35- Ebû Hüreyrete’d-Devsi (radıyallahü anh) Faziletlerinden Bir Bab 6551- Bize Amru'n-Nâkıd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ömer b. Yûnus El-Yemâmî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İkrime b. Ammar Ebû Kesir Yezid b. Abdirrahman'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ebû Hüreyre rivâyet etti. (Dedi ki): Annem'i İslâm'a davet ediyordum. Kendisi müşrik idi. Bir gün onu davet ettim de bana Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında hoşlanmadığım sözler işittirdi. Bunun üzerine ağlayarak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim: — Ya Resûlallah! Ben annemi İslâm'a davet ediyordum da kabulden çekiniyordu. Bugün kendisini yine davet ettim; bana senin hakkında hoşlanmadığım sözler işittirdi. İmdİ Ebû Hüreyre'nin annesine hidâyet vermesi için Allah'a duâ et! dedim. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah'ım! Ebû Hüreyre'nin annesine hidâyet veri» diye duâ etti. Ben Nebiyyallah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in duasına sevinerek çıktım. (Eve) gelerek kapıya dayandığımda onun kapalı olduğunu gördüm. Derken annem ayak seslerimi işitti ve: — Yerinde dur ey Ebû Hüreyre! dedi. Bir de suyun şırıltısını işittim. Annem yıkandı, gömleğini giydi. Acele baş örtüsünü sardı. Arkacığından kapıyı açtı. Sonra şunu söyledi: — Yâ Ebâ Hüreyre! Ben Allah'dan başka ilâh olmadığına şehâdet ederim. Muhammed'in onun kulu ve Resûlü olduğuna da şehâdet ederim. Ben hemen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e döndüm. Sevincimden ona ağlayarak geldim: — Ya Resûlallah, müjde! Allah senin duanı kabul etti ve Ebû Hüreyre'nin annesine hidayet verdi, dedim. Bunun üzerine Allah'a hamdü sena etti. Ve hayırlı sözler söyledi. — Ya Resûlallah! Annemle beni mü'min kullarına, onları da bize sevdirmesi için Allah'a duâ et! dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah'ım! Şu kulcağızını —yani Ebû Hüreyre'yi— ve annesini mü'min kullarına, mü'minleri de bunlara sevdir!» diye duâ etti. Artık yaratılmış hiç bir mü’min yoktu ki, beni işitsin veya görsün de benî sevmemiş olsun. 6552- Bize Kuteybe b. Saîd ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Züheyr b. Harb hep birden Süfyân'dan rivâyet ettiler. Züheyr dedi ki: Bize Süfyân b. Uyeyme, Zührî'den, o da A'rac'dan naklen rivâyet etti. A'rac Şöyle dedi: Ben Ebû Hüreyre'yi şunu söylerken işittim: Siz Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den çok hadîs rivâyet ettiğini söylüyorsunuz. Varılacak yer Allah'ın huzurudur. Ben fakir bir adam idim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e boğaz tokluğuma hizmet ediyordum. Muhacirleri pazar yerlerindeki pazarlık meşgul ediyordu. Ensârı da mallarına bakmak meşgul ediyordu. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kim elbisesini yayacak ki, bir daha bendan işittiği bir şeyi kat'iyyen unutmasın!» buyurdu. Ben hemen elbisemi yaydım. Tâ ki, sözünü bitirdi. Sonra onu kendime topladım. Bir daha ondan işittiğim bir şeyi unutmadım. 6553- Bana Abdullah b. Ca'fer b. Yahya b. Hâlid rivâyet etti. (Dedi Ma'n haber verdi. (Dedi ki): Bize Mâlik haber verdi. H. Abd b. Humeyd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi. Her iki râvi Zührî'den, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen bu isnadla rivâyet etmişlerdir. Yalnız Mâlik'in hadîsi Ebû Hüreyre'nin sözü bitiıJcî sona ermiştir. Hadîsinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet edilen «Kim elbisesini yayacak? ilâh...» kısmını anmamıştır. 6554- Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihâb’dan naklen haber verdi. Ona da Urve b. Zübeyr rivâyet etmiş ki, Âişe (Şöyle dedi): Ebû Hüreyre'ye şaşmaz mısın! Gelerek hücremin yanıbaşına oturdu. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den hadîs rivâyet ediyor; bunu bana işittiriyordu. Ben nafile namaz kılıyordum. Namazımı bitirmeden kalktı gitti. Ona yetişseydım kendisine red cevâbı verecek: — Şüphesiz ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hadîsi sizin serdettiğiniz gibi serdetmezdi diyecektim. 