Geri

   

 

 

 

İleri

 

3- Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mucizeleri Hakkında Bir Bab

6080- Bana Ebû'r-Rabi Süleyman b. Dâvud El-Atekî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammad (yani İbn Zeyd) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Sabit, Enes'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) m istemiş, kendisine geniş bir kab içinde su getirmişler, cemâat da abdest almaya başlamışlar. Enes

Dedi ki: Ben altmışdan seksen kişiye kadar tahmin ettim. Suya bakıyordum. Parmaklarının arasından kaynıyordu.

6081- Bana İshâk b. Mûsâ El-Ensârî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'n rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mâlik rivâyet etti. H.

Bana Ebû't-Tâhir de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn Vebb Mâlik b. Enes'den, o da İshâk b. Abdillah b. Ebî Talhâ'dan, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi ki: Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i gördüm. İkindi namazının vakti gelmişti. Cemâat abdest suyu arıyor, fakat bulamıyorlardı. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e abdest suyu getirdiler ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu kabın içine elini koydu. Cemaata da ondan abdest almalarını emir buyurdu. Enes

Dedi ki: Suyu gördüm parmaklarının altından kaynıyordu. Cemâat, a'ödest aldılar. Hattâ son neferine kadar abdest aldılar.

6082- Bana Ebû Ğassan El-Mismaî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muâz (yani İbn Hişam) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana babam Katâde'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Enes b. Mâlik rivâyet etti ki: Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı ile birlikte Zevrâ'da içinde su bulunan kab istedi. Râvi

Dedi ki: Zevrâ' Medine'de çarşı ile mescidin yanında bir yerdedir ve avucunu suya koydu. Derken parmaklarının arasından kaynamağa başladı ve bütün ashabı abdest aldılar. Râvi

Dedi ki: Ben

— Kaç kişi idiler yâ Ebû Hamza? diye sordum.

— Üç yüz kişi kadardılar! cevâbını verdi.

6083- Bize Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Said Katâde'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Zevra'da imiş. Kendisine bir kabla su getirmişler. Parmaklarını örtmüyormuş. Yahut parmaklarım Örtecek kadarmış...

Bundan sonra râvi Hişâm’ın hadîsi gibi nakletmiştir.

Bu hadîsi Buhârî «Kitabü't-Vuzu'» ve «Kitabu Alâmâtin-Nübüvve»'de; Tirmizî «Menâkıb» bahsinde; Nesâî de «KitabÜ't-Tahara»'da muhlelü râvilerden tahrîc etmişlerdir. Tirmizî onun hakkında Hasen sahih bir hadîstir.» demiştir.

Nevevî diyor ki: «Bu Bâbın hadislerinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in parmaklarının arasından su kaynayıp çoğalması ve yemeği çoğaltması görülecektir. Bunların hepsi açık bir takım mucizeler olup Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den muhteln yerlerde ve çeşitli hallerde görülmüş; mecmuu tevatür derecesine varmıştır. Suyu çoğaltma mucizesini sahih olarak Enes İbn Mes'ûd, Câbir ve Imran b. Husayn rivâyet etmişlerdir...»

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in parmakları arasından suyun kaynaması hususunda iki kavil vardır. Ekser ulemâya göre su bizzat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in parmaklarından çıkmıştır. Ulemâ bu mucizenin taştan su kaynama mucizesinden daha büyük olduğunu söylemişlerdir. İkinci kavle göre; ihtimal Cenâb-ı Hak kaptaki suyu çoğaltmış ve su yükseldikçe kaynar gibi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in parmaklarından dökülmüştür. Bu şekillerin her ikisi de açık birer mucizedir. Orada hazır bulunan ashabın sayısı bir rivâyette altmışla seksen arası, diğer rivâyete göre üçyüz kadardır. Rivâyetlerin ikisi de Hazret-i Enes'den nakledildiğine göre ulemâ su kavnama mucizesinin ayrı ayrı iki yerde vuku bulduğuna kail olmuşlardır.

