Geri

   

 

 

 

İleri

 

2- Ömer (radıyallahü anh) Faziletlerine Dair Bir Bab

6338- Bize Saîd b. Amr El-Eş'asî ile Ebû'r-Rabî' El-Atekî ve Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ’ rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Küreyb'indir. Ebû'r-Rabi': Haddesenâ, ötekiler: Ahberana tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize İbn Mübarek, Ömer b. Saîd b. Ebi Hüseyn'den, o da İbn Ebî Müleyke'den naklen haber verdi.

(Dedi ki): Ben İbn Abbâs'ı şunu söylerken işittim: Ömer b. Hattâb teneşirinin üzerine kondu. Ve kaldırılmadan önce halk ona dua ve sena ederek üzerine salâvat getirerek etrafını sardılar. Ben de içlerinde idim. Arkamdan omuzumdan tutan bir adamdan başka beni belinleten olmadı. Ona baktım, bir de ne göreyim Ali imiş. Ömer'e rahmet okudu ve şunu söyledi: «Geriye hiç bir kimse bırakmadın ki, benim için onun ameli gibi amelle Allah'a kavuşmak se-ninkinden daha makbul olsun. Allah'a yemin olsun! Ben Allah'ın seni iki dostunla birlikte koyacağını biliyordum. Çünkü ben çok defalar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ;

«Ben Ebû Bekr ve Ömer'le beraber geldim; Ebû Bekr ve Ömer'le beraber girdim; Ebû Bekr ve Ömer'le beraber çıktım.» buyururken işitiyordum. Ve seni Allah'ın onlarla beraber edeceğini umuyor, yahut biliyordum.»

6339- Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize îsa b. Yûnus, Ömer b. Saîd'den bu isnadda bu hadîsin mislini haber verdi.

Bu hadîsi Buhârî «Fedâilü's-Sahabe» bahsinin bir iki yerinde tahric etmiştir.

Hazret-i Ali'nin buradaki sözü o günlerde Hazret-i Ömer'in yaptığından daha faziletli amel sahibi bir kimse olmadığına inandığını gösterir. Hadîs-i şerif Hazret-i Ebû Bekr'le Ömer'in faziletlerine, Hazret-i Ali'nin buna şahit olduğuna ve şehadetinin doğruluğuna delildir.

6340- Bize Mansûr b. Ebî Müzâhim rivâyet etti. (Dedi ki.): Bize İbrahim b. Sa'd, Salih b. Keysan'dan rivâyet etti. H.

Bize Züheyr b. Harb ile Hasan b. Ali El-Hulvânî ve Abd b. Humeyd de rivâyet etti. Lâfız hepsinindir. (Dediler ki): Bize Ya'kub b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam Sâlih'den, o da İbn Şihab'dan naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû Ümame b. Sehl rivâyet etti: Ebû Saîd-i Hudrî'yi şöyle derken işitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)

«Bir defa ben uyurken insanların üzerlerinde gömlekleri olduğu halde hana arzolunduklarını gördüm. Gömleklerin bazıları memelere, bazıları da daha aşağı varıyordu. Ömer b. Hattab da geçti. Üzerinde bir gömlek vardı ki, onu sürüklüyordu.» buyurdular. Ashab:

— Bunu neye te'vil ettin ya Resûlüllah! dediler.

«Dine!.,» buyurdu.

6341- Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus haber verdi. Ona da İbn Şihab, Hamza b. Abdillah b. Ömer b. Hattab'dan, o da babasından, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verdi. Şöyle buyurmuşlar:

«Bir defa ben uyurken anîden bana getirilmiş bir tas gördüm. İçinde süt vardı. Ondan içtim. Hatta kanıklığın tırnaklanma cereyan ettiğim görüyordum. Sonra benden artanı Ömer b. Hattab'a verdim.» Ashâb:

— Bunu neye te'vil ettin ya Resûlüllah dediler. «İlme!..» buyurdu.

