3- Osman B. Affan (radıyallahü anh)'ın Faziletlerine Dair Bir Bab 6362- Bize Yahya b. Yahya ile Yahya b. Eyyûb, (Kuteybe ve İbn Hucur rivâyet ettiler. Yahya b. Yahya: Ahberana, ötekiler: Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize İsmail (yani İbn Cafer) Muhammed b. Ebî Harmele'den, o da Yesâr'ın iki oğlu Ata' ile Süleyman'dan ve Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan naklen rivâyet etti ki: Âişe şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim evimde iki uyluğunu veya iki baldırını açmış olarak yaslanmıştı. Derken Ebû Bekr (içeri girmek için) izin istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o halde iken ona izin verdi. Ve konuştu. Sonra Ömer izin istedi. Yine aynı halde ona da izin verdi. Ve konuştu. Sonra Osman izin istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen oturdu. Ve elbisesini düzeltti. —Râvi Muhammed: Bu bir günde oldu demiyorum, demiş. — Ve Osman girdi. Onunla da konuştu. O çıktığı zaman Âişe şunları söyledi: — Ebû Bekr girdi. Ona güleryüz göstermedin ve aldırış etmedin. Sonra Ömer girdi. Ona da güleryüz göstermedin, aldırış etmedin. Sonra Osman girdi. Hemen oturdun ve elbiseni düzelttin! Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Kendisinden melekler utanan bir zattan ben utanmayayım mı?» buyurdular. 6363- Bize Abdulmelik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd rivâyet etti. (Dedi ki): Bana babam, dedemden rivâyet etti. Bana Ukayl b. Hâlid, İbra şihab'dan, o da Yahya b. Saîd b. Âs'dan rivâyet etti. Ona da Saîd b. Âs haber vermiş; ona da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Âişe ile Osman rivâyet etmişler ki: Ebû Bekr, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına girmek için izin istemiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Âişe'nin çarşafına bürünmüş olarak döşeğinin üzerine uzanmış imiş. Kendisi o halde iken Ebû Bekr'e izin vermiş ve onun hacetini görmüş, sonra o gitmiş. Bilâhare Ömer izin istemiş. Aynı halde ona da izin vermiş ve onun da hacetini görmüş. Sonra Ömer gitmiş. Osman Dedi ki: Sonra yanına girmek için ben izin istedim. Hemen oturdu. Âişe'ye de: «Elbiseni üzerine topla!» dedi. Ben de hacetimi gördüm. Sonra ayrıldım. Bunun üzerine Âişe: — Ya Resûlallah! Acep neden Osman'dan endîşe ettiğin gibi Ebû Bekr'le, Ömer (radıyallahü anhüma'dan da endişe ettiğini görmedim! demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Şüphesiz Osman utangaç bir zattır. Ona bu halde girmek için izin versem hacetini bana ulaştıramiyacağından korktum!» buyurmuşlar. 6364- Bize bu hadîsi Amru'n-Nâkıd ile Hasen b. Ali El hulvânî ve Abd b. Humeyd hep birden Ya'kub b. İbrahim b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. (Dedi ki): Bize babam Salih b. Keysan'dan, o da İbn Şihab'dan naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Yahya b. Saîd b. Âs haber verdi. Ona da Saîd b. Âs haber vermiş. Ona da Osman ile Âişe rivâyet etmişler ki, Ebû Bekr'i Siddîk, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girmek için izin istemiş... Ve râvi, Ükayl'in Zührî'den rivâyet ettiği hadîs gibi nakletmiştir. Bu hadîs uyluk avretten değildir diyen Mâlikîler'le, onlara muvafakat eden diğer bir takım ulemânın delillerindendir. Fakat Nevevî'nin de beyân ettiği vecihle hadîs onlara delil olamaz. Çünkü râvi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in uylukları mı, yoksa baldırları mı açık olduğunda şekketmiştir. Şüphe gösteren bir delille ise kat'î hüküm isbat edilemez. Hadîs-i şerîf Hazret-i Osman'ın meleklerce bile hürmete değecek kıratta büyük bir zat olduğuna ve utanmanın Melek sıfatlarından sayılacak kadar' güzel bir haslet olduğuna delildir. 