6084- Bana Seleme b. Şebîb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'kıl, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti ki: Ümmü Mâlik Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Je tir tulumunun içinde yağ hediye edermiş. Az sonra oğulları gelir, ondan katık isterlermiş, halbuki evlerinde bir şey bulun-mazmış. Bu sefer Ümmü Mâlik, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gider onda yağ bulurmuş. Böylece o kab evinin katığını idare etmiş durmuş. Nihayet onu sıkmış ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmiş. (O kendisine):

«Tulumu sıktın mı?» diye sormuş. Ümmü Mâlik:

— Evet! demiş.

«Onu (sıkmadan) bıraksaydın hazır bulunmakta devam ederdi.» buyurmuşlar.

6085- Bana Seleme b. Şebib rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hasen b. A'yen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ma'kıl Ebû’z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti ki: Bir adam yiyecek istemek için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelmiş. O da kendisine yarım kile arpa vermiş, adam ile karısı ve misafiri bundan yemekte devam etmişler. Nihayet arpayı ölçmüş ve arkacığından Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelmiş:

«Onu Ölçmeyeydin ondan yer dururdunuz ve sizin İçin hazır bulunurdu.» buyurmuşlar.

6086- Bize Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Ali El-Hanefî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Mâlik (bu zât İbn Enes'dir.) Ebû'z-Zübeyr El-Mekkî'den rivâyet etti. Ona da Ebû't-Tufeyl Âmir b. Vasile haber vermiş, ona da Muâz b. Cebel haber vermiş. Muâz Şöyle dedi: Tebük gazası yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte yola çıktık. Namazları cem' ediyordu. Öğle ile ikindiyi beraberce, akşamla yatsıyı beraberce kıldı. Bir gün olunca namazı geciktirdi. Sonra çıkarak öğle ile ikindiyi beraber kıldı. Sonra içeri girdi. Biraz sonra çıkarak akşamla yatsıyı beraberce kıldı. Sonra şöyle buyurdu ;

«Sİz yarın inşaallah Tebük kaynağına varacaksınız. Siz ona kuşluk zamanı olmadan varmayacaksınız. İmdi ona sizden kim varırsa ben gelinceye kadar suyundan hiç bir şeye dokunmasın!»

Derken biz kaynağa vardık. Bizden önce ona iki adam varmış. Kaynaktan fotin bağı kadar su akıyordu. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o iki adama:

«Bunun suyundan bir şeye dokundunuz mu?» diye sordu.

— Evet! cevâbını verdiler. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara sitem etti. Onlara Allah'ın dilediği kadar söz söyledi. Sonra cemâat elleriyle kaynaktan azar azar su aldılar. Hattâ bir şeyin içinde su toplandı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun içinde ellerini ve yüzünü yıkadı. Sonra suyu kaynağa iade etti. Hemen kaynak şarıl şarıl su akıttı. Yahut bol su akıttı. —Râvi Ebû Alî bu iki kelimeden hangisini söylediğinde şekketmiştir.— Hatta cemâat su aldılar. Sonra:

«Yâ Muâz! Ömrün vefa ederse burasının bahçelerle dolduğunu görmen yakındır.» buyurdular.

6087- Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman b. Bilâl, Amr b. Yahya'dan, o da Abbâs b. Sem b. Sa'd Es-Sâidî'den, o da Ebû Hümeyd'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'lc birlikte Tebük gazasına çıktık. Ve Vâdi'l-Kura'da bir kadının bahçesine geldik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bu bahçeyi tahmin edin!» buyurdu. Biz de onu tahmin ettik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu on kile olarak tahmin etti. Ve (kadına):

