Geri

   

 

 

 

İleri

 

22- Abdullah B. Mes'ud İle Annesi (radıyallahü anh) Faziletlerinden Bir Bab

6479- Bize Mincab b. Haris Et-Temîmî İle Sehl b. Osman, Abdullah b. Âmir b. Zürârete'l-Hadrâmi Süveyd b. Said ve Velid b. Şucâ' rivâyet ettiler. Sehl ile Mincab: Ahberanâ; Ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ali b. Mûshir, A'meş'den, o da İbrâhim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Şu âyet:

"İman edip sâlih ameller işleyenlere, Allah'dan korkup imanlarında devam ettikleri müddetçe yedikleri şeyler hususunda bir günah yoktur Sûre-i Mâide, Âyet: 93. ilah..." indiği vakit Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana:

«Senin bunlardan olduğun bana söylenildi.» buyurdu.

6480- Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî ile Muhammed b. Râ-fi' rivâyet ettiler. Lâfız İbn RâÜ'indir. İshâk: Ahberanâ; İbn Râfi' ise: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Ebî Zaide babasından, o da Ebû İshâk'dan, o da Esved b. Yezîd'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. Ebû Mûsa şöyle dedi: Ben ve kardeşim Yemen'den geldik. Hayli zaman yanına çok girip, ona devam ettikleri için biz İbn Mes'ûd ile annesini ancak Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ehl-i beytinden sanıyorduk.

6481- Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İshâk b. Mansûr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbrahim b. Yûsuf, babasından, o da Ebû İshâk'dan naklen rivâyet etti ki: Ebû İshâk Esved'i çöyle derken işitmiş: Ebû Mûsa'yı dinledim: Ben ve kardeşim Yemen'den geldik... diyordu.

Ve râvi yukarki hadîsin mislini nakletmiştir.

6482- Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahman Süfyân'dan, o da Ebû İshâk'dan, o da Esved'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e geldim. Ben Abdullah'ı onun ehl-i beytinden sanıyordum. Yahut buna benzer bir şey söylemiştir.

Bu hadîsi' Buhârî «Fadâil-i Ashab» ile «Meğâzî» bahislerinde; Tirmizî ile Nesâî «Menâkıb»'de tahric etmişlerdir.

Ebû Mûsa (radıyallahü anh)'ın beraberindeki kardeşi ihtimal ki, Ebû Bürde'dir,

Hadîs-i şerîfde İbn Mes'ud ile annesine âit zamir cemi' olarak kullanılmıştır. Çünkü ikinin cem'i caizdir. Yalnız cumhûra göre cem'in en azı üçtür. Bu takdirde iki kişi için cemi' zamirini kullanmak mecaz olur, Maamafih cem'in en azı ikidir, diyenler de olmuştur. Onlara göre buradaki zamir hakikattir.

Hazret-i Ebû Mûsa ile kardeşinin Yemen'den döndükten sonra hayli zaman Abdullah İbn Mes'ûd ve annesini Ehl-i Beytten sanmaları, hadîsde de görüldüğü vecihle onun yanına çok gidip geldikleri içindir, İbn Mes'ud (radıyallahü anh), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ayakkabılarını giydirir, Önünde ve beraberinde yürür; yıkandığı vakit ona perde tutardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Benim yanıma girmek için senin iznin, perdenin kaldırılması ve karaltımı hisseimendir. Seni men edinceye kadar bu böyle devam edecek.» buyurmuştu.

6483- Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Besşâr rivâyet ettiler. Lâfız İlmi Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Ebû İshâk'dan rivâyet etti.

(Dedi ki): Ebû’l-Ahvas'i dinledim. Şunları söyledi. İbn Mes'ûd vefat ettiği vakit Ebû Mûsa ile Ebû Mes'ud'un yanında bulundum. Biri diğerine: Bunun kendinden sonra bir mislini bıraktığım sanır mısın? dedi. O da:

— Sen böyle dedinse (ben de derim ki) Bize perde çekildiği vakit ona (içeriye girmeye) izin veriliyordu. Bİz bulunmadığımız vakit o bulunuyordu, dedi.

6484- Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyei etti.

