37- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Ta'zim Gerektiği; Zaruret Olmayan Yahut Kendisine Teklif Tealluk Etmeyen, Vuku Bulmayan ve Buna Benzer Şeyleri Çok Sormayı Terk Etme Bâbı 6259- Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab’dan naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Ebû Seleme b. Atdirrahman ile Said b. Müseyyeb haber verdiler. (Dediler ki): Ebû Hüreyre kendisinin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’ı şöyle buyururken işittiğini anlatıyordu. «Ben size neyi yasak edersem ondan sakının, neyi emredersem gücünüz yettiği kadar onu yapın. Sizden öncekileri ancak çok sualleri ve Peygamberleri üzerinde ihtilâfları helâk etmiştir.» 6260- Bana Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti. Bu zat Mansur b. Selemete'l-Huzâî'dir. (Dedi ki): Bize Leys, Yezid b. Hâd'dan, o da İbn Şihab'dan naklen bu isnadla tamamıyle bu hadîsin mislini haber verdi. 6261- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye rivâyet etti. H. Bize İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. Her iki râvi A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etmişlerdir. H. 6262- Bize Kuteybe b. Said dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muğıra (yani El-Hızamî) rivâyet etti. H. Bize İbn Ebî Ömer dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyan rivâyet etti. Her iki râvi Ebû'z-Zinad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivâyet etmişlerdir. H. 6263- Bize bu hadîsi Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be Muhammed b. Ziyad'dan rivâyet etti. O da Ebû Hüreyre'den dinlemiş. H. 6264- Bize Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi. Bu râvilerin hepsi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet olunmuştur ki: «Ben sizi bıraktığım müdetçe beni bırakın.» buyurmuşlar demişlerdir. Hemmâm’ın hadîsinde: «Terkedildiğiniz müddetçe. Çünkü sizden öncekiler ancak... helâk olmuştur.» ibaresi vardır. Bundan sonra bütün râviler Zührî'nin Said ile Ebû Seleme'den, onların da Ebû Hüreyre'den naklettikleri hadîs gibi anlatmışlardır. 6265- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbrahim b. Sa'd, İbn Şihâb’dan, o da Amir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Şüphesiz ki, müslumanların müslümanlar hakkında en büyük suçlusu o kimsedir ki, müslümanlara haram kılınmayan bir şeyi sorar da, o sorduğu için kendilerine o şey haram kılınır.» buyurdular. 6266- Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbn Ebî Ömer de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyan b. Uyeyne, Zührî'den rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. Abbâd dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti. (Dedi ki): Ben bunu besmeleyi ezberlediğim gibi bellemişimdir. Zührî, Âmir b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Müslümanların müslümanlar hakkında en büyük suçlusu o kimsedir ki: Haram kılınmayan bir şeyi sorar da o sorduğu için insanlara o şey haram kılınır.» buyurdular. 6267- Bu hadîsi bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi. Her iki râvi Zühri'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Ma'mer'in hadîsinde: «Bir adam bir şeyi sorar da dibine darı ekerse...» ziyadesi vardır. Yûnus'un hadîsinde ise: «Âmir b. Sa'd'dan, o da Sa'd'dan işitmiş olmak üzere...» demiştir. Bu rivâyetlerden Hazret-i Sa'd hadîsini Buhârî «Kitâbu’l-iğti-sam»'da tahric etmiştir. Bâbımızın birinci hadîsi İslâm'ın kaidelerinden bindir. Bu hadîs «Hac bahsinde geçmiş ve şerhedilmişti. Bâbımızın diğer hadîslerinden maksad da çök sual sormayı, bilhassa vuku bulmamış şeylerin sorulmasını yasak etmektir. Çok sual sormak şu sebeplerden dolayı kerih görülmüştür: 1- Müslümanlara o şeyin haram kılınmasına sebep olabilir. Bu suretle onlara meşakkat celbetmiş olur. 2- Verilen cevabda soran için hoşlanmıyacağı bir şey olabilir. 