Geri

   

 

 

 

İleri

 

2- Âdem İle Mûsa (aleyhisselâm)’in Münakaşası Bâbı

6912- Bana Muhammed b. Hâtim ile İbrahim b. Dinar İbn Ebî Ömer El-Mekki ve Ahmed b. A'bdete'd-Dabbî toptan İbn Uyeyne'den rivâyet ettiler. Lâfız İbn Hatim ile İbn Dinar'ındır. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Amr'dan, o da Tâvus’dan naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem);

«Âdemle Mûsa münakaşa ettiler. Mûsa:

— Yâ Âdem, sen bizim babamızsın! Bizi mahrumiyete düşürdün ve bizi cennetten çıkardın! dedi. Âdem de ona:

— Sen Mûsa'sın! Allah seni kelâmiyle seçkin kıldı. Vg senin için yed-i kudretiyle yazdı. Beni yaratmazdan kırk yıl önco Allah'ın bana takdir ettiği bir şeyden dolayı muaheze mİ ediyorsun? dedi.»

Müteakiben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Böylece Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı! Böylece Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı!» buyurdular.

İbn Ebî Ömer İle İbn Atde hadîslerinde: «Biri (yazdı), diğeri: Senin için Tevrat'ı kendi yed-i kudretiyle yazdı» demişlerdir.

6913- Bize Kuteybe b. Saîd, Mâlik b. Enes'den —ona okunanlar meyanında —, o da Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre’den, naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar:

«Âdem ile Mûsa münakaşa ettiler de; Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı, Mûsa ona:

— Sen İnsanlan azdıran ve onları cennetten çıkaran Âdem'sin! dedi.

Âdem de:

— Sen Allah'ın her şeyin ilmini verdiği ve risâletiyle insanlar üzerine seçkin kıldığı kimsesin! dedi. Mûsa:

— Evet! cevâbını verdi. Âdem:

— O halde ben yaratamazdan önce bana takdir buyurulan bir şey Üzerine beni muaheze mi ediyorsun? dedi.»

6914- Bize İshâk b. Mûsa b. Abdillah b. Mûsa b. Abdillah b. Yezid El-Ensârî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Enes b. Iyâz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Haris b. Ebî Zübab, Yezîd (bu zât İbn Hürmüz'dür) ile Abdurrahman El-A'rac'dan rivâyet etti. (Demişler ki): Biz Ebû Hüreyre'-nin şunu söylediğini dinledik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular T:i:

«Âdem ile Mûsa (aleyhisselâm) Rableri nezdinde münakaşa ettiler de Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı. Mûsa:

— Sen o Âdem'sin ki, Allah seni kendi yed-i kudretiyle yaratmış. Sana kendi ruhundan üfürmüş. Sana melekleri secde ettirmiş ve seni cennetine iskân buyurmuştur. Sonra işlediğin günah sebebiyle insanları yeryüzüne indirdin, dedi. Âdem de:

— Sen o Mûsa'sın ki; Allah seni Peygamber göndermesi ve konuşmasıyle seçkin kılmış; sana içinde her şeyin beyânı bulunan levhaları vermiş ve seni sırdaş olarak kendine yaklaştırmıştır. Acaba Tevrat'ı Allah'ın beni yaratamazdan kaç sene önce yazdığını buldun? dedi. Mûsa:

— Kırk yıl (önce)! cevabını verdi. Âdem:

— Onda: "Âdem Rabbine isyan etti de azdı..." Taha Sûresi, Âyet: 121. âyetini buldun mu? dedi. Mûsa:

— Evet! cevâbını verdi. Âdem:

— O halde işlememi beni yaratmazdan kırk yıl Önce Allah'ın bana takdir ettiği bir ameli işledim diye beni muaheze mi ediyorsun? dedi.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Böylece Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı.» buyurdular.

6915- Bana Züheyr b. Harb ile İbn Hatim rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ya'kub b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam İbn Şihab'dan, o da Humeyd b. Abdirrahman'dan, o da Ebû Hüreyre'den nakle» rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Âdem ile Mûsa münakaşa ettiler, Mûsa ona:

— Sen o Âdem'sin ki; günahın seni cennetten çıkarmıştır, dedi. Âdem de ona:

— Sen o Mûsa'sın ki: Allah seni rîsâlet ve konuşmasiyle seçkin kılmıştır. Sonra (bir de) beni yaratılmamdan önce takdir buyuruları bir şey üzerine muaheze ediyorsun! dedi. Böylece Âdem, Mûsa'ya galebe çaldı.» buyurdular.

6916- Bana Amru'n-Nâkid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Eyyûb b. Nec car El-Yemâmî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Ebî Kesîr, Ebû Se-leme'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’dan naklen rivâyet etti. H.

6917- Bize İbn Râfi' de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzak rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen yukarki-lerin hadîsi mânâsında rivâyette bulundu.

6918- Bize Muhammed b. Minhal Ed-Darîr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd b. Zürey' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hişâm b. Hassan, Muhammed b. Sîrîn'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarkilerin hadîsi gibi rivâyette tulündü.

6919- Bana Ebû't-Tâhir Ahmed b. Amr b. Abdillah b. Amr b. Şerh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû Hâni' El-Havlânî, Ebû Abdirrahman El-Hubulî'den, o da Abdullah b. Amr b. Âs'dan naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Allah mahlûkatın miktarlarını göklerle yeri yaratmazdan elli bin sene önce yazdı. Arşı da su üzerinde İdi.» buyururken işittim.

6920- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize El-Mukri' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hayve rivâyet etti. H.