(Dedi ki): Bize Kutbe (bu zat İbn Abdi'l-Aziz'dir) A'meş'den, o da Mâlik b. Hâris'den, o da Ebû'l-Ahvas’dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah'ın arkadaşlarından birkaç kişi ile birlikte Ebû Mûsa'nın evinde bulunuyorduk, onlar bir mus-hafa bakıyorlardı. Derken Abdullah ayağa kalktı. Bunun üzerine Ebû Mes'ud:

— Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Allah'ın indirdiklerini kendinden sonra şu kalkan zattan daha iyi bilen birini bıraktığını bil miyorum, dedi. Ebû Mûsa da:

— Beri bak! Sen böyle dedinse gerçekten bizim bulunmadığımız vakit o bulunur; bize perde kapandığı vakit ona izin verilirdi, dedi.

6485- Bana Kaâsım b. Zekeriyya da rivâlyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah (bu zât İbn Mûsa'dır) Şeyban'dan o da A'meş'den, o da Mâlik b. Hâris'den, o da Ebû'l-Ahvas'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ebû Mûsa'ya geldim de Abdullah ile Ebû Mûsa'yı buldum. H.

Bize Ebû Küreyb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ebî Ubeyde rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam A'meş'den, o da Zeyd b. Vehb'den naklen rivâyet etti. Zeyd Şöyle dedi: Ebû Huzeyfe ve Ebû Mûsa ile birlikte oturuyordum. Ve râvi hadîsi nakletmiştir. Ama Kutbe'nin hadîsi daha tamam ve daha çoktur.

Bu hadîsdeki muhavereden murad Hazret-i Abdullah b. Mes'ud'un misli gelmeyen bir zat olduğunu anlatmaktır.

Hazret-i Ebû Mes'ud: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kendinden sonra Allah'ın indirdiği Kur'ân'ı, İbn Mes'ud'dan daha iyi bilen bir kimse bıraktığını bilmiyorum.» demiş. Ebû Mûsa (radıyallahü anh) da onu tasdik sadedinde: «Hakikaten öyle! Biz bulunmadığımız vakit o Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında bulunur; bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girmeye müsaade edilmediği vakit ona müsaade olunurdu. Onun böyle hususiyetleri ve meziyetleri vardır.» demek istemiştir.

6486- Bize İshâk b. İbrahim El-Hanzalî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abde b. Süleyman haber verdi.

(Dedi ki): Kize A'meş, Şekîk'den, o da Abdullah'dan naklen, rivâyet etti ki: Abdullah Şöyle dedi:

"Her kim bir şeyi gizlerse, kıyâmet gününde gizlediği şeyle gelir." Sûre-i Âl-i Imran, Âyet: 161. Sonra şunları söylemiş:

— Bana kimin kıraati üzere okumamı emredersiniz. Gerçekten ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yetmiş küsur sûre okumuşumdur. Ve gerçekten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabı bilirler ki ben Allah'ın kitabını onların en iyi bileniyim. Kendimden daha iyi bilen birini bilsem mutlaka ona giderdim.

Şekîk

Dedi ki: Sonra beh Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ashabının halkalarında oturdum. Ama bunu ona reddeden ve kendisini ayıplayan birini işitmedim. Bu hadîsi Buhârî ile Nesâî «Fedâilü'l-Kur'ân» bahsinde tahric etmişlerdir.

Hadîsin buradaki rivâyeti muhtasardır. İbn Mes'ud (radıyallahü anh)'ın: «Bana kimin kıraati üzere okumamı emredersiniz?» sözünden itibaren hazfler yapılmıştır. Hadîsin mânâsı şudur: Hazret-i Abdullah İbn Mes'ud'un Mushaf-ı Cumhûrun mushafanı uymuyordu. Arkadaşlarının mushafları da onun mushafı gibiydi. Halk bunu kabul etmediler. Ve İbn Mes'ud'a kendi mushafım terkedip cumhûrun mus-hafına uymasını emrettiler. Hattâ yakmak için mushafım istediler. Bunu başkalarına da yapmışlardı. İbn Mes'ud razı olmadı. Ve arkadaşlarına: «Mushaflarımzı gizleyin. Her kim gizlerse kıyâmet gününde gizlediği şeyle gelir. Yani; siz mushaflarımzı gizlerseniz, kıyâmet gününde onlarla gelirsiniz. Bu şeref de size yeter.» dedi. Sonra red ve inkâr yoluyla: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ağzından aldığım mushafı-mı bırakıp da kimin kıraatini almamı emrediyorsunuz.» dedi.

6487- Bize Ebû Küreyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyef etti.

