Geri

   

 

 

 

İleri

 

48- Gazi Kadınlara Bahşiş Verilip Hisse Verilmemesi ve Düşman Çocuklarını Öldürmenin Yasak Edilmesi Bâbı

4787- Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rîvayet eti.

(Dedi ki): Bize Süleyman (yani İbrıi Bilâl) Ca'fer b. Muhammed'den, o da babasından, o da Yezîd b. Hürmüz'den naklen rivâyet etti ki, Necdet, İbn Abbâs'a mektup yazarak ona beş şey sormuş, İbn Abbâs:

— Bir ilmi gizlemiş olmasam buna (cevap) yazmazdım! Demiş. Necdet ona şöyle yazmış: «Bundan sonra: Bana haber ver: 1) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarla kirlikte gaza eder mi idi? 2) Onlara hisse ayırır mı idi? 3) Çocukları öldürür mü idi? 4) Yetimin yetimlik müddeti ne zaman sona erer? 5) Beşte bir kimin hakkıdır?» İbn Abbâs ona şu cevabı yazmış:

«Bana mektup yazarak: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarla birlikte gaza eder mi idi? diye sordun. (Evet) onlarla birlikte gaza ediyordu. Onlar da yaralıları tedâvî ediyor; kendilerine ganimetten bir şeyler veriliyordu. Hisseye gelince: Onlara hisse ayırmamışlar. Şüphesiz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çocukları da öldürmezdi. O halde sen de çocukları öldürme!

Bana yazarak: Yetimin yetimlik müddeti ne zaman sona erer? diye sordun. Ömrüme yemîn ederim ki, adam vardır, sakalı biter de hâlâ kendi hakkını almaktan zayıf, kendi nâmına vermekten zayıftır. İşte kendisi için başkalarının aldığının elverişlisinden almağa başladı mı artık ondan yetimlik gitti demektir.

Bana yazarak: Beşte tirin kime verileceğini sordun. Biz: Bu bizim hakkımızdır derdik, fakat kavmimiz bunu bize kabul etmedi.»

4788- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İshâk b. İbrahim ikisi birden Hatim b. İsmail'den, o da Ca'fer b. Muhammed'den, o da babasından, o da Yezîd b. Hürmüz'den naklen rivâyet etti ki, Necdet, İbn Abbâs'a mektup yazarak ona bir takım meseleler sormuş... Râvi, Süleyman b. Bilâl hadîsi gibi rivâyet etmiştir. Yalnız Hâtim'in hadîsinde şu ifâde vardır: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çocukları öldürmezdi. Sen de çocukları Öldürme! Meğer ki, Hadir'ın öldürdüğü çocuktan İrildiğini bilmiş olasın!»

İshâk, Hâtim'den rivâyet ettiği hadîsinde ; «Mü'minİ avırt edersin. Ve kâfiri öldürür: Mü'nini bırakırsın!» ifadesini ziyâde etmiştir.

4789- Bize İbn Ebî Ömer de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân. İsmail b. Ümeyye'den, o da Saîd El-Makburî'den. o da Yezid b. Hürmüz'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Necdet b. Âmir El-Harûri, İbn Abbâs'a mektup yazarak ona ganime malının başında bulunan köle ile kadına taksim yapılıp yapılmayacağını, çocukların öldürülmesini, yetimden yetimlik hükmünün ne zaman kesileceğini yakın akrabanın kimler olduğunu sordu. O da Yezîd'e şuaları söyledi:

«Yaz ona! Şayet bir ahmaklığa düşmeyecek olsa ona yazmazdım. Yaz!

Sen bana mektup yazarak ganimet malının başında bulunun ksuînrn köleye bir şey taksim edilir mi? diye sordun. Onlara bir şey yoktur: Meğer ki kendilerine bir parça hediyye verile!

Bana yazarak çocukların öldürülmesi meselesini sordun! Şüphesiz ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları öldürmemiştir. Sen dahi onları öldürme! Meğer ki Mûsa'nın arkadaşının öldürdüğü çocuktan bildiğini sen de onlardan bilesin!

Bana yazarak yetimi, ondan yetimlik isminin ne zaman kesileceğini sordun. Muhakkak ki, bâlig oluncaya ve kendisinden erginlik sezilinceye kadar ondan yetimlik ismi kesilmez.