3- Ashâb-ı kirâm tekrar tekrar sual sormakta ısrar ederlerdi. Bu ise Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e eziyet verirdi. Helâklarına sebep olabilirdi. Bundan dolayıdır ki, Teâlâ Hazretleri: "Ey iman edenler, çok şeyler sormayın. Çünkü size açıklanırsa fenanıza gider." Süre-i Maide, Âyet: 101 buyurarak lüzumlu lüzumsuz; olmuş veya olmamış her şeyi yasak ettiği gibi, "Şüphesiz ki Allah ve Resûlüne eziyet verenlere Allah hem dünyada, hem âhirette lanet eder, onlar için dehşetli azab hazırlanmıştır." Sûre-i Ahzâb, Âyet: 57 buyurarak Resûlüne eziyeti de haram kılmıştır. Kâdî Iyâz hadîsteki cürmü müslümanlara meşakkat vermek diye tefsir etmişse de Nevevî bunu beğenmemiş, hattâ bâtıl olduğunu söylemiş, sonra sözüne şöyle devam etmiştir: «Doğrusu bu hadîsin şerhinde Hattâbî ile Tahrir sahibinin ve cumhûr ulemânın söyledikleridir. Ki şudur: Burada cürümden murad suç ye günahtır. Bu hadîs lüzumsuz yere tekellüf ve ısrar göstererek sual soranlar hakkındadır. Bir zaruretten dolayı meselâ bir şey vuku bulduğu için sual sormak günah değildir. Bu husûsda muaheze yoktur. Hadîs-i şerîfde başkasına zarar verecek bir şey yapmanın günah olduğuna delil vardır.» 6268- Bize Mahmud b. Gaylan ile Muhammed b. Kudamete's-Sülemî ve Yahya b. Muhammed El-Lü'lüî rivâyet ettiler. Lâfızları birbirine yakındır. Mahmud: Bize Nadr b. Süleym rivâyet etti, dedi. Ötekiler: Bize Nadr haber verdi, dediler.) (Dedi ki): Bize Şu'be haber verdi. (Dedi ki): Bize Mûsa b. Enes, Enes b. Mâlik'den rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kulağına ashabından bir şey geldi de hutbe okudu ve şunları söyledi: «Bana Cennetle Cehennem gösterildi. Ama hayır ve şerde bugün gibisini görmedim. Siz benim bildiğimi bilseniz muhakkak az güler; çok ağlardınız.» Hakikaten Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabına o günden daha şiddetli bir gün gelmedi. Başlarını örttüler, genizden gelen feryadları vardı. Derken Ömer kalkarak: Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Peygamber olarak Muhammed'e razı olduk, dedi. Bir adam da kalkarak: Benim babam kim? diye sordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Senin baban filândır.» cevâbın verdi. Arkacığından: "Ey iman edenler, çok şeyler sormayın. Çünkü size açıklanırsa fenanıza gider." âyeti indi. 6269- Bize Muhammed b. Ma'mer b. Rib'î El-Kaysî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ravh b. Ubade rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Mûsa b. Enes haber verdi. (Dedi ki): Enes b. Mâlik'i şunu söylerken işittim. Bir adam: — Ya Resûlallah, benim babam kimdir? diye sordu. «Baban filândır.» buyurdular. Ve: "Ey iman edenler, çok şeyler sormayın. Çünkü size açıklanırsa fenanıza gider." âyet-i kerîmesinin tamamı indi. 6270- Bana Harmele b. Yahya b. Abdillah b. Harmele b. İmram Et-Tücîbî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn Şihab'dan naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Enes b. Mâlik haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) güneş zevale erdiği vakit çıkarak cemaata Öğlen namazını kıldırmış. Selâm verince minber üzerinde ayağa kalkmış ve kıyâmeti anlatmış. Ondan Önce büyük işler olacağını da anmış. Sonra şöyle buyurmuş: «Kim bana bir şey sormak isterse hemen sorsun. Vallahi bana bir şey