Geri

   

 

 

 

İleri

 

24- Hayvanlara ve Başkalalarına Lanetin Yasak Edilmesi Bâbı

6769- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb hep birden İbn Ulayye'den rivâyet ettiler. Züheyr

(Dedi ki): Bize İsmail b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Eyyûb, Ebû Kılâbe'den, o da Ebû Mühelleb'den, o da İmran b. Husayn’dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Bir defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seferlerinden birinde iken ensârdan bir kadın da bir dişi deve üzerinde bulunuyordu. Kadın bıkkınlık göstererek deveye lanet etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de bunu işitti. Ve:

«Bu devenin üzerindeki eşyayı alın ve deveyi bırakın! Çünkü o lanetlenmiştir.» buyurdular.

İmran: «Ben onu bâlâ insanlar arasında yürürken görür gibiyim. Ona kimse sataşmıyordu.» demiş.

6770- Bize Kuteybe b. Saîd İle Ebû’r-Rabi' rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammad (bu zât İbnü Zeyd'dir) rivâyet etti, H.

Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Sakafî rivâyet etti.

Her iki râvi Eyyûb'dan İsmail'in isnâdiyle onun hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki, Hammad'ın hadîsinde de: «İmran dedi ki: Sanki ben onu görür gibiyim. Boz bir deve idi.» Sakâfî'nin hadîsinde ise:

«Devenin üzerindeki eşyayı ahn ve onu çıplak bırakın! Çünkü o lanetlenmiştir.» cümleleri vardır.

6771- Bize Ebû Kâmil El-Cahderî Fudayl b. Hüseyn rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezid (yani İbn Zürey') rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Teymî, Ebû Osman'dan, o da Ebû Berzete’l-Eslemî'den naklen rivâyet etti. Bir defa bir cariye, üzerinde cemâatin bazı eşyası bulunan dişi bir deveye binmişti. Aniden Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gördü. Dağın da dar yerine gelmişlerdi. Kadın:

— Deh! Allahım, buna lanet et! dedi.

Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Üzerinde lanet bulunan bir deve bizimle beraber olmasın!» buyurdular.

6772- Bize Muhammed b. Abdi’l-A'lâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mu'temir rivâyet etti, H.

Bana Ubeydullah b. Saîd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya (yani İbn Saîd) rivâyet etti. Bu râviler toptan Süleyman Et-Teymî'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Mu'temir'in hadîsinde şu ziyâde vardır:

«Hayır! Allah'a yemin olsun üzerinde Allah'dan lanet bulunan bir deva bizimle beraber olmasın. Yahut buyurduğu gibidir.»

«El-Mebârik» nâm eserde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu deveyi kabul etmemesi, kadının bedduası kabul edildiğini bildiği içindir, denilmiştir. Fakat Nevevî'nin tevcihi daha güzeldir. Ona göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözü kadını men etmek için söylemiştir. Daha önce kadına, hayvanlara vesâireye lanet etmemesini tenbih buyurmuş; bu suretle dili alışarak insanlara da lanet etmesini önlemeye çalışmıştı.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in nehyine imtisal etmediği anlaşılınca, o da kendisine bir ceza olmak üzere devesini başı boş bıraktırdı. Bundan maksat yolda o deve ile beraber olmamaktır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beraberinde olmamak şartiyle o deveye binmek veya satmak yahut kesmek caizdir.

Hal, deveyi yürütmek için söylenilen sözdür. Bu kelime tekrarlanarak «Hal! Hal!» yahut «Halil Hali!» veya «Halin! Halin!» şekillerinde kullanılır.

«Üzerinde Allah'dan lanet bulunan bir deve bizimîe beraber olmasın!»

cümlesi nefi' şeklinde de okunabilir. Bu takdirde mânâsı:

«Üzerinde Allah'dan lanet bulunan bir deve bizimle beraber olamaz.» demek olur. Ki nehiy hususunda bu şekil daha beliğ ve daha te'kidlidir.

6773- Bize Harun b. Saîd El-Eylî rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Süleyman (bu zât İbn Bilâl'dır) Alâ' b. Abdirrahman'dan naklen haber verdi. Alâ’ ona babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etmiş ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Siddîk bir kimseye lânetçi olması yakışmaz.» buyurmuşlar.

6774- Bana bu hadîsi Ebû Küreyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid b. Mahled, Muhammed b. Ca'fer'den, o da Alâ' b. Abdirrahman'dan bu isnadla bu hadisin mislini rivâyet etti.

