Geri

   

 

 

 

İleri

 

23- Übey B. Ka'b ve Ensardan Bir Cemaat (radıyallahü anhüm)’ın Faziletlerinden Bir Bab

6494- Bize Muhammed b. Müsennâ rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Dâvud rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Katâde'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Enes'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Kur'ân'ı dört kişi topladı. Bunların hepsi Ensârdandı: Muâz b. Cebel, Übey b. Ka'b, Zeyd b. Sabit ve Ebû Zeyd.

Katâde,

Dedi ki: Enes'e: Bu Ebû Zeyd kim? diye sordum.

— Amcalarımdan biri! cevabını verdi.

6495- Bana Ebû Dâvud Süleyman b. Ma'bed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Amr b. Âsim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hemmam rivâyet etti

(Dedi ki): Enes b. Mâlik'e:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında Kur'ân'ı kim topladi? diye sordum.

— Dört kişi, hepsi ensârdan: Übey b. Ka'b, Muâz b. Cebel, Zeyd b. Sâbit ve ensârdan Ebû Zeyd künyesini taşıyan bir zat! detîi.

6496- İnam rivâyet etti Bize Heddâb b. Hâlid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hem-.

(Dedi ki): Bize Katâde, Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti ki.: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ubey'ye:

«Gerçekten Allah (azze ve celle) sana Kur'ân okumamı bana emir buyurdu.» demiş. Übey:

— Benim adımı sana Allah mı andı? diye sormuş.

« (Evet!) Senin adını bana Allah andı.» buyurmuşlar. Bunun üzerine Übey ağlamaya başlamış.

6497- Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler, (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti.

(Dedi ki): Katade'yi Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet ederken dinledim. Enes şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Übey b. Ka'b'a:

«Gerçekten Allah sana Beyyine Sûresi'ni okumamı bana emir buyurdu.» dedi. Übey:

— Adımı da söyledi mi? diye sordu.

«Evet!.,» buyurdular. Bunun üzerine Übey ağladı.

6498- Bu hadîsi bana Yahya b. Habîb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid (yani; İbn Haris) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be Katâde'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Enes'i şunu söylerken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Übey'e şöyle buyurdular...

Râvî yukardaki hadîsin mislini nakletmiştir.

Bu rivâyetleri Buhârî «Menâkıhu'l-Ensâr» ve «Tefsir» bahislerinde; Tirmizî «Menâkıb»'de; Nesâî «Menâkıb» ve «Tefsir» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.

Ma'zirî'nin beyânına göre bazı mülhidler bu hadîsi göstererek Kur'ân-ı Kerîm'in tevatürüne dil uzatmışlardır. Bunlara iki vecihle cevâb verilir.

1- Hadîs-i şerif'de bu dört kişiden başkalarının Kur'ân-ı Kerîm'i tamamen Öğrenmediklerine dair bir sarahat yoktur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in muradı ensârdan Kur'ân'ı öğrenen dört kişi olabilir. Geri kalan ensârla muhacirlerin onu bilmediklerini söylememiştir. Müslim'den başkalarının rivâyetlerine göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinde Kur'ân-ı Kerîm'in birçok cemaatlar ezberlemişlerdir. Ma'ziri bunlardan onbeş sahabenin ismini zikretmiştir. Sahih hadîsde beyân edildiğine göre Yemâme harbinde Kur'ân'ı cem eden yetmiş hafızın şehid edilmiştir. Bu harb Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in vefatına yakın yıllarda olmuştur. Artık onun sağlığında şehid edilenlerin sayısı bu kadar olunca, hayatta kalanların ne kadar olacağını bir düşünmelidir. Bu hadîsde Ebû1 Bekr, Ömer, Osman, Ali ve diğer büyük ashâb-ı kirâm zikredilme-miştir. Halbuki bu zevatın hayr hususunda gösterdikleri bunca hırs ve rağbetle beraber Kur'ân'ı ezberlemedikleri düşünülemez. Binâenaleyh bu hadîse: Haddizatında Kur'ân1 yalnız bu dört zât toplamıştır dive mânâ vermek asla doğru olamaz.

2- Bu dört zattan maada Kur'ân-ı Kerîm'i kimsenin ezberlemediği sabit olsa onun tevatürüne yine hiç bir halel gelmez. Çünkü Kur'ân-ı Kerim'in cüzlerini sayılamıyacak kadar çok kimseler ezberlemiştir. Bunların yalnız bir kısmıyla bile tevâtijp hâsıl olur. Bu sayısız zevatın bütün Kur'ân'ı ezberlemiş olmaları tevatür için şart değildir. Bilâkis bir cüz'ü tevatür sayılacak derecede çok kimseler nakr letti mi, o cüz hiç bir şüphe kalmamak üzere mütevatir olur. Bu husûsda Müslim veya Mülhid hiç bir muhalif yoktur.

Hazret-i Enes'in «Amcalarımdan biri...» dediği Ebû Zeyd (radıyallahü anh) Sa'd b. Ubeyd El-Evsî'dir. Sa'dü'l-Kaâri namıyle meşhurdur. Bedir gazilerindendir. Kadisiye harbinde şehid edilmiştir. İbn Abdil-B er'r'e göre ismi Kays b. Seken El-Hazrecî'dir,

Hazret-i Übeyy'in ağlaması sevincindendir. Kendini bu büyük nimete ve yüksek rütbeye küçük görmüştür. Filhakika Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu haberi Hazret-i Übey için iki cihetle büyük nimettir. Bunlardan biri ismiyle ta'ym edilmesidir. Bundan dolayı Hazret-i Übey «Adımı söyledi mi?» diye sormuş ve evet cevabını almıştır. Bu suretle nimet artmıştır. İkincisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendisine «Beyyine» sûresini bizzat okumasıdır. Bu yalnız Hazret-i Übey'e mahsus büyük bir menkabedir. Bazıları Hazret-i Übey'in bu nimetin şükründe kusur ederim korkusuyla ağladığını söylerler. Hazret-i Übey'e okunmak için bu sûrenin tahsisine gelince: Beyyine Sûresi kısa olmakla beraber bütün usûl ve kavâidî ve büyük mühimmatı ihtiva ettiği içindir. Zâten hâl kısadan kesmeyi iktiza ediyordu. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Acaba bu sûreyi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in okumasın-daki hikmet nedir? Niçin Übey (radıyallahü anh)’ın okuması emir buyurulmamıştır. Ma'ziri ile Kâdî Iyâz bu suâle şöyle cevap vermişlerdir: Buradaki hikmet Hazret-i Übey'in Kur'ân lâfızlarını, edasının şeklim, durak yerlerini ve şeriatın takdir ettiği üslûbla Kur'ân'daki nağmeleri yapmayı öğrenmesidir. Kur'ân'ın haricinde yapılan nağmeler onunki gibi değildir. Her çeşit nağmenin ruhlara tesiri ayrıdır. Bazıları buradaki hikmetin yetişecek iyi hâfızlara Kur'ân'ı mukabele etmek ve Kur'ân-ı Kerîm'le diğer şer'î ilimler tahsil edilirken tevazu1 göstermek lâzım geldiğini öğretmektir. Bunda bir de halka Hazret-i Übey'in faziletini göstermek ve kendisinden Kur'ân öğrenmeye teşvik mânâsı vardır. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra Hazret-i Übey, Kur'ân-ı Kerîm hususunda kendisine baş vurulan meşhur bir İmâm ve reis olmuştur.