33- Saç Ekleyen ve Ekleten, Döğme Yapan ve Yaptıran, Yüz Yolan ve Yolduran ve Diş Törpülettiren Kadınlarla Allah'ın Yarattığını Değiştiren Kadınların Yaptıklarının Haram Kılınması Bâbı 5687- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Muâviye, Hişâm b. Urve'den, o da Fâtıme binti Münzir'den, o da Esma binti Ebî Bekir'den naklen haber verdi. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir kadın gelerek: — Ya Resûlallah! Benim yeni gelin bir kızcağızım var. Çiçek hastalığına tutuldu da saçları döküldü. Bu saçları ekleyeyim mi? diye sordu. Bunun üzerine: «Ekleyene de, ekletene de Allah lanet etsin!» buyurdular. 5688- Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abde rivâyet etti. H. Bize bu hadîsi İbn Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babamla Abde rivâyet ettiler. H. Bize Ebû Küreyb dabî rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Veki' rivâyet etti. H. Bize Amru'n-Nâkıd da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Esved b. Amir haber verdi. (Dedi ki): Bize Şu'be haber verdi. Bu râvilerin hepsi Hişâm b. Urve'den bu isnadia Ebû Muâviye hadisi gibi rivâyette bulunrouşlardır. Yalnız Veki' ile Şû'be «Fetemerraka» yerine «Fetemerrata şa'ruhâ» demişlerdir. 5689- Bana Ahmed b. Saîd Ed-Dârimî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Habban haber verdi. (Dedi ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mansûr, annesinden, o da Esma binti Ebî Bekr'den naklen rivâyet etti ki: Bir kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e gelerek: — Ben kızımı evlendirdim. Ama başının saçları döküldü. Kocası onu beğeniyor. Saçını ekliyeyim mi? Ya Resûlüllah! demiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisini nehiy buyurmuş. 5690- Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Dâvud rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be rivâyet etti. H. Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki): Bize Yahya b. Ebî Bükeyr Şu'be'den, o da Amr b. Mürra'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Ben Hasen b. Müslim'i dinledim, Safiyye binti Şeybe’den, o da Âişe'den naklen rivâyet ediyordu ki: Ensardan bir câriye evlenmiş ve hastalanarak saçları dökülmüş, saçını eklemek istemişler. Ve bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sormuşlar da, hem ekleyene, hem ekletene lanet buyurmuş. 5691- Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Zeyd b. Hubab, İbrahim b. Nâfi’den rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Hasen b. Müslim b. Yennak, Safiyye binti Şeybe'den, o da Âişe'den naklen haber verdi ki, Ensârdan bir kadın bir kızını evlendirmiş. Ve kız hasta olarak saçları dökülmüş. Derken kadın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek: — Kocası onu istiyor. Saçlarını ekliyeyim mi? diye sormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Saç ekleyenlere lanet olundu.» buyurmuşlar. 5692- Bana bu hadîsi Muhammed b. Hatim de rivâyet etti, (Dedi ki): Bize Abdurrahman b. Mehdî, İbrahim b. Nâfi'den bu isnadla rivâyette bulundu. Ama «Saç ekletenlere Iânet olundu» dedi. Hazret-i Esma hadîsini Buhârî «Kitâbu'l-Libâs»'da Hazret-i Âişe hadîsini «Kitâbu'n-Nikâh» ile «Kitâbu'l-Libâs»'da; aynı hadîsi Nesâî «Kitâbu'z-Zine»'de tahrîc etmişlerdir. Hasbe: Çiçek hastalığının bir nev'idir. Bu kelime Hasabe ve Hasıbe şekillerinde de okunabilir. Vasile: Kadının saçını başka bir saçla ekleyen kadındır. Saçı eklenilen kadına da müstevsıle yahut mevsûle denilir. Bu hadîsler saça saç eklemenin haram olduğuna delildirler. Kâdî Iyâz diyor ki: «Bu mes'elede ulemâ ihtilâf etmişlerdir. İmâm Mâlik'le Taberî ve ulemâdan birçokları yahut ekserisi saç eklemenin her ne ile olursa olsun memnu' olduğunu söylemişlerdir. Bunların delili Müslim'in bundan sonra rivâyet edeceği Câbir hadîsidir. Mezkûr hadîste: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadının saçma bir şey eklemesini men etti, denilmektedir.» Leys b. Sa'd: «Bu nehiy saça saç eklemeye