7- Ebü Ubeyde b. Cerrah (radıyallahü anh)'nın Faziletleri Bâbı 6405- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Uleyye, Halid'den rivâyet etti. H. Bana Züheyr b. Harb da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İsmail b. Uleyye rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid, Ebû Kılâbe'den naklen haber verdi. (Dedi ki): Enes şunları söyledi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her ümmetin bir emini vardır, bizim eminimiz de ey Ümmeti Ebû Ubeyde b. Cerrâh'dir.» buyurdular. 6406- Bana Amru'n-Nâkid rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Affân rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hammad (bu zât İbn Seleme'dir.) Sâbit’den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki: Yemenliler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’a gelerek; Bizimle birlikte bizlere sünneti ve İslâm'ı öğretecek bir zât gönder, demişler. Enes Dedi ki: Hemen Ebû Ubeyde'nin elinden tuttu ve: «Bu ümmetin emini budur.» buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Fedâili Eshab» ve «Meğazi» bahislerinde; Nesâî «Menâkıb»'de tahric etmişlerdir. Emin: Güvenilir kimse demektir. Emânet meselesinde diğer Ashab-i kirâm da Ebû Ubeyde'ye ortak ise de, burada maksad onda bu hasletin diğerlerinden daha fazla olduğunu anlatmaktır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ashabının büyüklerinden her birini bir faziletle vasfeder. Bu faziletin o zatta diğerlerinden fazla olduğuna işaret buyururdu. Tirmizî'nin Katâde tarikiyle Hazret-i Enes'den rivâyet ettiği bir hadîs bunu izah eder. Mezkûr hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ümmetimin ümmetime en merhametlisi Ebû Bekr; Allah'ın emri hususunda en şiddetlisi Ömer, haya itibariyle en sadıkı Osman, helâl ve haramı en iyi bileni Muâz b. Cebel; en İyi ferâiz bileni Zeyd b. Sabit; en güzel Kur'ân okuyanı da, Ubeyy b. Ka'b'dır. Her ümmetin bir emini vardır. Bu ümmetin emini iste Ebû Ubeyde b. Cerrah'dir.» buyurmuştur. Hadîsi İbn Hıbbân dahi rivâyet etmiştir. 6407- Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. Lâfız İbn Müsennâ'nındır. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. (Dedi ki): Ebû İshâk'i Sile b. Züfer'den, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet ederken dinledim, Huzeyfe şöyle dedi: Necranlılar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: Ya Resûlallah! Bize emin bir zât gönder! dediler. Bunun üzerine: «Size hakkıyle emin, hakkıyte emin bir zât göndereceğim!» buyurdular. Halk bu vilâyete ermek için hemen ileri atıldılar. Fakat o Ebû Ubeyde b. Cerrâh'ı gönderdi. 6408- Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Dâvud El-Haferî haber verdi. (Dedi ki): Bize Süfyân, Ebu İshâk'dan bu isnadla bu hadîsin benzerini rivâyet etti. Bu hadîsi Buhârî «Fadâili Ashab», «Haberi Vâhid» ve «Meğazi» bahislerinde Tirmizî ile Nesâî «Menâkib»'de; İbnü Mâce «Kitâbu's-Sünne»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Necran: Yemen'de bir yerdir. Necranlılar'dan murad Âkıb Seyyid, Ebû'l-Haris b. Alkame, kardeşi Kurs, Evs, Zeyd b. Kays, Şeybe, Huveylid, Amr ve Ubeydullah namlarındaki zevattır. İbn Sa'd’ın beyânına göre bunlar Hicretin dokuzuncu senesinde on dört kişilik bir hey'et olarak gelmişlerdir. Hepsi eşrafdan imişler. O zaman henüz hıristiyan bulunuyorlarmış. Çok geçmeden içlerinden Seyyid ile Âkıb Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek müslüman olmuşlardır. Bu zevat Mescidi Nebevî'ye zinetler ve güzel elbiseler içinde girmişler, ikindi olmuş kalkarak şarka doğru ibâdete başlamışlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına bunlara bir şey dememelerini tembih buyurmuş. Onunla Ebû'l-Hâris, Seyyid ve Âkıb konuşmuşlar ve kendilerine emin bir zatın gönderilmesini istemişler. O da Ebû Ubeyde b. Cerrah'ı göndermiş. Ashâb-ı kirâmın ileriye atılmaları, her biri va'd edilen eminin kendisi olmasını dilediği içindir. Yoksa Vali olmakta gözleri olduğu için değildir. |