6342- Bize bu hadîsi Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys Ukayl'den rivâyet etti. H.

Bize Hulvâni ile Abd b. Humeyd de ikisi birden Ya'kub b. İbrahim b. Sa'd'dan rivâyet ettiler.

(Dedi ki): Bize babam, Sâlih'den Yûnus'un isnadıyla onun hadîsi gibi rivâyette bulundu.

Ebû Saîd rivâyetini Buhârî «Kitâbu’l-iman» ile tefsir ve ta'bir bahislerinde İbn Ömer hadîsini «Kitâbu'l-ilim»'de tahric etmiştir,

«Gömleklerin Bazıları memelere, Bazıları da daha aşağıya varıyordu.» cümlesinden, onların daha kısa yahut daha uzun oldukları anlaşılabilir. Hakimi, Tirmizî'nin rivâyeti daha uzun olduğunu te'yid etmektedir. Mezkûr hadîsde:

«Onlardan bazısının gömleği göbeğine, bazısmınki dizlerine, bir takımlarının da baldırlarının yarısına iniyordu.» denilmektedir.

Tâbir ulemâsı rü'yada gömlek görmenin din olduğunu, gömleği sürüklemenin müslümanlar arasında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatından sonra dinin güzel eserlerinin devamı mânâsına geldiğini söylemişlerdir.

Sütün ilimle te'viline gelince ilimle süt çok fayda vermek hususunda müşterek oldukları ve ikisi de ıslâha sebep teşkil ettikleri içindir. Çünkü süt çocukların gıdası ve onların bedenen kuvvetlenip salâha ermesine sebebdir. İlim ise hem dünyanın, hem âhiretin salâhına sebep olur.

6343- Bize Harmele b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. Ona da Saîd b. Müseyyeb haber vermiş. O da Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmiş: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’i şöyle buyururken dinledim:

«Bir defa ben uyurken kendimi bir su kuyusunun başında gördüm. Kuyunun üzerinde bir kova vardı. Ve o kuyudan Allah'ın dilediği kadar su çıkardım. Sonra kovayı Ebû Kuhafe'nîn oğlu aldı. Ve onunla bir yahut iki kova su çıkardı. Onun çekişinde —Allah kendisine mağfiret buyursun — zayıflık vardı. Sonra kova daha büyük kovaya döndü ve onu Hattab’ın oğlu aldı. Artık insanlardan hiç bir yiğit görmedim ki, Ömer b. Hattâb'ın çıkardığı gibi su çıkarsın. Nihayet insanlar develerini ağıllarına kapadılar.»

6344- Bana Abdul-Melik b. Şuayb b. Leys de rivâyet etti.

(Dedi ki) , Bana babam, dedemden rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ukayl b. Hâlid rivâyet etti. H.

Bize Amru'n-Nâkid ile Hulvânî ve Abd b. Humeyd de Ya'kub b. İbrahim b. Sa'd'dan rivâyet ettiler.

(Dedi ki): Bize baham, Sâlih'den Yûnus'un isnadı ile, onun hadîsi gibi rivâyette bulundu.

6345- Bize Hulvânî ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ya'kub rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam Sâlih'den rivâyet etti.

(Dedi ki): A'rac ve başkası şunu söyledi. Gerçekten Ebû Hüreyre dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Ben Ebû Kuhafe'nin oğlunu su çekerken gördüm...» Râvi Zührî'nin hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

6346- Bana Ahmed b. Abdirrahman b. Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Amcam Abdullah b. Vehb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Amr b. Haris haber verdi. Ona da Ebû Hüreyre'nin azatlısı Ebû Yûnus, Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etmiş. Şöyle buyurmuşlar:

«Bir defa ben uyurken, bana havzımdan su çekip insanları sulardığımı gösterildi. Derken bana Ebû Bekr geldi. Ve beni dinlendirmek için kovayı elimden alarak iki kova su çekti. Ama onun çekişinde za'f vardı. Allah kendisine mağfiret buyursun. Az sonra Hattab'ın oğlu gelerek kovayı ondan aldı. Ondan daha kuvvetli su çeken adam hiç görmedim. Nihayet insanlar dönüp gittiler. Havuz hâlâ dolu fışkırıyordu.»

