7- Her Sarhoşluk Veren Şeyin Şarab ve Her Şarabın Haram Olduğunu Beyan Bâbı 5329- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Mâlik'e, İbn-i Şihab'dan dinlediğim, onun da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan, onun da Âişe'den naklen rivâyet ettiği şu hadîsi okudu: Âişe Dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bal şerbetinin hükmü soruldu da: «Sarhoşluk veren her İçki haramdır.» buyurdular. 5330- Bana Harmele b. Yahya Et-Tücîbî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize İbn-i Vehb haber verdi. (Dedi ki): Bana Yûnus, İbn-i Şihâb’dan, o da Ebû Seleme b. Abdirrahman'dan naklen haber verdi ki: Ebû Seleme Âişe'yi şunu söylerken işitmiş: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bal şerbetinin hükmü soruldu da, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Sarhoşluk veren her içki haramdır.» buyurdular. 5331- Bize Yahya b. Yahya ile Saîd b. Mansûr, Ebû Bekr b. Ebî Şeybe, Amr'un-Nâkıd ve Züheyr b. Harb hep birden İbn-i Uyeyne'den rivâyet ettiler. H. Bize Hasan El-Hulvânî ile Abd b. Humeyd de Yakub b. İbrahim b. Sa'd'dan rivâyet ettiler. (Dedi ki): Bize babam Sâlih'den rivâyet etti. H. Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdürezzâk haber verdi. (Dedi ki): Bize Ma'mer haber verdi. Bu râvilerin hepsi Zührî'den bu isnadla rivâyette bulunmuşlardır. Süfyân'la Salih'in hadîslerinde «bal şerbeti soruldu» cümlesi yoktur. Bu cümle Ma'mer'in hadîsinde vardır. Salih'in hadîsinde Âişe'nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Her sarhoşluk veren içki haramdır.» buyururken işitmesi vardır. 5332- Bize Kuteybe b. Saîd ile İshâk b. İbrahim rivâyet ettiler. Lâfız Kuteybe'nindir. (Dediler ki): Bize Veki', Şube'den, o da Saîd b. Ebî Bürde'den, o da babasından, o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): Muâz b. Cebel'le beni Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Yemen'e gönderdi. Ben: — Yâ Resûlüllah! Bizim memlekette bir içki vardır, ona bira derler. Arpadan yapılır. Bir içki de vardır ki, ona bit' derler. Baldan olur, dedim. Bunun üzerine: «Sarhoş eden her şey haramdır.» buyurdular. 5333- Bize Muhammed b. Abbad rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân b. Amr'dan rivâyet etti. O da Saîd b. EH Bürde'den, o da babasından, o da dedesinden dinlemiş ki, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dedesi ile Muâz'i Yemen'e göndermiş ve kendilerine: «Tebşîr edin ve kolaylaştırın; öğretin, nefret ettirmeyin!» buyurmuşlar. Zannederim «Uyuşun» da buyurmuş. Râvi diyor ki: O gittiği zaman Ebû Mûsa dönerek: — Yâ Resûlüllah! Onların baldan yapma bir içkisi var ki, tutununcaya kadar pişirilir. Bir de bira vardır ki, arpadan yapılır, dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ı «Namazdan sarhoş eden her şey haramdır.» buyurdular. 5334- Bize İshâk b. İbrahim İle Muhammed b. Ahmed b. Ebî Hanef de rivâyet ettiler. Lâfız İbn-î Ebî Hanefindir. (Dediler ki): Bize Zekeriyya b. Adiyy rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ubeydullah —Bu zât İbn-i Amr'ındır.— Zeyd b. Ebî Üleyse'den, o da Saîd b. Ebî Bürde'den naklen rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Bürde babasından rivâyet etti. Babası Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) beni Muâz'la birlikte Yemen'e gönderdi de: «İnsanları davet edin ama tebşir edin, nefret ettirmeyin! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin!» buyurdular. Ben: — Ya Resûlallah! Bize iki İçki hakkında fetva ver. Biz bunları Yemen’de yapıyorduk. Biri bit'dir. Bu baldandır. Şiddetlenînceye kadar ne-biz yapılır. Diğeri biradır. Bu darıdan ve arpadandır. Şiddetleninceye kadar nebîz yapılır, dedim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e Cevâmiu'l-Kelim mühürleriyle verilmişti. «Ben namazdan sarhoş eden her müskiri yasak ediyorum:: buyurdular. 