Geri

   

 

 

 

İleri

 

47- Kadınların Erkeklerle Birlikte Gaza Etmesi Bâbı

4783- Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti.'

(Dedi ki): Bize Yezîd b. Hârûn rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd b. Seleme, Sâbit'ten, o da Enes'den naklen haber verdi ki, Üramü Süleym, Huneyn (harbi) günü bir hançer edinmiş. Hançer yanında imiş. Onu (kocası) Ebû Ta İha görerek:

— Yâ Resûlallah! Şu Ümmü Süleym'dir; yanında hançer var! Demiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ona:

«Bu hançer ne?» diye sormuş. Ümmü Süleym:

— Onu edindim. Şayet müşriklerden biri bana yaklaşırsa onunla karnını deşeceğim! cevabını vermiş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de gülmeye başlamış. Ümmü Süleym:

— Yâ Resûlallah! Bizden gayri âzâdlılardan olup senden bozguna uğrayanları öldür! Demiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«Yâ Ümmü Süleym! Şüphesiz Allah kâfi geldi ve iyi yaptı!» buyurmuşlar.

4784- Bu hadîsi bana Muhammed b. Hatim de rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Behz rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hammâd b. Seleme rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize İshâk b. Abdullâh b. Ebî Taiha, Enes b. Mâlik'den, Ümmü Süleym kıssasında Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'den naklen Sabitin hadisi gibi haber verdi.

Hazret-i Ümmü Süleym, Enes (radıyallahü anh)’ın annesi olup Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de süt halasıdır. Hadîsin bâzı rivâyetlerinde konuşmanın Hayber'de geçtiği bildirilmişse de doğru değildir. Vak'a Huneyn'de geçmiştir.

Tulekaa: Talîk'in cem'i olup, âzâd edilenler, sahverilenler demektir. Burada onlardan murâd: Mekke-i Mükerrem'e fethedildiği gün müslüman olan Mekkeliler'dir. Kendilerine âzâdlılar denilmesi, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) minnet ederek salıverdiği içindir. Bu zevatın müslümanlıklan zayıftı. Bu sebeple Hazret-i Ümmü Süleym onları münafık sanmış, bozulmaları ve buna benzer suçlan ile ölümü hak ettiklerine inanarak öldürülmelerini istemiştir.

«İnhezemû bike» ifâdesindeki (bâ) burada (an) manasınadır. Mâmâ-fih sebep için de olabilir. Bu takdirde mânâ: «Münafıklıklarından dolayı senin sebebinle bozguna uğradılar.» demek olur.

4785- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Ca'fer b. Süleyman, Sâbit'ten, o da Enes b. Mâlik'den naklen haber verdi. Şöyle dedi:

Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gazaya Ümmü Süleym'le birlikte giderdi. O gaza ettiği vakit Ensâr'dan bazı kadınlar da maiyyetinde bulunur; su verirler ve yaralıları tedâvî ederlerdi.

Yukanki iki rivâyet kocaları ile birlikte kadınların da harbe giderek, askere su taşımak, yaralıları tedâvî etmek gibi işler görebileceklerine delildir. Bu hadîslerin neshedildiği de rivâyet olunmuştur. Şu halde muhkem olarak hükümleri kıyâmete kadar bakî demektir.

Acaba bugünkü şartlar muvacehesinde bir müslüman kadını harbe gidebilir mi? Bu sual bütün müslümanlan alâkadar eder. Şunu arz edelim ki, her şeyden Önce kadının iffet ve namusu bahis mevzuudur. Bugün buna maalesef lâzım geldiği şekilde riayet edilmemektedir. Müslüman kadım tesettürle yani yabancı erkeklerden kaçma, Örtünme vazifesi ile mükelleftir. Bu husus Kur'ân-ı Kerîm âyetleri ve sahîh hadîslerle sabittir. Ve yine mensûh olmayıp hükmü kıyâmete kadar sürüp gidecek olan muhkemâttandır. Gerçi bugün hemen bütün İslâm memleketlerinde şer'î tesettüre rivâyet kalmamıştır. Fakat bu o hükmün kaldırılması demek değildir. Unutmamalıdır ki şer'î bir hükmü kaldırmak ancak şeriat sahibinin hakkıdır. Bir hüküm yirminci asır müslümanları-nın umursamayıp terk etmesi ile asla mensuh olamaz. Şu halde suâlin cevâbı:

Bugünkü şartlar muvacehesinde bir müslüman kadını harbe gidemez. Çünkü harbe gitmek isteyen bir kadının karşısına dikilecek ilk şart baş örtüsünü atması, tesettüre kat'iyyen riâyet etmemesi ve saire olacaktır. Nitekim örneklerini mekteplerde görüyoruz. Harbe iştirak caiz olmayınca askere gitmek, erkeklerle bir arada ta'lim görmek gibi müştemilâtın hiç biri de caiz olamaz. İslâm'ın emirlerine tamamiyle uyulduğu takdirde İse cevaz hükmü elbet de bakîdir. Nevevî bu hususta şunları söylüyor: «Kadınların bu tedâvî işi yakın akrabaları ile kocalarına mahsustur. Başkalarını tedâvî edeceklerse tenine dokunmak caiz değildir. Ancak zarurî olan yere dokunabilirler.»

4786- Bize Abdullah b. Abdirrahmân Ed-Dârimî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Abdullah b. Amr rivâyet etti —bu zât Ebû Ma'mer El-Minkârî'dir—

(Dedi ki): Bize Abdülvâris rivâyet etti,

(Dedi ki): Bize Abdülazîz —ki İbn Suheyb'tir— Enes b. Mâlik'ten rivâyet etti. Şöyle dedi:

Uhud harbi kopunca insanlardan bazıları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanından bozguna uğradılar. Ebû Talha ise Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in önünde onun üzerine deriden bir kalkan tutuyordu. Ebû Talha şiddetle ok atan atıcı bir adamdı. O gün iki veya üç yay kırdı. Beraberinde ok torbası bulunan bir adam geçerken hemen Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):

«O okları Ebû Talha'ya saç!» buyururdu.

Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) uzanıp düşmana bakıyor; Ebû Talha:

— Yâ Nebiyyallah! Annem babam sana feda olsun, uzanıp bakma! Düşmanın oklarından sana bir ok isabet etmesin! Göğsüm onlara senin göğsünden daha yakm olsun! Diyordu.

Yemin olsun ki, Âişe binti Ebî Bekir ile Ümmü Süleym'i paçalarını sıvamış halde gördüm. Baldırlarının bileziklerini görüyordum. Su tulumlarını sırtlarında taşıyor; sonra gazilerin ağızlarına boşaltıyor; bilâhare dönüp tekrar dolduruyor; ve gelerek yine cemaatin ağızlarına boşaltıyorlardı. Vallahi uyuklamaktan Ebû Talba'nın elinden ya iki yahut üç defa kılıç düştü,.

Bu hadîsi Buhârî -Cihâd» ve «Menâkıbü'l-Ensâr» bahislerinde tahrîc etmiştir,

Kadınların paçalarını sıvayarak bacaklarım ve zînetlerini göstermeleri haram ise de bu harpte henüz tesettür âyeti inmemiş; onlara bakmak haram edilmemişti. Bir de burada Hazret-i Enes kasden baktığını söylememiştir. Binâenaleyh onun görmesi kasıdsız ve anî olup; devam etmediğine hamlolunmuştur.

Hadîs-i şerif, Hazret-i Ebû Talha’nın menkabesine ve harpte kadınların da erkeklerle birlikte kendilerine, münâsib vazifeler görebileceklerine delildir.

Buradaki uyuklama Allah'ın mü'minlere bir lütfü olmuştur. Teâlâ Hazretleri mü'minlerin pek üzüldüğünü ve düşmanın hücumundan korktuklarını bildiği İçin üzerlerine uyku İndirmiş; bu suretle gevşeyip azimlerinin kırılmasını önlemiştir.