Bana yazarak yakın akrabanın kimler olduğunu sordun. Biz. bunların kendimiz olduğunu söyledik. Ama kavmimiz bunu kabul etmedi.»

4790- Bize bu hadîsi Abdurrahmân b. Bişr El-Abdî de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Sülyân rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İsmail b. Ümeyye, Saîd b. Ebî Saîd'den, o da Yezîd b. Hürmüz'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Necdet, İbn Abbâs'a yazdı... Ve râvi bu hadisi yukarki hadîs gibi rivâyet etmiştir. Ebû İshâk dedi ki: Bana Abdurrahmân b. Bişr rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süfyân bu hadîsi bütün uzunluğu ile rivâyet etti.

4791- Bize İshâk b. İbrahim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Vehb b. Cerîr b. Hâzim haber verdi.

(Dedi ki): Bana babam rivâyet etti.

(Dedi ki): Ben Kays'ı, Yezîd b. Hürmüz'den rivâyet ederken dinledim. H.

Bana Muhammed b. Hatim dahi rivâyet etti. Lâfız onundur.

(Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Cerîr b. Hâzim rivâyet etti.

(Dedi ki): Bana Kays b. Sa'd, Yezîd b. Hürmüz'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi:

Necdet b. Âmir, İbn ALbâs'a mektup yazdı, İbn Abbâs onun mektubunu okurken ve cevâtını yazarken ben yanında idim. İbn Abbâs:

«Vallahi, bu adamı içine düşeceği bir pislikten nnen'etmiş olmasam ona cevap yazmaz; memnun etmek istemezdim!» Dedi. Ve kendisine, şöyle yazdı: «Sen Allah'ın zikrettiği yakın akrabanın sehınini, tunların kimler olduğunu sordun. Gerçekten biz Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in akrabası kendimiz olduğumuza kaildik. Ama bunu kavmimiz kabul etmedi.

Sen yetimin yetimliğinin ne zaman geçeceğini de sordun. Yetini nikâh çağına erişir de kendisinden erginlik sezilir ve malı kendisine verilirse onun yetimliği geçmiş demektir.

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) müşriklerin çocuklarından kimseyi öldürür mü idi? diye sordun. Şüphemiz ki, Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlardan hiç bir kimseyi öldürmezdi. Sen dahi, onlardan kimseyi Öldürme! Meğer ki Hadır'in öldürdüğü vakit, o çocuk hakkında biildiği şeyi sen de onlardan bilir olasın!

Kadınla köle harbe iştirak ederlerse her birine ma'lûm bir hisse var mı, ganimetlerinden kendilerine bir şeyler verü.e!» mıdır? Diye sordun. Onlar için ma'lûm bir hisse yoktur. Meğer ki, cenıaa-

4792- Bana Ebû Küreyb de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ebû Üsâme rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Zaide rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Süleyman El-A'meş, Muhtar b. Sayfî'den, o da Yezîd b. Hürmüz'den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi):

Necdet, İbn Abbâs'a yazdı... Verâvi hadîsin bir kısmını zikretmiş; fakat kıssayı, hadîslerini sıraladığımız râviler gibi tamamlamamıştır.

İbn Abbâs (radıyallahü anh)'nn Necdet'e mektup yazmak istememesi bid'atçılardan olduğu içindir. Necdet, Haricîler'in Harûrî kabilesindendi. Fakat bir ilmi gizleyen kimseye verilecek cezayı hak etmiş olmamak için cevap vermeye kendini mecbur saymıştır.

Necdet'in sorduğu yetimliğin ne zaman biteceği suâlinde amaksad: Yetimliğin hükmüdür; yoksa yetimlik bulûğa ermekle biter. Fakat hükmü hâlâ bakidir. O ancak rüşdünü isbat ettikten sonra nihayete erer.

Ganimetin beşte birinden murâd da: Beşte birinin beşte biridir. Bu miktarı Cenâb-ı Hak, Peygamberinin yakın akrabasına tahsis buyurmuştur. Bunların kimler olduğu ulemâ arasında ihtilaflıdır. Ekseri ulemâya göre Benî Haşim ile Ben î’l-Muttali b'dirler.

