Geri

   

 

 

 

İleri

 

27- Cüleybib radıyallahü anh’ın Faziletlerinden Bir Bab

6512- Bize İshâk b. Ömer b. Selit rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammad b. Seleme, Sâbit'den, o da Kinine b. Nuaym'dun, o da Ebû Berze'den naklen rivâyet etti ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gazalarından birinde bulunuyormuş. Derken Allah kendisine ganimet vermiş ve ashabına:

«Bir kaybınız var mı?» diye sormuş. Ashab ;

— Evet; Filân, filân ve filân! (aranmaktadır) demişler. Sonra (yine): «Bir kaybiniz var mı?» diye sormuş. Ashab:

— Evet! Filân, filân ve filân! (aranmaktadır) demişler. Sonra tekrar: «Bir kaybınız var mı?» diye sormuş. (Bu sefer):

— Hayır! demişler.

«Lekin ben Cüleybîb'i kayıp görüyorum, onu hemen arayın!» buyurmuş. Onu Ölenlerin içinde aramışlar ve kendi öldürdüğü yedi kişinin yanı başında bulmuşlar. Sonra (düşmanlar) onu öldürmüşler. Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek onun baş ucunda durmuş ve şöyle buyurmuş:

«Yedi kişi öldürdü. Sonra onu öldürdüler. Bu bendendir. Ben de ondanım! Bu bendendir, ben de ondanım!» Müteakiben onu iki kolunun üzerine koymuş. Kendisinin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kollarından başka kolu yokmuş. Ona bir kabir kazmış ve kabrine koymuş. Ebû Berze yıkamaktan bahsetmemiştir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ;

«Bİr kaybınız var mı?» diye sorması hakikî istifham değil, askerler arasına karıştığı için ehemmiyet vermedikleri bir gazinin şanını büyültmek içindir. Çünkü herkes vurulan yakını ile meşguldü. Allahü teâlâ Hazret-i Cüleybib'in yedi kişi öldürdüğünü bildirerek onun kadri kıymetini yükseltince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Lâkin ben Cüleybîb'i kayıp görüyorum, onu hemen arayın.» buyurmuş. Bu sözüyle onun her kayıptan daha büyük olduğuna, onun kaybıyle gelecek musibetin her musibeti geride bırakacağına işaret etmiştir. Sonra ona ikram olsun diye mübarek kollarını yaymış, bu suretle ona dokunmak bereketine nail olmak istemiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in:

«Bu bendendir, ben de ondanım!» buyurması, ikisinin yollarının bir olduğunu ve Allah'a taat hususunda ittifak ettiklerini mübalâğalı bir şekilde ifade etmek içindir.