13- Yiyip İçmenin Âdabı ve Hükümleri Bâbı 5378- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeyfae İle Ebû Küreyb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye Âmeş'den, o da Hayseme'den, o da Ebû Huzeyfe'den, o da Huzeyfe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte bir yemekte bulunduğumuz vakit, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) başlayıp elini sürünceye kadar biz ellerimizi sürmezdik. Bir defa onunla birlikte bir yemekte bulunduk, derken koğuluyor gibi (süratle) bir câriye geldi. Ve elini yemeğe sürmeğe kalkıştı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen onun elini tuttu, sonra koğuluyor gibi bir bedevi geldi, onun da elini tuttu. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Üzerine besmele çekilmeyen yemeği şüphesiz ki, şeytan helâl sayar. O bu cariyeyi yemeği onunla helâl etmek için getirdi. Ben de elini tuttum. Bu Bedeviyi dahi yemeği onunla helâl yapmak için getirdi. Ben de elini futtum. Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, onun efi cariyenin eliyle birlikte benim elimdedir.» 5379- Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim El-Hanzalî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize îsa b. Yûnus haber verdi. (Dedi ki): Bize A'meş Hayseme b. Abdirrahman'dan, o da Ebû Huzeyfe El-Erhabî'den, o da Huzeyfe b. Yeraam'dan naklen haber verdi. (Şöyle dedi): «Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’le birlikte bir yemeğe davet olunduğumuz vakit...» Ve râvi, Ebû Muâvîye hadîsi mânâsında rivâyette bulunmuştur. O cariye ile bedevinin her ikisi hakkında «tard olunuyor gibi» demiş, hadîsinde bedevinin gelişini cariyenin gelişinden Önceye almıştır. Hadîsin sonuna da şunu ziyade etmiştir: «Sonra besmele çekti ve yedi.» 5380- Bu hadîsi bana Ebû Bekr b. Nâfi' dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdurrahman rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân Ameş'den bu is-nadla rivâyette bulundu ve cariyenin gelişini bedevinin gelişinden Önce zikretti. Câriye ile bedevinin arkadan koğuluyorlarmış gibi koşarak gelmeleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) başlamadan ve besmele çekmeden yemeğe yetişmek içindir. Onları koşturan şeytandır. Ve maksadına ancak bu suretle erişecektir. Aksi takdirde o yemekten yemesine imkân yoktur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu görünce hem cariyenin, hem şeytanın ellerinden tutarak kendilerine mâni olmuştur. «Onun eli cariyenin eliyle birlikte benim elimdedir.» cümlesindeki «Onun eli»'nden murad, şeytanın elidir. Bazı rivâyetlerde «Câriye ve bedevinin elleriyle birlikte onun eli benim elimdedir.» buyurulmuştur. Kâdî Iyâz bu vechin daha doğru olduğunu rivâyet etmiştir. Maamafih burada olduğu gibi, müfred sigasıyle dani mânâ doğrudur. Çünkü cariyenin eüni zikretmek bedevinin elini tutmamış olmayı iktiza etmez. Rivâyet ne şekilde olursa olsun mânâ birdir. O da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in cariye ve bedevi ile birlikte şeytanın elini de tutmasıdır. Şeytanın yemeği helâl saymasından murad bâzılarına göre hakikaten helâl olacağını itikad etmesidir. Bir takımları bundan murad: «Yemeğin bereketini kaldırmaktır, böyle bir yemeği yiyen doymaz» demişlerdir. Nevevî de şunları söylemiştir: «Helâl sayar cümlesinin mânâsı yemeğe imkân