41- Ca'er b. Ebi Talib Île Esma Binti Umeys'in ve Gemilerindekilerin (radıyallahü anhüm) Faziletlerinden Bir Bab 6566- Bize Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ile Muhammed b. Ala' El-Hemdânî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Usâme rivâyet etti (Dedi ki): Bana Büreyd, Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Biz Yemen'de iken Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zuhuru kulağımıza geldi. Ben ve iki kardeşim —ki biri Ebû Bürde, diğeri Ebû Ruhm'dur. Ben en küçükleriyim — onun yanına gitmek üzere muhacir olarak yola çıktık. —Ya küsur demiş yahut kavmimden elliüç veya elliiki adam— sözüne şöyle devam etmiş: Bir gemiye bindik. Gemimiz bizi Habeş'deki Necâşî'nin yanına bıraktı. Onun yanında Ca'fer b. Ebî Tâlib ile arkadaşlarına rastladık, Ca'fer: — Bizi buraya Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gönderdi. Ve burada oturmamızı emretti. Siz de bizimle beraber kalın! dedi. Biz de toptan hepimiz gelinceye kadar onunla beraber kaldık. Müteakiben Hayber'i fethettiği gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e rastladık. Bize (ganimetten) hisse verdi. —Yahut bize ondan atıyye verdi demiş.— Hay-ber'in fethinde bulunmayan hiç bir kimseye ganimetten hisse ayırmadı. Yalnız kendisiyle birlikte bulunanlara hisse verdi. Ancak Ca'fer ve arka-daşlarıyle birlikte bizim gemimizde bulunanlar müstesna! Gazilerle beraber onlara da hisse ayırdı. Bunun üzerine bazı insanlar bize —yani gemide bulunanlara— biz hicrette sizi geçtik, diyorlardı. 6567- Ebû Mûsa şunu söylemiş: Derken Esma Nınti Umeys —ki bizimle beraber gelenlerden biridir— ziyaret için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Hafsâ’nın yanına girdi. Esma, Necâşî'ye hicret edenler arasında hicret etmişti. Az sonra Ömer, Hafsa'nın yanına girdi. Esma da Hafsa'nın yanında idi. Ömer, Esma'yi görünce: — Bu kim? diye sordu. O da: — Esma Binti Umeys! dedi. Ömer: — Şu Habeşistanlı mı? Şu denizli mi? diye sordu. Esma: — Evet! cevâbını verdi. Bunun üzerine Ömer: — Hicrette biz kizi geçtik. Binâenaleyh Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nezdin de biz sizden daha haklıyız, dedi. Esma kızdı. Ve şu i«üu söyledi: — Yanıldın yâ Ömer! Hayır! Vallahi siz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le birlikte idiniz. Aç olanınızı doyurur; câhilinize va'z ederdi. Biz ise uzaklar düşmanlar diyarında —yahut toprağında— Habeşistan'da idik. Bu da Allah ve Resûlü uğrundaydı. Alrah'a yemin olsun Vi! Senin söylediğini Resûlulîah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anmadıkça ne yemek yerim, ne su içerim. Eziyet ediliyor ve korkutuluyorduk. Bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e söyleyeceğim ve ondan isteyeceğim. Vallahi ne yalan söylerim, ne de saparım. Bundan fazla bir şey de söylemem, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelince Esma: — Yâ Nebiyallah! Ömer şöyle şöyle söyledi, dedi. Bunun ürerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «O benim nezdimde sizden fazla hak sahibi değildir. Onun ve arkadaşlarının bir hicreti, sizinse ey gemi yolcuları, iki hicretiniz vardır!» buyurdular. Esma şöyle dedi: Gerçekten Ebû Mûsa ile gemi yolcularını takım takım bana geldiklerini gördüm. Bana bu hadîsi soruyorlardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onlar için söylediklerinden kalblerinde daha büyük, daha sevindirici dünyâda hiç lair şey yoktu. Ebû Bürde Dedi ki: «Esma': Gerçekten Ebû Mûsa'yı görmüşümdür. Kendisi bu hadîsi benden tekrar tekrar dinlemeyi istiyordu, dedi.» Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Meğâzî»'de tahric etmiştir. . Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Habeşistan'a gidenlere atıyye vermesi gazilerin nzâsıyle olduğuna hamledilmiştir. Buhârî'nin rivâyetinde bunu te'yid eden sözler olduğu gibi, Beyhakî'nin rivâyetinde sarahaten beyân edilmiş: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) müslümanlarla konuştu ve muhacirleri de onların hisselerine müşterek yaptı.» denilmiştir. Hazret-i Esma' binti Umeys, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcelerinden Meymûne (radıyallahü anha)’nın kız kardeşidir. Ebû Tâlib'in oğlu Ca'fer'le evli idi. O şehid edilince Hazret-i Ebû Bekr'le evlenmiş, ondan Muhammed b. Ebî Bekr doğmuştu. Ebû Bekr (radıyallahü anh)'ın vefatından sonra Hazret-i Ali ile evlenmiş, ondan da Yahya b. Ali doğmuştu. Esma' (radıyallahü anha), Hazret-i Ömer'e «Kezebte» diyerek söze bağlamıştır. Bu kelimenin asıl mânâsı «Yalan söyledin» demekse de Arablar onu «Yanıldın, hatâ ettin» mânâsında kullanmışlardır. Buadâ': Nesebde yani soyda uzak olanlar. Buğadâ': Dinde düşman olanlar mânâlarına gelir. Bu kelimelerle Habeşliler'in Arab ve Müslüman olmadıkları anlatılmak istenmiştir. Filhakika hükümdarları Necâşî'den maada bütün Habeşliler kâfirdirler. Necâşi de müslümanlığını onlardan gizliyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in, Hazret-i Ömer için: «O benim nezdimizde sizden daha ziyâde hak sahibi değildir.» buyurması mutlak mânâda değil, sadece hicret husûsundadır. Yoksa Ömer (radıyallahü anh)'in mertebe ve hususiyeti herkesçe malûmdur. Habeşistan'a gidenlerin iki hicretinden murâd; biri Habeşistan'a, biri de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına göç |