18- Harbetmek İstediği Vakit Kumandanın Orduları Bey'at Olmasının Müstehab Oluşu ve Ağacın Altında (Yapılan) Bey'at-ı Ridvanın Beyanı Bâbı 4914- Bize Kuteyfoe b. Saîd rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys Sa'd rivâyet etti. H. Bize Muhammed b. Rumh da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Leys. Ebû' Zübeyr'den, o da Câbir’den naklen haber verdi. Şöyle dedi ; Biz Hudeybiye günü bin dörtyüz kişi idik. Ve Ömer elinden tutmuş olduğu halde ağacın altında ona bey'at ettik. Bu ağaç bir büyük tike ağacı idi. Câbir ; «Ona biz, kaçmayacağımıza dair bey'at ettik; ölüm üzerine bey'at etmedik.» demiş. 4915- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâyet etti. (Dedi ki) Bize İbn Uyeyne rivâyet eyledi. H. Bize İbn Numeyr dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân. Ebû'z Zübeyr'den, o da Câbir’den naklen rivâyet etti: — Biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ölüm üzerine bey'a etmedik Biz ona ancak "kaçmayacağımıza bey'at ettik! Demiş. 4916- Bize Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Haccâc, İbn Cüreyc'den rivâyet etti (Dedi ki): Bana Ebû'z-Zübeyr haber verdi. Câbir'e: Hudeybiye günü kaç kişi oldukları sorulurker işitmiş. Câbir Şöyle dedi: — Bin dört yüz kişi idik. Ona, Ömer ağacın altında —ki bu ağaç büyük bir tiken ağacı idi— elinden tutmuş olduğu halde bey'at ettik İbn Kays El-Ensarî'nin dedesinden maada hepimiz ona bey'at ettik. O devesinin karnı altına gizlendi. 4917- Bana İbrahim b. Dînâr da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Süleyman b. Mücâlid'in âzâdlısı Haccâc b. Muhammed El-A'ver rivâyet etti. (Dedi ki): İbn Cüreyc şunu söyledi: Bana da Ebû'z-Zübeyr haber verdi, ki kendisi Câbire: Zülhuleyfe'de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hudeybiye kuyusuna duâ etti... derken işitmiş. 4918- Bize Saîd b. Amr El Eş'asî ile Süveyd b. Saîd, İshâk. îbrahîm ve Ahmed b. Abde rivâyet ettiler. Lâfız Saîd'indir. (Saîd ile İshâk: Bize haber verdi tâbirini kullandılar.) Ötekiler: Bize Süfyân, Amr'dan, o da Câbir'den naklen rivâyet etti; dediler. Câbir Şöyle dedi: Biz Hudeybiye günü bin dört yüz kişi idik. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bize: «Bugün siz yer yüzü halkının en hayırlısısınız!» buyurdular. Câbir şunu da söylemiş: Gözüm görse size o ağacın yerini gösterdim. 4919- Bize Muhammed b. El-Müsennâ ile İbn Beşşâr da rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Muhammed b. Ca'fer rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Amr b. Miirra'dan, o da Salim b. Ebil-Ca'd'dan naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Câbir b. Abdillâh'a ağaç ashabını sordum da: Yüz bin kişi olsak yine bize yeterdi. Biz bin beş yüz kişi idik; cevâbını verdi. 4920- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbnü Nümeyr dahi rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdullah b. İdrîs rivâyet etti. H. Bize Kifâ'a b. Heysem de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid (yani Tahhân) rivâyet etti. Her iki râvî Husayn'dan, o da Salim b. Ebi'l - Ca'd’dan, o da Câbir'den naklen demişlerdir. Câbir: — Yüz bin kişi olsaydık yine bize yeterdi. Biz bin beş yüz kişi idik! Demiş. 4921- Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim de rivâyet ettiler. (İshâk: Bize haber verdi, tâbirini kullandı. Osman ise: Bize Cerîr, A'meş'den rivâyet etti; dedi.) (Dedi ki): Bana Sâürn b. Ebi’l-Ca'd rivâyet etti. (Dedi ki): Câbire: — O gün kaç kişi idiniz? Diye sordum. — Bin dört yüz! Cevâbını verdi. 4922- Bize Ubeydullah b. Muâz rivâyet etfi. (Dedi ki): Bize babam rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu’be, Amr'dan (yani İbn Mürra’dan) rivâyet etti. (Dedi ki): Bana Abdullah b. Ebî Evfâ rivâyet etti. (Dedi ki): Şecere esBâbı bin iiçyüz kişi idi. Eşlem Kabilesi, muhacirlerin sekizde biri idi. 4923- Bize İbnü'l-Müsennâ da rivâyet etti (Dedi ki): Bize Ebû Dâvûd rivâyet etti. H. Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. Bunlar hep bir den Şu’be'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. 4924- Bize Yahya b. Yahya da rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yezîd b. Zürey' Hâlid'den, o da Hakem b. Abdillâh b. Arac'dan, o da Ma'kıl b. Yesâr'dan naklen haber verdi. Şöyle dedi: Gerçekten kendimi ağaç gününde görmüşümdür. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlardan bey'at alıyor; ben de ağacın dallarından bir dalı başından kaldırıyordum. Biz bin dört yüz kişi idik. Ona ölüm ürerine bey'at etmedik. Lâkin kaçmayacağımıza dair bey'ai ettik. 4925- Bize bu hadîsi yine Yahya b. Yahya rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hâlid b. Abdillah, Yûnus'dan bu isnâdla haber verdi. 4926- Bize bu hadîsi Ilânıid b. Ömer'de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Avâne, Tarık'dan, o da Saîd b. El-Müseyyeb'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Babam Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e ağaç yanında bey'-at edenlerdendi. Ertesi sene hacca gittik. Ama ağacın yeri bize gizli kaldı. Şayet sizin için belli ise sîz daha iyi bilirsiniz! 4927- Bana bu hadisi Muhammed b. Râfi' dahi rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Ebû Ahmed rivâyet etti. İbn Râfi': Ben onu Ebû Ahmed’den naklen Nasr b. Alî'ye de okudum dedi. (Ebû Ahmed Dedi ki,): Bize Süfyân, Târik b. Abdirrahmân'dan, o da Saîd b. El-Müseyyeb'den, o da babasından naklen rivâyet etti, İti kendileri ağaç yılında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında İmişler. Ama gelecek yıl o ağacı unutmuşlar. 4928- Bana Haccâc b. Şâir ile Muhammed b. Râfi' de rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Şebâbe rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Katâde'den, o da Saîd b. El-Müseyyeb'den. o da babasından naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Gerçekten o ağacı gördüm. Sonra ona geldim; ama onu bilemedim. 4929- Bize Kuteybe b. Saîd de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hatim (yânî İbn İsmail) Seleme b. Ekva'ın âzâdlısı Yezîd b. Ebî Ubeyd’den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Seleme'yc: Hudeybiye günü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e hangi şey üzerine bey'at ettiniz? Dİyc sordum. — Ölüm üzerine! Dedi. 4930- Bu hadîsi bize İshâk b. İbrahim de rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Hammâd b. Mes'ade rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Yezîd, Seleme'den bu hadîsin mislini rivâyet etti. 4931- Bize yine İshâk b. İbrahim rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Mahzunu haber verdi. (Dedi ki): Bize Vüheyb rivâyet etti. (Dedi ki): Bize Amr b. Yahya, Abbâd b. Temîm'den, o da Abdullah b. Zeyd'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi: Ona biri gelerek: İşte bu İbn Hanzale'dir; insanlardan bey'at alıyor! Demiş. O da: Ne üzerine? Diye sormuş. — ölüm üzerine! cevâbını vermiş. — Hayır! Ben bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra hiçbir kimseye bey'at etmem! Demiş. Bu hadîsin Hazret-i Câbir , Müseyyeb ve Seleme rivâyetlerini Buhârî «Kitâbü’l-Megâzb de; Abdullah b. Zeyd rivâyetini «Kitâbül-Cihâd» da; Câbir rivâyetini Nesâî ile Buhârî «Kitâbü’l-Tefsîr» de muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Bey'ati'r - Ridvân demlen Hudeybiye bey'atında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanındaki sahabenin sayısını bildiren rivâyetler muhteliftir. Bunların bazısında 1400, bâzısında 1500, bir rivâyette 1300 kişi olduğu bildirilmektedir. Beyhakî ekseri rivâyetlerin 1400 olduğunu söylemiştir. Rivâyetlerin arası şöyle bulunur: Bu bey'atta bulunan ashâb bin dört yüz küsurdur. Ancak hadisi 1400 kişi idiler, diye rivâyet edenler, küsuru dikkate almamış; 1500 olduğunu söyleyenler onu da hesaba katmışlardır. 