mahsûstur; saça yün bez parçası vb. eklemekte beis yoktur.» demiştir. Kaarfî Iyâz dahi bu mânâda sözler söylemiştir. Şâfiîler'den Bazıları kocasının izni ile kadının saçma temiz olmak şartiyle hayvan saçı ekleyebileceğini söylemişlerdir. Bu hadîsler onların aleyhine delildir. Saça saç eklemenin haram kılınması, ya kötü kadınlara benzettiği için, yahut Allah'ın yarattığı şekli değiştirdiğindendir. Kadının kocasına güzel görünmek için yüzünden kıl alması memnu değildir. Bu mesele Hazret-i Âişe'ye sorulmuş da şu cevabı vermiştir: «Doğduğunda mevcut olan bir şey ile onu çıkarması helâl değildir. Fakat sonradan hâsıl olmuşsa onu yolmakta bir beis yoktur.» Bir rivâyette: «Kocan içinse yap!» cevâbını vermiştir. Ebû Ubeyd fukahânın saç olmamak şartıyle saça her şeyin eklenebileceğine ruhsat verdiklerini nakletmiştir. 5693- Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. H. Bize Züheyr b. Harb ile Muhammed b. Müsennâ da rîvâyei ettiler. Lâfız Züheyr'indir. (Dediler ki): Bize Yahya (bu zat Kattan'dır) Ubeydullah'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Nâfi', İbn Ömer'den naklen haber verdi İd, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) saç ekleyenle ekletene, döğme yapanla yaptırana lanet buyurmuşlar. 5694- Bu hadîsi bana Muhammed b. Abdillah b. Bezi' de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Bişr b. Mufaddal rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Sahr b. Cüveyriye, Nâfi'den, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen bu hadîsin mislini rivâyet etti. 5695- Bize İshâk b. İbrahim ile Osman b. Ebî Şeybe rivâyet ettiler. Lâfız İshâk'mdır. (Dediler ki): Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da İbrahim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan naklen haber verdi. Abdullah Şöyle dedi: Allah döğme yapan ve yaptıran kadınlara yüz yolan ve yolduranlara, güzellik için diş törpülettirenlere, Allah'ın yarattığı şekli değiştirenlere Iânet etmiştir. Bu söz Benî Esed kabilesinden Ümmü Ya’kub denilen bir kadının kulağına varmış. Ümmü Ya'kub Kur'ân okuyordu. Hemen Abdullah'a gelerek: — Ne o senden kulağıma gelen söz! Sen döğme yapanlara ve yaptıranlara, yüzden kıl yolduranlara, güzellik için diş törpületenlere Allah'ın yarattığı şeklî değiştirenlere lanet okumuşsun! dedi. Abdullah da: — Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ın lânet ettiklerine ben neden lanet etmiyecekmişim. Hem bu Allah'ın kitabında vardır, cevâbını verdi. Kadın: — Yemin olsun ben Mushafın iki kabuğu arasındakileri okudum. Ama bunu bulamadım, dedi. Abdullah: — Gerçekten onu okudunsa mutlaka bulmuşsundur. Allah (azze ve celle); "Size Resul ne getirdiyse onu alın! Sizi neden nehyetti ise hemen vazgeçin!" Süre-i Haşr, Âyet: 7. buyurmuştur, dedi. Bunun üzerine kadın: — Gerçekten ben şimdi senin hanımının üzerinde bundan bir şey görüyorum, dedi. Abdullah: — Git de bak! dedi. Arkacığından kadın Abdullah'ın hanımının yanına girdi. Fakat bir şey göremedi. Ve Abdullah'ın yanına gelerek: — Bir şey görmedim, dedi. Abdullah: — Bana bak, bu olsaydı biz onunla bir arada olamazdık. Mukabelesinde bulundu. 5696- Bize Muhammed b. Müsenna ile İbn Beşşâr rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdurrahman (Bu zât İbn Mehdi'dir) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. Rafı' dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya b. Âdem rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mufaddal (bu zât İbn Mühelhü'dir) rivâyet etti. Her iki râvi Mansûr'dan bu isnâdla Cerîr'in hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuşlardır. Şu kadar var ki, Süfyân'ın hadîsinde «Elvâşimat vel-Müstevşimat» Mufaddal'ın hadîsinde ise «El vâşîmât vel-Mevşûmat» denilmiştir. 