Geri

   

 

 

 

İleri

 

50- Zatü'r-Rikaa' Gazası Bâbı

4802- Bize Ebû Âmir Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ile Muhammed b. Alâ' El-Hemdânî rivâyet ettiler. Lâfız Ebû Amirindir. (Dediler ki): Bize Ebû Usâme, Büreyd b. Ebî Bürde'den, o da Ebû Bürde’den o da Ebû Mûsa'dan naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi):

Altı nefer olduğumuz hâlde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte bir gazaya çıktık. Aramızda bir deve vardı ki, ona nevbetleşe biniyorduk. Derken ayaklarımız delindi. Benim ayaklarım da delindi ve tırnaklanın düştü. Artık ayaklarımıza çaput sarıyorduk. İşte ayaklarımıza çaput sardığımız için bu gazaya: Zâtü'r-Rikaa' gazası adı verildi.

Ebû Bürde

Dedi ki: «Ebû Mûsâ tu hadîsi rivâyet etti; sonra bunu karîh gördü. Gâlibâ amelinden bir şey ifşa etmiş olacağından kerih gordü.»

Ebû Üsâme: «Bana Büreyd'den başkası (Allah onun mükâfatını verir.) cümlesini ziyâde etti.» demiş.

Bu hadîsi Buhârî «Megâzî» bahsinde tahrîc etmiştir.

Hazret-i Ebû Mûsâ El-Eş'arî ile birlikte harbe iştirak eden altı kişinin de Eş'arîler'den olduğu anlaşılıyor.

Zâtü'r-Rikaa' gazası İbn İshâk'a göre hicretin dördüncü yılında Benî Nâdir gazasından sonra vuku' bulmuştur, İbn Sa'dile İbn Hibbân hicretin beşinci yılında olduğunu söylemişlerdir. Buhârî buharbin Hayber gazasından sonra yapıldığına meyi etmiştir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu harbe kaç kişilik bir ordu ile iştirak ettiği dahi ihtilaflıdır. Bâzılarına göre dörtyüz, bir takımlarına göre yediyüz kişi ile iştirak etmiştir. Beyhakî bu ordunun 800 kişiden mürekkeb olduğunu söyler.

Zâtü'r-Rikaa' gazasına Eâcîb gazası denildiğini de söyleyenler vardır. Rikaa': Ruk'anin cem'idir. Ruk'a: Yama, çaput mânâsına gelir. Hadîste de bildirildiği vecihle ashâb bu gazada ayaklarına çaput sardıkları için ona Zâtü'r-Rikaa' denilmiştir.

Nevevî: «Adlandırmanın sebebi hususunda sahîh olan budur.» diyor. Bazıları orada bulunan beyaz, siyah ve kırmızı renkli bir dağ sebebi ile bu adın verildiğini söylemiş; bir takımları da gazaya oradaki bir ağacın adı verildiğini iddia etmişlerdi; hattâ ashabın sancaklarında yamalar bulunduğu çin Zâtü'r-Rikaa' denildiği kanaatinde olanlar da vardır. Nevevî bunların toptan sebep teşkil edebileceğini de muhtemel görüyor.

Hadîs-i şerîf, sâlih amellerin ve hak yolunda çekilen meşakkatlerin gizli tutulması müstehab olduğuna, bir maslahat ve fayda görülmedikçe bu gibi şeylerin açıklanmaması gerektiğine delâlet etmektedir.