bulur, demektir. Yani bir insanın besmelesiz başladığı yemeği şeytan yer. Fakat besmeleyle başlarsa veya sofradakilerden bazıları besmele çekerse, o yemekten yiyemediği gibi, henüz kimsenin yemediği yemekten de yiyemez. Sonra kelâm ve fıkıh ulemâsı ile muhaddislerin gelmiş geçmiş cumhûruna göre bu hadîs ile şeytanın yemek yediğine dâir vârid olan diğer hadîsler zahirî mânâlarına hamlediîmişlerdir. Yani şeytan hakikaten yemek yer. Çünkü bunu akıl imkânsız görmediği gibi, şeriat da inkâr etmemiş; bilâkis ispat eylemiştir. Binâenaleyh kabulü ve itikad olunması vâcibdir.» Hadîsin birinci rivâyetinde evvelâ cariyenin, sonra bedevinin geldiği, ikinci rivâyetinde ise bunun aksine olarak evvelâ bedevinin, sonra cariyenin geldiği bildiriliyor. Bu iki rivâyetin arası şöyle bulunur: İkinci rivâyette bedevinin evvel zikredilmesi sözdedir. Cariyenin gelişi bedevinin gelişi üzerine atıf harflerinden (vav) ile atfedilmiştir. Vav tertib icab etmez. Birinci rivâyette ise evvelâ cariyenin geldiği zikredilmiş; bedevinin gelişi onun üzerine atıf harflerinden (sümme) ile bağlanmıştır. Sümme tertib ifade eder. Binâenaleyh evvelâ cariyenin, sonra bedevinin geldiği açıkça anlaşılır. İkinci rivâyeti de bu mânâya hamletmek icab eder. 5381- Bize Muhammed b. Müsennâ El-Anezî rivâyet etti. (Deli ki): Bize Dahhâk (yani Ebû Asım) İbn Cüreyc'den rivâyet etti. (Deniş ki): Bana Ebû'z-Zübeyr, Câbir b. Abdillah'dan naklen haber verdi Câbir, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i şöyle buyururken işit-niş: «Bİr adam evine gireceği vakit, girerken ve yemek yerken Allah'ı anarla şeytan (yardımcılarına) sizin için ne mesken var, ne akşam yemeği! der. ima evine girerken Allah'ı anmazsa, şeytan: Meskene yetiştiniz, der. O adam yemeğine başlarken besmele çekmezse, şeytan: Hem meskene, hem akşam yemeğine yetiştiniz, der.» 5382- Bu hadîsi hana İshâk b. Mansûr da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ravh b. Ubâde haber verdi. (Dedi ki): Bize İbn-i Cüreyc rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi ki, Câbir b. Abdillâh'i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işittiğini söylerken dinlemiş: Şöyle buyurmuşlar... Râvi Ebû Âsım'ın hadîsi gibi rivâyet etmiştir. Şu kadar var ki o: «Yemeğine başlarken Allah'ın ismini anmazsa, eve girerken Allah'ın İsmini anmazsa...» demiştir. 5383- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys rivâyet etti. H, Bize Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys, Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den, o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen haber verdi: «Sol elle yemeyin; çünkü şeytan sol eliyle yer» buyurmuşlar. 5384- Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe ile Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr, Züheyr b. Harb ve İbn-i Ebî Ömer rivâyet ettiler. Lâfız İbn-i Nümeyr'indir. (Dediler ki): Bize Süfyân, Zühri'den, o da Ebû Bekr b. Ubeydîllah b. Abdülah b. Ömer'den, o da dedesi İbn-i Ömer'den naklen rivâyet etti ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ; «Bîriniz yemek yediği zaman sağ eliyle yesin; su içtiği zaman da sağ eliyle içsin! Çünkü şeytan sol eliyle yer; sol eliyle içer.» buyurmuşlar. 