8- Katilin Katli Çok Bile Olsa Tevbesinin Kabulü Babu 7184- Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muâz b. Hişâm rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam, Katâde'den, o da Ebû's-Sıddık'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivâyet etti ki: Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: «Sizdeh öncekiler içinde bir adam vardı ki, doksan dokuz insan öldürmüştü. Bu sebeple dünya insanlarının en âlimi kim olduğunu sordu. Ona bir râhib gösterdiler. O da rahibe gelerek kendisinin doksan dokuz kişi öldürdüğünü söyledi, tevbesi kabul edilip edilmeyeceğini sordu. Râhib: Hayır! cevabını verdi. Adam onu da öldürdü ve bununla yüzü tamamladı. Sonra yeryüzü halkının en âlimini sordu. Ona âlim bir zat gösterdiler. Adam ona (da giderek) kendisinin yüz kişi öldürdüğünü, tevbesinin kabul edilip edilmeyeceğini arzetti. O: — Evet! (Kabul edilir.) Seninle tevben arasına kim girebilir? Filân yere git. Orada Allah'a ibâdet eden insanlar vardır. Onlarla birlikte Allah'a ibâdet et! Memleketine dönme! Çünkü orası kötü yerdir, dedi. Adam gitti. Yolun yarısına varınca eceli geldi. Bu sefer onun hakkında rahmet melekleriyle azab melekleri münakaşa ettiler. Rahmet melekleri: — Bu adam tevbe ederek kalbiyle Allah'a yönelerek geldi, dediler. Azab melekleri ise: — O hiç bir hayır işlemedi, dediler. Bunun üzerine yanlarına insan suretinde bir melek geldi. Onu aralarında hakem yaptılar. O da: — İki yerin arasını Ölçün, hangi yere daha yakınsa bu adam oralıdır, dedi. O yeri ölçtüler ve adamın gitmek İstediği yere daha yakın buldular. Bunun üzerine ruhunu rahmet melekleri kabzetti.» Katâde Dedi ki: «Hasen şunu söyledi: Bize anlatıldığına göre, bu adam ölüm kendisine gelince göğsüyle (o tarafa doğru) ilerlemiş.» 7185- Bana Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Katâde'den rivâyet etti. O da Ebû's-Sıddîk En-Nâcî'yi, Ebû Saîd-i Hudrî'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen rivâyet ederken dinlemiş ki: «Bİr adam doksan dokuz kişi öldürmüş de, tevbesi kabul edilip edilmeyeceğini sormaya başlamış. Derken bir rahibe gelerek ona da sormuş. Râhib: — Senin için tevbe yoktur, demiş. Adam rahibi de öldürmüş. Sonra sormağa başlamış. Sonra bir köyden çıkarak içerisinde iyi insanlar bulunan bir köye gitmek üzere yola çıkmış. Yolun bir kısmını aldıktan sonra eceli gelmiş. Adam göğsüyle ilerlemeye çatışmış, sonra ölmüş. Bu sefer onun hakkında rahmet melekleriyle azab melekleri münakaşa etmişler. Neticede iyi yere Ötekinden bir karış daha yakın bulunmuş ve o yer halkından sayılmış.» buyurmuşlar. 7186- Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti, (Dedi ki): Bize İbn Ebî Adiy rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Katâde'den bu isnadla Muâz b. Muâz’ın hadîsi gibi rivâyette bulundu. O bu hadîse şunu da ziyâde etmiştir: «Bunun üzerine Allah beriki meleklere: Uzaklasın! Ötekilere de: Yaklaşın! diye vahy buyurdu.» Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Enbiya» ile «Kitâhu't-Tevbe»'de; İbn Mace «Kuabu'd-Diyât»'da tahric etmişlerdir. Râhib: Korkan ve ibâdet eden, demektir. Bu kelime Hıristiyanların papazlarına ıtlak olunur. Bazıları hadîs-i şerif deki bu vak'anm Hazret-i İsa göğe çekildikten sonra vuku bulduğuna işaret görmüş: «Çünkü râhibliği Hazret-iÎsâ'dan sonra ona tâbi olanlar icâd etmiştir, demişlerdir. Hadîs-i şerîf, kasden insan öldüren bir kimsenin tevbesi kabul edileceğini bildirmektedir. Nevevî diyor ki: «Ehl-i ilmin mezhebi budur. Ulema kasden insan öldüren katilin tevbesi sahih olduğuna icma etmişlerdir. Bu hususta onlara yalnız İbn Abbâs muhalefet etmiştir. Gerçi selefden bazılarının bu mes'elede ihtilâfa düştükleri nakledilmişse de