sorarsanız şu yerimde bulunduğum müddetçe onu size haber vereceğim.» Enes b. Mâlik Dedi ki: Cemâat Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den bu sözü işitince çok ağladılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de; «Sorun bana...» sözünü çok tekrarladı. Derken Abdullah b. Huzâfe kalkarak: — Benim babam kim ya Resûlallah! diye sordu. «Baban Huzâfe'dir.» buyurdu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sorun bana...» sözünü çok tekrarlayınca Ömer diz çökerek: — Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Resul olarak da Muhammed'e razı olduk, dedi. Ömer bunu söyleyince artık Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sükût buyurdu. Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şunu söyledi: «Yazıklar ola! Muhammed'in nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, bana demin şu duvarın ardında cennetle cehennem gösterildi. Fakat hayır ve şerde bugün gibisini görmedim.» İbn Şihab Şöyle dedi: Bana Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe haber verdi. (Dedi ki): Abdullah b. Huzâfe'nin annesi Abdullah b. Huzafe'ye şunu söyledi: — Senden daha âsi bir evlât işitmedim! Annen cahiliyyet devri kadınlarının irtikab ettikleri bir şenaatta bulunmuş olsa; onu halkın gözleri önünde kepaze etmeyeceğinden emin miydin? Abdullah b. Huzafe: — Vallahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) nesebınıi kara bir köleye katsa katılırdım, dedi. 6271- Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi. K. Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. (Dedi ki): Bize Şuayb haber verdi. Her iki râvi Zührî’den, o da Enes'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen bu hadîsi ve onunla birlikte Ubeydullah hadîsini rivâyet etmişlerdir. Yalnız Şuayb, Zührî'den rivâyetinde şöyle deditir: «Dedi ki, bana Ubeydullah b. Abdillah haber verdi. (Dedi ki): Bana ehl-i ilimden bir adam rivâyet etti ki: Ümmü Abdillah b. Huzâfe şöyle dedi...» Râvi Yûnus'un hadîsi gibi rivâyet etmiştir. 6272- Bize Yûsuf b. Hammad El-Ma'nî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdûl-A'la Said'den, o da Katâde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivâyet etti ki: Halk Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sual sormuşlar, o derecede ki, kendisine çok sormakta ısrar etmişler. Derken bir gün minbere çıkarak şöyle buyurmuşlar: «Sorun bana! Bana bir şey sorarsanız, onu mutlaka size beyan edeceğim!» Cemâat bunu işitince ağızlarını kapamışlar ve onun gelmiş bir şeyin huzurunda olmasından ürkmüşler. Enes Dedi ki: Ben sağa sola bakmaya başladım. Bir de ne göreyim herkes elbisesini başına dolamış ağlıyor! Derken mescidden bir adam söze başladı. —Bu adama sitem olunur ve babasından başkasına aid olduğu iddia edilirdi. — — Yâ Nebiyyallah, benim babam kimdir? dedi. «Senin baban Hüzafe'dir.» buyurdular. Sonra Ömer b. Hattab (radıyallahü anh) söze başladı ve: Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Resul olarak da Muhammed'e razı olduk. (Bunu) kötü fitnelerden Allah'a sığınarak yaptık. Müteakiben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «Hayır ve şer hususunda bugün gibisini hiç görmedim. Bana cennetle cehennem tasvir olundu da onları şu duvarın dibinde gördüm.» buyurdular. 