1300 kişi olduğunu söyleyenler ise kaç olduklarım iyi bilmedikleri için bir kısmını söylememişlerdir. O gün ashabın Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimize ne üzerine föz verip bey'at ettikleri de muhtelif şekillerde rivâyet olunmuştur. Hazret-i Câbir rivâyetinde ölüm için değil harbten kaçmayacaklarına, Seleme rivâyetinde ölüm üzerine bey'at ettikleri bildiriliyor. Mamafih bu İki rivâyet arasında zıddiyet yoktur. Çünkü ölüm üzerine yapılan bey'attan murâd: ölseler bile harbten kaçmayacaklarına söz vermektir. Bir rivâyette ashab burada hicret ve cihâd için; başka bir rivâyete göre dinleyip itaat için; Hazret-i Abdullah b. Ömer'in bir rivâyetinde ise sabır için bey'at etmişlerdir. Ulema sabır rivâyetinin bütün mânâları bir araya toplayıp maksadı tam olarak ifade ettiğini söylemişlerdir. Şöyle ki: Kaçmayacaklarına dair yaptıkları bey'aün mânâsı ya zafer kazanıncaya yahut ölünceye kadar sabretmektir, ölüm ve cihâd üzerine yapılan bey'aün mânâları da sabırdır. Islâmiyetin ilk devirlerinde on müslümanın yüz kâfir karşısında sabredip kaçmamaları vâcib idi. Yüz müslüman bin kâfire karşı durmakla mükellef idiler. Sonraları bu hüküm lafteshedilerek iki misli düşmana karşı sabıretmek vâcib olmuştur. Malikîlerle Şâfiîlerin ve cumhûrun mezhebi budur. Bu kavil İbn Abbâs (radıyallahü anh)'nın da mezhebidir. İmâm A'zam'la diğer bir kısım ulemaya göre âyet neshedilmemiştir. Hazret-i Câbir'in: «Yüz bin kişi olsak yine bize yeterdi.,.» sözü, Hudeybiye kuyusu hakkındaki sahih hadîsin kısaltılmış şeklidir. O şunu demek İstemiştir: Ashâb Hudeybiye denilen yere varınca orada bir kuyu buldular. Suyu çok azdı. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) o kuyuya tükürerek bereketlenmesi için duâ etti. Arkacığından kuyu coştu. Bütün ashab abdest aldılar; hayvanlarını suladılar. Gerçi ashab 1500 kişi idiler; fakat 100.000 kişi -olsalar kuyunun suyu yine hepsine yeterdi. Bu hâdise Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in mu'cizelerinden biridir. Öyle anlaşılıyor ki Hazret-i Câbir'e suâl soran zât, hadîsin asimi ve mu'cize olduğunu biliyor; sadece ashabın sayısını bilmiyormuş. Ulemânın beyanına göre altında Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'e bey'at yapılan ağacın yeri bulunmaması Allah'ın bir rahmetidir. Çünkü ağaç olduğu gibi kalsa câhil halkın ona tapmalarından korkulurdu. Bu ağacın altında bey'at gibi büyük bir hayır vaki' oldu; oraya ridvân ve sekînet İnmiştir., diyerek nice kimseler fitneye düşebilirlerdi. Câbir (radıyallahü anh) hadîsinde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: «Bu gün siz yer yüzü halkının en hayırlısısınız!» buyurması ile istidlal eden bâzı şüler Hazret-i Alî'yi Osman (radıyallahü anh) üzerine tercih ve tafdil ederler. Çünkü o gün Ali (radıyallahü anh) mevcud fakat Hazret-i Osman orada yoktu. Şîanın iddiası doğru değildir. Zîra Osman (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin emri ile Mekke'de kalmış; onun namına bey'atım bizzat Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) yapmıştır. Binaenaleyh hükümde Hazret-i Osman da dâhildir. Zâten hadîsde sahabenin bir birlerine üstünlükleri kasdedilmemiştir. Yine bu hadîsle Bazıları Hızır (Hadır) (aleyhisselâm)'ın peygamber olmadığına istidlal etmiş ve: «Peygamber olarak sağ bulunsa idi, ashabın bir peygamberden üstün olmaları lâzım gelirdi; bu gösterir ki o zaman Hızır (aleyhisselâm) sağ değildi.» demişlerse de sağ ve peygamber olduğunu söyleyenler buna cevap vermiş; onun peygamberliğine delâlet eden âyetleri hatırlattıktan sonra o gün ashabla birlikte Hızır (aleyhisselâm)'mda arada bulunduğunu söylemişlerdir: Yine bu hadîsle bazıları Hızır (Hadır) (aleyhisselâm)'ın peygamber olmadığına istidlal etmiş ve: «Peygamber olarak sağ bulunsa idi, ashâbm bir peygamberden üstün olmaları lâzım gelirdi; bu gösterir ki o zaman Hızır (aleyhisselâm) sağ değildi.» demişlerse de sağ ve peygamber olduğunu söyleyenler buna cevap vermiş; onun peygamberliğine delâlet eden âyetleri hatırlattıktan sonra o gün ashabla birlikte Hızır (aleyhisselâm)'ın da orada bulunduğunu söylemişlerdir. |