Geri

   

 

 

 

İleri

 

25- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Bir Kimseye Hak Etmediği Halde Lanet Eder Veya Söver Yahut Beddua Ederse, Bu Onun, O Kimse İçin Zekat, Ecir ve Rahmet Olacağı Bâbı

6779- Bize Züheyr b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr, A'meş'den, o da Ebû'd-Duhâ'dan, o da Mesrûk'dan, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına iki adam girdi. Ve onunla ne olduğunu bilmediğim bir şey konuştular da gadablandırdılar. O da kendilerine lanet ve sitem etti. Çıktıkları vakit ben:

— Ya Resûlallah! Şu iki adamın kazandığı bayırdan kim bir şey kazanabilir, dedim ;

«Ne o?» buyurdu.

— Sen onlara lanet ve sitem ettin! dedim.

«Sen benim Rabbîme koştuğum şartı bilmiyor musun? Allahım! Ben ancak bir beşerim, müslümanlardan hangisine lanet veya sitem edersem bunu onun için bir zekât ve ecir kıl, dedim.» buyurdular.

6780- Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H.

Bize bunu Ali b. Hucur Es-Sa'dî ile İshâk b. İbrahim ve Ali b. Haşrem dahi hep birden İsâ b. Yûnus'dan (Ebû Muâviye ile İsa b. Yûnus) ikisi birden A'meş'den bu isnadla Cerîr'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. İsa'nın hadîsinde râvi:

«Onunla başbaşa kaldılar. O da kendilerine sitem ve lanet etti; onları dışarı çıkardı.» demiştir.

6781- Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki)': Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize A'meş, Ebû. Sâlih’den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem),

«Allahım! Ben ancak bir beşerim! İmdi müslümanlardan herhangi birine sitem eder, lanette bulunur veya dayak atarsam, bunu onun için bir zekât ve rahmet kıl!» dedi.

6782- Bize İbn Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize A'meş, Ebû Süfyân'dan, o da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız bunda:

«Bir zekât ve ecir kil.» ibaresi vardır.

6783- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsâ b. Yûnus haber verdi. Her iki râvi A'meş'den, Abdullah b. Nümeyr'in isnadiyle onun hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır. Yalnız İsa'nın hadîsinde: «ve ecir» kelimesini Ebû Hüreyre rivâyetinde; «ve rahmet» kelimesini Câbir rivâyetinde zikretmiştir.

6784- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muğîra (yani İbn Abdirrahman El-Hizâmî) Ebû'z-Zinâd'dan, o da A'rac’dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Allahım! Ben senden ahd-ü peyman alıyorum. Elbette bu ahdi bana bozmazsın. Ben ancak bir beşerim. İmdi mü'minlerden hangisine eziyet eder, söver; lanet eyler; döversem bunu onun için namaz, zekât ve kıyâmet gününde onu kendisiyle sana yaklaştıracağın bir ibâdet yap!» dedi.

6785- Bize bu hadîsi İbn Ebî Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'z-Zinad bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti. Yalnız o: demiştir.

Ebû'z-Zinad: «Bu, Ebû Hüreyre'nin lügatidir. Kelime şeklindedir.» demiştir.

6786- Bana Süleyman b. Ma'bed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman b. Harb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammad b. Zeyd, Eyyûb'dan, o da Abdurrahman El-A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsin benzerini rivâyet etti.

6787- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Leys, Saîd b. Ebî Saîd'den, o da Nasrîlerin azatlısı Salim’den naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işittim: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Allahım! Muhammed ancak bir beşerdir. Beşerin kızdığı gibi kızar. Ben senden ahd-ü peyman aldım. Elbette onu bana bozmazsın. İmdi hangi mü'mine eziyet veya sitem ettim yahut dövdü isem, bunu onun için bir keffâret ve kıyâmet gününde onu kendisiyle sana yaklaştıracağın bir ibâdet kıl!» derken işittim.

6788- Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbnü Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan, naklen haber verdi. Bana Saîd b. Müseyyeb, Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Ebû Hüreyre, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işitmiş:

«Allahım! Herhangi bir mü'min kula sitem ettimse, bunu onun için kıyâmet gününde sana bir ibâdet yap!»

6789- Bana Züheyr b. Harb ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Züheyr

(Dedi ki): Bize Ya'kub b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Şihâb'ın kardeşi oğlu, amcasından rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Said b. Müseyyeb, Ebû Hüreyre'den rivâyet etti. Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Allahım! Ben senden ahd-ü peyman aldım. Elbette bunu bana bozmazsın, imdi herhangi bir mü'mine sitem ettim yahut dayak vurdumsa; kıyâmet gününde bunu onun için bir keffâret yap!» derken işittim.

6790- Bana Harun b. Abdillah ile Haccâc b. Şâir rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Haccâc b. Muhammed rivâyet etti.

(Dedi ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana Ebû'z-Züîjeyr şunu söyledi ki: Câbir b. Abdillah'ı, şöyle derken işitmiş. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i şunu söylerken işittim:

«Ben ancak bir beşerim. Ve ben Rabbim (azze ve celle)'ye müslüman-lardan herhangi bir kula sitem ettim veya sövdümse, bunun ona bir zekât ve ecir olmasını şart kostüm.»

6791- Bu hadîsi bana İbn Ebî Halef rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize IUvh rivâyet etti. H.

Bize bu hadîsi Abd b. Humeyd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Asım rivâyet etti.

Bu râviler hep birden İbn Cüreyc'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

6792- Bana Züheyr b. Harb ile Ebû Ma'n Er-Rakâşî rivâyet ettiler; Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Ömer b. Yûnus rivâyet. etti.

(Dedi ki): Bize İkrime b. Ammar rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İshâk b. Ebi Talha rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Enes b. Mâlik rivâyet etti.

