû Bekir ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Bize Ebû'l-Ahvâs rivâyet etti. H. Bize Ebû Kâmil El-Cahderî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Avane rivâyet etti. Her iki râvi Simak'den, o da Câbir b. Semûra'dan naklen rivâyet etmişlerdir. Câbir Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı: «Şüphesiz ki, kıyâmetin önünde yalancılar zuhur edecektir.» buyururken işittim. Ebû’l-Ahvas'ın hadîsinde şu ziyâde vardır: «Ben kendisine: Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den sen mî işittin? dedim. Evet! cevâbını verdi.» 7525- Bana İbn Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Simâk'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Simâk Şöyle dedi: «Ben kardeşimi şöyle derken işittim: Câbir onlardan korunuverin, dedi.» 7526- Bana Züheyr b. Harb ile İshâk b. Mansûr rivâyet ettiler. (İshâk: Ahberanâ; Züheyr ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. Dediler ki): Biate Abdurrahman (bu zât İbn Mehdî'dir), Mâlik'den, o da Ebû'z-Zinad'tfan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet etti. (Şöyle buyurmuşlar): «Her bitji Allah'ın resulü olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı deccâl gönderilmedikçe kıyâmet kopmayacaktır.» 7527- Bize Muhammed b. Rafi' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mamer, Hemmam b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini haber verdi. Şu kadar var ki, o (yûb'ase yerine) «yenbeisen demiştir. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Menakib»'de tahric etmiştir. Deccallarm gönderilmesinden murad; kendi kendilerini göndermeleri yani; meydana çıkmalarıdır. Nevevî diyor ki: «Bu nevi deccallardan asırlar boyunca birçok kimseler zuhur etmiştir. Fakat Allahü teâlâ'hepsini helâk buyurmuş, hiç birinden eser bırakmamıştır. Kalanlarını da öyle yapacaktır.» Abdullah b. Zübeyr, kendilerinin peygamber olduğunu söyleyen bu yalancılardan üçünü saymıştır. Bunlar: Müseyleme-tu’l-Kezzâb, Esved-i Ansı ve Muhtarı Sakafî'dirî , Aynı bunlara Tuleyha b. Huve ylid, Secab binti Haris' ve Hâris-i Kezzâb ile Abbâsîler devrinde zuhur eden bir cemâati da eklemiş: «Hadîsden murad; mutlak surette peygamberlik iddia edenler değildir. Çünkü bunlar sayısız derecede çoktur. Maksad şân-ı şevketi olanlardır.» demiştir. Müseyleme Yemâme'de, Esved Yemen'de zuhur etmişlerdir.; Esved, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatından Önce öldürülmüş. Müseyleme de Hazret-i Ebû Bekr'in hilâfeti zamanında tepelenmiştir. Tuleyha da Hazret-i Ebû Bekr'in hilâfeti zamanında meydana çıkmış ve sahih kavle göre sonraları tevbe etmiş. Hazret-i Ömer zamanında vefat etmiştir. Secah'in da sonradan tevbe ettiği rivâyet olunur. Muhtar-ı Sakafî, Abdullah b. Zübeyr'in hilafeti Kûfe'yi ele geçirmiş, Peygamberlik iddiasında bu Cebrail (Aleyhiselâm) geldiğini ıddia etmiştir. Sonraları o da öldürülmüştür Haris Abdu’l–Melık b. Mervan'in hilâfeti zamanında ortaya çıkmış ve öldürülmüştür |