Geri

   

 

 

 

İleri

 

20- Mekke'nin Fethinden Sonra İslam, Cihad ve Hayır Üzerine Bey'at Edilmesini ve: «Fetihden Sonra Hicret Yoktur!» Hadisinin Manasını Beyan Bâbı

4933- Bize Ebû Ca'fer Muhammed b. Sabbâh rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmâîl b. Zekeriyyâ, Âsim El-Ahvel'den, o da Ebû Osman En-Nehdî'den naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Mücâşi' b. Mes'ûd Es-Sülemî rivâyet etti

(Dedi ki):

Hicret üzeri-e bey'at etmek için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim de: «Hicret, ehli için geçmiştir. Ve lâkin islâm, cihâd ve hayır üzerine (bey'at bakîdir) buyurdu.

4934- Bana Süveyd b. Saîd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Alî b. Müshir, Asım'dan, o da Ebû Osman'dan naklen rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Mücâşi' b. Mes'ûd Es-Sülemî haber verdi.

(Dedi ki): Kardeşim Ebû Ma'bed'le Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e geldim. Ve:

— Yâ Resûlallah! Bundan hicret üzerine bey'at al! Dedim. «Hicret, ehli için geçmiştir!» buyurdu.

«İslâm, cihâd ve hayır üzerine!» buyurdular.

Ebû Osman

Dedi ki: Az sonra Ebû Ma'bed'e rastladım. Ve kendisine Mücâşi'in sözünü haber verdim.

— Doğru söylemiş! Dedi.

4935- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Fudayl, Asım'dan bu isnâdla rivâyet etti.

(Dedi ki): Bunun üzerine kardeşine rastladım: Mücâşi' doğru söylemiş dedi. Ama Ebû Ma'-bed'i anmadı.

4936- Bize Yahya b. Yahya ile İshâk b. İbrâhîm rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Cerir, Mansûr'dan, o da Mücâhid'den, o da Tâvûs’dan, o da İbn Abbâs'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Fetih (yânî) Mekke'nin fethi günü:

«Hicret yok! Ve lâkin cihâd ve niyet (var!) Sefere çağırıldığınız zaman hemen gıdın!» buyurdular.

4937- Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Ebû Küreyb de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Vekî', Süfyân’dan rivâyet etti. H.

Bize İshâk b. Mansur ile İbn Râfi' dahi Yahya b. Âdem'den rivâyet ettiler.

(Dedi ki): Bize Mufaddal (yânı İbn Müheihil) rivâyet etti. H.

Bize Abd b. Humeyd de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ubeydullah b. Mûsâ, İsrail'den naklen haber verdi.

Bu râvîlerin hepsi Mansûr'dan bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir.

4938- Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Habîb b. Ebî Sabit, Abdullah b. Abdirrahmân b. Ebî Hüseyn'den, o da Atâ'dan, o da Âişe'den, naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hicret (in hükmü) soruldu, da:

«Fetihden sonra hicret yoktur. Ve lâkin cihâd ve niyet (vardır). Sefere çağırıldığınız zaman hemen gidin!» buyurdular.

Bu hadîsin Mücâşi' rivâyetini Buhârî «Cihâd» ve «Megâzî» bahislerinde; İbn Abbâs rivâyetini «Hacc» ve «Cihâd» da tahrîc etmiştir.

«Hicret, ehli İçin geçmiştir.» cümlesinden murâd: sahiplerine meziy-yet kazandıran faziletli hicret Mekke'nin fethiden önce idi. O kimlere nasîb oldu ise oldu ve zaman geçti; demektir.

«Ve lâkin islâm, cihâd ve hayır üzerine (bey'at bakîdir.)» yani siz hayrı, islâmiyet, cihad, ve iyi niyet gibi şeylerde arayın! Hicret sebebi île hayır kazanmak Mekke'nin fethi ile sona ermiştir; ama bunlarla onu pek âlâ tahsil edebilirsiniz; demektir.

Hadisin bir rivâyetinde:

«Hicret yok» diğerinde «fetihden sonra hicret yoktur!» buyuruluyor.

Ulema bunu iki suretle te'vîl etmişlerdir. Birinci te'vîle göre mânâ şudur: Mekke fethedildikten sonra artık oradan hicret yoktur. Çünkü orası isîâm beldesi olmuştur; ondan hicret tasavvur edilemez.

îkinvi te'vîl: Sahiplerine meziyyet kazandıran faziletli hicret yoktur. O Mekke'nin fethinden Önce Medine'ye göç edenlere mahsustur. Ve geçmiştir; zîra islâmiyet artık kuvvet bulmuştur. Bu te'vîl daha sahihtir. Ulemâ hicreti beş kısma ayırmışlardır:

1- Habeşistan'a hicret.

