Geri

   

 

 

 

İleri

 

9- Bir Kimse Bir Kadınla Başbaşa Görülür de O Kadın Zevcesi Yahut Mahrem Akrabası Olursa, Sü-i Zannı Gidermek İçin: Bu Kadın Filancadır, Demesinin Müstehab Olduğunu Beyan Bâbı

5807- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammad b. Seleme, Sabit El-Bûnânî'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti ki: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarından birinin yanında İmiş. Derken yanından bir adam geçmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onu çağırmış, adam da gelmiş ve:

«Ey filân! Bu benini zevcem filancadır.» buyurmuş. Bunun üzerine o zât:

— Ya Resûlallah! Her kim hakkında zanna kapılırım da, senin hakkında zanna kapılmam! demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz ki, şeytan insanın kanının aktığı yerden akar!» buyurmuşlar.

5808- Bize Ishâk b. ibrahim ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Lâfızları birbirine yakındır. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ma'mer, Zührî'den, o da Ali b. Hüseyin'den, o da Safiyye binti Huyeyy'den naklen haber verdi. Safiyye şöyle dedi: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) itikâfa girmişti. Ben de geceleyin onu ziyarete geldim. Ve kendisiyle konuştum. Sonra evime dönmek üzere kalktım. Beni evime götürmek için o da kalktı.

Safiyye'nin evi Üsame b. Zeyd'in hanesinde idi. Derken oradan Ensârdan iki zat geçti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i görünce hızlandılar. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'.

«Ağır olun! Bu kadın Safiyye bînti Huyeyy'dir.» buyurdu. Adamlar:

— Sübhanallah ya Resûlallah! dediler. - Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz şeytan insanın kanının aktığı yerden akar. Ben de sîzin kalblerinize şerr atar diye korktum.» buyurdular. Yahut (şerr yerine) şey dedi.

5809- Bana bu hadisi Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'l-Yeman haber verdi.

(Dedi ki): Bize Şuayb, ZÜhrî'den naklen haber verdi.

(Dedi ki): Bize Ali b. Hüseyn haber verdi. Ona da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in zevcesi Safiyye haber vermiş ki: Kendisi ramazanın son on gecesinde mescidde İtikâfı esnasında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ziyarete gelmiş ve onun yanında bir müddet konuşmuş. Sonra evine gitmek üzere kalkmış. Onu götürmek için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de kalkmış... Sonra râvi, Ma'mer'in hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuştur. Yalnız o: «Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Şüphesiz ki, şeytan insanın kanının ulaştığı yere ulaşır.» buyurdu.» demiş; «Akar» dememiştir.

Hazret-i Safiyye rivâyetim Buhârî «İtikat», «Edeb», «Ahkâm-ve «Hums» bahislerinde; Ebû Dâvud «Kitâbu's-Savm» ve «Kitâbu’l-Edeb»'de; Nesâî «İ'tikâf»'da; İbn Mâce «Savm» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîr etmişlerdir.

Bu rivâyetlerdeki kıssanın ayrı ayrı İki defa vuku bulmuş olması muhtemel olduğu gibi, her iki rivâyetin aynı kıssaya ait olmaları da mümkündür. Bu takdirde birinci rivâyet te'vîl olunur ve geçenler iki idi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) biriyle konuştuğu için burada bir adam gösterilmiştir, denilir. Hazret-i Safiyye (radıyallahü anhâ) Hayber reisi Huyeyy b. Ahtab’ın kızıdır. Ümmü Yahya künyesini taşırdı.

Kâdî Iyâz ve başkalarının beyânına göre ulemadan bazıları şeytanın, insanın kanına girip dolaşmasını hakikat mânâya hamletmiş. Ve: Allah ona insanın İçinde ve kanında dolaşacak kuvvet ve kudreti halketmiştir.» demişlerdir. Diğer bazı ulemaya göre bu söz şeytanın çok vesvese verdiği ve insanı çok yoldan saptırdığı için istiare edilmiştir. Sanki şeytan insandan ayrılmamak hususunda onun kanı mesabesindedir. Bir takımları: «Şeytan vesvesesini bedenin ince mesamatına bırakır, oradan vesvese kalbe ulaşır» demişlerdir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e tesadüf eden iki zâtın ensardan Üseyd b. Hudayr ile Abbâd b. Bişr oldukları rivâyet edilir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanındakine işaretle: «Bu Safiyye binti Huyeyy'dir.» Diğer rivâyete göre: «Bu benim zevcemdir.» diye beyânda bulunması üzerine bu zevatın; «Sübhanallah ya Resûlallah!» mukabelesinde bulunmaları hakikat mânâya da hamledilebilir, kinayeye de, Hakikata hamledilirse bu sözden murad: Biz Resûlünün müttehem olmasından Allah'ı tenzih ederiz. O yakışmaz bir fiil ve harekette bulunmaz, demektir. Kinayeye hamledilirse maksad Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu sözüne şaştıklarını bildirmektir.