Geri

   

 

 

 

İleri

 

10- Bir Meclise Gelip de Bir Aralık Bulan Kimsenin Oraya Oturacağını, Aksi Takdirde Cemaatin Arkalarına Oturması Lazım Geldiğini Beyan Bâbı

5810- Bize Kuteybe b. Saîd, Mâlik b. Enes'den, ona okunanlar meyanında İshâk b. Ahdillah b. Ebî Talha’dan naklen rivâyet etti. Ona da Akîl b. Ebî Talibin azatlısı Ebû Mürre, Ebû Vâkıd El-Leysî'den naklen haber vermiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beraberinde cemâat olduğu halde mescidde otururken üç nefer gelivermiş. Onların ikisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına gelmişler, biri gitmiş. Bu iki kişi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in başında dikilmişler. Biri halkada bir aralık görerek oraya oturmuş. Diğeri cemâatin arkalarına oturmuş. Üçüncüsü ise dönüp gitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) oradan ayrılınca:

«Size bu üç kişiyi haber vereyim mi? Bunlardan biri Allah'a sığındı, Allah da onu sığındırdı. Diğeri utandı, Allah da ondan istihya etti. Sonuncuya gelince, o yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi.» buyurmuşlar.

5811- Ahmed rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Harb (bu zât İbn Şeddat'tır) rivâyet etti. H.

Bana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti.

(Dedi ki) ; Bize Habban haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ebân rivâyet etti. Her iki râvi demişler ki: Bize Yahya b. Ebî Kesir rivâyet etti ki: İshâk b. Abdillah b. Ebî Talha kendisine bu isnadda bu mânâda bu hadîsin mislini rivâyet etmiş.

Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu’l-ilim» ile «Kitâbu's-SalâU'da; Tirmizî «İstizan» bahsinde; Nesâî «Kitâbu'l-ilim»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Hadîste hazf vardır. Takdiri şöyledir: Ashâb-ı kirâm: Bu üç kişinin kimler olduğunu haber ver ya Resûlallah! demişler, o da:

«Onlardan biri Allah'a sığındı. Allah da onu sığındırdı. Diğeri utandı, Allah da ondan istihya etti. Sonuncuya gelince; o yüz çevirdi. Allah da ondan yüz çevirdi.» diye cevap vermiştir. Görülüyor ki, bu cevaplarda edebiyatçıların mügâkele dedikleri sanat vardır. Verilen cevaplar şekil itibariyle suâle uygun düşüyorsa da mânâ başkadır. Çünkü îva sığındırmak yani evine kabul etmektir. Bu Allahü teâlâ hakkında mütesavver değildir. Binâenaleyh mecazdır. Ve kelimenin lâzimî mânâsı kastedilmiştir ki, o da hayra ulaştırmak istemektir. Yani melzum zikredilmiş, lâzım kasdedilmiştir. Bazıları bunun mânâsı Allah'ın o kimseyi cennetine sığın dır ma sı dır, demişlerdir. Allah'ın istihyası da böyledir. Yani o da Mecâz-ı mürselin melzûmu zikr lâzımı irade nev'indendir. Çünkü utanmak mânâsına gelen haya insana ayıplanacağından korktuğu bir şeyden dolayı âriz olan değişme ve kırgınlıktır. Allahü teâlâ hakkında bu imkânsızdır. Binâenaleyh bununla lâzimî mânâsı olan azabı terk etmek kasdedilmiştir. Allah'ın yüz çevirmesi dahi aynı şekilde mecaz olup bununla Allah'ın gazabı kasdedilmiştir. Böyle zahirî mânâsına hamli mümkün olmayan yerlerde kaide bu gibi lâfızların lâzimî mânâları murad olunmaktır. Hakikî mânâ ile mecazi mânâ arasındaki alâka lüzumdur. Hakikî mânâyı kasdetmekten men eden karine ise akıldır. Çünkü akıl bu gibi şeylerin Allah'dan sâdır olabileceğini tasavvur edemez. Kirmânî buradaki mecazların teşbih olması ihtimâlinden de bahsetmiştir. O halde mânâ şöyle olur: Evine sığındıran, utanan ve yüz çeviren ne yaparsa Allah da onun gibi yapar, demek olur. Yani fiil fiile benzetilmiş olur.

Buradaki yüz çevirmeden murad hiç bir özrü yokken dönüp gitmeye hamledilmiştir.

Kâdî Iyâz şöyle diyor: «Bir kimse Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yüz çevirir de uzaklaşırsa mü'min değildir. Eğer bu zât mü'min olup dünyevî bir hacetini veya zaruri bir işini görmek için gitti ise Allah'ın onu îrazı af ve rahmetini terk etmesiyle olur. Onun bir hasenesini kabul etmez, kötülüğünü affetmez.»