Geri

   

 

 

 

İleri

 

12- Kapları Örtmeyi, Tulumları Bağlamayı ve Kapıları Kapamayı Üzerlerine de Besmele Çekmeyi— Uykuya Yatılacağı Zaman Kandil ve Ateşi Söndürmeyi, Akşamdan Sonra Çocuklarla Hayvanların Salinmamasını Emir Bâbı

5364- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H.

Bize Muhammed b. Rumh da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbirden, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen haber yerdi ki, şöyle buyurmuşlar.

«Kaplan örtün! Tulumları bağlayın! Kaplan kapayın! Ve kandilleri söndürün! Çünkü şeytan bağ çözemez kapı açamaz kap da aralayamaz. Eğer biriniz kabının üzerine aykırı bir çırpı koymaktan ve Allah'ın adını anmaktan başka bir çare bulamazsa bunları yapsın. Çünkü küçük fâsık ev sâkinlerinin üzerine evlerini yakar.»

Kuteybe kendi hadîsinde «Kapıları kapayın!» cümlesini anmamıştır.

5365- Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti.

(Dedi ki): Mâlik'e, Ebû'z-Zübeyr'den dinlediğim. Onun da Câbir'den, onun da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet ettiği bu hadîsi okudum. Yalnız o:

«Kapları devirin! Yahut kapları örtün!»demiş; Kapların Üzerine aykırı çırpı koymayı anmamıştır.

5366- Bize Ahmed b. Yûnus dâhi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'z-Züheyr, Câbir'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Kapıyı kapayın!..» buyurdular. Râvi, Leys'in hadîsi gibi nakletmiş tir. Yalnız o:

«Kapları örtün!» demiş. Bir de:

«Ev halkının üzerine elbiselerini yakar!» demiştir.

5367- Bana Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrahman rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen yukarkilerin hadîsi gibi rivâyette bulundu ve:

«Küçük fâsık evi sahiplerinin üzerine yakar.» dedi.

5368- Bana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Bavh b. Ubâde haber verdi.

(Dedi ki): Bize İbn-i Cüreyc rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Atâ' haber verdi ki: Câbir b. Abdillah'ı şunu söylerken işitmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'.

«Gece karanlığı bastığıyahut gecelediğiniz— vakit çocuklarınızı (çıkmaktan) men edin. Çünkü Şeytanlar o zaman dağılır. Gecenin bir kısmı gitti mi onları salın. Kapıları kapayın ve Besmele çekin. Çünkü Şeytan kapalı kapı açamaz. Tulumlarınızı bağlayın ve Besmele çekin! Kaplarınızı örtün ve Besmele çekin! Kaplarınızın üzerine aykırı bir şey olsun koyun. Kandillerinizi de söndürün!» buyurdular.

5369- Bana yine İslâk b. Mansûr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ravh b. Ubade haber verdi.

(Dedi ki): Bize İbn-i Cüreyc rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Amr b. Dinar haber verdi. Kendisi Câbir b. Abdillâh'ı Atâ'nın haber verdiği gibi söylerken işitmiş. Yalnız o:

«Allah (azze ve celle)'n'ın ismini anın.» dememiştir.

5370- Bize Ahmed b. Osman En-Nevfelî dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Asım rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn-i Cüreyc bu hadîsi Afâ' ile Amr b. Dinar'dan Ravh’ın rivâyeti gibi haber verdi.

5371- Bize Ahmed b. Yûnus rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Züheyr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû'z-Zübeyr, Câbir'den rivâyet etti. H.

5372- Bize Yahya b. Yahya dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Hayseme Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen haber verdi. Câbir Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Güneş kavuştuğu vakit yatsının koyu karanlığı gidinceye kadar çocuklarınızla hayvanlarınızı salmayın! Çünkü şeytanlar güneş kavuştuğu zaman yatsının koyu karanlığı gidinceye kadar yayılırlar.» buyurdular.

5373- Bana Muhammed b. Müsennâ da rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrahman rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Züheyr'in hadîsi gibi rivâyette bulundu.

5374- Bize Amr'un-Nâkid rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâşim b. Kasını rivâyet etîi.

(Dedi ki): Bize Leys b. Sa'd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Yezid b. Abdillah b. Üsâme b. Hâd El-Leysî, Yahya b. Saîd’den, o da Ca'fer b. Abdillah b. Hakem'den, o da Ka'kaa' b. Hakînı'den, o da Câbir b. Abdillah'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i:

«Kabı örtün! Tulumu da bağlayın! Çünkü senede bir gece veba iner. Kapağı olmayan hiç bir kabın yahut üzerinde bağı olmayan hiç bir tulumun yanından geçmez ki, İçine bu vebadan bir şey inmesin.» buyururken işittim.

5375- Bize Nasr b. Ali El-Cehdamî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana baham rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Leys b. Sa'd bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Yalnız o: «Çünkü senede bir gün vardır. O günde veba iner,» demiş; hadîsin sonuna şunu ziyade etmiştir: «Leys dedi ki: Bizde yabancılar bundan Aralık ayında korunurlar.»

5376- Bize Eim Bekr b. Ebî Şeybe ile Amru'n-Nâkid ve Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Süfyân b. Uyeyne, Zührî’den, o da Sâlîm'den, o da babasından, o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet etti:

«Uyuduğunuz zaman ateşi evlerinizde bırakmayın!» buyurmuşlar.

