43- Ensar (radıyallahü anhüm)'ün Faziletlerinden Bir Bab 6569- Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî ile Ahmed b. ALde rivâyet ettiler. —Lafız İshâk'ındir.— (Dediler ki): Bize Süfyân, Amr'-dam o da Câbir b. Abdillah'dan naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: "Hani Allah yardımcıları olduğu halde sizden iki taife bozulmayı gönülden geçirmişlerdi." Sûre-i Âl-i İmran, Âyet: 122. Âyet-i kerimesi biz Benî Seleme ile Benî Harise hakkında nâzil olmuştur. Onun inmemiş olmasını dilemeyiz, çünkü Allah (azze ve celle): «Allah onların yardımcıları!..» buyuruyor. Bu hadîsi Buhârî «Meğâzî» ve «Tefsir» bahislerinde tahric etmiştir. Benî Seleme ve Benî Harise ensârdandırlar. Müslim sarihlerinden Übbî diyor ki: «Allahü teâlâ her mü'minin yardımcısı olduğu halde bu âyette neden bu zevat tahsis buyurulmuş, denilirse cevâbı şudur: Bir hükmün nâsla bir kimseye sabit olması umumî fertler meyanında ona şâmil olmasından daha sağlamdır; çünkü, umumî fertlerden birinin Allah benim yardımcımdır, diye iddiada bulunması sadece mü'min olması itibariyledir, Böyle bir kimsenin son nefesde ne hal alacağını Allah bilir.» Hazret-i Câbir şunu demek istemiştir: Allahü teâlâ bizim kabilelerimiz için: «Ben onların velîsiyimL» buyururken, bu âyetin bizim hakkımızda inmemiş olması istenir mi? Bu bizim için büyük bir müjde ve şerefdir. Çünkü Cenâb-ı Hak velîmiz olduğunu nassân bildirmiştir. 6570- Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer ile Abdurrahman b. Mehdî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Nadr b. Enes'den, o da Zeyd b. Erkam'dan naklen rivâyet etti. Zeyd şb'yle demiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah'ım! Ensâra, ensânn çocuklarına ve ensârın çocuklarının çocuklarına mağfiret buyur.» diye duâ etti. 6571- Bana bu hadîsi Yahya b. Habib de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid (yani İbn Haris) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be bu isnadla rivâyet etti. 6572- Bana Ebû Ma'n Er-Rakâşî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ömer b. Yûnus rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İkrime (Bu zât İbn Ammâr'dır) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İshâk (bu zât İbn Abdillah b. Ebî Tal-ha'dır) rivâyet etti. Ona da Enes rivâyet etmiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ensâr için istiğfarda bulunmuş. Enes: Zannederim: «Ensârm zürriyetlerine ve ensânn azatlılarına» buyurdu. Bunda şekketmiyo-rum, demiş. 6573- Bana Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb hep birden İbn Uleyye'den rivâyet ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize İsmail Abdi'l-Aziz'den (bu zât İbn Suhayb'dır), o da Enes'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kalkıp doğrularak: «Allah'ım! Siz bana insanların en makbullerindensiniz. Allah'ım! Siz bana insanların en makbullerindensiniz!» buyurmuş. Ensârı kasdediyor-muş. 6574- Bize JYluhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr hep birden Gunder'den rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Hişâm b. Zeyd'deu rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Enes b. Mâlik'i şöyle derken işittim: Ensârdan bir kadın, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldi de, Resûlüllah onunla haşhaşa kaldı ve üç defa: «Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, siz bana insanların en makbulüsünüz.» buyurdu. 6575- Bu hadîsi bana Yahya b. Habîb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid b. Haris rivâyet etti. H. Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn İdrîs rivâyet etti. Her iki râvi Şu'he'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. 6576- Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be haber verdi. (Dedi ki): Katâde'yi Enes b. Mâlik'den rivâyet ederken dinledim ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şüphe yok ki, ensâr benim midem ve dolabınıdır. Gerçekten insanlar çoğalıp azalacaklardır. Binâenaleyh siz onların İyilik edenlerinden kabul edin! Kötülük edenlerinden affeyleyin!» buyurmuşlar. Bu rivâyetleri Buhârî «Kitâbu'l-Meğâzî», «Kitâbu-Menâkıbi-l-Ensâr» ve «Kitâhu't-Tefsir»'de tahric etmiştir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelen kadın ya Ümmü Süleym gibi bir mahremi idi, yahut buradaki başbaşa kalmaktan murâd; herkesin göreceği' bir yere çekilerek, kadının gizli bir şeyler sor-masıdır. Mutlak surette halvet değildir. Çünkü hiç kimsenin görmediği "bir yerde ecnebi bir kadınla başbaşa kalmak haramdır. Keriş: îşkembe veya mide demektir. Kâdî Iyâz: «Kuşun kursağı ne ise, insanın kerişi de odur.» demiştir. Aybe: İçine elbise konan dolap ve benzeridir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sözleriyle ensârın kendisin-hususiyet ve yakınlıklarını anlatmak istemiştir. Übbî diyor ki: «Bu yakınlığı mide ile temsil etmek, onsuz yaşanmıyacağı içindir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ben ensârsız olamam, demek istemiştir.» Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ensârın çoğalıp azalacaklarını haber vermesi mucizelerinden biridir. Onların kötülük edenlerinin affını istemesi had icâb etmeyen kusurlarına râcidir. Bu hadîsler ensârı kirâmın faziletlerine delildirler. |