6347- Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekr'indir. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Bişr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Ömer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Ebû Bekr b. Salim, Salim b. Abdillah'dan, o da Abdullah b. Ömer'den naklen rivâyet etti ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar:

«Bana gösterildi ki: Bir su kuyusunun başında deve kovası ile su çekiyormuşum. Derken Ebû Bekr geldi ve bir yahut iki kova su çekti. Ama zayıf bir şekilde çekti. Allah Tebareke ve Teâla ona mağfiret buyursun. Sonra Umer geldi. O da su çekti ve kova büyük kovaya döndü. Artık insanlardan onun yaptığını yapacak bir yiğit görmedim. Nihayet İnsanlar suya kandılar ve develeri ağıllara kapadılar.»

6348- Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Mûsa b. Ukbe, Salim b. Abdillah’dan, o da babasından naklen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Ebû Bekr'le Ömer b. Hattâb (radıyallahü anhûma)'a haklarındaki rü'yasını yukarkilerin hadîsi gibi rivâyet etti.

Bu rivâyetleri Buhârî «Fedâilü-Eshabi-n-Nebi» bahsinde tahric etmiştir.

Kalîb; kazılıp toprağı atılmış ve henüz örülmemiş su kuyusu demektir. Zenûb, büyük su kovası; Garb, ondan da büyük su kovası mânâsına gelir. Abkari, seyyid demektir. Bazılarına göre kendisinden daha üstün bulunmayan mânâsına gelir. Bugün Arablar bu kelimeyi dâhi mânâsında kullanmaktadırlar.

Ulemânın beyânına göre bu rü'ya Hazret-i Ebû Bekr'le Ömer'in hilâfetleri hususunda açık bir temsildir. Hazret-i Ebû Bekr'le Ömer hilâfetleri esnasında gayet güzel hareket etmiş, insanlar kendilerinden faydalanmışlardır. Onların güzel siretleriyle eserleri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bereket ve sohbetinden geçmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tebliğ emrinin sahibidir. Onu en güzel şekilde ifa etmiş, İslâm'ın kaidelerini kurmuş, usûl ve fürûunu izah etmiş, bu sayede insanlar takım takım Allah'ın dinine girmiştir. Ondan sonra Hazret-i Ebû Bekr halife olmuş ve bu makamda iki sene birkaç ay kalmıştır. Rü'yadaki bir veya iki kovadan murad budur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in bir mi, yoksa iki kova mı dediğinde râvi ştikketmiştir. Murad iki kova olmasıdır. Nitekim diğer rivâyette tasrih edilmiştir. Hazret-i Ebû Bekr'in hilâfeti zamanında mürtedlerle harb olmuş, mürtedlerin kökü kurutularak islâm'ın dairesi genişletilmiştir.

Ondan sonra Hazret-i Ömer halife olmuş; onun zamanında İslâm'ın dairesi daha da genişlemiş, hükümleri misli görülmedik şekilde karar kılmıştır.

İşte rü'yada müslümanlann umuru su kuyusu ile temsil edilmiştir. Çünkü kuyuda insanların hayatını sağlayan su vardır. Müslümanların emîri de onlara su çekip dağıtan kimseye benzetilmiştir. Bundan murad onların işlerini görmek ve yoluna koymaktır.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Ebû Bekr hakkında:

«Onun çekmesinde za'f vardı.» buyurması, Ebû Bekr'in mertebesini düşürmek veya Hazret-i Ömer'in ondan daha üstün olduğunu anlatmak için değil, sırf hilâfet müddetlerini haber vermek, Hazret-i Ömer'in hilâfeti daha uzun süreceği için İslâm'ın dâiresi daha genişleyip, halkın refaha ereceğini haber vermek maksadına mebnîdir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Hazret-i Ebû Bekr'e mağfiret dilemesi de onun sânım düşürmek veya bir günahına işaret değildir. Bu kelimeyi söylemek müslümanların âdeti idi. Onunla sözlerini perçinleştirirlerdi.