Bana Muhammed b. Sehl Et-Temîmî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Meryem rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Nâfi' (yani İbn Zeyd) haber verdi.

Her iki râvi Ebû Hâni'den naklen bu isnadla bu hadîsin mislini haber vermişlerdir. Yalnız onlar: «Arşı da su üzerindeydi...» cümlesini anmamışlardır.

Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Kitâbu’l-Kader»'de;

Ebü Dâvudüe İbnü Mâce «KitâbuVSünne»'de; Nesâî «Kitâbu't-Tefsir»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Ebû'l-Hasen El-Kâbisi: «Hazret-i Âdem'le Hazret-i Mûsa'nın ruhları semâda karşılaşmış ve aralarında münakaşa vuku bulmuştur.» demiş; Kâdî Iyâz ise hadîsin zahiri mânâsı kastedilerek her ikisinin şahsen bir yere gelmiş olmaları ihtimâlinden bahsetmiştir. Filhakika İsrâ hadîsinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Beyt-i Makdis'de ve göklerde bütün Peygamberlerle bir araya gelerek onlara namaz kıldırdığı sabit olmuştur. Kâdi Iyâz: «Binâenaleyh şehidler hakkında vârid olduğu gibi, Allahü teâlâ’nın Peygamberlerimde diriltmesi ihtimalden uzak değildir.

Bu hâdisenin Mûsa (aleyhisselâm)’ın hayatında cereyan etmiş ol-:ması da ihtimal dahilindedir. Allah'dan Âdem (aleyhisselâm)'ı kendisine göstermesini istemiş ve onunla münakaşa etmiştir» diyor. Haybetin mânâsı mahrum etmek, hüsranda bırakmaktır. Hazret-i Mûsa: «Bizi mahrumiyete düşürdün... ilah» sözüyle Hazret-i Âdem'in cennetteki memnu ağaçtan yemesine işaret etmiş, bu günâhın sebebiyle cennetten çıkarıldın, sonra biz de şeytanların iğvâsına ve kötülüğe düşmeye maruz kaldık, demek istemiştir.

Yed: El, demektir. Bütün sıfat hadîslerinde olduğu gibi, burada da iki vecih vardır. Birinci veçhe göre bu kelime müteşâbihtir. Allahü teâlâ' bizim gibi eli yoktur. Yed'i vardır. Biz ancak bu kadarını iman eder, keyfiyetini Allah'a havale eyleriz. İkinci veçhe göre buradaki yed kelimesi kudret diye te'vil olunur. Hadîsdeki takdirden murad dAleyhi Mahfuz'a ve Tevrat sahifelerine yazılmasıdır. Hazret-i Âdem: Allah benim bu suçu işleyeceğimi, beni yaratmazdan kırk yıl önce yazmıştır, demek istemiştir. Nitekim rivâyetlerin birinde bu cihet tasrih de edilmiştir. Burada kaderin hakikatim murad caiz değildir. Çünkü Allah'ın ilmi ve takdiri ezelîdir. Onun evveli yoktur. Binâenaleyh şu kadar sene diye tahdidine imkân yoktur. Bu münâkaşada davayı kazanan bütün râvilerin ittifakiyle Hazret-i Âdem olmuştur. Yalnız bazı kimseler şüzûz göstererek hadîsdeki Âdem kelimesini mansûb okumuşlardır. Bu takdirde Hazret-i Mûsa, Âdem (aleyhisselâm)'a galebe çalmış olur. Bunu Hafız Ebû Bekr İbn Hâssa, Mes'ud b. Nasır’dan rivâyet etmiş ve bu Mes'ud'un kadere inanmayanlardan olduğunu söylemiştir. İmâm Ahmed'in Zührî'den rivâyet ettiği bir hadisde: «Âdem ona galebe çaldı.» denilmiştir ki: Bu cümle hadîsde hiç bir işgal bırakmaz. Hattâbî: «Hazret-i Âdem'in Mûsa'ya galebe çalması muahezeyi kaldırması hususundadır. Çünkü insanlardan hiç birinin bununla bir kimseyi muahezeye hakkı yoktur.» diyor. Nevevî'ye göre Hazret-i Âdem şunu demek istemiştir: «Yâ Mûsa! Sen bilirsin ki, benim bu suçu işleyeceğim yaratılmamdan kırk sene önce yazılmış ve takdir edilmiştir. Binâenaleyh mutlaka suç işlenecektir. Ben ve bütün mahlûklar çaba göstererek bir zerresini reddetmeye kalkışsak buna gücümüz yetmezdi. Şu halde teni niçin muaheze ediyorsun.»

Bir de günahdan dolayı muaheze -aklî değil, şer'îdir. Âdem (aleyhisselâm)'ın günahını ise Allah affetmiş, bu suretle ondan muaheze de kalkmıştır. Binâenaleyh onu yine muahezeye kalkışan şeriat karşısında rnağlub olur.

Ulemanın beyânına göre Allah'ın miktarları yerle gökleri yaratmazdan elli bin sene önce yazmasından murad; onların levh-i mahfuza yazılması zamanını bildirmesidir. Elli bin sene tabiriyle tahdit değil, çokluk kastedilmiştir. Yoksa asıl takdir değildir. Çünkü az yukarda beyan ettiğimiz gibi hakikî takdirin evveli yoktur. Hadîsin son cümlesinden anlaşılan mânâ arş-ı a'lânın yerle gökler yaratılmazdan Önce su üstünde bulunmasıdır. Allah her şeye kadirdir.