5385- Bize Kuteybe b. Saîd, Mâlik b. Enes'den ona okunanlar meya-nında rivâyet etti. H. Bize İbn-i Nümeyr de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. H. Bize İbn-i Müsennâ dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yahya rivâyet etti. (Bu zât Kattân'dır.) Her iki râvİ Ubeydullah'dan ve bunların hepsi Zührî'den, Süfyân'ın isnadıyle rivâyette bulunmuşlardır. 5386- Bana Ebû't-Tahir ile Harmele de rivâyet ettiler. (Ebû't-Tâhir: Bize haber verdi tâbirini kullandı. Harmele ise: Bize Abdullah b. Vehb rivâyet etti, dedi.) (Dedi ki): Bana Ömer b. Muhammed rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Kaasını b. Ubeydillah b. Abdillah b. Ömer, Kasım ona Sâlim'den, o da babasından naklen rivâyet etmiş ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «Sakın sizden biriniz sol eliyle yemesin ve onunla İçmesin, çünkü şeytan sol eliyle yer, sol eliyle içer.» buyurmuşlar. Râvi Dedi ki: Nâfi' bu rivâyette şunu da ziyade ederdi: «Sol eliyle alıp vermesin». Ebû't-Tahir'in rivâyetinde: (Sizden bîriniz...) yerine: «Sakın biriniz...» İfadesi vardır. 5387- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Zeyd b. Hubab, İkrime b. Ammar'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Iyâz b. Seleme b. Ekva' rivâyet etti. Ona da babası rivâyet etmiş ki, bir adam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in yanında sol eliyle yemek yemiş de: «Sağ elinle ye!» buyurmuşlar. Adam: — Beceremiyorum, demiş. Efendimiz: «Beceremiyesin! Onu ancak kibir men etti i» buyurmuşlar. Râvİ Dedi ki: Bir daha onu ağzına kaldıramadı. 5388- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbn-i Ebî Ömer hep birden Süfyân'dan rivâyet ettiler. Ebû Bekr (Dedi ki) ; Bize Süfyân b. Uyeyne, Velid b. Kesîr'den, o da Vehb b. Keysân'dan, o da Ömer b. Ebî Seleme'den işitmiş olmak üzere rivâyet etti. Ömer Şöyle dedi: Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in terbiyesi altındaydım. (Yemekte) elim tasın içinde dolaşıyordu. Bunun üzerine bana: «Ey çocuk, besmele çek; sağ elinle ye; ve önünden ye!» buyurdular. 5389- Bize Hasen b. Ali El-Hulvâni ile Ebû Bekr b. İshâk 1da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize İbn-i Ebî Meryem rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Cafer haber verdi. (Dedi ki): Bana Muhammed b. Amr b. Halhale, Vehb b. Keysan'dan, o da Ömer b. Ebî Seleme'den naklen haber verdi ki, Şöyle dedi: Bir gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le beraber yemek yedim de, sahanın kenarındaki etten almağa başladım. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem); «önünden ye!» buyurdular. 5390- Bize Amr'un-Nâkid rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyhe, Zührî'den, o da Ubeydullah'dan, o da Ebû Saîd'den naklen rivâyet etti. Ebû Saîd: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) tulumların hünsalaştırilmasım yasak etti, demiş. 5391- Bana Harmele b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus İbn Şihâb'dan, o da Ubeydullah b. Abdillah b. Utbe'den, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den, naklen haber verdi ki, Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tulumların hünsalaştırilmasını, ağızlarından içilmesini yasak etti. 5392- Bize bu hadîsi Abd b. Humeyd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Mamer, Zührî'den bu isnadla bu hadîsin mislini haber verdi. Yalnız o: «Tulumların hünsalaştırılması ağzı aşağı çevrilerek o sudan içmektir.» demiştir. Bu