48- İnsanların En Hayırlıları Bâbı 6615- Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Saîd b. Müseyyeb, Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: «İnsanları asıl olarak bulursunuz. Onların câhiliyyet devrinde hayırlı olanları anlayış göstermek şartıyle İslâm'da da hayırlılardır. Bu işde insanların en hayırlılarından bazılarını içine girmezden önce, ondan en ziyâde hoşlanmayanlar olduğunu bulursunuz. İnsanların en kötülerinden bazılarını bir yüzle onlara, bir yüzle de bunlara gelen iki yüzlüyü bulursunuz.» 6616- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr, Umâra'dan, o da Ebû Zür'a'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. H. 6617- Bize Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muğîra fo. Abdirrahman El-Hızâmî, Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «İnsanları madenler bulursunuz...» buyurdular. Râvi, Zühri'nin hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur. Yalnız Ebû Zür'a ile A'rac'ın hadîsinde: «Bu işde insanların en hayırlılarından bazılarını içine girmezden Önce ona karşı en şiddetli hoşnutsuzluk gösterenler olduğunu bulursunuz.» ibaresi vardır. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Menakıb»'de tahric etmiştir. Madenlerden murad muhtelif asıllıdır. Maden: Yerin içinde karar kılan şeydir. Bazan nefis, bazan da kıymetsiz olur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) burada insanları madenlere benzetmiştir. Benzetmenin vcehi maden çıkarıldığı zaman gizli kalan yerlerinin açığa vurması ve sıfatının değişmemesidir. İnsandaki şeref sıfatı da böyledir. Haddizatında değişmez. Câhiliyyet devrinde şerefli olan müslümanlığı kabul ettikten sonra da şerefli olmakda devam eder. «Anlayış göstermek şartiyle» ibaresinde islâmî şerefin ancak dinde fakih olmakla tamamlanacağına işaret vardır. Şu halde mukabüleriyle ele alınırsa insanlar dört kısma ayrılır: Birincisi: Câhiliyyet devrinde şerefli olup, müslümanlığı kabul eden ve dinde fakih olanlardır. Bunların mukabilleri câhiliyyet devrinde şerefli olmayan ve müslümanlığı kabul etmeyip dinde fakih olmayanlardır. İkincisi: Câhiliyyet devrinde şerefli olup, müslümanlığı kabul eden; fakat fakih olamayanlardır. Bunların mukabilleri câhiliyyet devrinde şerefi olmayan, müslümanlığı da kabul etmeyen, fakat anlayış gösterenlerdir. Üçüncüsü: Câhiliyyet devrinde şerefli olup, müslümanlığı kabul etmeyen, fakih de olmayanlardır. Bunların mukabili câhiliyyet devrinde şerefi olmayan, fakat müslümanlığı kabul ettikten sonra fakih olanlardır. Dördüncüsü: Câhiliyyet devrinde şerefli olup, müslümanlığı kabul etmeyen, fakat anlayışlı olanlardır. Bunların mukabili câhiliyyet devrinde şerefi olmayan, müslümanlığı kabul ettikten sonra da fakih olmayanlardır. Bu kısımların en yüksek mertebesi câhiliyyet devrinde şerefli olup, sonra müslümanlığı kabul eden ve dinde fakih olanlardır. Ondan sonra câhiliyyet devrinde şerefli olmayıp, sonra müslümanlığı kabul eden ve dinde fakih olanlar; daha sonra câhiliyyet devrinde şerefli olup, sonra müslümanlığı kabul eden, fakat fakih olmayanlar; daha sonra câhiliyyet devrinde şerefli olmayıp, sonra müslümanlığı kabul eden, lâkin fakih olmayanlar gelir. Müslümanlığı kabul etmeyene itibar yoktur. Bu hususda şerefli olup olmamanın, anlayışlı veya anlayışsız olmanın bir kıymeti yoktur. Nevevî şöyle diyor: «Madenlerden murad asıllardır. Asıllar şerefli olursa ekseriyetle feri'ler de şerefli olur. İslâmda fazilet takva iledir. Lâkin buna neseb şerefi katılırsa fazileti artar.» Hadîsdeki «Bu iş» tâbirinden murad ihtimal İslâm'dır. Nitekim Hazret-i Ömer b. Hattâb, Hâlid b. Velîd, Amr b. Âs, İkrime b. Ebî Cehil ve Süheyl b. Amr gibi zevat vaktiyle İslâm'a son derece düşmandılar. Fakat Müslüman olunca onu son derece büyük bir ihlâsla sevdiler. Uğrunda büyük mücâhedeler yaptılar. İki yüzlü kimse hakkındaki işden murad memuriyetler olabilir. Çünkü memuriyet istenmeden verilirse alan kimse Allah'ın yardımına nâü olur. İki yüzlünün niçin insanların en kötülerinden olduğu meydandadır. Çünkü iki yüzlülük nifaktır. Yalancılık, dolandırıcılıktır. İki yüzlü kimse her taifeye onu memnun edecek şekilde görünür. Hayırda olsun, serde olsun onunla beraberdir. Bu ise müdahenedir, haramdır. Fakat bununla iki taifenin arasını bulmayı kastederse yaptığı iş müdahene değil, makbul ve memduh olur. |