«inşaallah biz sana donünceye kadar bunu belle!» dedi. Ve yürüdük Nihayet Tebûk'e geldik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Bu akşam sizin üzerinize şiddetli bir rüzgâr esecek. O rüzgârda sizden kimse ayağa kalkmasın. Kimin devesi varsa ipini sağlam bağlasın!» buyurdu. Arkacıgından şiddetli bir rüzgâr esti. Derken bir adam ayağa kalktı ve rüzgâr onu götürerek Tayyî' dağlarına attı. Eyle hükümdarı İbn’l-Almâ'ın elçisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e bir mektup getirdi. Ona bir de beyaz katır hediye etti. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) dahi kendisine cevap yazdı ve bir elbise hediye etti. Sonra yola revan olduk, nihayet Vadi'l-Kura'ya geldik. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadına bahçesini sordu ;

«Bahçenin mahsulü kaç kileye baliğ oldu?» dedi. Kadın:

— On kileye! cevâbını verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'.

«Ben acele ediyorum. Sizden kim dilerse benimle beraber acele gelsin. İsteyen kalsın!» buyurdu. Biz de yola çıktık. Medine'ye yaklaştığımızda:

«İşte Tâbe! Ve işte Uhud! O bizi seven bir dağdır. Biz de onu severiz,» buyurdu. Sonra ilâve etti:

«Şüphesiz Ensar hanelerinin en hayırlısı Benî Neccar hanesidir. Sonra Benî Abdil-Eşhel hanesi, sonra Benî Abdil-Haris b. Hazrec hanesi, sonra Benî Sâide hânesidir. Ensârın her hanesinde hayır vardır.» Az sonra Sa'd b. Ubade'ye yetiştik. Ebû Üseyd (ona): Görmedin mi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ensâr hanelerinin hayırlılarını söyledi de bizi en sona bıraktı, dedi. Bunun üzerine Sa'd Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ya yetişerek:

— Ya Resûlallah! Ensar hanelerinin hayırlılarını söylemiş; bizi ev sona bırakmışsın! dedi. o da:

«Size hayalılardan olmanız yetişmiyor mu?» buyurdu.

6088- Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Affan rivâyet etti. H.

Bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Muğîre b. Selemete'l-Mahzumî haber verdi.

Her iki râvi demişler ki: Bize Vüheyb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Amr b. Yahya bu isnadla:

«Ensar hanelerinin her birinde hayır vardır.» cümlesine kadar rivâyet etti. Ondan sonraki Sa'd b. Ubâde kıssasını anmadı. Vüheyb'in hadîsinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona memleketinin idaresini verdiğini yazdı.» ifâdesini ziyâde etmiştir. Vüheyb'in hadîsinde «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'de ona yazdı.» cümlesini anmamıştır.

Bu rivâyetlerden Ebû Humeyd hadîsini Buhârî «Kitabu'z-Zekât», «Kitâbu’l-Hacc» ve «Kitabu'l-Meğâzî»'de; Ebû Dâvud «Haraç» bahsinde rivâyet ettikleri gibi, Ebû Üseyd hadîsini Buhârî, Tirmizî ve Nesâî «Menâkıb» bahsinde muhtelif râvilerden tabrîc etmişlerdir.

Ulemânın beyânına göre Ümmü Mâlik'in tulumu sıkmasıyle yağ bereketinin gitmesi ve ondan sonraki rivâyette adamın arpayı ölçmesiyle zahirenin bitmesinin hikmeti bu fiillerin tevekkül ve teslime aykırı olmalarıdır. Yani Allah'ın rızkına tevekkül ettikleri müddetçe rızık devam etmiş, kendi güç ve kuvvetlerine güvenerek işi ele almaya ve Allah'ın hükmündeki esrarı anlamaya kalkışınca bu nimetlerin ellerinden alınmalarıyla cezalandırılmışlardır.

