26- Cabir'in Babası Abdullah B. Amr B. Hıram (radıyallahü anh)’ın Faziletlerinden Bir Bab 6508- Bize Ubeydullah b. Ömer El-Kavârîrî ile Amru'n-Nâkıd ikisi birden Süfyân'dan rivâyet ettiler. Ubeydullah dedi ki: Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. (Dedi ki): İbn Münkedir'i şöyle derken işittim: Ben Câbir b. Abdillah'i dinledim, şunu söylüyordu: Uhud harbi olunca babamı örtülü olarak getirdiler. Uzuvları kesilmişti. Ben elbiseyi kaldırmak istedim de, kavmim beni menetti. Sonra tekrar elbiseleri kaldırmak istedim; kavmim beni yine men etti. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) elbiseyi kaldırdı. Yahut emretti de kaldırıldı. Arkacığından ağlayan yahut feryad eden bir kadın sesi işitti. Ve: «Kim bu?» diye sordu. — Amr'ın kızıdır. Yahut Amr'ın kız kardeşidir, dediler. «Niye ağlıyor! İşte melekler, kaldırılıncaya kadar onu kanatlarıyle gölgelendirip duracaklar.» buyurdular. 6509- Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Vehb b. Cerîr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. Câbir Şöyle dedi: Uhud günü babam vuruldu. Ben onun yüzünden elbiseyi açmaya ve ağlamaya başladım. Cemâat da beni men etmeye başladılar. Ama Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni men etmiyordu. Fâtıme binti Amr da ağlamaya başladı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ona ağlıyor musun? Yahut ona ağlama! Siz onu kaldırıncaya kadar melekler kanatlarıyle onu gölgelendirip duracaklar.» buyurdu. 6510- Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Havlı b. Ubâ-de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc rivâyet etti. H. Bize Ishâk b. İbrahim de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer rivâyet etti. Her iki râvi Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir'den naklen bu hadîsi rivâyet etmişlerdir. Şu kadar var ki, İbn Cüreyc'in hadîsinde melâike ile kadının ağlayışı zikredilmemiştir. 6511- Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Zekeriyya b. Adîy rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydillah b. Amr, Abdu'l-Kerîm'den, o da Muhammed b. Münkedir'den, o da Câbir'den naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: Uhud günü babam burnu, kulakları kesilmiş olarak getirildi. Ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna konuldu... Ve râvi yukardakilerin hadîsi gibi anlatmıştır. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Cenâiz»'de tahric etmiştir. Müsle: Bir insanın kollarını, bacaklarını yahut burnunu ve kulaklarını kesmektir. Hadîsin son rivâyetinden anlaşıldığına göre Uhud harbinde Hazret-i Abdullah b. Amr b. Hıram şehid edilmiş ve burnu ile kulakları kesilmiştir. Hazret-i Câbir bundan son derece müteessir olarak ağlamış ve yüzünü açarak babasının elim manzarasını görmek istemişse de kavmi kabilesi buna mâni olmuşlar. Derken halası Fâtıme binti Amr da feryad ederek ağlamaya başlamıştır. Râvi Hazret-i Câbir'in binti Amr mı, yoksa Uhtü Amr mı dediğinde şekketmiştir. Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem), Fâtıme'nin ağladığını görünce: «Ona niçin ağlıyorsun? Yahut: Ona ağlama!..» buyurmuştur. Râvi burada da şekketmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sözü bir tesellidir: Böyle melekler üzerine-kanat germiş yüksek mertebeli bir zâta ağlamak değil, bu kerametinden dolayı sevinmek gerekir, demek istemiştir. Kâdî Iyâz diyor ki: «İhtimal meleklerin' kanat germeleri Allah'ın fadl ve rızasını ve kendisine hazırladığı ikramı müjdelemek için üşüştüklerindendir. Onlar bunu ya Hazret-i Abdullah'a ikram için sevinçlerinden yapmış yahut güneşin sıcağından cenazesi kokmasın diye üzerine gölge olmuşlardır. |