Geri

   

 

 

 

İleri

 

6- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Kıyâmet Kopuncaya Kadar Olacak Şeyleri Haber Vermesi Bâbı

7444- Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbnû Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi ki: Ebû İdris El-Havîânî şöyle diyormuş. Huzeyfe b. Yeman dedi ki:

— Vallahi ben kendimle kıyâmet arasında vuku bulacak her fitneyi insanların en iyi bileniyim. Ben de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bu hususta bana gizlice bildirdiği, benden başka hiç bir kimseye söylemediği bir sırdan başka bir şey yoktur. Lâkin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim de bulunduğum bir mecliste fitnelerden bahsederken söyledi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) fitneleri sayarken şöyle buyurdular:

«Onlardan üç tanesi hemen hemen hiç bir şey bırakmayacaklardır. Onlardan yaz rüzgârları gibi bir takım fitneler vardır ki, bazıları küçük, bazıları büyüktürler.»

Huzeyfe bu cemaatın benden gayri hepsi gitmiştir, demiş.

7445- Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim de rivâyet ettiler. Osman: Haddesena; İshak ise: Ahberanâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Şakîk'den, o da Huzeyfe'den naklen haber verdi. Huzeyfe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızda öyle bir kalkış kalktı ki, o kalkışında kıyâmete kadar olacak şeylerden söylemedik bir şey bırakmadı. Bunları belleyen belledi, unutan unuttu. Bunları benim şu arkadaşlarım bilir. Caiz ki ben bunlardan bir şey unutmuş olurum da, arkadaşımı görür hatırlarım. Nasıl ki, bir adam kirinden ayrıldığı vakit, onun yüzünü hatırlar, sonra gördüğünde onu tanır.

7446- Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Veki', Süfyan'dan, o da A'meş'den naklen bu isnadla: «Onları unutan unuttu...» cümlesine kadar rivâyet etti. Sonrasını anmadı.

7447- Bize Muhammed b. Beşşâr dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyeİ etti. H.

Bana Ebû Bekr b. Nâfi’ de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Gunder rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Adiy b. Sâbit'den, o da Abdullah b. Yezîd'den, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti ki, Şöyle dedi: Bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kıyâmet kopuncaya kadar olacak her şeyi haber verdi. Bunlardan hiç bir şey yoktur ki, ona sormuş olmayayım Yalnız ona Medînelileri Medine'den ne çıkaracak? diye sormadım.

7448- Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Veh b. Cerir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi.

7449- Bana Ya'kub b. İbrahim Ed-Devrakî ile Haccâc b. Şâir hep birden Ebû Âsım'dan rivâyet ettiler. Haccac dedi ki: Bize Ebû Âsim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Azra b. Sâbit haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ilbâ b. Ahmer haber verdi.

(Dedi ki): Bana Ebû Zeyd (yani; Amr b. Ahtab) rivâyet etti.

(Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize sabah namazını kıldırdı ve minbere çıkarak tâ öğle vakti gelinceye kadar bize hutbe okudu. Müteakiben inerek namazı kıldırdı. Sonra (yine) minbere çıktı ve bize ikindi vakti gelinceye kadar hutbe okudu. Sonra inerek namazı kıldırdı. Sonra tekrar minbere çıktı ve bize güneş kavuşuncaya kadar hutbe okudu. Artık bize olmuş ve olacak her şeyi haber verdi. Bunları en iyi bilenimiz, en helleyişli olammızdır.

Hazret-i Huzeyfe hadîsini Buhârî «Kitâbu'l-Kader»'de tahric etmiştir.

Ulemadan bazıları Hazret-i Huzeyfe'nin sözündeki «illâ»'nın hazfı lâzım geldiğini söylemişlerdir. Çünkü bu kelime cümleden atılmazsa mânâsı: «Ben sır biliyorum...» demek olur. Halbuki Huzeyfe hazretleri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fitneleri bir meclisde cemaat arasında söylediğinden bahsetmektedir. Binâenaleyh hem cemaat arasında konuşmuş, hem de Hazret-i Huzeyfe'ye sır olarak söylemiş mânâsına gelir ki, bu iki söz birbirini nakzeder. Cümleden illâ atılırsa mânâ düzelir. Ve şöyle olur: «Bana gizli bir şey söylemedi, hepimize birden anlattı.» Nitekim Hazret-i Huzeyfe'nin hadîsin sonunda: «Onları belleyen belledi, unutan unuttu.» demesi de bu mânâyı teyid eder. Bu babdaki ilmin ona mahsus olması arkadaşları dünyadan gittiği ve kendisinden başka bilen kalmadığı içindir. Bununla beraber Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Huzeyfe'ye başka bir yerde sır söylemiş olabilir. Bu takdirde Huzeyfe (radıyallahü anh): İşittiklerimin hepsini size anlatmama bir mâni yoktur. Yalnız bana sır olarak söyledikleri müstesna demek istemiştir.

Hadîsin ikinci rivâyetindeki temsil hakkında Kâdî Iyâz sunarı söylemiştir. Bazıları bu cümlede râviler tarafından yapılma bir bozukluk olduğunu söylemişlerdir. Doğrusu şöyledir: Nasıl ki, bir adam uzun kaman birinden ayrıldığı vakit onun yüzünü hatırlamaz, sonra onu gördüğünde tanır.»