36- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Tabi Olmanın Vucubu Bâbı 6258- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki) ; Bize Leys rivâyet etti, H. Bize Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, İbn Şihab'dan, o da Urve b. Zübeyr'den naklen haber verdi. Ona da Abdullah b. Zübeyr haber vermiş ki, Ensar'dan bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda hurma suladıkları Harra su yolları hakkında Zübeyr'den davacı olmuş. Ensar'dan olan zât: — Suyu sal da geçsin! demiş. Zübeyr ise onların bu teklifine razı olmamış. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda davaya çıkmışlar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Zübeyir'e: «Yâ Zübeyr! Sen sula; sonra suyu komşuna sal!» demiş. Ensârî' kızmış ve: — Ya Resûlallah, bu adam halan oğludur diye mi? (Böyle yapıyorsun?) demiş. Bunun üzerine Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yüzünün rengi değişmiş. Sonra: «Yâ Zübeyr! Sula, sonra suyu tıka! Tâ duvara kadar geri dönsün.» buyurmuşlar. Zübeyr Dedi ki: — Vallahi ben şu âyetin bu husûsda indiğini sanırım: "Hayır! Rabbine yemin olsun ki, aralarında çıkan kavgada seni hakem yapıncaya kadar inanmazlar. Sonra nefislerinde bir şüphe ve darlık da bulmazlar." Sûre-i Nisa, Âyet: 75 Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-MüsâkâU'da; Ebû Dâvud «Kadâyâ»'da; Tirmizî «Ahkâm» ve «Teisir»'de; Nesâî «Kada» ve «Tefsir»de İbn Mâce «Sünnet» ve «Ahkâm» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Hazret-i Zübeyr'den davacı olan ensârînin kim olduğu belli değildir. İhtimal yaptığı hakaret yolsuz olduğu için râviler tarafından ismi gizli tutulmuştur. Dâvûdî'nin rivâyetine göre bu adam münafıkmış. Gerçi hadîste ensardan olduğu bildiriliyorsa da Nevevî ensardan oluşunu münafıklığına muhalif görmemiş: «Müslüman ensardan değil de o kabileden biri olabilir.» demiştir. Hazret-i Zübeyr sağlığında cennetle müjdelenen on zâttan biridir. Ensârînin verilen hükme kızarak «Ya Resûlallah! Zübeyr halan oğlu olduğu için mi böyle yapıyorsun?» demesi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hürmetini ayaklar altına alan çirkin bir sözdür. Ulemânın beyânına göre böyle bir sözü bugün söyleyen kimse kâfir olur, kendisine mürted hükümleri tatbik edilir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ona bir şey yapmaması hâdise İslâm'ın ilk zamanlarına tesadüf ettiği içindir. O devirde müellefe-i kulûb vardı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir taraftan bunları İslâm'a yatıştırmaya çalışır, bir taraftan münafıkların eziyetlerine sabır gösterir ve sabrı tavsiye eder: Muhammed arkadaşlarını öldürüyor demesinler, buyurarak böylelerini affederdi. Hazret-i Zübeyr'in kuvvetli tahminine göre hadîste bahsedilen âyet-i kerîme bu hâdise hakkında nâzil olmuştur. Ulemâdan bazılarına göre ise âyetin sebebi nüzulü çok garib bir hâdisedir. İbn Ebî Hatim'in rivâyet ettiği bir hadîse göre vak'a şudur: İki adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzurunda davaya çıkmışlar, o da davalarını görmüş. Fakat dâvayı kaybeden adam verilen hükme razı olmayarak: Bizi Ömer b. Hattâb'a gönder! demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: «Pekala ona gidini» demiş. Hazret-i Ömer'e vardıklarında dâvayı kazanan Şöyle dedi: — Ey Hattab oğlu! Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim lehime şu adamın aleyhine hüküm verdi. Ama bu adam: Bizi Ömer'e gönder! dedi, o da bizi sana gönderdi. Bunun üzerine Hazret-i Ömer (radıyallahü anh): — öyle mi? diye sormuş. Adam: — Evet! demiş. Ömer (radıyallahü anh): — Ben yanınıza çıkıp aranızda hükmümü verinceye kadar yerinizden ayrılmayın! diyerek içeri girmiş. Az sonra kılıcını kuşanmış olarak yanlarına çıkmış ve hemen «Bizi Ömer'e gönder...» diyeni vurarak öldürmüş. Öteki gerileyerek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına kaçmış ve: . — Ya Resûlallah ! Vallahi Ömer arkadaşımı öldürdü. Kaçmasam mutlaka beni de öldürecekti, demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve Scl'cm): «Ben Ömer'in mü'min bir adamı öldürmek cür'etinde bulunacağını zannetmezdim.» buyurmuş. Bunun üzerine Allah âyeti indirmiş. Ve bu adamın kanını heder ederek Ömer'i kabahatsiz bulmuştur. Bu hadîs zayıfdır. Fakat zayıf olmayan başka bir tarikle de rivâyet olunmuştur. Bazıları Âyet-i kerîme'nin bir Yahûdi ile münafık hakkında indirildiğini söylemişlerdir. |