8- Hasan'la Hüseyin (radıyallahü anhûma)'nın Faziletleri Bâbı 6409- Bana Ahmed b. Hanbel rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ubeydullah b. Ebî Yezid, Nâfi’ b. Cübeyr'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti ki: Hasan için: «Allah'ım! Ben bunu seviyorum, onu sen de sev! Onu seveni de sev!» diye duâ buyurmuşlar. 6410- Bize İbn Ömer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân, Ubeydullah b. Ebî Yezid'den, o da Nâfi' b. Cübeyr b. Mut'im'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte günün bir kısmında sokağa çıktım. O benimlen konuşmuyor. Ben de onunla konuşmuyordum. Nihayet Benî Kaynuka Pazarına geldi. Sonra ayrıldı gitti. Ve Fâtıme'nin evine gelerek: «Ufaklık burada mı? Ufaklık burada mı?» diye sordu. Hasan'ı kastediyordu. Anladık ki, annesi onu tertemiz yıkayıp giydirmek ve boynuna güzel kokulu gerdanlık takmak için alıkoymuş. Çok geçmeden koşarak geldi. Ve birbirlerine sarmaştılar. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Allah'ım! Ben bunu seviyorum. Onu sen de sev! Onu seveni de sev!» diye dua buyurdular. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-Büyu'» ile «Kitâbu'l-Libas»'da; Nesâî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de; İbn Mâce «Sünnet» bahsinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yolda Ebû Hüreyre ile konuşmaması ihtimal vahy veya başka bir hususa dair düşündüğünden, Ebû Hüreyre'nin konuşmaması ise hürmet ve tevkîrindendir. Ashâb-ı kirâmın âdetleri bu idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de konuşmak için neşat görmezlerse hürmeten onlar da susarlardı. Lükâ': Lügatte alçak, köle, pisT ahmak ve sıpa gibi birçok mânâlara gelirse de, burada bu mânâların hiç biri murad değildir. Burada ondan küçük kastedilmiştir. Zâten Benî Temîm'in lehçesinde lükâ' küçük demektir. Bilâl b. Cerîre bu kelimenin mânâsı soruldukta: «Bizim lehçemizde lükâ' küçük demektir.» cevâbını vermiştir. Sihâb: Karanfil, misk ve öd ağacı gibi şeylerden yapılan ve çocukların boynuna takılan gerdanlıktır. 6411- Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be Adiy'den rivâyet etti. (Bu zât İbn Sâbit'tir, Dedi ki): Bize Bera’ b. Âzib rivâyet etti. (Dedi ki): Hasan b. Ali'yi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in omuzunda gördüm. Kendisi: «Allah'ım! Ben bunu seviyorum; onu sen de sev!» diye duâ ediyordu. 6412- Bize Muhammed b. Beşşâr ile Ebû Bekr b. Nâfi' rivâyet ettiler. İbn Nâfi' dedi ki: Bize Gunder rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Adiy'den (bu zat İbn Sabit'dir.) O da Bera'dan naklen rivâyet etti. Bera' Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hasan b. Alî'yi omuzuna koyduğunu gördüm: «Allah'ım! Ben bunu seviyorum; onu sen de sev!» diyordu. Bu hadîsi Buhârî «Kİtâbu-Fedâili Ashab»'da; Tirmizî ile Nesâî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de tahric etmişlerdir. Hadîs-i şerîf çocukları okşayıp sevmenin müstehab olduğuna, yüzie-rindeki rutubet ve benzeri şeylerin temizliğine delildir. Nevevî: «Bu gibi şeylerden korunulacağı selefden nakledilmemiştir. Halbuki çocuklar ekseriyetle bunlardan hâli kalmazlar.» demiştir. 6413- Bana Abdullah b. Rûmi El-Yemâmî ile Abbâs b. AbdîV-Azîm El-Anberî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Nadr b. Muhammed rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İkrime (bu zât İbn Ammâr'dır.) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Iyâz babasından rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben Hasan ve Hüseyn'le birlikte Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in alaca katırım yettim. Kendilerini ta Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hücresine götürdüm. Biri önünde, birr arkasında idi. Bu hadîs de Hazret-i Hasan'la Hüseyn'in faziletlerine delildir. Onların faziletlerini gösteren daha nice hadîsler vardır. Hasan'la Hüseyin (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kızı Hazret-i Fâtıme'nin oğullarıdır. Hasan (radıyallahü anh) hilâfeti Allah rızası için terketmiş, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bir mucizesi bu suretle tahakkuk eylemişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Hasun'ic Allah iki taifenin arasını yatıştıracaktır.» buyurmuştu, Nitekim öyle de oldu. Bu taifelerden biri Hazret-i Hasan'ın, diğeri Muâviye'nin idi. Hasan (radıyallahü anh) kırk dokuz tarihinde Medîne'de zehirlenerek vefat etmiştir. Kardeşi Hüseyn (radıyallahü anh)'ı ise altmış bir tarihinde Kerbelâ'da Âşûre günü Sinan b. Enes namında biri şehid etmiştir. Hadîs-i şerîf, hayvan takat getirebildiği takdirde üzerine üç kişinin binebileceğine delildir. |