5377- Bize Saîd b. Amr El-Eş'asî ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr, Ebû Amir El-Eş'arî ve Ebû Küreyb rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Âmir'indir. (Dediler ki): Bize Ebû Üsâme, Kü-reyb'den, o da Ebû Bürde'den, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti.

 (Şöyle dedi): Medine'de bir ev geceleyin sâhiblerinîn üzerine yandı. Bunların hali Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e anlatılınca:

«Şüphesiz ki bu ateş size ancak düşmandır. O halde uyuduğunuz zaman onu yanınızdan söndürün!» buyurdular.

Câbir hadîsini Buhârî «Bed'ül-Halk» bahsinde; İbn-i Ömer'le Ebû Mûsa rivâyetlerini «Kitâbu'l-isti'zan»'da. İbn-i Ömer rivâyetini Ebû Dâvud ile İbn-i Mâce «Kitâb'ul-Edeb»'de; Tirmizî «Etme» bahsinde; Ebû Mûsa hadîsini İbn-i Mâce «Kitâb'ul-Edeb»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

Füveysika: Fare demektir. Bu kelime Fâsık'dan alınma ismi tasgirdir. Fâsık; yoldan çıkan demektir. Fare de geceleri deliğinden çıkarak çeşitli zararlar yaptığı için ona bu isim verilmiştir.

Fevâşi: Fâşiyenin cem'idir. Fâşiye, yayılan demektir ki, murad keçi, koyun, sığır ve deve gibi yayılarak otlayan hayvanlardır.

Fahme: Aslında kömür demektir. Arablar bir benzetme yaparak akşamla yatsı arasındaki karanlığa da fahme demişlerdir.

Nevevî diyor ki: «Bu hadiste dünya ve âhiret mesâlihini bir araya toplayan muhtelif hayır nevilerinden cümleler vardır. Şeytanın ezasından kurtulmanın yolu da bu âdabı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) emir buyurmuş, Allah Taûlâ dahi aynı esBâbı onun şerrinden kurtulmaya sebep halketmiştir. Binâenaleyh şeytan kapalı bir kabı açmaya, bağlı bir tulumu çözmeye, kilitli bir kapıyı açmaya ve bir çocuğa veya başkasına ezâ vermeye ancak bu esBâbı bulduğu zaman muktedir olabilir. Nitekim sahih bir hadîste: .

"Kul evine girerken besmele çekerse, şeytan: Bize bunların yanında gecelemek yok (yani, bizim bu evdekiler üzerine bir sultamız yok) der." buyurulmuştur...»

Bu rivâyetlerde bilhassa şeytanın şerrinden korunmaya tenbih buyu-rulmakta, şeytanların geceleyin etrafa dağıldıkları bildirilerek çoluk çocuğun ve hayvanatın akşamla yatsı arası olur olmaz yerlere salınmaması tavsiye edilmektedir. Hadîs-i şerif bütün rivâyetleriyle şeytanların varlığına ve insanlara çeşitli zararlar verebileceğine delâlet etmektedir. Maalesef yirminci asır müslümanlarından birçok zavalıllar dinden istifa «etmiş mürtedlerin menfî propagandalarına kapılarak şeytan iddiasını istihfafla veya açık açık inkârla karşılıyorlar. Bizim vazifemiz bu zavallılara bu yaptıklarının açık açık küfür yani dinden çıkmak olduğunu hatırlatmaktır. İslâm'ı hiç kabul etmeyenlerle, ondan yeni yeni çıkmış olanlara Allah'dan hidâyet dilemekten başka sözümüz yoktur. Bizim kırkbeş milyon müslümanm yaşadığı Türkiye'nin radyolarından onbeş dakikalık bir yayın süresinde cin, şeytan, melek ve mucize gibi şeylere en azından onbeş defa efsâne diyen radyo memur ve amirleriyle de uğraşacak vaktimiz yoktur. Bunun hükümetin lâikliğine ne derecede aykırı bir cüretkârlık olduğunu hükümeti idare edenler düşünsün. Biz bir defa daha şunu te'kid etmek isteriz ki, şeytanlar vardır. Bunların varlığına inanmak bir müslüman için zarurîdir. İnanmayan veya alay edenler derhal dinden çıkarak mürtedler güruhuna dâhil olurlar.

Bu hadîste senenin bir gecesinde vebanın (yani taun hastalığının) yeryüzüne indiği bildiriliyor.

Cevheri vebayı: «Ekseriyetle Ölüme götüren umumî bir hastalıktır.» diye tarif etmiştir.

«Müslim» sarihlerinden Übbî, Cevheri'nin bu tarifini beğenmemiş: «Cevherî'nin söylediği veba malûm olan hastalıktır. Hadîsten anlaşılan bu veba değildir. O başka bir vebadır» demişse de burada hatâ eden Cevheri değil, kendisi olmuştur. Çünkü yeryüzüne indirildiği bildirilen veba hastalıktan başka bir şey değildir. Übbî: «İnmenin hakikati cisimlere mahsustur.» diyor. Bu söz vebanın yere inen bir hastalık olduğuna münafî değildir. Çünkü hastalıkların mikrob denilen ufak hayvanlardan meydana geldiği bugün ispat edilmiş bir keyfiyettir. Mikroplar gözle görülmeyecek kadar ufak da olsalar birer cisimdirler.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yangına sebebiyet vermemek için evlerde yanan mum, kandil ve gaz lâmbası gibi şeylerin söndürülmesini emir buyuruyor. Yangına sebebiyet vermiyeceği kuvvetle kestirilirse söndürmeden bırakmak da caizdir.