14- Ecnebi Bir Kadın Yolda Kötürümlediği Vakit Onu Hayvanın Terkisine Almanın Cevazı Bâbı 5821- Bize Muhammed b. Âlâ' ile Ebû Küreyb El-Hemdân rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Hişâm'dan rivâyet etti (Dedi ki) ; Bana babam, Esma binti Ebi Bekr'den naklen haber verdi Esma şöyle dedi: Zübeyr benimle evlendi. Ama kendisinin yeryüzünde mal ve köle nâmına atından başka hiçbir şeyi yoktu. Ben onun atına aU veriyor; nafakasına bakıyor, işlerini görüyor, su devesi için çekirdek kırıyor, onun alahnı ve suyunu veriyor, kovasını tamir ediyor, hamur yoğuruyordum. Ekmek yapmayı beceremiyordum. Benim için ensardan bazı komşu kadınlar ekmek yapıyorlardı. Doğru kadınlardı. Zübeyr’e, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in parsellediği yerden çekirdeği başmın üstünde taşıyordum ki bu yer bir fersahın üçte ikisi uzaklıktadır. Bir gün çekirdek başımın üzerinde olduğu halde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e rastladım. Beni çağırdı. Sonra beni arkasına bindirmek için (devesine): «Ih! Ih!» dedi. Esma, Zübeyr'e: Utandım ama senin kıskançlığını da bilirim, demiş. O da: — Vallahi başının üzerinde hurma çekirdeğini taşıman, onunla beraber binmenden daha güçtür, demiş. Esma: Hattâ bundan sonra Ebû Bekr bana bir hizmetçi gönderdi de, o beni at bakıcılığından kurtardı ve sanki beni âzâd etti, demiş. 5822- Bize Muhammed b. Ubeyd El-Ğuberî rivâyet etti. (Dedi ki): Bizt Hammâd b. Zeyd, Eyyûb'dan, o da İbn Ebî Müleyke'den naklen rivâyet etti ki, Esma şöyle dedi: Zübeyr'in ev hizmetini görüyordum. Bir atı vardı. Ona bakıyordum. Ama bana at bakıcılığından daha güç bir hizmet yoktu. Ona ot veriyor, tımarını yapıyor ve bakıyordum. Râvi diyor ki: Sonra Esmâ'ya bir hizmetçi isabet etti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e esirler geldi de, ona da bir hizmetçi verdi. Esma Dedi ki: Artık bu hizmetçi beni at bakıcılığından kurtardı. Zübeyr'in nafaka işini de üzerimden attı. Derken bir adam geldi. Ve: — Ey Ümme Abdillah! Ben fakir bir adamım, senin evinin gölgesinde mal satmak istiyorum, dedi. Esma (ona): — Ben sana müsaade edersem Zübeyr buna razı olmaz. İmdi sen gel de bunu benden Zübeyr'in gözünün Önünde iste! demiş. Arkaciğından adam gelerek: — Ey Ümmü Abdillah! Ben fakir bir adamım, senin evinin gölgesinde mal satmak istiyorum, demiş. Esma: — Medine'de benim evimden haşka bir yer bulamadın mı? demiş. Bunun üzerine Zübeyr ona: — Sana ne oluyor ki, fakir bir adama (malını) satmağa mâni oluyorsun, demiş. Artık (adamcağız) kazanmaya başlayıncaya kadar (orada mal) satmış. (Esma diyor ki): Ben bu cariyeyi ona sattım, parası kucağımda iken Zübeyr yanıma girdi. Ve: — Onu bana hibe et, dedi. — Ben onu tasadduk ettim, dedim. Bu hadîsi Buhârî «Humus» ve «Nikâh» bahislerinde; Nesâî «İşrâtü'n-Nisâ»'da tahrîc etmişlerdir. Mal: Aslında altın ve gümüş gibi milk edinilen şeylerdir. Sonra mitk edinilen her şeye ıtlak edilmiştir. Arablarca ekseriyetle maldan deve kas-dedilir. Çünkü onların en kıymetli malı devedir. Hazret-i Esma'nın saydığı hizmetler hakkında Nevevî şunları söylemiştir: «Bütün bunlar iyilikten ve insanların alışageldiği mürüvvetlerden sayılırlar. Kadın bu sayılan hususâtta kocasına hizmet eder. Ekmek yapar; yiyecek pişirir, çamaşır yıkar ve Hiğer işleri görür. Bunların hepsi kadın tarafından bir teberru' ve kocasına bir iyiliktir. Ama bunlardan hiç biri kadına vâcib değildir. Hattâ hiç birin yapmasa günahkâr olmaz. Bu işlerin hepsini kocasının görmesi iâzım gelir. Hiç biri hakkında kadını ilzam ve mecbur etmesi helâl olamaz. Kndın bunları ancak ve ancak bir teberru olarak yapar ki: Güzel bir âdettir. İslâmın ilk zamanlarından bugüne kadar kadınlar bu âdet üzere devam edegelmişlerdir. Kadına ancak iki şey vâcib olur. Kendini kocasına temkin ve teslimi, bir de onun evinden ayrılmaması.» Ih ıh: Deveyi çöktürmek için söylenen bir söz olup ism-i fiildir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in Hazret-i Zübeyr'e parselleyip verdiği yer Benî Nâdir kabilesinden kalan ganimetlerden olup Medîne'ye üçte iki fersah yani aşağı yukarı yedi sekiz kilometre mesafede idi. Bu yeri ona Medîne'ye gelişinin ilk günlerinde vermişti. Hadîsin bir rivâyetinde Hazret-i Esma'ya babası Ebû Bekr tarafından hizmetçi bir câriye gönderildiği, diğer rivâyetinde ise cariyeyi ona Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in verdiği bildiriliyor. Bu iki rivâyetin arası şöyle bulunmuştur. Câriye esirler arasında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e getirilmiş. O da onu Hazret-i Esma'ya verilmek üzere babası Ebû Bekr'e teslim etmiştir. Böylece cariyeyi ona Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) verdi demek mümkün olmuştur. Hazret-i Zübeyr'in: — Vallahi başının üzerinde hurma çekirdeğini taşıman, onunla beraber binmenden daha güçtür, sözünün mânâsı: Seni hurma çekirdeği ta-Sirken görenler cimri ve bayağı sanırlar. Bu ise Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in terkisine binmekten daha güç ve ağır bir şeydir. Çünkü sen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mahremlerinden onun zevcesi Âişe'nin kız kardeşisin, demektir. Bir de bu hâdisenin kadınlara tesettür farz kılınmazdan önce geçmiş olması muhtemeldir. Hazret-i Esma'nın bunca hizmetlere sabru tahammül göstermesi, kocası Zübeyr ile babası Ebû Bekr'in bu bâbda bir şey demeyip sükût etmeleri cihâd vesâir işlerle meşgul oldukları içindir. Bu gibi mühim işlerden vakit bulup da evlerine bakamıyorlardı. |