33 - Abdullah B. Selam (radıyallahü anh)'ın Faziletlerinden Bir Bab 6535- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İshâk b. İsâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Mâlik, Ebû'n-Nadr'dan, o da Âmir Sa'd'dan naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Babamı şunu söylerken işitim: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ji yürüyen bir canlı için: »Bu cennettedir» derken işitmedim. Yalnız Abdullah b. Selâm için (soylediği) müstesna! Bu hadîsi Buhârî «Menâkıbu'l-Ensar» bahsinde; Nesâî «Kitâbu'l-FedâiKde tahric etmişlerdir. Ulemâdan bazıları: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Sa'd dahil olmak üzere on zâtı sağlıklarında cennetle müjdelediği halde Sa'd bu sözü nasıl söyleyebilmiştir!» demişlerdir. Hattâbî buna cevâb vermiş: «Sa'd (radıyallahü anh) kendisini tezkiyeden çekinmiş, ün kardeşi için gördüğü hakkı kendinde görememiştir» demiştir. Bu husûsda Nevevî şunları söyler: «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Ebû Bekr cennettedir; Ömer cennettedir; Osman cennettedir ve Ali cennettedir...» buyurarak on zâtı sonuna kadar saydığı sübut bulmuştur. Hazret-i Hasan'la Hüseyn'in cennet gençlerinin efendileri olduğunu Ukâşe ile Sabit b. Kays ve başkalarının da bunlar arasında bulunduğunu haber verdiği dahi sübût bulmuştur. Fakat bu Sa'd’ın sözüne muhalif değildir. Çünkü Sa'd onun başkalarını cennetle müjdelemesinin aslını inkâr etmemiş, sadece ben işitmedim, demiştir...» Hazret-i Abdullah b. Selâm cennetle müjdelenen bahtiyarlardan biridir. Cahiliyyet devrinde ismi Husayn imiş. Bilâhere Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine Abdullah İsmini vermiştir. 6536- Bize Muhammed b. Müsennâ el-Anezî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muâz b. Muâz rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdullah b. Avn, Muhammed b. Sîrîn'den, o da Kays b. Ubâd'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Medine'de bir takım insanların içinde bulunuyordum. Aralarında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından Bazıları da vardı. Derken yüzünde huşu'dan eser bulunan bir zât geldi. Cemaattan bazısı: — Bu cennetliklerden bir zâttır; bu cennetliklerden bir zâttır, dedi. Bu zât caiz olacak kadar okuyarak iki rek'at namaz kıldı, Sonra çıktı. Ben de peşine düştüm. Ve evine girdi. Ben de girdim. Biraz konuştuk. Bana kalbi yatışınca kendisine şunu söyledim: — Biraz önce sen girdiğin vakit bir adam şöyle şöyle dedi. Şunu söyledi: — Sübhânellah! Hiç bir kimseye bilmediği bir şeyi söylemek yakışmaz. Bunu niçin söylediğini sana anlatayım: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bir rüya gördüm de, onu kendisine anlattım. Kendimi bir bahçede gördüm. —Abdullah burada bahçenin genişliğini, çimenini ve yeşilliğini anlatmış.— Bahçenin içinde demirden bir vardı ki, alt kısmı yerde, üst kısmı gökte idi. Tepesinde bir kulp vardı. Bana: Buna çık! denildi. Ben ona: Yapamam! dedim. Derken bana bir nıinsaf geldi. (İbn Avn: Minsâf, hizmetçidir, demiş.) Ve arkamdan elbisemi tutarak kaldırdı. —Abdullah kendisini arkasından tutarak kaldırdığını eliyle tarif etmiş. — Ben de çıktım. Tâ direğin tepesine vardım ve kulpdan tuttum. Bana: Tutun! denildi. Bir de uyandım ki, kulp elimdedir. Bu rü'-yayı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e anlattım da: «O bahçe İslâm'dır. Bu direk de İslâm'ın direğidir. Kulp da Urve-i Vüska'dır. Sen ölünceye kadar İslâmiyet üzere kalacaksın!» buyurdular. Râvi: Bu adam Abdullah b. Selâm'dır, demiştir. 6537- Bize Muhammed b. Amr b. Abbâd b. Cebele b. Ebî Revvâd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Haremi b. Umarc rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Kurre b. Hâlid, Muhammed b. Sîrîn'den rivâyet etti. (Dedi ki): Kays b. Ubad şunu söyledi: İçlerinde Sa'd b. Mâlik ile İbn Ömer de bulunan bir halkada idim. Derken (oraya) Abdullah b. Selâm uğradı. Cemâat: — Bu cennetliklerden bir zâttır, dediler. Ben hemen kalkarak kendisine: — Bunlar şöyle şöyle dediler, dedim. Şu karşılığı verdi: — Sübhanellah! Onlara bilmedikleri bir şeyi söylemek yakışmazdı. Ben sadece rüyamda gördüm ki: Yeşil bir bahçenin içine bir direk konulmuş ve oraya dikilmiş. Tepesinde bir kulp var. Aşağısında da bir min-saf! —Minsaf, hizmete yarayan küçük çocuk demektir.