(Dedi ki): Bize Kutbe A'meş'den, o da Müslim'den, o da Mesrûk'dan, o da Abdullah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Kendinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim, Allah'ın kitabından hiç tir sûre yoktur ki, onun indiği yeri en iyi bilen ben olmayayım. Ve hiç bir âyet yoktur ki, ne hususta indirildiği en iyi bilen ben olmayayım. Develerin ulaşabileceği yerde Allah'ın kitabını benden daha iyi bilen biri olduğunu bilsem mutlaka binip ona giderdim.

6488- Bize E'uû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî' rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize A'meş Şekîk'den, o da Mesrûk'dan naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Amr'a gelerek onunla hadîs söyleşirdik. —İbn Nümeyr onun yanında demiş. — Bir gün Abdullah b. Mes'ud'u andık da şöyle dedi: Gerçekten Öyle bir zât andınız ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğim bir şeyden sonra onu hâlâ severim. Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işittim:

«Kur'ân'ı dört kişiden alın! İbn Ummi Abd'den —söze bundan başladı— Muâz b. Cebel'den, Übey b. Ka'b'dan ve Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Sâlim'den.» ;

6489- Bize Kuteybe b. Saîd ile Züheyr b. Harb ve Osman b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Cerîr, A'meş'den, o da Ebû Vâh'den, o da Mesrûk'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah b. Amr'ın yanında idik. Bir ara Abdullah b. Mes'ud'dan bir hadîs andık da Abdullah şöyle dedi: Bu zat yok mu! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den söylerken işittiğim bir şeyden sonra onu hâlâ severim. Onu şöyle buyururken işittim:

«Kur'ân'ı dört kişiden okuyun: İbn Ummi Abd'den —söze ondan başladı—, Ubey b. Ka'b'dan, Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Sâlim'den ve Muâz b. Cebel'den.»

Bir harfi Züheyr zikretmemiştir ki, o da: «Söylerken» dir.

6490- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye A'meş'den, Cerir ile Vekî'in isnâdiyle rivâyet etti. Ebû Bekr'in, Ebû Muâviye'den rivâyetinde, Muâz'ı Übey'den ön ce zikretmiştir. Ebû Küreyb'in rivâyetinde ise Übey Muâz'dan öncedir.

6491- Bize İbn Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Ebî Adiy rivâyet etti. H.

Bana Bişr b. Hâlid de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed (yani İbn Ca'fer) haber verdi.

Her iki râvi Şu'be'den, o da A'nıeş'den naklen yukarkilerin isnadıyle rivâyette bulunmuşlar. Fakat Şu'be'den rivâyetlerinde bu dört kişinin tea-sîkında ihtilâf etmişlerdir.

6492- Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Amr b. Mürra'dan, o da İbrahim'den, o da Mesruk'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah b. Araf'ın yanında İbn Mes'ud'u andılar da şunu söyledi. Bu öyle bir zattır ki: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Kur'ân'ı dört kişiden okuyun: İbn Mes'ud'dan, Ebû Huzeyfe'nin azatlısı Sâlim'den, Ubey b. Ka'b'dan ve Muâz b. Cebel'den.» buyururken işittikten sonra onu hâlâ severim.

6493- Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be bu isnadınla rivâyette bulundu. Şunu da ziyade etti. «Şu'be dedi ki: Bu iki kişi ile başladı ama hangisinden başladığını bilmiyorum.»

Bu hadîsleri Buhârî, Tirmizî ve Nesâî «Fedâilu'l-Kur'ân» bahsinde tahric etmişlerdir. İbn Ümmi Abd'den murad Abdullah İbn Mes'ûd (radıyallahü anh)'dır. Ulemânın beyânına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabına Kur'ân-ı Kerîm'i bu dört zattan okumalarını tavsiye buyurması Kur'ân‘in lâfızlarını en iyi zabdettikleri ve onu en güzel şekilde okudukları içindir. Yoksa ashab içinde Kur'ân'in mânâlarını onlardan daha iyi bilenler vardı. Yahut bu dört zât Kur'ân-ı Kerîm'i bizzat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den Öğrendikleri için onları tavsiye buyurmuştur. Şâir ashâb-ı kirâm onu birbirlerinden Öğrenirlerdi. Bu dört zât kendilerini Kur'ân öğretmeye verdikleri için onları tavsiye etmiş olması hattâ vefatından sonra bunların millete Kur'ân hocası olacaklarım bildirmek için tavsiyede bulunmuş olması da caizdir.