2- Mekke'den Medîne'ye hicret.

3- Kabilelerin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e hicreti.

4- Müslüman olan Mekke'lilerin hicreti.

5- Allah'ın yasak ettiği şeyden hicret. Aîlâme Aynî bu beş nev'e ikinci Habeşistan hicreti ile küfür diyarında dînîni meydana çıkaramayan müslümanlann hicretini ve âhir zamanda fitneler çıkınca şam'a yapılacak hicreti de ilâve ediyor. Filhakika îmâm Ahmed'in rivâyet ettiği bir hadîsde bu Şam hicretinden bahsedilmektedir.

Hicret hakkında birçok hadisler vardır. Ayni, Sahîh-î Buhârî şerhinde bunları sıralamıştır. Bunların hemen hepsi buradaki hadîs mânâsındadırlar.

Ulemâ küfür diyarından hicretin kıyâmete kadar devam edeceğini söylemişlerdir,

«Sefere çağrıldığınız zaman hemen gidin!» ifadesinin mânâsı: Şayet hükümdar sizi cihâda davet ederse hemen icabet ederek gidin! Demektir. Bu cümle cihâdın farz-ı kifâye olduğuna delildir. Ümmetin bâzı ferdlerinin ifâsı ile diğerlerinden de borç sakıt olur. Ancak memleketi kâfirler îstîlâ ederlerse cihâd farz-ı ayın da olur.

Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında cihadın hükmü ne olduğu ihtilaflıdır. Esah kavle göre farz-ı kifâye idi. Mamafih farz-ı ayn olduğunu söyleyenler de vardır.

4939- Bize Ebû Bekir b. Hallâd El-Bâhilî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Velîd b. Müslim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdurrahmân b. Amr El-Evzâî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana İbn Şihâb E-Zührî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Atâ' b. Yezîd El-Leysî rivâyet etti, ki kendilerine rivâyette bulunmuş.

(Dedi ki): Bana Ebû Saîd El-Hudrî rivâyet etti ki, bedevinin biri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hicreti (in hükmünü) sormuş da:

«Vah sana! Hicretin hâli pek şiddetlidir! Senin develerin var mı?» buyurmuş. Bedevi:

— Evet! Demiş.

«Onların zekâtını veriyor musun?» diye sormuş. Bedevi (yine)

— Evet! Cevâbını vermiş.

«O hâlde köylerin ötesinden iş gor! Şüphesiz Allah senin amelinden hiç bir şeyi eksiltecek değildir!» buyurmuşlar.

4940- Bize bu hadîsi Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Muhammed b. Yûsuf, Evzâî'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etti. Şu kadar ki o:

«Şüphesiz Allah senin amelinden hiç bir şeyi eksiltecek değildir.» dedi; ve hadîsde: «Suya geldikleri gün onları sağıyor musun? Diye sordu. Bedevi:

— Evet! Dedi.» ibaresini ziyâde eyledi.

Bu hadîsi Buhârî: «Zekât, Hicret, Edeb» ve «Hibe» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Cihâd» da; Nesâî «Beyat» ve «Siyer» bahislerinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir.

A'râbî ve Bedevi'. Çölde yaşayan demektir. Bedevi'nin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e sual sorması El-Mühelleb'e göre Mekke'nin fethinden sonradır. Zira önce olsa ona cevaben: «Fetihden sonra hicret yoktur!» buyururdu. Nitekim başkalarına böyle cevap vermişti. Mamafih Bedevi'lerin sabırsız insanlar olduğunu, bu zâtın da Medine'nin o gün için ağır sayılan havasına sabrı tahammül gösteremiyeceğini bildiği için hicretine izin vermemiş olması da mümkündür. Kurtubi: «İhtimal bu cevap o Bedeviye mahsustur. Çünkü onun hâlini ve Medine'de kalmaya tehammül edemiyeceğini anlamıştır.» diyor. Bazıları Mekke'lilerden başkalarına bu hicretin farz değil müstehab olduğunu söylemişlerdir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedeviye hicret için bey'ata İzin vermemiş; ona develeri olup olmadığını; onların zekâtını verip vermediğini sormuştur. Diğer mallarının zekâtını sormamıştır. Çünkü o zâî deve sahibi idi. Develerinin zekâtı bahis mevzuu olunca sair mallarmın zekâtı da buna kıyasla anlaşılır.

Bihâr: Denizler demektir. Fakat burada ondan murâd: Köylerdir. Araplar köylere bihâr, köye de buhayre derler.

«O halde köylerin Ötesinde iş gör!» cümlesinin mânâsı: Üzerine farz olan zekâtı verdin mi nerede bulunursan bulun aldırma! Evin köylerin ötesinde bile olsa ondan otur; hicret etme! Demektir.