6365- Bize Muhammed b. Müsennâ El-Anezî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Ebî Adiy, Osman b. Giyas'dan, o da Ebû Osman En-Nehdî’den, o da Ebû Mûsa'l-Eş'arî'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Bin defa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'nin bahçelerinden birinde dayanmış olduğu halde yanındaki bir değneği su ile çamur arasına dikmeye çalışırken aniden bir adam kapıyı çaldı. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem), «Aç! Ve onu cennetle müjdele!» buyurdular. Bir de baktık Ebû Bekr'miş. Ben ona kapıyı açtım. Ve kendisini cennetle müjdeledim. Sonra başka bir zat kapının açılmasını istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) (yine): «Aç! Ve onu cennetle müjdele!» buyurdular. Ben (kapıya) gittim. Bir de baktım Ömer'miş. Ona da kapıyı açtım ve kendisini cennetle müjdeledim. Sonra başka bir zat kapıyı çaldı. (Bu sefer) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) oturdu. Ve: «Aç da onu başa gelecek bir musibet şartıyle cennetle müjdele!» buyurdular. (Kapıya) gittim. Bir de baktım (gelen) Osman b. Affan'mış. Ona da kapıyı açtım. Ve kendisini cennetle müjdeledim. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in dediğim de söyledim. Osman: — Allah'ım sabır! Yahut yardım dilenecek (merci) Allah'dır, dedi. 6366- Bize Ebû'r-Rabi' El-Atekî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hammad, Syûb'dan, o da Ebû Osman En-Nehdî'den, o da Ebû Mûsa'l-Eş'arî'den nak-en rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir bahçeye girdi. Bana da kapıyı beklememi emir buyurdu... demiş. Râvî Osman b. Gıyâs'ın hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuştur. 6367- Bize Muhammed b. Miskin El-Yemâmî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Hassan rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süleyman (bu zat İbn Bilâl'dır.) Şerik b. Ebî Nemr'den, o da Saîd b. Müseyyeb'den naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ebû Mûsa'l-Eş'arî haber verdi. Ki kendisi evinde abdest almış, sonra (dışarı) çıkarak: Bugün mutlaka Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gideceğim. Ve onunla beraber olacağım, demiş. Ve mescide gelmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i sormuş: — O çıktı; şu tarafa doğru gitti, demişler. Ebû Mûsa diyor ki: Ben de onu soruşturarak izinden yola çıktım. Nihayet Eriz kuyusuna girdi. Ben de kapıda oturdum. Onun kapısı hurma dalından idi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hacetini görüp abdesti alınca kalkarak yanına vardım. Bir de baktım. Eriz kuyusunun kenarına oturmuş, kuyunun kenarını ortalamış, baldırlarını açmış ve onları kuyunun içine sarkıtmış. Ona selâm verdim. Sonra giderek kapının yanına oturdum. (Kendi kendime) Bugün mutlaka Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kapıcısı olacağım, dedim. Az sonra Ebû Bekr geldi ve kapıyı çaldı. — Kim o? dedim. ! — Ağır ol! dedim. Sonra giderek: - Ebû Bekr! cevâbını verdi. — Ya Resûlallah! Bu (gelen) Ebû Bekr'dir. İzin istiyor, dedim. «Ona izin ver! Ve kendisini cennetle müjdele!» buyurdu. Ben dönüp geldim ve Ebû Bekr'e: — Gir! Hem Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seni cennetle müjdeliyor, dedim. Ebû Bekr girdi. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sağ tarafına onunla birlikte kuyunun kenarına oturdu. Ayaklarını da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yaptığı gibi kuyuya sarkıttı. Ve baldırlarını açtı. Sonra ben (kapı yanına) döndüm ve oturdum. Kardeşimi abdest alırken bırakmıştım. Bana yetişecekti. (İçimden kardeşimi kasde-derek) Eğer Allah filâna hayr murad etti ise, onu (buraya) getirir, dedim. Bir de baktım. Bir insan kapıyı kıpırdatıyor: — Kim o? dedim. — Ömer b. Hattâb’ım! dedi. — Ağır ol! dedim. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek selâm verdim ve: — Bu (gelen) Ömer'dir, izin istiyor! dedim. «Ona izin ver; ve kendisini cennetle müjdele!» buyurdular. Hemen Ömer'e gelerek: — İzin verdi. Hem Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seni cennetle müjdeliyor! dedim. O da girdi. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le Dirlikte onun sol tarafına kuyu kenarına oturdu. Ayaklarını da kuyuya sarkıttı. Sonra (ben kapı yanına) dönerek oturdum. Ve (kardeşimi kasde-derek) Allah filâna hayır murad etti ise onu (buraya) getirir, dedim. Derken az sonra bir insan gelerek kapıyı salladı: — Kim o? dedim. — Osman b. Affân'ım! cevâbını verdi. —Ağır ol! dedim ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek kendisine haber verdim: «Ona izin ver; ve başına gelecek bir belâ İle birlikte kendisini cennetle müjdele!» buyurdu. Hemen geldim ve: — Gir! Hem Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) başına gelecek bir belâ ile birlikte seni cennetle müjdeliyor, dedim. O da girdi. Fakat kuyu kenarını dolmuş buldu. Ve Öbür taraftan onların karşılarına oturdu. Şerik Dedi ki: Saîd b. Müseyyeb: Ben bunu kabirlerine yordum, dedi. 6368- Bana bu hadîsi Ebû Bekr b. İshâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Saîd b. Ufeyr rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Süleyman b. Bilâl rivâyet etti. (Dedi ki): Bana şerik b. Abdillah b. Ebi Nemir rivâyet etti. (Dedi ki): Saîd b. Müseyyeb'i şunu söylerken işittim: Bana Ebû Mûsa'l-Eş'arî şurada rivâyet etti. Süleyman köşe tarafına Saîd'in oturduğu yere işaret etti, Ebû Mûsa Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı murad ederek (evden) çıktım. Kendisini mallara doğru yol alırken buldum. Ve arkasından gittim. Onu bir malın içerisine girmiş buldum. Kuyunun çevresine oturdu. Baldırlarını açtı ve onları kuyuya sarkıttı... Râvi hadîsi Yahya b. Hassan’ın hadîsi mânâsında nakletmiş, yalnız Saîd'in: «Ben bunu kabirlerine yordum» sözünü anmamıştır. 6369- Bize Hasen b. Ali El-Hulvâni ile Ebü Bekr b. İshâk rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Saîd b. Ebî Meryem rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer b. Ebî Kesir rivâyet etti. (Dedi ki): Bana şerik b. Abdillah b. Ebî Nemr, Saîd b. Müseyyeo'den, o da Ebû Mûsa’l-Eş'arî'den naklen haber verdi. Ebû Mûsa şöyle dedi: Bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir haceti için Medine'de bir bahçeye çıktı. Ben de izinden çıktım... Râvi hadîsi Süleyman b. Bilâl'in hadîsi mânâsında hikâye etmiştir. Bu hadîsde şunu da anmıştır: «İbn Müseyyeb dedi ki: Ben bunu onların kabirlerine yordum.-Üçü şurada toplanacaklar. Osman ayrılacak.» Bu hadîsi Buhârî «Fedâilü Ashabi-n-Nebi» ve «Fiten» bahislerinde tahric etmiştir. Hâit: Bahçe demektir. Mal: Esas itibariyle altın ve gümüş gibi milk edinilen şeylerdir. Sonra kıymeti olan her maddeye mal denilmiştir. Arablarca mal denilince ekseriyetle deve kasdedilir. Burada maldan murad bahçelerdir. Bi'rî Erîz: Yerinde de görüldüğü vecihle Medine'de Kûba'ya yakın bir su kuyusudur. Hazret-i Osman'ın parmağından Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yüzüğü bu kuyuya düşmüştü. Kırf: Kuyunun etrafına taştan veya ağaçtan çevrilen çemberdir. Aslında yüksek yer demektir. Hazret-i Ebû Bekr'le Ömer’in bu kuyuya ayaklarını sarkıtmaları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e uymak ve onun rahatını bozmamak içindir. Çünkü onun gibi oturmasalar, ihtimal onlardan utanır. Ve ayaklarını kuyudan çıkarırdı. Hazret-i Saîd b. Müseyyeb'in: «Ben bunu kabirlerine yordum» sözü doğru bir firasetdir. Yani üçünün bir arada oturmasını, Öldükten sonra üçünün bir yere defnedileceklerine, Hazret-i O sman'in karşılarına oturmasının da vefatından sonra onlardan ayrı, fakat karşılarına gelen bir yere defnedileceğine yormuştur ki, bunda tamamıyle haklı olduğunu vukuat göstermiştir. Bugün Hazret-i Ebû Bekr'le Ömer Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in iki tarafında Mescid-i Nebevî'de Hazret-i Osman ise onların karşılarına düşen «El-Bâki'» kabristanında medfun-durlar. |