18- Yaptığının ve Yapmadığının Şerrinden Allah'a Sığınma Bâbı 7070- Bize Yahya b. Yahya ile İshak b. İbrahim rivâyet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Dediler ki): Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da Hilâl'den, o da Ferve b. Nevfel El-Eşcaî'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Âişe'ye Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Allah'a ne ile duâ ederdiğini sordum. Şu cevâbı verdi: «Allahım! Ben bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım.» derdi. 7071- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdullah b. İdris Husayn'dan, o da Hilal'dan, o da Ferve b. Nevfel'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Âişe'ye Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in okuduğu bir duâ sordum da şunu söyledi: «Allahım! Ben bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım.» derdi. 7072- Bize Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Ebi Adiy rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. Amr b. Cebele dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed yani İbn Ca'fer rivâyet etti. Her iki râvi Şu'be'den, o da Husayn'dan bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. Yalnız Muhammed b. Ca'fer'in hadîsinde: denilmiştir. 7073- Bana Abdullah b. Haşim de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Vekî' Evzâî'den, o da Abde b. Ebî Lübâbe'den, o da Hilâl b. Yesaf'dan, o da Ferve b. Nevfel'den, o da Âişe'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) duasında: «Allahım! Ben bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım.» dermiş. 7074- Bana Haccâc b. Şâir rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Ma'mer Abdullah b. Amr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdû'l-Vâris rivâyet etti. (Dedi ki): Bize El-Hüseyn rivâyet etti. (Dedi ki): Bana İbn Bûreyde Yahya b. Yamur'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allahım! Ancak sana teslim oldum; sana iman ettim; sana tevekkül eyledim; sana yöneldim ve ancak seninle düşmana karşı mücadele ettim. Allahım! Beni dalâlete düşürmenden, senin izzetine sığınırım. Senden başka hiç bir ilâh yoktur. Ölmeyen diri ancak sensin. Cinlerle insanlar ölürler.» dermiş. Bu hadîslerden İbn Abbâs rivâyetini Buhârî «Kitâbu't. Tevhîd»'de tahric etmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım...» sözünden murad: Kasden olmasa da dünyada veya âhirette azabı iktiza eden bir iş yaptımsa, onun şerrinden sana sığınırım, demektir. Maamafih bu duayı ümmetine talim için okumuş olması da muhtemeldir. İbn Abbâs rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allahım! Ancak sana teslim oldum ve sana iman ettim.» diyerek Allah'a inkıyad ve imanını arzetmiş ve imanla İslâm'ın farkına işaret buyurmuştur. Bu mes'ele iman bahsinde geçmişti. 7075- Bana Ebû't-Tahir rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Süleyman b. Bilâl Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da hatasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir seferde olduğu ve seherde kalktığı vakit: «Bir dinleyen (şu sözümü) başkalarına işittirsin. Biz Allah'a nimetlerinden ve güzel imtihanından dolayı hamdederiz. Ey Rabbimiz, bizi koru! Üzerimize bol nimetlerinin fazlasını ver. Bunu cehennemden Allah'a sığınarak söylüyorum.» dermiş. Ezhara: Seher vakti kalkıp hayvana binmek; yahut yolculuğunda seher vaktine varmaktır. Seher, gecenin sonu yani tan yeri ağarma zamanıdır. Semmaa kelimesi semia şeklinde de rivâyet olunmuştur. Bu takdirde cümlenin mânâsı, dinleyen biri bizim Allah'a yaptığımız şu hamd-ü senaya şâhid olsun, demek olur. Hadîsdeki «âizen» kelimesi hal olarak nasbedilmiştir. Yani bu sözümü cehennemden Allah'a sığınarak söylüyorum, demektir. 7076- Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Ebû İshak'dan, o da Ebû Bürde b. Ebî Mûsa'l-Eş'arî'den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: Şu duayı okurmuş: «Allahım! Bana günahımı, cehlimi, isimdeki israfımı ve benden daha iyi bildiğin kusurlarımı bağışla. Allahım! Bana ciddimi, şakamı, hatamı ve kasdimi bağışla. Bunların hepsi bende vardır. Allahım! Peşin yaptığım ve sonraya bıraktığım, gizlediğim veya aşikâr yaptığım ve senin benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bana bağışla! İleri alan ve beri bırakan ancak sensin. Sen her şeye kadirsin.» 