katilin tevbesi sahih değildir diyenin muradı, onu tevbeye sebep olan katiden men etmektir. Yoksa tevbesinin bâtıl olduğunu itikad etmemiştir.» Bizden önce geçmiş milletlere âid olan bu hadîsin bizim için delil teşkil etmesi büyük bir kaideye mebnîdir. Kaide şudur: Bizden öncekilerin şeriatı bizim için de şeriatdır. Elverir ki, onu bize Atfah veya Resûlü hikâye etmiş ve reddetmemiş bulunsun! Burada da Benî İsrail'den bir katilin tevbesi kabul edildiğini bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hikâye etmiş, red ve inkârda da bulunmamış, yani; bu size caiz değildir, dememiştir. Binâenaleyh katilin tevbesi hakkında bize delil olur. Vakıa kasden bir mü'min öldüren şahsın cezası ebedî cehennem olduğu nass-ı Kur'ân'la bildirilmiştir. Fakat bundan murad; bu cezayı hak etmesidir. Hanefî'lere göre bu âyetteki ebediyetten murad; uzun müddet cehennemde kalmaktır. Bazıları âyet-i kerîme'nin katli helâl itikad edenler hakkında olduğunu, bir takımları da muayyen bir adam hakkında indiğini söylerler. Nevevî'ye göre âyet-i kerîme'den murad; katilin cehennemi haket-mesidir. Bu cezayı infaz edip etmemek Allahü teâlâ'ya kalmış bir işdir. Dilerse ceza verir, dilerse affeder. Fakat katil bir müslümam haksız yere Öldürür de, bunu helâl itikad ederse, kâfir ve mürted olur. Hadîs-i şerîf, günah isleyen kimsenin o yerden ayrılıp başka yere gitmesinin ve iyi insanlarla düşüp kalkmasının müstehab olduğuna delildir. Meleklerin iki şehir arasındaki mesafeyi ölçmeleri ve insan kıyafe-tindeki meleği hakem tayin etmeleri Allah'ın emriyle olduğuna hamledilmiştir. 7187- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsâme, Talha b. Yahya'dan, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Kıyâmet günü geldiği vakit Allah (azze ve celle) her müslümana bir Yahûdi veya hıristiyan verecek ve: Bu senin cehennemden fidyendir, diyecektir.» buyurdular. 7188- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Affân b. Müslim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hemmam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Katâde rivâyet etti. Ona da Avn ile Said b. Ebî Bürde rivâyet etmişlerdir ki, kendileri Ebû Bürde'yi Ömer b. Abdilâziz babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken görmüşler. Efendimiz şöyle buyurmuşlar: «Müslüman bir kimse Ölürse, Allah onun yerine cehenneme bir yahudî veya hıristiyan koyar.» Bunun üzerine Ömer b. Abdi’l-Aziz, babasının bu hadîsi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettiğine kendinden başka ilâh olmayan Allah hakkı için Ebû Bürde'ye üç defa yemin ettirmiş. Râvî diyor ki: Ebû Bürde ona yemin etti. Katâde: Bana Saîd yemin ettirdiğini söylemedi ama Avn'in sözünü de İnkâr etmedi, demiş. 7189- Bize İshâk b. İbrahim ile Muhammed b. Müsennâ hep birden Abdû's-Sarhed b. Abdi’l-Vâris'den rivâyet ettiler. (Dedi ki): Bize Hemmam haber verdi. (Dedi ki): Bize Katâde bu isnadla Affan’ın hadîsi gibi rivâyette bulundu. O: «Avn b. Utbe» dedi. 7190- Bize Muhammed b. Amr b. Ubbâd b. Cebele b. Ebî Eev-vâd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Haramı b. Umara rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şeddad Ebû Talhata'r-Kâsibî, Gaylan b. Cerir'den, o da Ebû Bürde'den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. «Kıyâmet gününde müslümanlardan bir takım kimseler dağlar kadar günahlarla gelecekler, fakat Allah onlara bu günahları affedecek ve onları — benim zannettiğime göre— Yahûdilerie hıristiyanların üzerine yükleyecektir.» buyurdular. Ebû Ravh: «Şekkin kimden geldiğini bilmiyorum.» demiş. Ebû Bürde Dedi ki: Ben bu hadîsi Ömer b. Abdi'l-Aziz'e rivâyet ettim de: Bunu sana baban Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den! mi