6555- İbn Şihâb Dedi ki: İbn'l-Müseyyeb şunu söyledi. Ebû Hüreyre dedi ki: Ebû Hüreyre çok hadîs rivâyet etti diyorlar. Varılacak yer Allah'ın huzurudur. Bir de neden Muhacirlerle Ensâr onun hadîsleri gibi (çok) hadîs rivâyet etmiyorlar, diyorlar. Bunun sebebini size haber vereyim. Ensârdan olan kardeşlerimi topraklarında çalışmak meşgul ediyordu. Muhacirlerden olan kardeşlerimi de pazar yerlerindeki pazarlık işi meşgul ediyordu. Ben de boğaz tokluğuna Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (in hizmetin)’e devam ediyordum. Onlar bulunmadığı vakit ben bulunuyor; onlar unuttuğu vakit ten belliyordum. Gerçekten bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hanginiz elbisesini yayacak da benim şu hadîsimden (bir şeyler) cca-cak. Sonra onu göğsüne toplayacak. Muhakkak o, benden işittiği bir şeyi unutmayacaktır!» buyurdu. Hemen üzerimde bulunan bir cübbeyi yaydım. Tâ sözünü bitirinceye kadar! (bekledim). Sonra onu göğsüme topladım. O günden sonra bana söylediği bir şeyi bir daha unutmadım. Eğer Allah'ın kitabında indirdiği iki âyet olmasaydı; ebediyyen bir şey rivâyet etmezdim. "Bİzim İndirdiğimiz doğru yolu ve beyyineleri gizleyenler yok mu... Sûre-i Bakara, Âyet: 159-160. ilâh..." buyurmuştur. 6556- Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû'l-Yemân, Şuayb'dan, o da Zührî'den naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Saîd b. Müseyyeb ile Ebû Seleme b. Abdirrahman haber verdiler ki, Ebû Hüreyre: «Siz Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den çok hadîs rivâyet ettiğini söylüyorsunuz...» demiş. Râvi yukarkilerin hadîsi gibi rivâyet etmiştir. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Buyû'», «Kitâbu’l-ilim» ve «Kitâbu'l-i'tisâm»'da tahric etmiştir. Hazret-i Ebû Hüreyre'nin ismi ve künyesi hakkında kitabımızın baş taraflarında tafsilât vermiştik. İsmi hakkında pek çok ihtilâf olunmuşsa da Abdurrahman b. Sahr olduğu tercih edilmiştir. Sahîh kavle göre hicretin elli dokuzuncu yılında yetmiş sekiz yaşında olduğu halde Medîne'de vefat ederek «El-Bakî» nâmındaki kabristana defn olunmuştur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den beşbinüçyüzaltmışdört (5364) hadis rivâyet etmiş ki, ashâb-ı kirâmdan bu kadar hadîs rivâyet eden veya bu adede yaklaşan başka bir kimse yoktur. Hazret-i Ebû Hüreyre çok hadis rivâyet etmasinin sebebini anlatırken: -Varılacak yer Allah'ın huzurudur.» diye söze başlamıştır ki, bundan maksadı: Ben kasden yalan söyledimse beni hesaba çekecek, hakkımda kim sûizanda bulunursa onu da hesaba çekecektir, demektir. Kastalânî'ye göre bu sözün mânâsı: Siz rai inkârınızda haklı, yoksa ben mi, çok hadîs rivâyet etmekte haklı olduğumu kıyâmet gününde göreceksiniz, demektir. Bu söz bir itiraz cümlesidir. Ve bu şekilde te'vîli zarurîdir. Çünkü Mev'ıd kelimesi iaroi zaman, ismi mekân ve maadan mîmî olarak kullanılır. Halbuki Allahü teâla'ya bunların hiç birini ıtlak etmek doğru değildir. Hazret-i Âişe, Ebû Hüreyre'nin bir meclisde çok hadîs rivâyet etmesine şaşmış; namazda olmasa Ebû Hüreyre'ye red ve inkârda bulunacağını söylemiştir. Hadisi serdetmek, arka arkaya sıralayıp ara vermeden rivâyet etmektir, Safk: El çarpmak manasınadır. Pazarlık edenler şiddetle ellerini birbirlerinin ellerine çarparak «Var hayrım gör!» dedikleri için bu aözle alışverişten kinaye yapılmıştır. Hazret-i Âişe'nin kıldığı nafilenin kuşluk namazı olduğu söylenir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Ebû Hüreyre'nin annesi hakkındaki duasının derhal kabul edilmesi Ebû Hüreyre’nin cübbesini yaması ve bir daha bellediğini kat'iyyen unutmaması birer nübüvvet nişanesi birer mucizedir. Bu hadîsler Hazret-i Ebû Hüreyre'nin faziletine ve bir nimet karşılığında Allah'a hamd gerektiğine delildirler. |