Geri

   

 

 

 

İleri

 

9- Şiddetlenmeyen ve Müskir Olmayan Nebizin Mubah Kılınması Bâbı

5344- Bize Ubeydullah b. Muâz El-Anberî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şu'be, Yahya b. Ubeyd Ebi Ömer El-Behranî'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben İbn Abbâs'ı şunu söylerken işittim:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için akşamın evvelinde nehiz (hoşaf) yapılır. Sabahladığı zaman o günü ve gelecek akşam, ertesi günü ve ertesi gece tâ daha ertesi gün ikindiye kadar onu içerdi. Bir şey kalırsa onu hizmetçiye içirir yahut emir buyurur da dökülürdü.

5345- Bize Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Şıı'be Yahya El-Bebrâ'den rivâyet etti.

(Dedi ki): İbn Abbâs'ın yanında nebizin lâfını ettiler de şunu söyledi:' Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için bir tuluma nebiz yapılırdı. Şu'be şöyle dedi: Pazartesi gecesinde yapılır, artık onu pazartesi ile salı günü ikindiye kadar içerdi. Şayet ondan bir şey artarsa onu hizmetçiye içirir yahut dökerdi.

5346- Bize Ebü Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb ve İshâk b. İbrahim de rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Bekir'le Ebû Küreyb'indir. (İshâk «Aherenâ» tâbirini kullandı. Ötekiler «haddesenâ» dediler.) (Dediler ki): Bize Ebû Muâviye A'meş'den, o da Ebû Ömer'den, o da İbn Abbâs'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için kuru üzüm ıslatılır. Onu o gün, ertesi gün, daha ertesi gün (yani) üçüncü günün akşamına kadar içerdi. Sonra emir buyurur da başkasına içirilir yâbut dökülürdü.

5347- Bize İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerir, A'meş'den, o da Yahya b. Ebî Ömer'den, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. (Şöyle dedi) ? Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) için tulumda kuru üzüm ıslatılır. Artık onu o gün, ertesi gün ve daha ertesi gün içerdi. Üçüncü günün akşamı oldu mu onu içer ve içirirdi. Şayet bir şey kalırsa onu dökerdi.

5348- Bana Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Zekeriyya b. Adiyy rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah, Zeyd'den, o da Yabyâ Ebû Ömer Nehâi'den naklen rivâyet etti. Yahya şöyle dedi: Bir cemâat İbn Abbâs'a şarab alıp satmanın ve o hususta ticaret yapmanın hükmünü sordular. İbn Abbâs:

— Müslüman mısınız siz? diye sordu.

— Evet! dediler.

— Öyle ise o ahp satmaya ve ticaret yapmaya yaramaz, dedi. Bu sefer kendisine nebizi sordular. O da şunu söyledi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sefere çıktı. Sonra döndü. Ashabından bâzı kimseler küplere, hurma oymalarına ve kabaklara nebiz kurmuşlardı. O emir vererek bunları döktürdü. Sonra bir tulum hazırlanarak içine kuru üzüm ve su konmasını emir buyurdu. Ve geceden konularak sabahladı. Artık ondan o günü ve gelecek akşam, ertesi günü de ta akşama kadar içti. (Kalanı da) içti ve içirdi. Sabahlayınca emir verdi ve kalanı döküldü.

5349- Bize Şeycan b. Ferrûh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Kâ-sim (yani İbn-i Fadl El-Huddânî) rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Sümâme (yani İbn-i Hazn El-Kuşeyrî) rivâyet etti.

(Dedi ki): Âişe'ye rastladım da kendisine nehizin hükmünü sordum. Âişe hemen Habeşli bir câriye çağırarak:

— Buna sor! Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e nebizi o yapıyordu, dedi. Bunun üzerine Habeşli câriye:

— Ben ona geceden bir tulum içinde nel;iz yapar ve ağzını bağlar onu asardım. Sabahladığı vakit ondan içerdi, dedi.

5350- Bize Muhammed b. Müsennâ El-Anesî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdulvehhab Es-Sekati, Yûnus'dan, o da Hasan'dan, o da annesinden, o da Âişe'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bir tulum içinde nebiz yapardık. Yukarısı bağlanırdı. Tulumun alt deliği vardı. Biz sabahleyin nebiz yapar, onu akşamleyin içerdi; akşamleyin nebiz yapar, onu sabahleyin içerdi.

Bu hadîsler nebiz yapmanın ve tadı değişip kükremedikçe o nebizi içmenin caiz olduğuna delildir. Nevevî ümmetin bütün ulemâsının bu hususta İcma ettiğini söylüyor.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in kendilerine yapılan nebizi üç gün içtikten sonra ya hizmetçiye İçirmesi yahut dökmesi değişip değişmediğinden emin olmadığı içindir. Üç günden sonra nezâheti icabı kendisi içmez, şayet nebizin halinde bir değişiklik yoksa onu hizmetçisine içirir; dökmezdi. Çünkü nebiz israfı haram olan maldı. Eğer bir değişme ve içki alâmeti görürse onu dökerdi. Zira nebiz içki olduktan sonra haram ve necis olurdu. Bu hadîsin İbn-i Abbâs rivâyetinde üç güne kadar içerdi; Hazret-i Âişe rivâyetinde ise, sabahleyin hazırlananı akşam içer; akşamleyin hazırlananı sabahleyin içerdi, denilmesi birbirine muhalif sayılmaz. Çünkü bir günde içmek ondan daha fazla da içmeye mani değildir. Bazıları bu iki rivâyetin arasını şöyle bulmuşlardır: İhtimal Hazret-i Âişe yazın sıcağında yapılan nebizi haber vermiştir. Şiddetli sıcaklarda yapılan nebizin bir gün sonra bozulma ihtimâli vardır. İbn Abbâs hadîsi ise kış zamanına mahsustur. Bazıları da Âişe hadîsi ne-bizin azlığına hamlolımur. Az olunca bir günde bitiverir. İbn Abbâs hadîsi ise birkaç gün yetecek kadar çok olan nebize hamlolunur, demişlerdir.