Bu rü'yada Hazret-i Ebû Bekr gelerek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dinlendirmek için kovayı elinden almasını ulemâ ondan sonra'Ebû Bekr'in halife olacağına ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatıyle dünya meşakkatlerinden kurtulup rahata ereceğine te'vil etmişlerdir. Nitekim bir hadîsde:

«Dünya mü'minin zindanı.» buyurulmuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından bir gün önce kızı Fâtıma'ya:

«Bugünden sonra babanın hiç bir sıkıntısı olmayacaktır.» demiştir.

6349- Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Amr'la, İbn Münkir'den rivâyet etti. Bunlar Câbir'i, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber verirken işitmişler. H.

Bize Züheyr b. Harb da rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, İbn Münkedir ile Amr'dan, onlar da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar ;

«Cennete girdim; orada bir hâne yahut köşk gördüm. Ve, bu kimin? diye sordum da, Ömer b. Hattab'ın, dediler. Girmek istedim, fakat senin kıskançlığını hatırladım.» Bunun üzerine Ömer ağladı. Ve:

— Ey Resûlüllah! Hiç senden kıskanılır mı! dedi.

6350- Câbir'den naklen haber verdiler. H.

6351- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Amr'dan rivâyet etti. Amr, Câbir'den dinlemiş. H.

6352- Bize bu hadîsi Amru'n-Nâkıd dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, İbn Münkedir'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben Câbir'i, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ederken dinledim...

Râvi İbn Nümeyr ile Züheyr'in hadîsleri gibi rivâyette bulunmuştur.

6353- Bana Harmele b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi.

(Dedi ki): Bana Yûnus haber verdi. O da İbn Şihab Saîd b. Müseyyeb'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber vermiş ki: Şöyle buyurmuşlar:

«Bir defa ben uyurken anîden kendimi cennette gördüm. Bir de baktım bir kadın..Bir köşkün yanında abdest alıyor!

— Bu köşk kimin? dedim.

— Ömer b. Hattab'ın cevâbını verdiler. Derhal Ömer'in kıskançlığını hatırladım ve dönüp geldim.»

Ebû Hüreyre şöyle dedi: Bunun üzerine Ömer ağladı. Biz de hepimiz o meclisde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le beraber (ağlaşdık). Sonra Ömer:

— Babam sana feda olsun ya Resûlallah! Seni mi kıskanacağım! dedi.

6354- Bana bu hadîsi Amru'n-Nakîd ile Hasen El-Hulvâni ve Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ya'kub b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam, Sâlih'den, o da İbn Şihab'dan bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti,

Câbir rivâyetini Buhârî «Kitâbu'n-Nikâh» ile «Kitâbu'l-Meaâkîb»'de; Nesâî «Kitâbu'l-Menâkıb»'de; Ebû Hüreyre rivâyetini Buhârî «Bed'ü’l-Halk» ve «Menâkıb» bahislerinde tahric etmişlerdir.

İbn Abbâs’ın «Peygamberlerin rü'yası haktır,» dediği rivâyet olunur. İmâm Ahmed'in Hazret-i Muâz dan rivâyet ettiği bir hadîsde:

«Şüphesiz ki Ömer cennetliklerdendir.» buyurulmuştur... Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in uyanıkken gördüğü ile rü'yada gördükleri müsavidir.

Kastalânî'nin beyânına göre: Cennette abdest alan kadın Hazret-i Enes'in validesi Ümmü Süleym'dir. O zaman henüz hayatta imiş. Yine Kastalâni'ye göre kadının aldığı abdest şer-î abdesttir. Bundan onun cennette de namazla mükellef olması lâzım gelmez. Yahut te'vil olunur ve dünyada iken ibâdete devam ederdi, denilir. Abdesti luğavî mânâsına alarak güzelliği ve parlaklığı artsın diye elini yüzünü yıkamıştır, demek de mümkündür,

Hazret-i Ömer'in bu rü'yayı işitince ağlaması, sevindiğinden ve o ânı şevkle arzu etmesindendir.