6775- Bana Süveyd b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Hafs b. Meysera, Zeyd b. Eslem'den naklen rivâyet etti ki: Abdü'l-Melik b. Mervan Ümmü Derdâ'ya kendinden bazı ev eşyası göndermiş. Gecelerden birinde Abdü'l-Melik geceden kalkarak hizmetçisini çağırmış. Galiba hizmetçisi yanına gelmekte gecikmiş de ona lanet etmiş. Sabah olunca Ümmü Derdâ ona:

— Bu gece hizmetçini çağırdığın vakit ona lanet ettiğini işittim, demiş. Ve sözüne şöyle devam etmiş: Ben Ebû'd-Derdâ'yı şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Lânetçiler kıyâmet gününde ne şefî' olabilirler, ne de şehid!»"buyurdular.

6776- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Gassân El-Mismaî ve Âsim b. Nadr Et-Teymî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Mu'temir b. Süleyman rivâyet etti. H.

Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi.

Her iki râvi Ma'mer'den, o da Zeyd b. Eslem'den naklen bu isnadda Hafs b. Meysera’nın hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır.

6777- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâviye b. Hişâm, Hişâm b. Sa'd'dan, o da Zeyd b. Eşlem ile Ebû Hâzim'den, onlar da Ümmü Derdâ'dan, o da Ebû'd-Derdâ'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i

«Şüphesiz ki, lânetçiler kıyâmet gününde ne şehit olurlar, ne de şefî1!» buyururken işittim.

6778- Bize Muhammed b. Abhad ile İbn Ebî Ömer rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Mervân (yani El-Fezârî) Yezid'den (ki bu zat İbn Keysan'dır), o da Ebû Hâzim'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

— Ya Resûlallah! Müşriklerin aleyhine dua et! denildi.

«Ben lânetçi olarak gönderilmedim! Ben ancak ve ancak rahmet olarak gönderildim!» buyurdular,

Sıddıkdan murad; İslâm'ı kavli ve ameliyle tasdik eden hâlis müslümandır.

Bu rivâyetler lânetden men etmekte ve onu âdet edinen kimsenin kıyâmet gününde şefi1 olmak, şehâdet etmek gibi güzel sıfatlara nail olamıyacaklarına delildirler. Çünkü duada lanetten murad Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılmasıdır. Bu şekilde dua mü'minlerin ahlâkı olamaz. Allah'Teâlâ mü'minleri birbirlerine acımak, yardımda bulunmak sıfatlariyle vasıflandırmış; onları bir vücut gibi yaratmıştır, Mü'min kendisi için dinlediğini, din kardeşi için de isteyen kimsedir. Lanet duasında bulunan kimse ise din kardeşinin Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılmasını ister ki; bu zıtlaşmanın ve birbirleriyle alâkayı kesmenin son noktasıdır. Bundan dolayıdır ki; sahih bir hadiste:

«Mü'mine lanet etmek, onu Öldürmek gibidir.» buyurulmuştur. Zira katil Öldürdüğü kimseyi sadece dünya menfaatlarından mahrum eder. Lânetçi ise, âhiret nimetlerinden ve Allah'ın rahmetinden mahrum bırakır. Görülüyor ki, laneti âdet edinenler kıyâmet gününde başkalarına şefaatçi ve şehîd olamıyacaklardır. Halbuki orada mü'minler günahkâr din kardeşlerine şefaat edeceklerdir.

Hadîsdeki şehidden ne kastedildiği hususunda üç kavil vardır. Bunların en sahih ve meşhuruna göre lânetçiler kıyâmet gününde ümmetlere Peygamberlerinin tebligatta bulunduklarına şahitlik edemiyeceklerdir.

İkinci kavle göre dünyada şâhid olarnıyacaklar; yani fasıklıklarından dolayı şâhidlikleri kabul edilmeyecektir. Üçüncü kavle göre Allah yolunda öldürülmek suretiyle şehid olamıyacaklardır.

Buradaki lânetçilerden murad; onu âdet edinip dâima söyleyenlerdir. Bir defa lanet eden kimse bu hükümde dâhil olmadığı gibi, şeriatın mubah kıldığı zâlimlere lanet, Yahûdilerle hıristiyanlara lanet; içkicüere, riba yiyenlere vesâireye lanet de bu hükümden hâricdir.