— Bana: Buna çık! denildi. Ben de çıktım. Tâ kulpu tuttum. Bu rü'yayı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) anlattım da, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Abdullah Urve-i Vüska'dan tutunmuş olarak Ölecek!» buyurdular. 6538- Bize Kuteybe b. Saîd İle İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. Lâfız Kuteybe'nindir. (Dediler ki): Bize Cerîr, A'meş'den, o da Süleyman b. Müshir'den, o da Haraşa b. Hur'dan naklen rivâyet etti, (Şöyle dedi): Medine'nin mescidinde bir halkada oturuyordum. Halkada güzel kıyafetli bir ihtiyar vardı. Ki bu zat Abdullah b. Selâm'dı... Oradakilere güzel bir şey anlatmaya başladı. O kalktığı vakit cemâat: — Kim cennetliklerden bir zât görmek isterse şuna bakıversin! dediler. Ben (kendi kendime): Vallahi bunun peşine takılacağım ve mutlaka evinin yerini öğreneceğim, dedim. Ve peşine düştüm. Yola koyuldu, hattâ az daha Medine'den çıkıyordu. Sonra evine girdi. Ben de yanına girmek için izin istedim. Bana izin verdi. Ve: — Hacetin nedir ey kardeşim oğlu? diye sordu. Kendisine: — Cemâati dinledim. Sen kalktığın vakit senin için kim cennetliklerden bir zât görmek isterse şuna bakıversin, dediler. Benim de seninle beraber olmak hoşuma gitti, dedim. Şunu söyledi: — Cennetlikleri Allah bilir. Ben sana bunu niçin söylediklerini anlatayım. Bir defa ben uyurken anîden bir adam gelerek bana: Kalk! dedi. Ve elimden tuttu. Onunla beraber yürüdüm. Bir de ne göreyim, soluma düşen bir takım caddelerdeyim! O caddeyi tutmaya kalkıştım. Bana: Onu tutma! Çünkü o solcuların yollarıdır, dedi. Baktım sağ tarafımda dosdoğru bir takım caddeler var. Bana: Bu caddeyi tut! dedi. Ve beni bir dağa getirerek (buna): Çık! dedi. Ben çıkmak istedim mi kıçımın üzerine düşmeye başladım ve bunu defalarca yaptım. Sonra beni götürdü. Nihayet benimle bir direğe vardı ki, başı gökte, alt kısmı yerde idi. Tepesinde bir halka vardı. Bana: Bunun üzerine çık, dedi. — Ben buna nasıl çıkabilirim; onun başı göktedir, dedim. Bunun üzerine elimden tutarak beni attı. Bir de baktım halkada asılıyım. Sonra direğe vurdu. Direk yıkıldı. Ben sabaha kadar halkada asılı kaldım. Hemen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek bu rü'yayı ona anlattım. Şöyle buyurdular: «Solunda gördüğün yollar, solcuların yollarıdır. Sağında gördüğün yollar ise, sağcıların yollandır. Dağ, şehidlerin yeridir. Sen ona asla çıkamazsın. Direk ise, İslâm'ın direğidir. Kulpa gelince, o İslâm'ın kulpudur. Sen ölünceye kadar ona tutunmuş kalacaksın.» Bu hadîsi Buhârî «Menâkıbu'l-Ensâr» ve «Tefsir» bahislerinde tahric etmiştir. Hazret-i Abdullah'in: «Hiç bir kimseye bilmediği bir şey söylemek yakışmaz» sözü kendi hakkında söylenenleri red ve inkârdır. Yani halka-hda oturanların kat'î bir lisanla: Bu zat cennetliktir, demelerini kabul etmemiştir. Aynî diyor ki: «İhtimal bu zevat Abdullah'ın cennetlik olduğunu bildiren haberi duymuşlar; Abdullah duymamıştır. Yahut tevazuundan bununla meth-ü sena edilmesini iyi görmemiştir. Yahut maksadı: Ben Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde bir rüya gördüm de o böyle bir şey söyledi. Ama bu kat'î surette benim cennetlik olacağıma nass değildir, demek istemiştir. Reddetmesi bundandır.» «Bir de uyandım ki, kulp elimdedir...» cümlesini Kastalânî: «Kulbu elimden bırakmadan uyandım» mânâsına te'vîl etmiştir. Ona göre bu söz uyandığım zaman kulp elimde idi mânâsına gelmez. Aynî de buna yakm sözler söylemiş ve: «Her halde uyandığı zaman eli bir şey tutar gibi yumuk imiş. Bununla beraber uyandığı zaman kulbun hakikaten elinde olduğunu iltizam etmekte de hiç bir mahzur yoktur. Çünkü Allah'ın kudreti bu gibi şeylere şâmildir» demiştir. Yine Aynî'nin beyânına göre İslâm'dan murad dine taalluk eden her şeydir. Direkten maksad İslâm'ın şartlarını teşkil eden beş şey, yani Kelime-i şehadet, namaz, rekât, "oruç ve hac'dır. Bununla yalnız Kelime-i şehadet de murad edilmiş olabilir Urve-i Vüskanın lügat mânâsı sağlam kulp demektir. Burada ondan murad imandır. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Abdullah b. Selâm‘a gehid olamıyacağını, fakat müslüman olarak Öleceğini söylemesi müstakbele ait birer mucizedir. Nitekim Hazret-i Abdullah, Medine'de istikâmeti hal üzere vefat etmiştir. |