6355- Bize Mansûr b. Ebi Müzahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbrahim (yani İbn Sa'd) rivâyet etti. H.

Bize Hasen El-Hulvanî ile Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. Abd: Ahheranî, Hasan ise: Haddesena tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Ya'kub — Bu zat İbn İbrahim b. Sa'd'dır — rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam Sâlih'den, o da İbn Şihab'dan naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Abdulhamid b. Abdirrahman b. Zeyd haber verdi. Ona da Muhammed b. Sa'd b. Ebî Vakkas haber vermiş ki, babası Sa'd şunu söylemiş: Ömer Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanına girmek için izin istedi. Onun yanında Kureyş'den bir takım kadınlar vardı. Kendisi ile yüksek sesle konuşuyor ve ondan çok şeyler istiyorlardı. Ömer izin isteyince kalkarak perdeye koştular. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona izin verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gülüyordu. Ömer;

— Allah yaşını güldürsün ya Resûlallah! dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şu benim yanımda olanlara şaştım, senin sesini İşitince perdeye koştular,» dedi. Ömer:

— Ya Resûlallah! Onların çekinmesine sen daha lâyıksın! dedi. Sonra (kadınlara dönerek):

— Ey nefislerinin düşmanları, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den çekînmîyorsunuz da, benden mi çekiniyor sunuz? dedi. Kadınlar:

— Evet! Sen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den daha sert ve şahinsin, dediler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, şeytan sana bir caddede rastlamış olsa, mutlaka senin tuttuğun caddeden başkasını tutardı.» buyurdular.

6356- Bize Harun b. Ma'ruf rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize bunu Abdul-Aziz b. Muhamme'd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Süheyl babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki, Ömer b. Hattâb, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelmiş. Onun yanında bir takım kadınlar varmış ki, seslerini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in (sesi) üzerine yükseltmişler. Ömer izin isteyince perdeye koşmuşlar...

Râvi Zührî'nin hadîsi gibi rivâyette bulunmuştur.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'bed'ü'l-Halk»da; Nesâî «Menâkıb» ile «Yevm ve leyle» bahislerinde tahric etmişlerdir.

Kadınların çok şey istemeleri ondan çok cevab beklemeleri manasınadır. Maddî şeyler istemiş olmaları da ihtimal dahilindedir. Hadîsin bir rivâyetinde:

«Onlar nafaka istiyorlardı.» denilmiş olması da bunu te'yid eder. Kadınların bağıra bağıra konuşmaları bu görüşmenin fazla bağırmak yasak edilmezden önce geçtiğine hamlolunur. Başka sebeplerle meselâ Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in affına ve semahatına güvenerek yüksek sesle konuşmuş da olabilirler. Perdeden murad kapıdır. Kapı yerine odalara birer perde çekilirdi.

Hazret-i Ömer'in:

«Allah yaşını güldürsün.,.» sözünden muradı Allah seni memnun ve mesrur etsin, demektir. Yoksa çok gülmesini temenni değildir.

Fecc: Geniş yol demektir. Bazıları iki dağ arasındaki yol mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Kâdî Iy âz diyor ki: «İhtimal Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şeytanla yardımcılarının Hazret-i Ömer'den uzak kalmalarına ve onun aleyhine yol bulamayacaklarına misal vermiştir. Yani: Sen iyiliği, emir yahut kötülükten nehiy Bâbında bir yol tuttun . mu onda yürür gidersin, onu terketmezsin! Bu sebeple şeytan o yolda sana vesvese vererek yanıltmaktan ümidini keser, demektir.