5335- Bize Kuteybe b. Saîd rivâyei etti. (Dedi ki): Bize Abdülaziz (yani Deraverdi) Umara b. Gaziyye'den, o da Ebû'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivâyet etti ki, bir adam Ceyşan'dan gelmiş. (Ceyşan Yemen'dedir) ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'e, memleketlerinde içtikleri darıdan yapılan bira denilen bir içkinin hükmünü sormuş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: «Sarhoşluk verir mi o?» diye sormuş. Adam: — Evet! cevâbını vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her sarhoşluk veren şey haramdır. Müskirat içene Tıyneîu'l-Habâl sunacağına Allah (azze ve celle)'nin ahdi vardır.» buyurmuşlar. Ashâb: — Ya Resûlüllah! Bu Tiynetü’l-Habâ! nedir? diye sormuşlar. «Cehennemliklerin teridir. Yahut Cehennemliklerin usaresidir.» buyurmuşlar. 5336- Bize Ebû'r-Rabî' El-Atekî İle Ebü’l-Kâmil rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Hammad b. Zeyd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Eyyûb, Nâfi'den, o da İbn-i Ömer'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her sarhoşluk veren şey şarabdır. Ve her sarhoşluk veren şey haramdır. Bir kimse şarabı dünyada İçer de ona devam ederek tevbe etmeden ölürse; âhirette onu içmez.» buyurdular. 5337- Bize İsbâk b. İbrahim ile Ebû Bekr b. İshâk ikisi birden Ravh b. Ubade'den rivâyet ettiler. (Demiş ki): Bize İbn-i Cüreye rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Mûsa b. Ukbe Nâfi'den, o da İbn-i Ömer'den naklen haber verdi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Her sarhoşluk veren şey şarabdır ve her sarhoşluk veren şey haramdır.» buyurmuşlar. 5338- Bize Salih b. Mismar Es-Sülemî de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ma'n rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Abdü’l-Aziz b. Rluttalib, Mûsa b. Ukbe'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. 5339- Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Hatim dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Yahya —Bu zât Kattan'dir— Tebeydul-lah'dan rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Nâfi', Ibn-i Ömer'den naklen haber verdi. İbn-i Ömer bunu Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den başka hiç bir kimseden işittiğimi bilmiyorum. «Her sarhoşluk veren şey şarabdır ve her şarab haramdır.» buyurdular, demiş. Bâbımızın Hazret-i Âişe rivâyetini Buhârî «Abdest» bahsinde Ebû Dâvud,'Tirmizî, Nesâî ve İbn-i Mâcc “Kitâbu'l-Eşribe»'de; Ebû Mûsa hadîsini Buhârî «Kitâbu'l-Meğazî»'de; Abdullah b. Ömer hadîsini Buhârî ile Nesâî «Kitâbu'l-Eşribe»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Nevevî şöyle diyor: «Bu hadîsler açık açık gösteriyor ki, her sarhoşluk veren içki haramdır. Ve şarabdır. Ulemâmız bütün bu şıralardan yapılan içkilere şarab ismi verileceğine ittifak etmişlerdir. Lâkin ekserisi bunun yalnız üzüm suyu hakkında hakikat, diğerlerinde mecaz olduğunu söylemiş. Bir cemâat da hadîslerin zahirine bakarak hakikat olduğunu bildirmişlerdir.» Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Sarhoşluk veren her içki haramdır.» hadîsi hakkında Hattâbî şöyle bir mütalâa dermeyan etmiştir; «Bu hadîste sarhoşluk veren şeyin azı da, çoğu da haram olduğuna delil vardır. Hangi neviden olursa olsun! Çünkü umum sîgasıyle. sarhoşluğu doğuran içkinin cinsine işaret edilmiştir. Bu söz «karın doyuran her yemek helâldir.» demeye benzer. Çünkü mânâsı fiilen doyurmasa bile doyurmak şanından olan her yemek helâldır, demektir.» Hattâbî'nin bu mütalâasına karşı allâme Aynî şunları söylüyor: «Hangi nev'iden olursa olsun sarhoşluk veren içkinin azı da, çoğu da haramdır. Sözü her içki hakkında geçerli değildir. Bu söz yalnız şaraba mahsustur. Çünkü İbn-î Abbâs (radıyallahü anh)'dan mevkuf ve merfû' olarak rivâyet edilen bir hadîste: «Muayyen olarak haram kılınan şarabdır. Her içkinin sarhoş edeni de haram kılınmıştır.» denilmektedir ki, bu hadis şarabın sarhoş etsin, etmesin; azı da, çoğu da haram olduğunu, başka içkilerin ise ancak sarhoş ettiği zaman haram kılındığını gösterir. Bu meydandadır. Ama Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in «Her sarhoşluk veren içki şarabtır. Ve her sarhoş eden içki haramdır...» buyurduğu rivâyet edilmiştir dersen, ben de derim ki: Bu hadîse Yahya b. Maîn tan etmiştir. Sahîh olduğunu teslim etsek bile esah kavle göre İbn-i Ömer'e mevkuftur. Bundan dolayıdır ki, Müslim onu zanla rivâyet etmiş: (Ben onu ancak merfû' olarak biliyorum) demiştir. Merfû' olduğunu da teslim etsek hadîsin mânâsı şudur: Çok içildiği zaman sarhoş eden içkinin hükmü, şarabın hükmü gibidir. Bit': Bal şerbetinden yapılan içkidir. Cevheri bu kelimenin bet' şeklinde de okunduğunu söylemiştir. Yemenliler bunu içer-lermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bal şarabının hükmü sorulduğu zaman: «Sarhoşluk veren her içki haramdır.» diye cevap vermesi; O'nun ce-vâmi-ul-kelîm (yani, sözü az, Özü çok) sözlerinden sayılır. Bâbımız rivâyetlerinden birinde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e cemâmi-ul-kelîm mühürleriyîe verilmişti» deniliyor. Bundan murad bu az sözlere ifade ettirdiği çok mânâların üzerine sanki mühür vuruyordu da bu mânâlar soranların gözünden kaçmıyordu, demektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Ben namazdan sarhoş eden her müskiri yasak ediyorum.» sözünden murad: Sarhoş ettiği İçin namazdan alıkoyan her içkiyi haram ediyorum, demektir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ebû Mûsa ile Muâz'a: «Tebşir edin ve kolaylaştırın; öğretin, nefret ettirmeyin.» buyurmuştur. Buradaki tebşirden murad hayırlı haber vermektir. Tebşirin zıddı inzardır. Ki, o da kötü haber vermek mânâsına gelir. Hadîsten murad: «Halka Allah Taâlânın sevâbını rahmet ve ihsanının genişliğini müjdeleyin. Tehdit ve azab nevilerini sayıp dökerek onları korkutmayın ki, yeni müslüman olanlarla bulûğ çağına yaklaşan çocuklar İslama yatışsınlar,» demektir. Gerçi bir şeyi emir, zıddının nehyini icabeder. O halde «Kolaylaştırın» emrinden sonra «Güçleştirmeyin» diye nehiyde bulunmanın ne faydası vardır? gibi bir sual hatıra gelebilrise de. bunun cevâbı şudur: Evvelâ biz bu kaideyi teslim etmiyoruz. Etsek bile burada maksat zınınan anlaşılan bir şeyi te'kid için sarahaten beyândır. Şayet «Kolaylaştırın» diyerek bununla iktifa etseydi; kelime nekre olduğu için bir defa kolaylaştırıp bir daha güçlük çıkaran kimseye uyardı. Fakat «Güçleştir-meyin» deyince bütün hallerde güçlük çıkarmak nefyedilmiş olur. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in: «Bir kimse şarabı dünyada İçer de ona devam ederek tevbe etmeden ölürse; âhirerfe onu içmez.» hadîs-i şerifi o kimsenin Cennete giremiyeceğinden kinayedir. Çünkü cennete giren, cennet şarabından içecektir. Şu halde hadîs-i şerîf müstehil ile tevil edilir. Yani Ömrü sarhoşlukla geçip de tevbe etmeden ölen kimsenin cennete girmesi imkânsızdır. Yahut günahları affedilip cennete girse bile, cennetin şarabını canı çekmez mânâsına gelir. «El-Mebârik» nâm eserde: «Denildi ki: Böylesi cennet şarabını arzu etmeyi unutmak; yahut unutmasa bile arzu etmemek suretiyle hakikatte mahrum bırakılacaktır. Bu ise cennet nimetlerinin en şereflisinden mahrum kalmak demek olacağından büyük bir eksikliktir.» deniliyor. |