Vesk: Altmış sa' demektir. Bu miktar tahminen onbeş teneke eder. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o zâta yarım vesk arpa verdiğine göre bugünkü hesapla aşağı yukarı yedi teneke arpa vermiş demektir. İşte günlerce kendisinin, ailesinin ve misafirlerinin yemekle bitiremedikleri zahire budur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu zâta arpayı ölçmemiş olsa bitmeyip onları beslemekte devam edeceğini bildirmiştir.

Görülüyor ki: Gerek Ümmü Mâlik'in yağında gerekse bu zatın ırpasında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) açık birer mucize göstermiştir. Bundan sonraki rivâyetlerde dahi mucizeler görmekteyiz. Tebük'ün ayakkabı bağı kadar ince akan kaynağının şarıl şarıl akan bir dereye inkılâb etmesi; hattâ kimse yerinden kalkmasın diye tenbihde bulunduğu halde bir adam rüzgâr anında ayağa kalktığı için kendisine bir ;ezâ olmak üzere rüzgâr tarafından Tayyî dağlarına atılması, kalının bahçesinden "on vesk (takriben yüz elli teneke) meyve çıkacağını tahmin buyurması ve neticede bahçeden o kadar meyve toplanması birer mucizedir.

Tebük ; Medîne'ye on dört konak mesafede Medine İle Şam arasında bir şehirdir. Dimeşk’le aralarında on bir konak mesafe olduğu söylenir. Tebük gazası Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in iştirak ettiği son gazadır. Sıcağın çok şiddetli olduğu ve meyvelerin kemâle erdiği bir zamana tesadüf etmiş, fakat bu gazada çarpışma olmamıştır.

Vadi’l-Kura: Kicaz’ın Şam tarafına düşen eski bir şehirdir.'Eyle de Misir'la Mekke arasında bir sahil şehridir. Buranın hükümdarı Yuhanna b. Ru'be Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bir mektup ve hediye olarak bir de beyaz katır göndermiştir. Bu hayvanın ismi Düldül'dür. Hadîsin zahirine bakılırsa Düldül bu gazada hediye edilmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in ondan başka bir katırı -'bulunduğu da rivâyet olunmamıştır. Şu halde burada zahiren bir tearuz göze çarpmaktadır. Şöyle ki; Tebük gazası hicretin dokuzuncu senesinde olmuştur. Halbuki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Haneyn gazasına bu hayvanın üzerinde çıkmıştır. Vak'a sahîh hadîslerle rivâyet edilmiş ve şöhret bulmuştur. Huneyn gazası hicretin sekizinci yılında Mekke'nin fethinden sonra olmuştur.

Kâdî îyâz bu çelişikliği gidermek için şunu söylemiştir: «O halde hayvanın hediye edilmesi Tebük gazasından Önceye hamledilir. Zaten hediye meselesi elçinin gelmesi üzerine (vav) ile atfedilmiştir. Bu edat tertib iktiza etmez.»

Uhud dağının Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i sevmesi meselesi hac bahsinin sonunda geçmişti.

Ensar hanelerinden murad kabilelerdir. Bunların içinden Benî Neccâr'in en faziletli olması İslâm'ı ilk kabul edenler oldukları ve dinde güzel eserler bıraktıkları içindir.

Tayyi' dağları: Ece ve Selma isminde iki dağdır. Bunlara AMâlika denilen kavmden bir erkekle kadının ismi verildiği söylenir. Hadîsin bir rivâyetinde rüzgâr iki adam sürüklemiştir. Bunlar Benî Saide kabilesinden iki zât olup, biri haceti için gitmiş ve gittiği yerde tıkanmış kalmış. Öteki devesini aramaya çıkmış. Onu da rüzgâr Tayyi dağlarına atmış. Bu hâdise Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e haber verilince:

«Ben size yanında arkadaşı olmaksızın kimse dışarı çıkmasın demedim mi?» buyurmuş. Sonra gittiği yerde tıkanıp kalan zata duâ etmiş, o hemen şifa bulmuş. Öteki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Tebük’den döndüğünde yetişmiş.