Burada maksad hakikaten yol değildir. Çünk'ü Allahü teâlâ:

«Şeytan ve kabilesi sizi, onları göremiyeceğiniz yerden görürler.»

buyurmuştur. Şu halde şeytan ondan yolda da korkmaz. Çünkü Ömer onu göremez.» Fakat Nevevî hadîsi zahiri mânâsına hamletmeyi daha sahih bulmuş ve: «Şeytan her ne zaman Ömer'in bir yolda giderdiğini görse, ondan korkarak yolunu değiştirir.» demiştir.

6357- Bana Ebû't-Tahir Ahmed b. Amr b. Şerh rivâyet,etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Vehb, İbrahim b. Sa'd'dan, o da babası Sa'd b. İbrahim'den, o da Ebû Seleme'den, o da Âişe'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti. Şöyle buyururmuş:

«Sizden önce geçen ümmetlerde bozan ilham sahipleri bulunurdu. Şayet benim ümmetimde onlardan biri bulunursa, şüphesiz Ömer b. Hattab onlardandır.»

İbn Vehb: «Muhaddesûnun tefsiri: Mülhemlerdir.» demiştir.

6358- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H.

Bize Amru'n-Nakıd ile Züheyr b. Harb da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn Uyeyne rivâyet etti.

Her iki râvi İbn Aclân'dan, o da Sa'd b. İbrahim'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

Bu hadîsin isnadı için Darekutni, Müslim'e itiraz etmiş ve: «Bunda meşhur olan İbrahim b. Sa'd'dan, onun da babasından, onun da Ebû Seleme'den rivâyet etmesidir. Ebû Seleme: Duydum ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur, demiştir. Hadîsi Buhârî de bu tarikden Ebû Seleme'den, o da Ebû Hüreyre'den rivâyet etmiştir.» demiştir.

Ulemâ Muhaddesûn tâbirinden ne murad edildiği hususunda ihtilâf etmişlerdir, İbn Vehb'e göre Mülhemûn yani kendilerine ilham gelenler, demektir. Bâzılarına göre isabet edenler mânâsına gelir. Bir takımları: Melekler onlarla konuşur mânâsına geldiğini söylemiş. Buhârî: Dillerine bir şeyin doğrusu geliverir, demiştir.

Hadîs-i şerîf evliyanın kerametlerini isbat etmektedir.

6359- Bize Ukbe b. Mükrem El-Ammî rivâyet etti. (Pedi ki): Bize Saîd b. Âmir rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cüveyriye fo. Esma Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen haber verdi. İbn Ömer Şöyle dedi: Ömer: Rabbınıe üç şeyde muvafık düştüm: Makâm-i İbrahim'de, hicaba ve Bedir esirleri hakkında!» dedi.

Tîbî , Hazret-i Ömer'in bu sözünü pek beğenmiş ve: «Bu ibare pek güzel ve pek latîfdir. Çünkü Ömer güzel edebe riâyet etmiş: Rabbim oana muvafakat etti, dememiştir. Halbuki âyetler ancak Ömer'in yerine ve içtihadına muvafık olarak inmiştir.» demiştir.

İhtimal Ömer (radıyallahü anh) kendi fiilinin hadis, Allah'ın kasasının ise kadîm ve her şeyden önce olduğuna işaret etmek istemiştir, ska1âni diyor ki: «Üç şeyi tahsis etmekte ziyadesini nefiy yoktur. Zîra Hazret-i Ömer'in içtihadına muvafakat birçok şeylerde olmuştur. Bunların meşhurlarından biri Bedir esirleri, diğeri de münafıkların" izerine cenaze namazı kılınması meselesidir. Bunların ikisi Sahîh'de mevcuttur. Bizim alettayin en çok bulabildiğimiz onbeşdir.»

Filhakika sahih bir hadîsde Ömer (radıyallahü anh), Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kadınları bir kıskançlık meselesinde ittifak îttiler de ben: Ola ki o sizi boşarsa, sizin yerinize Rabbi ona sizden daha aayırli zevceler verir, dedim. Ve bu hususdaki âyet indi, demiş.

