4- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Allahü teâlâ’ya Tevekkülü ve Allah'ın Onu İnsanlardan Koruması Bâbı 6089- Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer Zührî'den, o da Ebû Seleme’den, o da Câbir'den naklen haber verdi. H. 6090- Bana Ebû İmran Muhammed b. Cafer b. Ziyad da rivâyet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki): Bize İbrahim (yani İbn Sa'd) Zührî'den, o da Sinan b- Ebî Sinan Ed-Düelî'den, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Necid tarafına gazaya gittik. Ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e diken ağacı çok olan bir vadide yetiştik. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir ağacın altına indi de kılıcını onun dallarından birine astı. Cemâat da ağaçlarla gölgelenmek için vadiye dağıldılar. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: «Gerçekten ben uyurken bana bir adam geldi. Ve kılıcı aldı Hemen uyandım. Adam başımda duruyordu. Hiç anlamadım, kılıç sıyrılmış olarak elinde idi. Ve bana: Seni benden kim men eder? dedi. Ben: Allah! dedim. Sonra ikinci defa (tekrar): Seni benden kim men eder? dedi. Ben (yine) Allah! dedim. Bunun üzerine kılıcı kınına iade etti. Ve hemen oturdu.» Ondan sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona kötü bir şey söylemedi. 6091- Bana Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî ile Ebû Bekr b. İshâk da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. (Dedi ki): Bize Şuayb, Zührî'den naklen haber verdi. (Dedi ki): Bana Sinan b. Ebî Sinan Ed-Duelî ile Ebû Seleme b. Abdirrahman rivâyet ettiler. Onlara da Câbir b. Abdillah El-Ensârî —ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabından idi— haber vermiş ki: Kendisi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte Necid tarafına bir gazaya gitmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dönünce o da beraberinde dönmüş. Bir gün kendilerine sıcağın şiddeti gelip çatmış... Sonra râvi İbrahim b. Sa'd ile Ma'mer'in hadîsi gibi nakletmiştir. 6092- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Affan rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eban b. Yezid rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Ebî Kesîr, Ebî Seleme'den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte geldik. Zatü'r-Rika denilen yere ulaştığımızda... Râvi Zührî’nin hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuş. Fakat «Sonra Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona kötü bir şey söylemedi.» cümlesini anmamıştır. Bu hadîsi Buhârî «Kitabü'l-Meğâzî»'nin bir iki yerinde ve «Kitabü't-Tıb»'da tahrîc etmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelen adamın ismi Gûres yahut Garves'dir. Kâdî îyâz her iki şeklini söyledikten sonra doğrusu Garves'dir, demiştir. Hattâbı, Guveyris olduğunu söylemiştir. Bu adama Dü'sûr denildiğini söyleyenler de vardır. İbn İshâk diyor ki: «Küffâr Dü'sûr'a Muhammed yalnız kaldı, şunun işini bitiriver, dediler, Dü'sûr onların reisi idi. Cesur bir adamdı. Yanına keskin bir kılıç alarak geldi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in başına dikilerek: Seni benden kim men eder? dedi. Hemen Cibrîl (aleyhisselâm) göğsünden itti ve elinden kılıç düştü. Bu sefer onu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) aldı ve: «Bugün asıl seni benden kim men eder?» dedi. Dü'sûr: Hiç kimse! cevâbını verdi. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: «Kalk işine git!» dedi. Dü'sûr dönüp giderken: Sen benden daha hayırlısın, dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: «Ben buna senden daha hak sahibiyim.» buyurdu. Sonra Dü'sûr müslüman oldu. Hadîsin bir lâfzında Dü'sûr: Ben de Allah'tan başka ilâh olmadığına ve senin Resûlüllah olduğuna şehâdet ediyorum, demiş. Sonra kavmine giderek onları İslâm'a davet etmiştir.» |