rivâyet etti? diye sordu: Evet! dedim. Nevevî’nin beyânına göre bu hadîs Hazret-i Ebû Hüreyre'den rivâyet olunan bir hadîs manasındadır. Ebû Hüreyre hadîsinde: «Herkesin cennette bir yeri ve cehennemde bir yeri vardır. Mü'min cennete girdiği vakit onun yerine cehenneme kâfir girer.» buyurulmuştur. Fikâk veya Fekâk: Kurtuluş ve fidye demektir. Kâfirin mü'min için cehenneme fidye olması: Sen cehenneme girmeyi gerektiren işler yapmıştın, işte senin fidyen budur, manasınadır. Çünkü Allahü teâlâ cehennemi dolduracak muayyen bir sayı takdir buyurmuştur. Kâfirler küfürleri sebebiyle cehenneme girince, müslümanlarm fidyesi mânâsına gelirler. , Müslümanların günahlarını bağışlayıp, o günahları Yahûdilerie Hıristiyanların üzerine yükleme meselesine gelince; buradaki yüklemek tâbiri mecazdır. Yahûdilerle hıristiyanların üzerine yüklenecek günahlar müslümanlarm değil, küfür ve isyan sebebiyle kazandıkları kendi günahlarıdır. Teâlâ Hazretleri müslümanlarm günahlarını affedince, kâfirlerin günahları kalacak ve onlar sanki iki fırkanın günahlarını yüklenmiş gibi olacaklardır. Şu da bir ihtimaldir: Kâfirlerin açtığı kötü bir çığırdan bazı müslümanlar da gidecek, fakat Allah'ın affına mazhar olacaklar; çığırı açan kâfirlere ise o günahların misli yüklenecektir. Bu babdaki hadîsi biraz Önce görmüştük. Hazret-i Ömer b. Abdi’l-Aziz'in Saîd b. Ebî Bür-d e'ye üç defa yemin ettirmesi, kalbi mutmain olmak içindir. Zira bu büyük müjdeye pek sevinmiş, bu hususta bir şüphesi yahut hata ve unutma endişesi olup olmadığını denemek için yemin ettirmiş; o da yemin edince kalbi mutmain olmuştur. Filhakika Ömer b. Abdi’l-Aziz ile İmâm Şafiî'nin: «Bu hadîs müslümanlar için en ümit bahş hadîs-dir » dedikleri rivâyet olunur. Ki, İmâm Nevevî: «Hadîs onların dedikleri gibidir. Çünkü onda her müslümanın bir fidyesi olacağına sarahat vardır. Fidye umûmî olarak zikredilmiştir.» diyor. 7191- Bize Zübeyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İsmail b. İbrahim, Hişam-ı Destevâî'den, o da Katâde'den, o da Safvân b. Muhriz'den naklen rivâyet etti. Safvân Şöyle dedi: Bir adam İbn Ömer'e fısıltı hakkında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i sıe buyururken işittin? diye sordu. İbn Ömer: Onu: «Kıyâmet gününde mü'min Rabbi (azze ve celle)'ye yaklaşacak, o derece ki, üzerine Allah affını indirecek ve ona günahlarını itiraf ettirecektir. Kendisine (filân günahını) biliyor musun? diye soracak. Mü'min: Ey Rabbim! biliyorum, diyecek. Teâla Hazretleri: Onu ben dünyada sana örtbas etmiştim. İşte bugünde onu sana bağışlıyorum, diyecek. Bunun üzerine İyiliklerinin sahifesi verilecektir. Kâfirlerle münafıklara gelince, onlar için mah-lûkat huzurunda: İşte Allah namına yalan söyleyenler bunlardır, diye nida edilecektir!» buyururken işittim, dedi. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Mezâlim», «Kitâbu’l-Edeb» ve «Kitâbu't-Tevhid»'de; Nesâî «Kitâbu't-Tefsir» ile «Kâbu'r-Rîkak»'da; İbn Mâce de «Kitâbu's-Sûnne»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Nccva: Sır konuşmak, fısıldaşmak mânâsına gelir. Kıyâmet gününde Allahü teâlâ’nın mü'min kuluyla sır konuşması yani, ona günahlarını gizlice bildirmesi bir fadlu ihsanıdır. Buradaki yaklaşmaktan murad; mekân itibariyle değil, rütbe ve ikramı itibariyledir. Çünkü Teâlâ Hazretleri mekân ve mesafeden münezzehdir. Kenef; Kenar, örtü ve yardım mânâlarına gelir. Burada ondan murad; mü'min kulunu mahşer halkı huzurunda rezil etmeyip örtmesi ve korumasıdır. Hadîs-i şerif, müslümanlar günahlarından dolayı tekfir edilemez diyen ehl-i sünnetin delillerindendir. Dalâlet fırkalarından Haricîler'e göre günah işleyenler dinden çıkarlar. Bu hadîs onların kavlini reddetmektedir. |