hadîslerden Ömer b. Ebî Seleme rivâyetini Buhârî «Etime» bahsinde; Ebû Saîd rivâyetini «Kitâb'ul-Eşribe» de; Ebû Dâvud, Tirmizî ve İbn-i Mâce aynı rivâyeti «Kitâb'ul-Eşribe»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Bütün bu hadîsler yemek yerken besmele çekilmesine ve yemeğin sağ elle yenilmesine delâlet etmektedirler. Sol elle yemenin şeytan işi olduğu bildirildiğine göre hadîsin zahiri şeytanın eli olduğunu, onun da yeyip içtiğini göstermektedir. Ulema bu hususta ihtilâf etmişlerdir. Tiybî'ye göre şeytanın sol elle yeyip içmesi insanlardan olan yardımcılarını buna sevk etmesidir. Maksadı sâlih kullara zarar vermektir. Bazıları burada hadîsin zahiri mânâsından ayrılmaya sebep görmemiş: «Evlâ olan, haberi zahiri mânâsı üzere bırakmak ve şeytan hakikaten yer içer demektir. Çünkü akıl bunu imkânsız görmez. Hadîsle de sabit olmuştur. Binâenaleyh te'vile ihtiyaç yoktur.» demişlerdir. Kelâbâdî şöyle diyor: «Şeytan bir cisimdir. Onun sağ eli olabilir. Lâkin sağ eliyle yemek yemez. Çünkü onun yaratılışı aksine çevrilmiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de onun yaptığı gibi yapmaktan men etmiştir. İnsanın solu uğursuzdur, denilebilir. Buna delil Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sol eli taharetlenmek için tâyin buyurması ve kıyâmet gününde kâfire kitabının solundan verilmesidir. Binâenaleyh şeytanın her iki eli sol olabilir. Zira kendisi uğursuzdur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yemeğin bereketi gitmesin diye mümine sol eliyle yemesini yasak etmiştir.» Nevevî de diyor ki: «Bu ve bundan sonraki hadîsler de sağ elle yiyip içmenin müstehab, sol elle yiyip içmeninse mekruh olduğuna delil vardır. Nâfi buna alıp vermeyi de ziyâde etmiştir. Fakat bu hüküm sağ elle yiyip içmeye hastalık, yara ve daha başka bir özür olmadığına göredir. Özür bulunursa sol elle yemekte, içmekte kerahet yoktur.» Aynî şeytanlar hakkında ulemâdan üç kavl naklediyor. Birinci kavle göre şeytanların bir kısmı yeyip içerler. İkinci kavle göre bir kısım şeytanlar yemezler içmezler. Üçüncü kavle göre bütün şeytanlar yeyip içerler. Aynî bu üçüncü kavil için itibardan sakıttır, diyor. Hadîsin Seleme rivâyetlerinden bîrinde bir adam diye bahsedilen zat Büsr b. Râî El-Ayr'dır. Bu zat meşhur bir sahâbîdir. Kâdî Iyâz hadîste onun hakkında: «Onu ancak kibir men etti.» buyurulmasına bakarak onun bir münafık olduğuna hükmetmek istemişse de bu doğru değildir. Zira mücerret kibir ve muhalefet münafık olmayı gerektirmez. Ancak buradaki emir vücub içinse ona itaat etmediğinden dolayı günahkâr olur. Hazret-i Ömer b. Ebî Seleme: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in terbiyesi altındaydım» demekle onun üvey oğlu olmak şerefine erdiğini anlatmak istemiştir. Çünkü annesi Ümmü Selenie «Ezvâcı Tahirat»'tandır. Hadîsin son rivâyetlerinde zikri geçen ihtinas kelimesinin asıl mânâsı kırılıp bükülmek, kırıtmaktır. Bundan dolayı tabiat ve konuşmasında kadınlara benzeyen erkeklere muhannes, hem erkeklik hem de kadınlık uzvu olan insanlara da hünsa derler. Burada bu kelimeden murad tulumu ağzı aşağı çevirerek ondan su içmektir. Ulemâ buradaki nehyin haram değil, keraheti tenzihiye ifade ettiğinde müttefiktirler. Nehye sebep tulumun içinde zehirli veya zararlı bir madde olup da görmeden içenin karnına gitmesi ihtimâlidir, deniliyor. |