Azla': Tulumun dibindeki su akıtacak deliği yani musluğudur.

5351- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdûlaziz (yani İbn-i Ebî Hâzim) Ebû Hazım'dan, o da Sehl b. Sa'd'dan naklen rivâyet etti. Sehl Şöyle dedi: Ebû Üseyd Es-Sâid-i zifafında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'i davet etti. Karısı o gün hizmetçileri idi. Gelin de girdi. Sehl Şöyle dedi:

— Biliyor musunuz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e ne sundu? Onun için geceden bir çanağın içine birkaç hurma ıslattı. Yemeği ye-yince kendisine bunu sundu.

5352- Bize Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ya'kub (yani İbn-i Abdurrahman) Ebû Hazim'den rivâyet etti.

(Dedi ki): Sehl'i dinledim. (Şöyle diyordu): Ebû Üseyd-i Sâid-i Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e gelerek onu davet etti...

Râvi yukarki hadîs gibi rivâyette bulunmuş. Ama «Yemek yedikten onra onu kendisine sundu» dememiştir.

5353- Bana Muhammed b. Sehl Et-Temîmî dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İbn-i Ebî Meryem rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed (yani Ebû Gassan) haber verdi.

(Dedi ki): Bana Ebû Hazim, Sehl b. Sa'd'dan îm hadîsi rivâyet etti. (Ve şöyle dedi): «Taştan bir çanak içinde (nebiz yaptı) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yemekten kalkınca onu çalkaladı ve kendisine sundu. Bu ona has idi.

5354- Bana yine Muhammed b. Sehl El-Temimî ve Ebü Bekr b. İshâk rivâyet ettiler. (Ebû Bekr: Bize haber verdi tâbirini kullandı. İbn-i Sehl ise: Bize İbn-i Ebî Meryem rivâyet etti, dedi.)

(Dedi ki): Bize Muhammed —Bu zat Ebû Gassân İbn-i Mutarrifdir.— haber verdi.

(Dedi ki): Bana Ebû Hazım, Sehl b. Sa'd'dan naklen haber verdi. Sehl (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e Arablardan bir kadının lâfını ettiler. O da Ebû Üseyd'e kadına haber göndermesini emir buyurdu. Ebû Üseyd kadına haber gönderdi. Ve kadın gelerek Benî Sâide'nin kal'asına müsafir indi. Derken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çıktı ve kadının yanına gelerek içeri girdi. Bir de ne görsün, kadın boynunu eğmiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisi ile konuşunca kadın:

— Ben senden Allah'a sığınırım, dedi. O da: «Ben seni kendimden sığındırdım.» dedi.

Bunun üzerine ashafa kadına:

— Bu kim, biliyor musun? dediler. Kadın:

— Hayır! cevâbını verdi.

— Bu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir. Seni istemeye geldi, dediler. Kadın:

— Ben bu işe yaramaz çıktım, cevâbını verdi.

Sehl

Dedi ki: O gün Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Hattâ kendisi ve ashabı Benî Sâide'nin çatısı altında oturdular. Sonra Sehl'e:

«Bizi sula!» buyurdular. Sehi: Ben de kendilerine su tası çıkararak ondan sundum.

Ebû Haşim Şöyle dedi: «Onun üzerine Sehl o tası bize çıkardı ve ondan su içtik. Bundan sonra Ömer b. Abdîlaziz onu hediyye olarak istedi. O da kendisine onu hediyye etti.» Ebû Bekr b. İshak’ın rivâyetinde:

«Bize su ver yâ Sehi!» cümlesi vardır.

5355- Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Affân rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammad b. Seleme, Sabit'den, o da Enes'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şu tasımla bütün meşrubatı, balı, nebizi, suyu ve sütü sundum.

Sehl hadîsini Buhârî «Nikâh» ve «Eşribe» bahislerinde tahrîc etmiştir.

Urs: Düğün yemeği demektir.

Aruz: Hem geline, hem güveğiye ıtlak edilen bir kelimedir. Yalnız cem'inde ayrılırlar. Gelin kasdedilirse cem'i «arâis», güveği kasdedilirse «urus» gelir.

Damad Ebû Üseyd'in ismi Mâlik b. Rabîa'dır. Bedir gazilerinden en son vefat eden odur, denilmiştir. Altmış veya alt-mışbeş tarihinde vefat etmiştir. Gelinin ismi Selâme binti Vehb'dir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e şerbet sunması tesettür farz kılınmazdan öncedir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Allah'a sığman kadına gelince bunun ismi Ümeyme binti Cevn'dir. Amra binti Cevn diyenler olduğu gibi, Esma olduğunu söyleyenler de vardır. Bu kadının kıssasını evvelce görmüştük. Hulâsası şudur. Ümeyme gayet güzelmiş. Kendisini bazı zevat Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimize münasip görerek onunla evlendirmek istemişler. Ve bu hususta Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den izin alarak kadını Medîne'ye getirmişler. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) nikâh teklifinde bulununca, kadın; «Ben senden Allah'a sığınırım» demiş, o da kendisini geldiği yere iade etmiştir.