Hazret-i İbn Abbâs'm: «Ama tunu kavmimiz kabul etmedi.» sözü: «Benî Ümeyye'den gelen hükümdarlar bizi hak sahibi tanımadı; onlara, göre ganimetin bu miktarını bizlere vermek muayyen bir hak değildir; başka yerlere de verilebilir» mânâsına gelir. Ebû Dâvûd'un «Sünen»'inde açıklandığına göre Necdet'in bu suâlleri İbn Zübeyr fitnesi zamanına rastlamıştır. İbn Zübeyr fitnesi hicretten altmış küsur sene sonra, olmuştur. İmâm Şafiî (rahimehüllah): «Caiz ki İbn Abbâs (bunu kavmimiz bize kabul etmedi) sözü ile sahabeden sonrakileri kasdetmiş ola! Bunlar da Yezîd b. Muâviye'dir.» demiştir.

«Sen de çocukları Öldürme! Meğer ki . Hadır'ın öldürdüğü vakit o Çocuk hakkında bildiği şeyi sen de onlardan bilir olasın!»- ifâdesinin mânâsı şudur:

«Çocukları öldürmek helâl değildir. Senin de Hızır (aleyhisselâm)’in bir çocuğu Öldürmesi ile istidlal ederek onları öldürmen helâl olamaz. Çünkü Hızır (aleyhisselâm) o çocuğa alettâyîn Allah'ın emri ile öldürmüştür. Nitekim kıssanın sonunda:

 (Onu ben kendi filerimle yapmadım!) diyerek bu ciheti beyân etmiştir. Şu halde bir çocuk hakkında Allah'ın böyle bir emri olduğunu biliyorsan onu öldür. Ama böyle bir emir olduğunu bilmediğine göre çocuğu öldürmek de sana haramdır!»

İshâk'in rivâyetindeki: «Mü'mini ayırt edersin! Ve kâfiri öldürür; mü'mini bırakırsın!» ifadesi dahi aynı şekilde te'vîl olunur. Yani: «Hangi çocuk bulûğ çağma kadar yaşarsa mü'min, hangisi kâfir olacağını bilip ayırmalısın! Ve kâfir olarak bulûğa erecek olanı öldürürsün! Nitekim Hazret-i Hızır böyle yapmıştir. Lâkin senin bunu bilmediğin ma'lûmdur. O halde hiç bir çocuğu öldürme!» demektir.

4793- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdürrahîm b. Süleyman, Hişâm'dan, o da Hafsa binti Sîrîn'den, o da Ensardan Ümmü Atıyye'den naklen rivâyet etti. Ümmü Atıyye şöyle demi;:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'le birlikte yedi gazada bulundum. Menzillerinde onların arkalarında bulunur; kendilerine yemek yapar; yaralıları tedâvî eder; hastalara bakardım.

4794- Bize Amru'n-Nâkıd dahi rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hişâm b. Hassan bu isnâdla bu hadîsin benzerini rivâyet etti.

Bu rivâyet de kadınların harplere iştirak edebileceğine delâlet etmektedir. Bu babdaki sözümüzü bir daha tekrarlayalım! Evet, islâmî şartlara tamamı ile uyulduğu takdirde bu caizdir. Fakat zamanımızda maalesef caizdir fetvasını vermeye imkân yoktur. Müslüman kadınları bugünün şartları muvacehesinde erkeklerle birlikte harbe iştirak edemezler.

Şunu hiç bir vakit unutmamalar ki, bugün İslâm âleminin kördüven gibi arkasından koşarak taklîd ettiği batıda da arada sırada kadınlar askere alınmağa başlanmıştır. Meselâ Amerikalılar'in askere moral (!) vermek için Kore'ye sahne kadınları ve dansözler gönderdiklerini gazetelerde okuduk! Hiller harbinde Ruslar'in Bulgaristan'a getirdikleri ordusunda birçok kadınlar vardı. Bunlann erkeklerle bir arada yattıklarını; hamamlarda beraberce yıkandıklannı... gözümüzle gördük. Çünkü o zaman henüz hicret etmemiştik. Hicret, bu fecî manzaralar gözle görüldükten sonra başlamıştır.

îşte askere alınan veya sadece harbe iştirak eden müslüman kadını da bu akıbete uğrayacaksa bu meseleye kıyâmete kadar: «Hayır! Caiz değildir!» fetvası verilir.