5697- Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Mansûr'dan bu isnadla bu hadîsi şâir Ümmü Ya'kûb kıssasından mücerret olarak Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den rivâyet etti. 5698- Bize Şeyban b. Ferrûh da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Cerîr (yani İbn Hazım) rivâyet etti. (Dedi ki): Bize A'meş, İbrahim'den, o da Alkame'den, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarkilerin hadîsi gibi rivâyette bulundu. 5699- Bana Hasen b. Alî El-Hulvânî ile Muhammed b. Râfi de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize İbn Cüreyc haber verdi. (Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi. Kendisi Câbir b. Abdillâh'ı şunu söylerken işitmiş: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kadının başına bir şey eklemesini men etti. İbn Mes'ud rivâyetini Buhârî «Kitâbu't-Tefsîr» ve «Kitâbu'l-Libâs»'da; Ebû Dâvûd «Kitâbu't-TeraccüN'de; Tirmizî «İstîzân»'da; "Nesâî «Kitâbu'z-Zine» ile «Kİtâbu't-Tefsir»'de; İbn Mâce «Nikâh» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Vaşimât: Vâşimenin cem'idir. Vâsime elinin üstüne, bileğine veya dudağına veşim yaptıran kadındır. Buna Türkçede döğme denir ki, iğne veya çuvaldızla delinerek derinin altına sürme veya benzeri bir şey doldurulur, bir daha o yer renk tutarak ebediyyen çıkmamak şartıyle boyalı kalır. Bâzı câhiller kollarına veya omuzlarına arslan, kaplan gibi canlı hayvanların resmini bile nakşettirirler. Döğme; kadına da, erkeğe de; yapana da, yaptırana da haramdır. Yalnız küçüklere yapılırsa henüz mükellef olmadıkları için onlar günahkâr olmaz. Günahı sadece yapana ait olur. Nevevî diyor ki: «Ulemamızın kavline göre döğme yapılan yer pis olur. Eğer-düğmeyi ilâçla gidermek mümkün olursa giderilmesi vâcibdir. Pek güçlükle mümkün olabiliyor da telefinden korkuluyor yahut bir uzvun telef olması veya bir uzvun görünür şekilde sakatlanması muhte-melse giderilmesi vâcib değildir. Tevbe ettiği zaman üzerinde günah kalmaz. Böyle bir şeyden korkmazsa döğmenin giderilmesi lâzım gelir. Bu hususta gecikmekle günahkâr olur. Bütün bunlarda erkekle kadın müsavidir.» Nâmisa: Yüzden kıl yolan. Mütenemmisa: Yüzünün kılmı yolduran kadın demektir. Ulemânın beyânına göre kadının yüzünde sakal ve bıyık biterse onları yolmak haram değil, müstehabdir. Fakat kaş, kirpik ve yüzün etrafından kıl yolmak haramdır. Zahiriler'den Ebû Hazm kadının sakal, bıyık tıraşının dahi haram olduğunu, hilkatinden hiç bir şeyi noksan veya ziyâde yapmasının caiz olmadığını söylemiştir. Tefellûc: Ön dişleri törpüleyerek aralık açmak ve güzelleştirmektir. Bunu ekseriyetle genç ve güzel görünmek maksadıyle yaşlı kadınlar yaparlar. Bu maksatla dişlerini törpületen ile törpüleyen müştereken haram işlemiş olurlarsa da, dişi tedavi yahut bir kusurunu giderme maksadıyle yapılırsa günahı yoktur. Gerek saç ekleyenlerle ekletenler, gerekse döğme yapanlarla yaptıranlar ve güzellik için diş törpületenler Allah'ın yarattığı şekli değiştirenlerdir. Bundan dolayı hadîste bu cümle yukarki-ler üzerine atfedilmemiş, hepsinin sıfatı olmuştur. Ümmü Ya'kûb'un ismi malûm değildir. Bu kadının hilkat değiştirenlere Kur'ân-i Kerîm'de lanet edildiğini görmedim demesi doğrudan doğruya bunlara lanet bulunmadığındandır. Fakat Taâlâ Hazretleri Resûlünün her getirdiği şeyi almak, her yasak ettiğini bırakmak lâzım geldiğini pekâlâ beyan buyurmuştur. Saç eklemek, döğme yaptırmak, yüz yolmak gibi hilkati değiştiren şeyleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz yasak etmiş; yapanlara, yaptıranlara lânel okumuştur. Onun emirlerine, nehiylerine uymak Allah'ın emri olduğuna göre, onun lanetleri de Allah nazarında mel'un olur. îşte Hazret-i Abdullah b. Mes'ud bundan dolayı kadına âyetle cevap vermiştir. Bir de Allah'ın yarattığı şekli değiştirenler zâlimdirler. Zâlimlere ise Allahü teâlâ Kur'ân-ı Kerim'de açıkça lanet okumuştur. Kadın Hazret-i Abdullah'dan müskit cevap alınca, bu sefer onun hanımının yani Zeyneb binti Abdillah'in da bu işleri yaptığını zannederek: Senin hanımın da halen bu işleri yapıyor, demişse de Hazret-i Abdullah hanımının öyle bir şey yapmadığından emin olduğu için kadıT na: Git bak! demiş, neticede kadının zannettiği şeylerden hiçbirinin yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Hazret-i Abdullah'm: «Bu olsaydı biz onunla bir arada olmazdık» sözünün mânâsı: Böyle bir şey olsa, bir an kapısında tutmayıp boşayacağını anlatmaktır. Bununla saç eklemek yahut namaz terketmek gibi günahları irtikâb eden kadının boşanması gerektiğine istidlal olunur. 