Bundan sonraki rivâyette görüleceği vecihle münafıkların cenaze namazı kılınmaması fikrinde bulunmuş, âyet onun fikrine muvafık olarak inmiş; şarabın haram kılınmasında dahi Öyle olmuştur.

6360- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah Nâfi'den, o da İbn Ömer'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Abdullah b. Ubey b. Selûl vefat edince oğlu Abdullah b. Abdillah, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek bahasını içinde kefenlemek için gömleğini vermesini istedi. O da verdi. Sonra cenaze namazını kıldırmasını istedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de namazını kılmak üzere ayağa kalktı. Derken Ömer Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in elbisesini tutarak:

— Ya Resûlallah! Allah sana onun namazını kılmayı yasak ettiği halde, onun cenaze namazını kılacak mısın? dedi.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Beni Allah sadece muhayyer bıraktı ve: Onlar için ister istiğfar et ister etme, onlar İçin yetmiş defa İstiğfar etsen... Sûre-i Tevbe, Âyet: 80 buyurdu. Ben yetmişden de ziyâde yapacağım.» dedi. Ömer:

— Hiç şüphe yok ki, o münafıktır! dedi. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun cenaze namazını kıldı. Ama Allah (azze ve celle):

"Onlardan Ölen bir kimsenin üzerine ebedîyyen cenaze namazı kılma. Kabrinin başında da durma!" Sûre-i Tevbe, Âyet: 84. âyetini indirdi.

6361- Bize bu hadîsi Muhammed b. Müsennâ ile Ubeydullah b. Saîd le rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya (bu zat Kattan'dır), Ubeydullah'dan bu isnadla Ebû Üsame'nin hadîsi mânâsında rivâyette bulundu. Şunu da ziyade etti: «Artık onların cenaze namazını kılmaktan vazgeçti, -dedi.»

Bu hadîsi Buhârî «Cenâiz» ve «Tefsir» bahislerinde tahric etmiştir.

Abdullah b. Übeyy münafıklardandır. Babasının adı Übeyy, annesinin adı Selû1'dur. Abdullah her ikisine birden nisbet edilmiş, kendisine Abdullah b. Ubey b. Selûl denilmiştir. Oğlu Abdullah Ashâb-ı kirâmdandır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gömleğini vermesi, oğlu Abdullah'ın hatırını kırmamak içindir. Bâzılarına göre babasına bir mükâfat olmak üzere vermiştir. Çünkü Bedir harbinde Hazret-i Abbâs esir edildiği rakit ona bir gömlek giydirmişti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in gömleğini vermesine bunların ikisi de hattâ kavmu kabilesinin müslüman olması emeli de sebep teşkil edebilir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in:

«Ona Allah huzurunda benim gömleğim bir fayda temin edecek değildir. Ama ben bununla onun kavminden bin kişinin müslüman olmasını ümid ederimj» buyurduğu rivâyet olunur.

Hülâsa: Bu meselede Hazret-i Ömer dinde sertlik ve münafıklara şiddet göstermek taraftarıydı. Resûliîllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise az çok dinle alâkası olanlara şefkat ve kavmu kabilesinin müslüman olmasını temin edecek yatıştırma hareketini tasvib etmişti. Onun yaptığı iki şeyin en güzeli idi. Fakat Teâlâ Hazretleri bundan böyle münafıkların cenazesini kılmamasını, onlara dua etmemesini emreden âyetini indirdi. Bu suretle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de bu fiiline son verdi.

Hadîs-i şerîf Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in büyük ahlâkına-delildir. Çünkü kendisine eziyet eden bir münafığa gömleğini kefen etmek suretiyle iyilikte bulunmuş; onun için Allah'dan mağfiret dilemiştir. Bu hadîs münafıkların üzerine cenaze namazı kılmanın ve onlara istiğfarda bulunmanın haram olduğuna delildir.