6273- Bize Yahya b. Habib El-Hârisî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid (yani İbn Haris) rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. Beşşâr da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Ebî Adiy rivâyet etti. Her iki râvi Hişâm'dan nakletmişlerdir. H. Bize Âsim b. Nadr Et-Teymî dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mu'temir rivâyet etti. (Dedi ki): Ben babamdan dinledim. Her iki râvi demişler ki: Bize Katâde bu kıssayı Enes'den naklen rivâyet etti. 6274- Bize Abdullah b. Berrâd el-Eş'arî ile Muhammed b. Alâ' El-Hemdânî rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Büreyd’den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hoşlanmadığı bir takım şeyler soruldu. Sualler çoğalınca kızdı. Sonra halka: «Bana dilediğiniz şeyi sorun!» buyurdu. Derken bir adam: — Benim babam kimdir? diye sordu. «Senin baban Hüzafe'dir.» buyurdu. Bir başkası kalkarak; — Benim babam kimdir, ya Resûlallah? diye sordu. «Senin baban Şeybe'nin azatlısı Sâlim'dir.» buyurdular. Ömer Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yüzündeki gazabı görünce: — Ya Resûlallah! Biz Allah'a tevbe ediyoruz, dedi. Ebû Küreyb'in rivâyetinde de: «Benim babam kimdir, ya Resûlallah dedi. Senin baban Şeybe'nin azatlısı Salimdir.» ifadesi vardır. Hazret-i Enes rivâyetlerini Buhârî «Tefsir», «Deavât», «Rikak» ve «İ'tisam» bahislerinde; Tirmizî «Tefsir»'de; Nesâî «Rikak» da, Ebû Mûsa rivâyetini Buhârî «îlim», «t'tisam» ve «Fedâ-rl» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. «Hayır ve şerde bugünkü gibisini görmedim...» cümlesinden muraıd: Bugün cennette gördüğüm hayırdan daha çok hayır cehennemde gördüğüm şerden daha çok şer hiç bir zaman görmüş değilim. Bunu siz de görmüş olsanız son derece ürker ve gülmeniz azalır. Ağlamanız çoğalırdı, demektir. Hanın: Burundan gunne ile çıkan ağlama sesidir. Hadîsin müteaddit rivâyetlerinden anlaşılıyor ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çok sual sormaktan canı sıkılarak müteaddit defalar: «Sorun bana...» sözünü tekrarlamış. Nihayet Hazret-i Ömer diz çökerek: «Biz Rab olarak Allah'a, din olarak İslâm'a, Resul olarak da Muhammed'e razı olduk.» demiş. Ondan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sükût buyurmuştur. Hazret-i Ömer'in bu yaptığı bir edeb ve nezaket, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ikram, müslümanlara da Peygamberlerine eziyet ederek helâk olmasınlar diye bir şefkattir. Sözünün manâsı: Biz elimizdeki Kitabullah'a ve Peygamberimizin sünnetine razıyız. Bunlar bize yeter. Başka sual sormaya hacet yoktur, demektir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in müteaddit defalar: «Sorun bana...» demesine gelince: Bu söz sorulacak her suâle o anda cevab verebileceği kendisine vahyle bildirilmiştir manâsına alınmıştır. Aksi takdirde gaibe ait her sorulanı bilemez, yalnız Allah'ın bildirdiğini haber verirdi. Hazret-i Abdullah b. Huzafe'nin: «Babam kimdir?» diye sorması câhiliyyet âdeti iktizası bazı kimselerin nesebine ta'n etmelerinden ve Huzafe'nin oğlu olmadığını söylemelerindendir. Annesinin Abdullah'a; «Annen câhiliyyet devri kadınlarının irtikab ettikleri bir şenâatta bulunmuş olsa, onu halkın gözleri Önünde kepaze etmeyeceğinden emin miydin?» diye çıkışmasından murad: Ben zina etmiş olsam da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) sana Huzafe'nin oğlu olmadığını söyleseydi, sen beni âleme karşı rezil ederdin, demektir. Hazret-i Abdullah'in kara bir kölenin oğulluğunu kabul etmesi mütesavver değildir. Çünkü zina ile nesep sabit olmaz. Burada onun kara bir köleye oğul olmayı kabul edecek olması iki vecihle izah edilir: 1- Bu hükmü henüz duymamıştır. O ana kadar kendisi zinadan doğan bir ;ocuğun nesebinin sabit olduğunu zannetmiştir. 2- Nesebin ilhak ve isbatı, kadın şüphe ile cima edilmişse caizdir. Çocuğun nesebi cima sahibinden sabit olur. |