5700- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e İbn Şihab'dan dinlediğim, onun da Humeyd b. Abdirrahman b. Avf'dan rivâyet ettiği, onun da hac yolunda Muâviye b. Ebî Süfyân'dan minber üzerinde dinlediği şu hadîsi okudum. Muâviye bir polisin elindeki perçemi alarak: — Ey Medîneliler! Ulemanız nerede? Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i bu gibi şeylerden nehyederken işittim. Hem: «Benî İsrail ancak kadınları bunu yaptıkları zaman helâk olmuştur.» buyuruyordu, dedi. 5701- Bize İbn Ebî Ömer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne rivâyet etti. H. Bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus haber verdi. H. Bize Abd b. Humeyd dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi. Bu râvilerin hepsi Zührî'den Mâlik'in hadîsi gibi rivâyette bulunmuşlardır, Yalnız Ma'mer'in hadîsinde: «Benî İsrail ancak azâb olundu...» cümlesi vardır. 5702- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Biz Gunder, Şu'be’den rivâyet etti. H. Bize İbn Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki) Bize Muhammed b. Cafer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be Amr b. Mûi ra'dan, o da Saîd b. Müseyyeb'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi) Muâviye Medine'ye geldi de bize hutbe okudu. Ve bir yumak saç çıka rarak bunu yahûdilerden başka hiç bir kimsenin yapacağını zannetmezdim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu duydu da zûr ismi verdi dedi. 5703- Bana Ebû Gassân El-Mismaî ile Muhammed b. Müsennâ dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muâz (Bu zat İbn Hişam'dır) haber verdi. (Dedi ki): Bana babam, Katâde'den, o da Saîd b. Müseyyeb'den naklen rivâyet etti ki, bir gün Muâviye şunu söylemiş. Gerçekten siz kötü bir kılık meydana çıkardınız. Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şüphesiz zûrdan nehyetmiştir, Derken bir adam ucunda bez parçası bulunan bir sopa ile geldi. Muâviye: Dikkat edin! Bu da zûrdur, dedi. Katâde: «Kadınların saçlarını çoğalttıkları bez parçalarını kastediyor» demiş. Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'l-Enbiya» ile «Kitâbu'l-Libâs»'da; Ebû Dâvûd «Kitâbu't-Teraccûl»'de; Tirmizî «İstizan» bahsinde; Nesâî «Kitâbu'z-Zîne»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Hac yılından murâd Hazret-i Muâviye'nin hilâfeti zamanında yaptığı son hacadır ki: Elli bir yılına tesadüf eder. Hazret-i Muâviye hutbesini Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin minberi üzerinde îrad etmiştir. Kussa: Başın Ön tarafındaki saçlarıdır. Burada ondan murad bu saçlardan bir kısmıdır. Haresi: Muhafız asker, polis mânâsına gelir. Hazret-i Muâviye'nin Medîneliler'e: «Ulemânız nerede?», diye hitab etmesi bazılarına göre o gün ulemânın azaldığına işarettir. Fakat Allâme Aynî bu te'vîli haklı olarak beğenmemiş «Sahabenin ekserisi Öldülerse, onların yerine sayıca kendilerinden daha çok tabiînin büyük ve küçük birçok ulemâsı kâim olmuştur. Muâviye'nin maksadı bu değildir. Onun maksadı ulemânın böyle bir münkeri ihmal etmelerini yüzlerine vurmak, onu değiştirmemek gafletini gösterdikleri için kendilerini tekdirdir. Hadîs-i şerif münkerâtı yok etmek için icâbında hükümdarın halkı tekdir ve ten-bih edebileceğine delildir, Kâdî Iyâz diyor ki: «İhtimal Benî İsrail'e saçı perçem yapmak barammış ve bunu kullandıkları için helâk edilmişlerdir. Bâzılarına göre Benî İsrail bu ve başka günahlar sebebiyle helâk edilmişlerdir.» Muâviye hadîsi münkerat zuhurunda âmmenin ceza göreceğine delildir. Zûr: Yalan, bâtıl ve töhmet demektir. Burada saç eklemek mânâsında kullanılmıştır. |