(Dedi ki): Ümmü Süleym'in yanında yetim bir kız vardı. Ümmü Süleym Enes'in annesidir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu yetim kızı görerek:

«O sen misin? Hakîkaten büyümüşsün! Yaşın büyümesin!» dedi. Bunun üzerine yetim kız ağlayarak Ümmü Süleym'e döndü. Ümmü Süleym:

— Sana ne oldu ey kızcağız? diye sordu. Câriye:

— Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana yaşın büyümesin diye beddua etti. Şimdi artık benim yaşım ebediyen büyümeyecek. Yahut ömrüm uzamayacak! dedi.

Ummü Süleym acele baş örtüsünü sarınarak hemen çıktı. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e rastladı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ,ona:

var yâ Ummü Süleym?» diye sordu. O da: Nehiyyallah! Sen benim yetim kızıma beddua mı ettin? dedi. «Neymiş o yâ Ummü Süleym?» buyurdular. Ümmü Süleym:

— Ona yaşı büyümesin ve ömrü uzamasın diye duâ ettiğini söyledi, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güldü. Sonra şöyle buyurdular:

«Yâ Ummü Süleym! Bilmez misin kir benim Rabbime şartım vardır. Ben Rabbime şart koştum da, söyle dedim: Ben ancak bir beşerim. Beşerin razı olduğu gibi razı olur; beşerin kızdığı gibi kızarım. İmdi ümmetimden herhangi biri aleyhine hak etmediği halde duada bulunursam, bunu onun için bir temizlik suyu, bir zekât ve kıyâmet gününde onu kendisiyle Allah'a yaklaştıracak bir ibâdet yapmalısın, dedim.»

Ebû Ma'n hadîsin üç yerinde de yetime kelimesini ismi tasgirle yü-teyyime okumuştur.

6793- Bize Muhammed b. Müsennâ El-Anezî rivâyet etti. H.

Bize İbn Beşşâr da rivâyet etti. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Ümeyye b. Hâlid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Ebû Hamzate'l-Gassâb'dan, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Çocuklarla beraber oynuyordum. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Ben hemen bir kapının arkasına gizlendim, lerek avucuyla omuzlarımın arasına bir dokundu. Ve:

«Git bana Muâviye'yi çağır!» dedi. Ben derhal (gittim)

Fakat o geldim. Ve:

— O yemek yiyor! dedim. Sonra bana tekrar:

«Git bana Muâviye'yi çağır!» dedi. Hemen (gittim) geldim. Ve:

— O yemek yiyor! dedim. Bunun üzerine: «Allah onun karnını doyurmasın!» buyurdular.

İbn Müsennâ dedi ki: Ümeyye'ye Hataenî ne demektir? diye sordum. Elinin içiyle bana bir vurdu, demektir cevâbını verdi.

6794- Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hamze haber verdi.

(Dedi ki): İbn Abbâs'ı şunu söylerken işittim: Çocuklarla beraber oynuyordum. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Ben hemen ondan gizlendim... Ve râvi yukarki hadîs gibi rivâyette bulunmuştur.

Bu rivâyetlerden Ebû Füreyre hadîsini Buhârî “Kitâbu'd-Deava'da tahrie etmiştir.

Bu rivâyetler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ümmetine gösterdiği dikkat ve şefkati beyân etmektedirler. Rivâyetlerin umumundan anlaşılıyor ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bedduası lanet ve sitemi bunları haketmeyen bir kimseye yapılmışsa, o kimse için rahmet, keffâret ve zekât olur. Yoksa hak edenler için böyle bir şey mevzu bahis olamaz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kâfirlerle münafıklara beddua etmiş, fakat bu onlara rahmet olmamıştır. Burada şu sual hatıra gelebilir. Bedduayı hak etmeyen kimseye Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) nasıl beddua eder? Bu suale ulemâ iki vecihle cevab vermişlerdir. Birinci veçhe göre bedduayı hak etmemekten murad kulun batında yani Allah ındinde onu haketmemiş olmasıdır. Zahire göre o kul bedduayı hak etmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şer'î bir emareye göre onun bedduayı hak ettiğine hüküm vermiştir. Çünkü o zahirle hüküm vermeye memurdur. Sırları bilen yalnız Allah'dır. İkinci veçhe göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in beddua etmesi, sitemde bulunması ve emsali şeyler kasten söylenmiş olmayıp, Arabların âdetine göre niyetsiz olarak dile gelen sözlerdir. Hazret-i Muâviye hakkında:

«Allah onun karnını doyurmasın!» Yetim kıza:

«Allah senin yaşını büyütmesin!» demesi hep bu kabildendir. Bunlardan duanın hakikati kastedilnıemiştir. Maamafih Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözlerden birinin icabet saatına rastlayarak kabul edileceğinden endişe duymuş ve Teâla Hazretlerine niyaz ederek bu sözlerin muhatabları hakkında rahmet, keffâret ve sevab olmasını dilemiştir. Şu da muhakkatır ki, Rsûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu gibi sözleri pek nadir söylemiştir. Kendisi kötü söz söylemez, kimseye lanet etmez, şahsı için kimseden intikam almazdı. Nitekim ashab Devs kabilesine beddua «etmesini istedikleri halde, o:

«Yâ Rab! Devs'e hidâyet ver!» diye dua etmiş. Kavmi kendisine nice eza ve cefalarda bulundukları halde:

«Allahım! Kavmimi af buyur. Çünkü onlar bilmiyorlar!» diye niyazda bulunmuştu.

Karn: ömür hakkında sinnin müteradifidir. Bunların ikisi de yaş mânâsına gelirler.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-iİbn Abbâs’in omuzları arasına dokunması ona mülâtefe ve şaka içindir.