7077- Bize bu hadîsi Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdû'l-Melik b. Sabbah El-Mismaî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be bu isnadda rivâyette bulundu. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'd-Deavât»'da tahric etmiştir. İsraf her şeyde haddini aşmak mânâsına gelir. «İleri alan ve geri bırakan» tâbirlerinden murad, dilediğini rahmet ve tevfikinle öne geçirir; dilediğine de şaşkınlık vererek bu rahmetinden geri bırakırsın, demektir. Nevevî'nin beyânına göre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bunların hepsi bende vardır.» sözünü tevazuan söylemiş; nefsinin kemâle ermediğini günah saymıştır. Bazıları bundan sehven yaptıklarım; bir takımları da Peygamberlik gelmezden önceki hallerini kastettiğini söylemiştir. Nevevî: «Murad ne olursa olsun, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gelmiş geçmiş bütün günahları affolunmuştur. O bu duayı tevazu için yapmıştır. Çünkü duâ ibâdettir.» diyor. 7078- Bize İbrahim b. Dînar rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Katan, Amr b. Heysem El-Kutaî'den, o da Abdü’l-Aziz b. Abdillah b. Ebî Selemete'l-Mâcişûn'dan, o da Kudâme b. Mûsa'dan, o da Ebû Salih Es- Semman'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allahım! Bana işimin ismeti olan dinimi ıslâh et. Merciim içinde olan âhiretimi de ıslâh et. Benim için hayatı her hayır hususunda ziyâde kıl ve bana ölümü her serden rahat kıl!» derdi. 7079- Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Şu'be, Ebû İshak'dan, o da Ebû'l-Ahvas'dan, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: «Allahım! Ben senden hidayet, takva, iffet ve (gönül) zenginlik (i) dilerim.» dermiş 7080- Bize yine İbn Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahman, Süfyan'dan, o da Ebû İshak'dan naklen bu isnad-la bu hadîsin mislini rivâyet etti, Şu kadar var ki, İbn Müsennâ kendi rivâyetinde (afaf) yerine (iffet) dedi. 7081- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İshak b. İbrahim ve Muhammed b. Abdillah b. Nûmeyr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Nümeyri'ndir. (İshak: Ahberana; ötekiler ise: Haddesena tâbirlerini kullandılar, dediler ki): Bize Ebû Muâviye, Âsım'dan, o da Abdullah b. Haris ile Ebû Osman En-Nehdî'den, onlar da Zeyd b. Erkam'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Size ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in söylediği gibi söylüyorum. O: «Allahım! Ben aczden, tenbellikten, korkaklıktan, cimrilikten, ihtiyarlıktan ve kabir azabından sana sığınırım. Allahım! Nefsime takvasın, ver ve onu pâk eyle. Ona pâk edecek yegane sen varsın. Onun velisi ve mevlâsı sensin! Allah'ım! Ben doymayan nefisden ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.» derdi. 7082- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdû’l-Vâhid b. Ziyâd, Hasen b. Ubeydillah'dan rivâyet etti. (Dedi ki) Bize İbrahim b. Sûveyd En-Nahaî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrahman b. Yezîd Abdullah b. Mes'ud'dan rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceye erdiği vakit: «Geceledik. Mülk de Allah'ın olarak geceledi. Hamd Allah'a mahsusdur. Bir Allah'dan başka ilah yoktur. Onun şeriki yoktur.» derdi. Hasan Dedi ki: Müteakiben Zübeyd bana rivâyet etti ki, kendisi bu hadîsde İbrahim'den şunu bellemiş: «Mülk onundur. Hamd de ona mahsusdur. Hem o her şeye kadirdi Allahım! Senden bu gecenin hayrını dilerim ve bu gece ile ondan sonrakilerin şerrinden sana sığınırım. Allahım! Ben tenbellikten ve ihtiyarlığın kötülüğünden sana sığınırım. Allahım! Ben cehennemde azab olunmaktı ve kabirdeki azabdan sana sığınırım.» 