7- Teâlâ Hazretlerinin: «Şüphesiz ki, İyilikler Kötülükleri Giderir...» Âyet-i Kerimesi Bâbı 7177- Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyn El-Cahderî, ikisi birden Yezid b. Zürey'den rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Kâmil'indir. (Dedi ki) ; Bize Yezid rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Teymî, Ebû Osman'dan, o da Abdullah b. Mes'ud'dan naklen rivâyet etti ki: Bir adam tir kadından öpücük almış. Müteakiben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek bunu kendisine anlatmış. Bunun üzerine: "Namazı gündüzün iki tarafında ve gecenin bazı saatlerinde dosdoğru kıl! Şüphesiz ki, iyilikler kötülükleri giderir. Bu hatırlayanlara bir hatırlatmadır." Sûre-i Hûd, âyet: 114. âyet-i kerîmesi inmiş. Adam: — Bu bana mı mahsus ya Resûlallah! diye sormuş. «Ümmetimden onunla amel edenlere!» buyurmuşlar. 7178- Bize Muhammed b. Abdi’l-A'lâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mu'temir, babasından rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Osman İbn Mes'ud'dan rivâyet etti ki: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek, kendisinin bir kadına ya öpmek, ya elle dokunmak veya başka bir şeyle İsabet ettiğini söylemiş. Galiba bunun keffaretini soru-yormuş. İbn Mes'ud Dedi ki: Bunun üzerine Allah (azze ve celle) şu âyeti indirdi... Sonra Yezid'in hadîsi gibi anlatmıştır. 7179- Bize Osman b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerir, Süleyman Et-Teymî'den bu isnadla rivâyet etti. (Dedi ki): Bir adam bir kadına zinadan başka bir şeyle temasda bulundu. Arkacığından Ömer übnû Hattab'a geldi. O bunu ona büyülttü. Sonra Ebû Bekr'e geldi. O da bunu ona büyülttü. Sonra Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi... Ve râvi Yezîd'le Mu'temir'in hadîsi gibi anlatmıştır. 7180- Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybe b. Saîd ve Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Yahya: Ahberanâ; ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar, dediler ki): Bize Ebû'l-Ahvas, Simâk'den, o da İbrahim'den, o da Alkame ile Esved'den, onlar da Abdul-lah'dan naklen rivâyet etti. Abdullah Şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir adam gelerek: — Ben Medine'nin kenarında bir kadını elledim. Ama ona cima etmeksizin dokundum. İşte ben buyum. Benim hakkımda dilediğini hüküm buyur! dedi. Bunun üzerine Ömer ona: — Sen kendini örtbas etmiş olsan, Allah muhakkak seni örtbas ederdi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şey söylemedi. Ve adam kalkıp gitti. Derken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasından bir adam göndererek onu çağırdı ve kendisine şu âyeti okudu: "Namazı gündüzün iki tarafında ve gecenin bazı saatlarında dosdoğru kıl! Şüphesiz ki iyilikler kötülükleri giderir. Bu hatırlayanlara bir hatırlatmadır." Bunun üzerine cemaattan bir adam: «— Yâ Nebiyyallah! Bu ona mı mahsus? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bilâkis bütün insanlara.» cevâbını verdi. 7181- Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki) Ebû'n-Nu'man Hakem b. Abdillah El-Iclî rivâyet etti. (Dedi ki) Şu'be, Simâk b. Harb'den rivâyet etti. (Dedi ki): Ben İbrahim'i!: Bize: Bize dayısı Esved'den, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen Ebû'l-Ahvas’ın hadîsi mânâsında rivâyet ederken dinledim. O hadîsinde şunu da söyledi: «Muâz: Ya Resûlallah! Bu (hüküm) yalnız buna mı mahsus, yoksa hepimize umumî mi? dedi. «Bİlâkis hepinize umûmîdir!» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu Mevakîtü's-Salat» ve «Kitâbu't-Tefsir-'de; Tirmizî ile Nesâî «Kitâbu't-Tefsira'de; İbn Mace Kîtâbu's-Salat»'da muhtelif râvîlerden tahric etmişlerdir!. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelen zât Ebû’l-Yüsr'dur. Bazıları onun Amr b. Aziyye, diğer bazıları ensardan İbnû Muattip olduğunu, bir takımları ensardan Ebû Mukbil Âmir b. Kays, daha başkaları Nebhan Et-Temmâr olduğunu söylemişlerdir. Altıncı bir kavl olmak üzere Kurtubî tefsirinde onun Abhâd isminde biri olduğunu söylemiştir. Bu kavillerin en doğrusu Ebû’l-Yûsr olmasıdır. Âyet-i kerîme onun hakkında inmiştir. Bu âyette iyiliklerin kötülüklere keffâret olacağı açıkça bildirilmektedir. Yalnız hasenattan ne kastedildiği hususunda ihtilâf vardır. Sa'lebî ekser, müfessirine göre bundan murad; beş vakit namaz olduğunu söylemiş. İbnû Cerir ile diğer bazı zevat da bu kavli benimsemişlerdir. Mücâhid'e göre hasenatdan murad: Allah'ı tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur. Allah'dan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden bir yüktür... teşbihini okumaktır. Hasenattan mutlak surette işlenen her hayı kastedilmiş olması da ihtimal dahilindedir. Gündüzün iki tarafındaki namazlar sabah, öğle, ikindi; gecenin saatlarındaki namazlar da: akşam ve yatsı namazlarıdır. 7182- Bize Hasen b. Ali El-Hulvânî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Amr b. Âsim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hemmam, İshak b. Abdillah b. Ebî Talha'dan, o da Enes'den naklen rivâyet etti. Enes şöyle dedi: Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: — Ya Resûlallah! Ben hadd (-i şer'îy)'e isabet ettim. Onu bana tatbik ediver, dedi. Namaz vakti de gelmişti. Adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte namazı kıldı. Namazı eda ettikten sonra: — Ya Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Hakkımda Allah'ın kitabını tatbik ediver! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Sen bizimle beraber namazda bulundun mu?» diye sordu. Adam: — Evet! dedi, «Sen affolundun!» buyurdular. 7183- Bize Nasr b. Ali El-Cahdamî ile Zûheyr b. Harb rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Ömer b. Yûnus rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İkrime b. Ammar rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şeddâd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Ümâme rivâyet etti. (Dedi ki): Bir defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) mescidde bizde beraberinde oturmakta iken anîden bir adam gelerek: — Ya Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Onu bana tatbik ediver! dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona cevap vermeden sükût buyurdu. Sonra adam sözünü tekrarlayarak: — Ya Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Onu tana tatbik ediver! dedi. Yine sükût buyurdular. Namaz kılındı. Ebû Ümâme Dedi ki: Ne-biyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) oradan ayrılınca bu zat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çekildiği anda peşine takıldı. Ben de bu adama ne cevap vereceğini göreyim diye Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in peşine takıldım. Derken adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yetişerek: — Ya Resûlallah! Ben hadde isabet ettim. Onu hana tatbik ediver! dedi. Ebû Ümâme şunu söylemiş: Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: «Ne dersin, evinden çıktığın vakit güzelce abdest aldın değil mi?» diye sordu. Adam: — Hay hay ya Resûlüllah! dedi. «Sonra bizimle beraber namazda bulundun değil mİ?» dedi. Adam: — Evet ya Resûlallah! cevabını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: «işte Allah haddini sana bağışladı. —Yahut günahını sana bağışladı.—» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Hudud»'da tahric etmiştir. Buradaki hadden murad; recm ve dayak gibi şer'an muayyen olan cezalar değil, ta'zirdir. Gelen zat: — Ben ta'ziri icabeden bir günah işledim. Bu hususta bana ne ceza münasib görürsen ver! demek istemiştir. Ta'zir: Evvelce de beyân ettiğimiz gibi, şer'an mikdârı belli olmayıp, hâkimin re'yirıe bırakılan cezadır. En hafif şekli, sert bakmak ve azarlamaktır. Bu ceza suçuna göre yüksele yüksele tâ idama kadar varabilir. Gelen zâtın küçük günah işlediği namazının günahına keffâret olmasından bellidir. Büyük günah işlemiş olsa, namazla sakıt olmazdı. Ulemâ şer'î haddi icâb edecek bir günahın cezası namazla sakıt olmayacağına ittifak etmişlerdir. Bazıları bu zatın ikrar ettiği haddin, şer'i had olduğunu söylemiş ; «Adam suçunu tafsilatıyla anlatmadığı için kendisine had vurulmamış Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de setr cihetini tercih ederek soruşturmamış, bilâkis haddin tatbikini gerektiren ikrar ve itirafından dönmesini telkin buyurmayı müstehab saymıştır.» demişlerdir. Hadîsin sonunda râvi şekketmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haddini mi yoksa günahını mı bağışladı dediğini kestirememiştir. |