7083- Bize Osman b. Ebî şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cejrir, Hasen b. Ubeydillah'dan, o da ibrahim b. Süveyd'den, o da Abdurrahman b. Yezid'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Nebîyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceye erdiği vakit: «Geceledik. Mülk de Allah'a mahsus olarak geceledi. Hamd Allah'a mahsusdur. Bir Allah'dan başka ilâh yoktur. Onun şerîki yoktur.» derdi. Abdullah: Zannederim bu kelimelerin içinde şunu da söyledi demiş: «Mülk onundur, hamd de ona mahsusdur. Hem o her şeye kadirdir, Ey Rabbim! Senden bu gecedekinin ve ondan sonrakilerin hayrını dilerim. Bu gecedekilerin şerriyle ondan sonrakilerin şerrinden de sana sığınırım. Ey Rabbim! Tenbellikten ve ihtiyarlığın kötülüğünden sana Sığınırım. Ey Rabbim! Cehennemde ve kabir azabdan sana sığınırım.» Sabahladığı zaman dahi bunu söyler: «Sabahladık. Mülk de Allah'a mahsus olmak üzere sabahladı, derdi. 7084- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hüseyn b. Alî Zâide'den, o da Hasen b. Ubeydillah'dan, o da İbrahim b. Suyeyd'den, o da Abdurrahman b. Yezid'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi). Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geceye erdiği vakit: «Geceledik. Mülk de Allah’a mahsus olarak geceledi. Hamd Allah'a mahsustur. Bir Allah'dan başka ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur Allahım! Ben senden bu gecenin ve, bu gecede bulunan şeylerin hayrından dilerim. Bu gecenin şerriyle ondakilerin şerrinden de sana sığınırım. Allahım! Ben tenbellik, ihtiyarlık ve yaşlılığın kötülüğünden ve dünyanın fitnesiyle kabrin azabından sana sığınırım.» derdi. Hasen b. Ubeydillah Dedi ki: Bana bu hadîsde Zübeyd, İbrahim b. Süveyd'den, o da Abdurrahman b. Yezid'den, o da Abdullah'dan merfu olarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in şöyle buyurduğunu ziyâde etti: «Bir Allah'dan başka ilâh yoktur. Onun şerîki yoktur. Mülk onundur. Hamd de ona mahsustur. Hem o her şeye kadirdir.» 7085- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, Saîd b. Ebi Saîd'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Bir Allah'dan başka ilâh yoktur. Askerini aziz kılmış, kuluna yardım etmiş. Hiziplere yalnız başına galebe çalmıştır. Ondan başka hiç bir şey yoktur.» dermiş. 7086-) Bize Ebû Kûreyb Muhammed b. Alâ' rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn İdris rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Âsim b. Küleybi, Ebû Bürde'den, o da Alî'den naklen rivâyet ederken dinledim. Alî Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana şöyle buyurdular: «Allahım! Bana hidayet ver! Beni doğruya muvaffak kıl de! Hüdâ ile seni yola getirdiğini; doğrulukla da oku doğrulttuğunu hatırla.» 7087- Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ab dulla! (yani; İbn İdris) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Âsim b. Küleyb bu isnadh haber verdi. (Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana şum söyledi: «Allahım! Ben senden hidayet ve doğruluğu dilerim...» Sonra yukar ki hadîsin mislini söylemiştir. Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbu’l-Mcgâzi»'de tahric etmiştir. Bu hadîslerdeki seci'li dualar tekellüfsüz yapılan soc'in makbul olduğuna delildirler. Sec'in çirkini zorlanarak kasden yapılanıdır. Çünkü böyle bir seci' duanın huşuunu ve ihlâsım kaçırır. Düşünmeden, tekellüf yapmadan bile geliveren seci'de ise beis yoktur. Hattâ güzeldir. Çünkü bu fesahatin kemâlinden ileri gelir. Yahut evvelce ezberlenmiş de okunur. İbn Mes'ud rivâyetindeki kebr kelimesi kibir şeklinde de rivâyet olunmuştur. Bu takdirde mânâsı başkalarına büyüklenmek demek olur. Kâdî Iyâz kebr rivâyetini daha muvafık bulmuştur. Nitekim Nesâî'nin rivâyet ettiği bir hadîs de bunu te'yid eder. Nesâî'nin hadîsinde kebr yerine «sûü’l-ömr» yani, ömrün kötülüğü denilmiştir. Hiziblerden murad Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e karşı çıkan kâfir kabileleridir. Hendek harbinde bunları Ccnâb-ı Hak harbsiz darbsız rüzgârla ve meleklerle dağıtmıştı. Sedâd: Doğruluk ve her işde ifratsız tefritsiz hareket etmektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), Hazret-i Alî'ye duâ ederken Allah'ın kendisini doğru yola sevkettiğini, bir de okunu doğrulttuğunu, yani daima hedefe isabet ettirdiğini hatırlamasını emir buyurmuştur. Bundan murad doğru yolda giden nasıl sapmaz ve okunu doğrultan nasıl hedefden şaşmazsa duâ eden kimsenin de ilminin doğru olmasına ve sünnetten ayrılmamaya çalışmasına tenbihdir. Bazıları sedâd ve hûda kelimelerini hatırlasın da unutmasın diye tenbihde bulunduğunu söylemişlerdir. |